Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, en son 8 Haziran'da biraraya geldiği muhtarları yaklaşık 3.5 ay sonra Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde ağırladı. 15 Temmuz'un topraklarımızı işgal teşebbüsü olduğunu belirten Erdoğan, özetle şunları söyledi:
Aramıza bir darbe girişinin girmeye çalışacağı aklıma gelmemişti. Maruz kaldığımız ihanetler içinde bu darbe girişimi çok farklı bir yere sahip. Daha önceki ihanet girişimlerinde hedef doğrudan biz, başında bulunduğumuz hükümet oluyordu. Bu defa bizimle birlikte canıyla, kanıyla, varlığıyla bizatihi milletimizin kendisi hedef alındı, ülkemiz hedef alındı, demokrasimiz hedef alındı.
15 Temmuz'da Türkiye bir darbe girişimi, terör eylemi ve örtülü bir işgal girişimine maruz kaldı. Hem projenin gerisindeki silüetler hem de darbenin başarılı olması halinde hayata geçirilecek niyetler itibarıyla 15 Temmuz, 1912'den 1923'e kadar geçen kısa sürede, beşte bire düşen topraklarımızdan elimizde kalan son parçanın işgali teşebbüsüydü. İşte millet o toprakları bunlara teslim etmedi. 15 Temmuz, Türk milletinin ikinci bir Kurtuluş Savaşı'dır. Bunu böyle bilelim.
Tarihte bize ne yaptılar. 1920'de bize Sevr'i gösterdiler, 1923'te Lozan'a bizi razı ettiler. Birileri de Lozan'ı 'zafer' diye yutturmaya çalıştı. Her şey ortada. İşte şu an Ege'yi görüyorsunuz değil mi? Bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan'da verdik. Zafer bu mu? Oralar bizimdi.
Oralarda bizim camilerimiz, mabetlerimiz var ama şu anda hala Ege'de kıta sahanlığı ne olacak, havada, denizde ne olacak bunları konuşuyoruz, hala bunun mücadelesini veriyoruz. Niye? İşte o anlaşmada masaya oturanlar sebebiyle. O masaya oturanlar, o anlaşmanın hakkını vermediler. Veremedikleri için şimdi onun sıkıntısını biz yaşıyoruz.
Şayet aynen bu darbe de başarılı olsaydı, Sevr'i dahi aratacak bir dayatmayla karşımıza çıkacaklardı.
Millet o gece her kritik dönemde şahit olunan engin ferasetiyle sahneye konmaya çalışılan senaryonun tüm safhalarını anında deşifre etti. O gece, Türk milleti ülkesini işgalden kurtardı. O gece İstanbul'da milletimiz havalimanını kuşatmamış olsaydı FETÖ'nün gözü dönmüş katillerinin uçakları, helikopteri tankları bize de ölüm kustururdu.
Biz kimseden hakkımız olmayan bir şey istemiyoruz ama kimseye hakkımız olan bir şeyi de vermeyeceğiz. Bunun için her türlü yöntemi aracı kullanıyoruz, kullanmaya devam edeceğiz. Bizim görevimiz milletin can, mal, nesil, akıl güvenliğini korumaktır, devam ettirmektir, önce biz bunu sağlayacağız. Onun için de kimse bize takvim belirlemesin, yol haritamızı tayin etmesin.
Bu yol haritasını bu ülkenin hükümeti, kurumları belirler. Şimdi bunlar kalkıyor, bize yol haritası çiziyor. Hepsi bu darbenin başarılı bir şekilde sonuçlanmasını bekliyorlardı. Bunların hepsinin bilgileri bize ulaştı, geliyor. Zil takıp oynamaya çalışanlar veya o saati bekleyenler vardı ama Rabbim, milletim onlara bu fırsatı vermedi.
Türkiye'nin önünü terörle, terör örgütleriyle, darbe girişimleriyle, ayak oyunlarıyla kesemeyeceklerini görenlerin, şimdi ekonomi kartını masaya sürdüğüne dikkati çeken Erdoğan, Türkiye'nin bu tehditle ilk defa karşılaşmadığını söyledi. Türkiye'nin kredi notunu düşüren Moody's'i de eleştiren Erdoğan, 2002 yılı Kasım ayından bu yana sayısız kez ekonomik taarruza maruz kalındığını belirterek, “Bu taarruzların hepsini de boşa çıkardık. Son olarak 15 Temmuz darbe girişimiyle sürekli teyakkuz halindeyiz" dedi.
Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından birilerinin, kriz beklentisine girdiğini ancak hayal kırıklığına uğradığını ifade ederek, bunun üzerine “eskiden beri siyasi saiklerle hareket ettiklerini bildiği kredi derecelendirme kuruluşlarının devreye girdiğini" dile getirerek şunları söyledi:
“Ben kredi derecelendirme kuruluşlarını çok severim. Onlar da beni çok severler. Bunlar, sipariş üzerine not verirler. Sanki benden intikam alırcasına, birden notumuzu düşürüverdiler. Düşürdüler de ne oldu? İstediğiniz kadar düşürün. Türkiye'nin gerçeği bu değil. Bunların cebine üç beş kuruş ekstra para koy, istediğiniz notu al. Bunlar, böyle. Böyle çalışıyorlar. Talimatları zaten nereden aldıklarını da biliyoruz. Türkiye ile ilgili o kadar çok yalan yanlış adımlar attılar ki kimse artık onları artık ciddiye almıyor."
OHAL tartışmalarını değerlendiren Erdoğan, “Olağanüstü hal konusunu speküle eden, bunu sağa sola çekmeye gayret edenler var. Kanun hükmünde kararname ve olağanüstü hal gibi uygulamaların sadece terörle mücadele ile sınırlı kalacağı, günlük hayata hiçbir olumsuz yansımasının olmayacağı daha ilk günden açıkça ifade edildi. Devletin, bu terör organlarının uzantılarından arındırılması için zamana ihtiyacı var. Biz şu anda zamanla yarışıyoruz. Mesele öylesine derin ve öylesine girift ki 3 aylık sürenin yeterli olmayacağı görülüyor. Bunun için dün yaptığımız Milli Güvenlik Kurulu toplantısında olağanüstü halin 3 ay daha uzatılması hükümete tavsiye edildi. Hükümetimiz de gerekli değerlendirmeleri yapacak gerekli adımları atacaktır" dedi. Fransa'daki OHAL örneğini veren Erdoğan, “Dünyadan kimse Fransa'ya diyor mu 'Siz niye bir yıl olağanüstü hal ilan ettiniz?'. Belki 12 ay da yetmeyecek" diye konuştu.
Suriye'de de bölücü örgütün PYD, YPG adıyla faaliyet gösteren unsurlarının Türkiye'ye karşı her türlü husumeti gösterdiklerini belirten Erdoğan, “Gerektiğinde rejimle gerektiğinde müttefik dediğimiz ülkelerle işbirliği yapan bu terör örgütü, Suriye'de başlattığımız Fırat Kalkanı Operasyonu'ndan çok rahatsız oldular. Bünyesinden FETÖ'cülerin temizlenmesiyle safralarından kurtulan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, cumhuriyet tarihimizin en kapsamlı sınır dışı operasyonunu hamdolsun başarıyla yürütüyor" dedi. Erdoğan, “Artık Türkiye'nin ve Özgür Suriye Ordusu'nun yani Suriye'nin kendi evlatlarının DEAŞ'e karşı verdiği gerçek mücadele örneği var. Her ne kadar hesabı ve çıkarı olan ülkeler, şartları zorlamaya devam ediyor olsa da Suriye meselesi artık yeni bir safhaya girmektedir. Yeni dönemin en belirleyici unsuru Suriye halkının kendi içinde tesis edeceği birlik, beraberlik, dayanışma olacaktır" diye konuştu.
Erdoğan, dün Almanya Başbakanı Angela Merkel'le telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Erdoğan ve Merkel'in başta Halep ve civarındaki durumun kötüleşmesi olmak üzere Suriye'deki gelişmeler ve terörle mücadelede görüş teatisinde bulundu. Erdoğan, Merkel'e Fırat Kalkanı Harekatı hakkında da bilgi verdi. Görüşmede, Suriye'de çatışmaların durdurulmasına ilişkin anlaşmanın yeniden hayata geçirilmesine yönelik çabaların önemi üzerinde durdukları öğrenildi.
15 Temmuz ile ilgili bir kararı da açıklayan Erdoğan, “15 Temmuz artık 'Demokrasi ve Özgürlükleri Anma Günü' olarak dün
(önceki gün) Milli Güvenlik Kurulu toplantımızda hükümete tavsiye edilmiştir ve her 15 Temmuz artık şehitlerimizi, gazilerimizi anma günü olarak, o gün tatil edilecektir" dedi.