TRT’nin sinemaya destek uygulaması son yıllarda yeni bir formül kazandı. 12 Punto TRT Senaryo Günleri projesi ile hem Türk sinemacıların kısa ve uzun metraj projeleri destekleniyor, hem de uluslararası projelerle dünya sinema arenasında önemli adımlar atılıyor. TRT Sinema Müdürü Faruk Güven ile 12 Punto’nun amacını, geldiği noktayı ve ilerleyen döneme dair projeksiyonunu konuştuk.
Aslında sadece sinemayı desteklemek de değildi hedefimiz. Türk Filmlerinin ulusal ve uluslararası başarıyı yakalamaları için gerekenleri formülize etmeye çalışıp, onun üzerinden sistemli bir destek mekanizması oluşturmaktı. Bunun için filmlerin, daha proje aşamasında doğru yöntemlerle seçilip, bir takım uluslararası danışmanlıklar almasını ve uluslararası fonlarla ve yöneticileriyle buluşmalarını sağlayarak ve aynı zamanda uluslararası bir jüri tarafından projelerin seçilmesini sağlamakla başlıyoruz. Hatta daha başvuruyu alırken, nasıl bir proje destek almak için Eurimage gibi fonlara başvururken bir takım detaylı dosyalar oluşturuyorsa, bize de başvururken hem bir standart oluşturmak hem de projelerini ne kadar iyi biliyorlar onu ölçmek için çok detaylı bir başvuru formu hazırladık. Burada amaç projelerin bizden sonraki süreçlerinde, hazır ve nazır şekilde dosyası tam, senaryosu çeşitli danışmanlıklardan geçmiş, projeyi nasıl sunacağı konusunda danışmanlığını almış bir şekilde uluslararası platformlarda yer almasını sağlamak. Getirdiğimiz jüri üyeleri bu projeleri kendi radarlarına da alıyorlar. Bu anlamda amaçlarımızdan bazılarını elde etmiş olduk. Ama bir filmin fikir aşamasından gösterim aşamasına gelme süreci yaklaşık 3 yılı bulduğundan, 12 puntonun esas meyvelerini önümüzdeki yıllarda almaya başlayacağız.
Açıkça söylemek gerekirse, her hangi bir kamu yayıncısının bu şekilde organize ettiği, eğitimler, danışmanlıklar verdiği ve seçkiyi uluslararası bağımsız yüksek profilde ki kişilere yaptırdığı bir sistem yok. Tv kanalların verdiği çeşitli destekler, büyük film festivallerin proje geliştirme etapları var. Aslında biz 12 Punto ile hem festivallerin, hem de büyük kanalların yaptığını sistematik şekilde birleştiriyoruz.
Genel Müdürümüz gerçekten hem Türk sinemasına katkı sağlamayı, bu toprakların hikayelerini anlatmayı, hem de nitelikli eserler üretmeyi oldukça önemsiyor. Bu sene için iki büyük sinema filmine ortak yapımcı olduk. Biri Şehit Eren Bülbül ve Şehit Astsubay Ferhat Gediğin hikayesini anlatan filmimiz, şu anda çekimleri devam ediyor. Diğeri de Batı Trakya Türklerinin efsanevi ismi Dr. Sadık Ahmet’in hikayesini anlattığımız film. Bunların yanında gişede oldukça başarı elde eden animasyon filmlerimiz var. TRT Çocuk’un başarılı işlerini sinema perdesine aktarıyoruz. Rafadan Tayfa, Bulmaca Kulesi, Kaptan Pengu gibi işlerin sinema filmlerini yaptık. Özellikle Rafadan Tayfa animasyon alanında gelmiş geçmiş tüm rekorları kırdı. Önümüzdeki süreçte de bu alanda ki desteklerimiz devam edecek.
Geçen sene itibariyle kısa film projelerine de destek vermeye başladık. Projeleri seçtikten sonra hemen bırakmıyoruz, senaryo danışmanlığı da veriyoruz. Bu sene de 12 projeye destek vereceğiz. Bunun yanında bazı festivallerde de kısa filmcilere destek vereceğiz. Şimdiye kadar kendilerine bir mecra bulamayan kısa filmciler 12 puntoyla hem maddi destek sağlamış oluyorlar, hem senaryo danışmanlığı almış oluyorlar hem de filmlerini TRT 2 aracılığıyla izleyiciyle buluşturma imkanı sağlıyorlar.
Aslında yurtdışından da kıymetli bulduğumuz projelere destek sağlayalım isteğindeyiz. Yaklaşık üç sene önce destek verdiğimiz ‘Honeyland’ adlı Kuzey Makedonya yapımı belgesel, geçtiğimiz sene iki dalda Oscar’da yarıştı. Yine bizim için çok önemli bir konuyu ele alan ‘Quo vadis Aida’ projemiz, bu sene Oscar’da yarıştı. Şimdiye kadar her hangi bir Türk filmimiz Oscar’da yarışma imkanı bulamazken, iki senedir üst üste TRT ortak yapımı projeler bu imkanı elde ettiler. Bizim dert edindiğimiz meseleleri bizim ve yakın coğrafyamızın kültürünü anlatmak, geniş kitlelere ulaştırmak ve başarı elde etmek çok önemli diye düşünüyorum. Bu sene de Oscarlı Boşnak yönetmen Danis Tanoviç ile bir film yapıyoruz. 12 Punto’da da Türk ortak yapımcısı olması şartıyla uluslararası projelere destek vermeye başladık. Hem Türk yapımcıları bu uluslararası projelere entegre etmek hem de ülkemize uluslararası projeleri getirmek sinemamız için oldukça önemli. Bu sayede önümüzdeki süreçte üretilecek büyük çapta işlerinde yolunu açmış oluyoruzdur inşallah.
Hem kısa filmcilere, hem Türk ortağı olması kaydıyla uluslararası projelere, hem de uzun metraj projelere destek vermeye, onların belirli standartlarda içerik üretebilmelerine, uluslararası fonlardan destek alabilmelerine, uluslararası yapımcılar bulabilmelerine katkı vermeye devam edeceğiz. Seçilen projelerin hemen çekilmesini istemiyoruz. Yurt dışında daha proje aşamalarındayken projelerini duyurmalarını, yeni ortaklıklar kurarak projelerini büyütmelerini ve sonrasında çekime girmelerini istiyoruz. Bunu sağlamak için ayrıca yurt dışında ortaklıklar yapıyoruz. Berlin, Cannes gibi büyük film festivallerinde yaptığımız etkinliklerle 12 Punto’yu, Türk Sinemasını anlatıyoruz. Saraybosna, Karlovy Vary, Durban gibi film festivalleriyle yaptığımız işbirlikleri, EAVE (Avrupa Yapımcılar Birliği) ile yaptığımız anlaşmayla verdiğimiz TRT Bursu sayesinde, projelerimizin hedeflediğimiz uluslararası işbirliklerine daha kolay ulaşmalarını sağlıyoruz.
Allah’ın izniyle, ilerleyen süreçte de büyük film festivalleriyle yeni işbirlikleri kurmaya devam edip, Türk sinemacılarının önünü açmaya devam edeceğiz.
Bence tam olarak röportajda bahsettiğimiz formülizasyonun yapılmıyor oluşu önemli bir eksiklik. Maalesef genelde şöyle bir hataya düşülüyor. Filmler bir şekilde çekilip sonrasında festivallere gönderiliyor. Halbuki bu şekilde başarı elde etmek oldukça zor. Proje aşamasında yeni ortaklıklar kurmak, festivallerin endüstri bölümlerinde projeyi duyurmak, oralarda fon yöneticilerine projeden bahsetmek, satış ajanslarıyla irtibat sağlamak gerekiyor. Bunun yanında son zamanlara aynı türde içerikler çok fazla hazırlanmaya başladı. Genelde, bir problem üzerine köyüne gidip hesaplaşma yaşayan hikayeler, ölüm ve miras üzerine yazılan hikayelere takıldık. Yeni türler yeni hikayelere ihtiyaç var diye düşünüyorum. Dizilerde elde ettiğimiz başarıları filmlerde de neden elde etmeyelim ki.