Önceden İslam'a karşı olan, hatta Uhud Savaşı'nda Müslümanları yenilgiye uğratan Halid bin Velid'in hayatı 628 yılında tamamen değişmiştir. Müslüman olduktan sonra askeri dehası ve seferleri ile İslam'ın yayılmasında büyük rol oynadı. Hz. Muhammed ona 'Allah'ın Kılıcı' adını verdi. Onu en çok üzen ise savaş meydanında değil, yatağında ölüme gitmesiydi.
Halid bin Velid, 590 yılında doğdu. Annesinin adı Lübabe, babasının adı Mahzum kabilesinden Velid bin Mugire'dir. Ailesi askeri konularda uzmanlaşmış, imtiyazlı bir Kureyş kabilesidir. İyi bir askeri eğitim alan Velid, İslam'a büyük hizmetlerde bulunmuştur.
Hâlid bin Velid, Kureyş arasında süvâriliği ve askerliği ile tanınırdı. Bedir ve Uhud savaşlarında henüz Müslüman olmadığından düşman birliklerinden birinin kumandanıydı.
Katıldığı hiçbir savaşı kaybetmeyen İslam ordusu komutanının, Hz. Ebubekir’in vasiyetini yerine getirebilmek için mücadele vermiştir.
Bedir Savaşı'na katılmayan Halid bin Velid, Uhud Savaşı'nda ilk defa Müslümanlara karşı savaşmıştır.
Bu savaşta emrindeki süvarileri Müslümanlara arkadan saldırabilecek şekilde konuşlandırmıştır.
Buna karşılık Hz. Muhammed bu atlıların yolunu savunmaları için elli okçuyu görevlendirmiştir. Savaşın başında Müslümanların üstün gelmeleri ile okçular yerlerini terketti. Bunun üzerine Halid fırsatı değerlendirerek müslümanlara arkadan saldırdı.
Bu hareketi ile Halid bin Velid savaşın seyrini değiştirmiş ve Müslümanları ağır kayıplar vermiştir.
Fakat savaşta galip bir taraf yoktur. Bu savaştan sonra Hendek Savaşı'nda son kez Müslümanlara karşı savaşmıştır.
Hz. Muhammed tarafından Seyfullah (Allah'ın Kılıcı) adı verilen Halid, Suriye ve İran'ı üç yıl gibi bir süre içerisinde İslam devletine bağlamıştır. Yaşamı boyunca 100'ü aşkın savaşta yer almış ve hiçbirini kaybetmemiştir.
Halid bin Velid Hudeybiye Antlaşması'nın ardından daha önceden Müslüman olan kardeşi Velid aracılığı ile İslam'ı kabul etmiştir.
İslâm davetini Câhiliye devrinin âdet ve geleneklerini yıkan, kabile gurur ve asabiyetini ortadan kaldıran bir hareket olarak değerlendiren Hâlid b. Velîd İslâm dinine karşı düşmanlıkta, Hz. Muhammed'e ve ona inananlara karşı nefrette babası, diğer kabile mensupları ve Kureyş ileri gelenleri gibi düşünüyor ve hareket ediyordu. Bu düşmanlığın ve mücadelenin öncülüğünü yapan kabilesi, hicretten sonra müslümanlara karşı başlayan silâhlı mücadelede kubbe ve e'inne vazifelerinin tabii sonucu olarak aktif görevler üstlendi. Hâlid'in, hicretten on dokuz ay sonra yapılan Bedir Gazvesi'ne (17 Ramazan 2 / 13 Mart 624) iştirak edip etmediği kesin olarak bilinmemektedir. İbn Sa'd onun Bedir'e katıldığını rivayet eder (eṭ-Ṭabaḳāt, VII, 394). Bedir'de müslümanlara esir düşen kardeşi Velîd b. Velîd'i kurtarmak için savaştan sonra diğer kardeşi Hişâm ile Medine'ye giden Hâlid fidyesini ödeyerek kardeşinin serbest bırakılmasını sağladı ve birlikte Mekke'ye dönmek üzere yola çıktılar. Müslüman olmaya karar veren Velîd yolda kardeşlerini bırakıp Medine'ye kaçtı. Bu olaya çok sinirlenen Hâlid Medine'ye döndü ve Velîd'i zorla Mekke'ye götürerek hapsetti. Ancak Velîd hapisten kaçıp tekrar Medine'ye gitti. Hz. Peygamber Velîd'i, Kureyş'in elinde bulunan Ayyâş b. Ebû Rebîa ile Seleme b. Hişâm'ı kurtarıp Medine'ye kaçırmak üzere görevlendirdi. Velîd'in onları Mekke'den gizlice kaçırdığını öğrenen Hâlid peşlerine düştüyse de Mekke'ye eli boş olarak döndü.
Hâlid b. Velîd, Uhud Gazvesi'nden (7 Şevval 3 / 23 Mart 625) başlayarak Kureyş ordusunda süvari birliğinin kumandanlığını yapmaya başladı. Müslümanların lehine sonuçlanmak üzere devam eden Uhud Gazvesi'nde, Resûl-i Ekrem'in kesin emrine rağmen bazı müslümanların Ayneyn tepesinden ayrıldığını görünce İslâm ordusuna arkadan hücum ederek savaşın neticesini değiştirdi. Hendek Gazvesi'nde de (5/627) Kureyş ordusunun süvari birliğinin başında bulunan Hâlid zaman zaman hendeği aşmaya çalıştı. Hz. Peygamber'in çadırı hizasındaki bölgeden şiddetli bir saldırıya girişti; ancak gece yarısına kadar devam eden bu saldırıdan bir sonuç alamadı. Hendek Gazvesi'nden sonra Mekke'ye dönen Kureyş ordusunun arkasını emniyete alma vazifesini Amr b. Âs ile birlikte yerine getirdi. Hicretin 6. yılında (628) umre yapmak niyetiyle Hudeybiye'ye gelen Resûl-i Ekrem'i ve müslümanları Mekke'ye sokmak istemeyen Kureyşliler, Usfân önünde bulunan Gamîm adlı tepeye yerleştirdikleri 200 kişilik bir süvari birliğine Hâlid b. Velîd'in kumanda etmesini kararlaştırdılar. Ashabı ile öğle namazı kılarken seyrettiği Hz. Peygamber'e ansızın hücum etmeyi düşünen Hâlid bunu bir başka namaz vaktinde gerçekleştireceğini askerlerine söyledi; ikindi namazında Resûlullah'ın korku namazı (salâtü'l-havf) kıldırdığını görünce de, "Bu adam korunmuştur" (Vâkıdî, II, 746) diyerek Hz. Peygamber'e karşı düşmanlığının ve küfürdeki ısrarının artık sona ermesi gerektiğini âdeta itiraf etti. Hâlid, Hudeybiye Antlaşması'ndan bir yıl sonra umretü'l-kazâ amacıyla Mekke'ye gelen Resûl-i Ekrem'le karşılaşmak istemediği için şehirden ayrıldı.
Umretü'l-kazâ için Hz. Peygamber'le birlikte Mekke'ye gelen Velîd kardeşi Hâlid'i bulamayınca kendisine verilmek üzere bir mektup bıraktı. Bu mektupta, İslâmiyet'i kabul etmemesini ve bu dinden uzak durmasını hayretle karşıladığını belirttikten sonra Resûlullah'ın kendisini sorduğunu ve, "Hâlid gibi bir insanın İslâm'ı tanımaması ne tuhaf! Keşke o, gayret ve kahramanlıklarını müslümanların yanında müşriklere karşı gösterseydi; bu kendisi için çok daha hayırlı olurdu. Biz de onu başkalarına tercih ederdik" dediğini bildirdi (a.g.e., II, 745-749). Kardeşinin mektubunu okuyunca müslüman olmaya karar veren Hâlid b. Velîd, Osman b. Talha ve Amr b. Âs ile birlikte 1 Safer 8 (31 Mayıs 629) tarihinde Medine'ye gitti. Mescid-i Nebevî'de Hz. Peygamber'in huzurunda kelime-i şehâdet getirerek müslüman oldu.
Hâlid b. Velîd’in hanımları ve çocukları hakkında çok az bilgi bulunmaktadır. Hemen tamamı Suriye’deki veba salgınında ölmüş olan kırk kadar çocuğu olduğu rivayet edilir. Bunların en meşhuru birçok savaşa katılan Humus Valisi Abdurrahman’dır. Hâlid Hz. Peygamber’den on sekiz hadis rivayet etmiştir. Teyzesinin oğlu Abdullah b. Kays, Kays b. Ebû Hâzim, Mikdâd b. Ma‘dîkerib kendisinden hadis alanlar arasında bulunmaktadır. Ona nisbet edilen “mirseb, edlak, kurtubî” adlı üç kılıç Topkapı Sarayı Müzesi’nde muhafaza edilmektedir.
Halid bin Velid, 642 yılında Humus'ta hastalanarak hayatını kaybetti.