Yunanistan, Mısır ile sözde “deniz yetki anlaşması” yaparak Doğu Akdeniz’deki saldırganlığını ileri boyuta taşıdı. Ankara anlaşma için “yok hükmünde” derken uzmanlar da, bölgede son sözü Türkiye’nin söyleyeceğine dikkat çekiyor.
Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı cephe Yunanistan’ın etrafında toplanıyor. Mısır, Yunanistan ile deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması imzaladı. Akdeniz’de oluşturulmaya çalışılan korsan harita, Türkiye’nin Libya ile yaptığı deniz yetki anlaşması alanıyla çatışıyor. Üstelik Mısır, imza koyduğu son anlaşmayla birlikte Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin Akdeniz’deki hak iddialarına uyarak 21 bin 500 kilometrekarelik deniz yetki alanını kaybetmiş oldu.
Darbeci Sisi yönetimindeki Kahire ile Atina arasındaki son girişime Ankara sert tepki gösterdi. Dışişleri Bakanlığı, “Türkiye için yok hükmündedir” dediği anlaşmayı tanımadığını ilan etti. Türkiye’nin sismik arama ve sondaj gemileri, Akdeniz’deki faaliyetlerine devam edecek. Ankara, çıkarlarını ‘sahada ve masada koruyacağını’ duyururken Deniz Kuvvetleri, Türkiye karşıtı cephenin girişimine tatbikat ilanıyla meydan okudu: Savaş gemileri 10-11 Ağustos’ta Antalya açıklarında Rodos ve Meis adaları arasında atışlı tatbikat yapacak. Sözkonusu tatbikata ilişkin Navtex duyurusu geçtiğimiz günlerde 18 Ağustos olarak duyurulmuştu.
SULAR ÇOK ISINACAK
Türkiye ile anlaşma yapabileceklerini söyleyerek Ege ve Akdeniz’de deniz yetki sınırlarının belirlenmesi için Lahey’e gitmeyi teklif eden Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, aynı gün Mısır ile anlaşma yaptı. Ardından yaptığı açıklama ile gerilimi tırmandırmak isteyen Yunan Başbakan, söz konusu anlaşmanın meşrû olduğunu savunarak, “Doğu Akdeniz’de yeni bir realite yarattık” dedi. Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ise korsan anlaşma sonrası Kahire’deki konuşmasında daha da tahrik etti: “Türkiye ile Libya arasında aslında varolmayan mutabakat, bu yaptığımız anlaşmayla ait olduğu yere, çöp tenekesine gönderilmiştir.”
ÇALIŞMALAR SÜRMELİYDİ
Tüm bu gelişmeler sonrası Doğu Akdeniz’de gerilimin tırmanacağına işaret eden emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, yaşananları şöyle yorumladı: “Uzun zamandır MEB ilan edilmesini dile getiriyoruz. Askeri üstünlüğü ilan etmişken emrivakî karşı karşıya kaldık. Navtex ilan edilen sahalarda çalışmalar sürmeliydi. Navtex ilanının yapıldığı gün (21 Temmuz) donanma bölgeye çok hızlı yayıldı. O gün kontrol Türkiye’de idi. Oruç Reis geri adım atmamalıydı. Bölgede son sözü Türkiye söyler. Türkiye bölgede jeostratejik olarak güçlü bir pozisyonda, bunu devam ettirmeli. Son sözü güç söyler. Türkiye orada bir faaliyete izin vermeyecektir. Ancak hukuken de güçlü olmak lazım. Bu aşamadan sonra Dışişleri’nin işi güç; Yunan hâlâ ‘görüşmeye hazırız’ diyor. Uluslararası Adalet Divanı’na gidelim dedikleri gün Mısır’la anlaşma yapıyorlar. Türkiye’yi hukuksuz hamlelerle hukuken sıkıştırmaya çalışıyorlar. Dikkat etmek lazım.”
LÜBNAN’A LİMAN VERELİM
“Türkiye’nin haklı tezi olan yarı kapalı denizlerde adaların kıta sahanlığı olmadığı ya da kısıtlı olabileceği tezine karşı Mısır ile Yunanistan’ın hamlesi son derece kışkırtıcıdır. Türkiye’nin şu an yapması gereken ilk hamle münhasır ekonomik bölge (MEB) ilanı olmalıdır. İsrail ve Lübnan’la karşılıklı kıyılarımız var. Türkiye İsrail ve Lübnan ile anlaşma yapabilir. Türkiye zaten elindeki mevcut iki anlaşmayla (Libya ve KKTC) MEB ilan edebilir. Hatırlanacağı üzere Güney Kıbrıs 2004 yılında tek anlaşma ile MEB ilan etmişti. MEB ilan edersek tezlerimizi daha net koruyabiliriz. Türkiye Beyrut patlaması sonrası Lübnan’a bu teklifle giderse Lübnan hükümetine destek sağlar. Diğer yandan morali bozuk Lübnan’a destek için Mersin Limanı ile Kuzey Kıbrıs limanları Lübnan’a açılabilir. Bölgede Lübnan’a en yakın gelişmiş ülke biziz. Bu bir fırsattır, şu an limana ihtiyaçları var.”
Deniz sınırı yok
Emekli Büyükelçi Dr. Oğuz Çelikkol, Yunanistan’ın Mısır’la deniz sınırı bulunmadığına dikkat çekerek bölgede gerilimi artıran Atina-Kahire anlaşmasını şöyle yorumladı: “Yunanistan, Türkiye’yi kendi karasularına sıkıştırma politikasını Doğu Akdeniz’de uygulamaya çalışıyor. Bu yüzden Türkiye’nin tepkisi çok yerinde. Bu anlaşma yok sayılır diyoruz çünkü Yunanistan’ın Mısır’la bir deniz sınırı yok. O bölge Türkiye’nin deniz yetki alanı ve Türkiye’nin kıta sahanlığı. Türkiye bunu Libya ile yaptığı anlaşmada tescil etmiş ve Birleşmiş Milletler’e de bildirmiş durumda. İmzalanan bu anlaşmanın hukuki bir değeri yok. Anlaşma çatışmaya yol açabilir. Türkiye’nin bu konuda tavrı çok net. Türkiye, Yunanistan’ın, kendi kıta sahanlığında uluslararası hukuka aykırı olarak hak iddia etmesini kabul etmedi ve etmeyecek. Türkiye, buranın kendisine ait olduğunu gösterecek girişimler de yapacaktır. Bu konunun Yunanistan ile Türkiye arasında bir çatışmaya dönüşme ihtimali ise Yunanistan’ın Türkiye’nin göstereceği tepkiye ve davranışlara karşılık vereceği tepkiye bağlı. Mısır ise Türkiye yerine Yunanistan ile anlaşarak çok büyük bir deniz yetki alanı kaybetti. Mısır hükümetine en büyük tepkiyi Mısır halkı gösterecektir.”
Kimse gasp edemez
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Başbakanı Ersin Tatar, Türkiye’nin de KKTC’nin de Doğu Akdeniz’deki haklarının gasbedilmesine göz yummayacağını ifade etti. Yazılı açıklamasında Tatar, Yunanistan ile Mısır arasında sırf Türk-Libya Mutabakatı’nı ortadan kaldırmak amacıyla imzalanan deniz anlaşmasının bu iki ülkenin hak, hukuk tanımazlıklarının yeni bir örneği olduğunu belirtti. “Ancak şu bilinmelidir ki ne Türkiye ne de KKTC, Doğu Akdeniz’deki haklarının gasbedilmesine göz yummayacaktır” diyen Tatar, güçlü Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’deki tüm oyunları bozabilecek kapasiteye sahip olduğunu, bunun fiilen de görüldüğünü vurguladı. Tatar, “Umarız, bu iki ülke gereken mesajı alır ve Türkiye’nin haklarına el atmaya yeltenmezler” ifadelerini kullandı.
Meis-Girit hattında Oruç Reis’i göreceğiz
Türkiye’nin Oruç Reis sismik araştırma gemisini Meis ile Girit güneyindeki alana göndereceğini duyurmasıyla Doğu Akdeniz’de gerilim tırmanmıştı. Almanya’nın araya girmesiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atina ile diplomatik çözümün bir kez daha denenmesi talimatı vermişti. Güven Artırıcı Görüşmelerin 4. turu için Atina tarafı Ankara’ya davet edilmişti. Doğu Akdeniz’de diplomatik çözüm amaçlı sükûnet devam ettiği sırada Atina bir kez daha oldubitti hamlesi yaparak Mısır ile MEB anlaşması imzaladı. Denizcilik hukukuna aykırı şekilde Mısır ile imzalanan anlaşma Girit ve Meis adaları üzerinden yapıldı.
Yunanistan, Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi 41 bin kilometrekareye hapseden taleplerinden vazgeçerek Mısır ile MEB çizgisini, düşey bir hat üzerinden sınırlandırdı ve sözde Mısır’a taviz de vererek bu anlaşmayı hızlandırdı. Bugüne kadar Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile birlikte Doğu Akdeniz’deki MEB sahalarını diyagonal çizerek en geniş alanı elde etme çabası güden Atina, Kahire ile sözde MEB’ini düşey boylamdan çizdi. Bu hamle, Doğu Akdeniz’de düşey hat esaslı yeni bir hukuki kapı açma çabası ve Türkiye’nin diyagonal hat üzerinden çizdiği Libya ile MEB anlaşması geçersiz kılınmak üzere bir politik hamle olarak dikkat çekti. Yunanistan ile gerilimi tırmandıran, Oruç Reis’in Meis-Girit hattında araştırma yapmayı planladığı, 21 Temmuz’da Navtex ilan edilen saha da Yunanistan-Mısır anlaşmasına konu saha içerisinde bulunuyor. Doğu Akdeniz’de gerilimin dozunu düşürmek için Almanya’nın talebi üzerine göreve gitmeyen Oruç Reis gemisi, halen Antalya Körfezi’nde bekliyor. Oruç Reis’in araştırma faaliyeti için önümüzdeki günlerde bölgeye görevlendirilmesi şaşırtıcı olmayacak. Barbaros Hayrettin Paşa sismik araştırma gemisi halen Dipkarpaz açıklarında araştırma faaliyetlerini yürütürken Fatih sondaj gemisi Karadeniz’de Tuna-1 sahasında görevde. Yavuz sondaj gemisi ise Tuzla’daki bakım çalışmalarının ardından Doğu Akdeniz’de göreve devam edecek.
Bedelini öderler
Yunanistan’ın Mısır’la yaptığı anlaşmanın gayrimeşrû olduğunu söyleyen uluslararası hukuk uzmanı Prof. Dr. Selami Kuran, Türkiye’nin bundan sonraki adımının Lübnan ve İsrail’le anlaşmak olması gerektiğini kaydetti. Sahadaki gücün diplomasi ile güçlendirilmesi gerektiğine dikkat çeken Kuran, şunları söyledi: “Türkiye ile Libya’nın kıta sahanlığı hakkı devlet olmalarından buyana yani başlangıçtan beri var. Yapılan anlaşmayla iki ülkenin kıta sahanlığı belirlendi. Bu da hakkaniyet ilkesine göre ana karaların ortasıdır. Belirlenen alanlar da BM’de tescil edildi. Şuan kayıt altında, ondan sonra yapılan anlaşmalar geçerli olmaz. İkinci bir anlaşma yapıyorsanız deniz sınırınızın olması lazım. Mısır ile Yunanistan arasında yapılan anlaşma ise hukuksuz.
Mısır ile Yunanistan ana karalarının deniz sınırı yok. Yunanistan ‘ben adalardan başlatıyorum’ diyor, başlatamazlar, ana kara parçasından başlatabilirsin. Aşağıya doğru inemez, burada Türkiye kıta sahanlığı var. Türkiye’yi atlayarak Mısır ile anlaşma yapılamaz. 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi 72 ve 46. maddelerine göre, Uluslararası Adalet Divanı’nın bu konuda verdiği kararlara göre bu anlaşma hukuksuz. Türkiye anlaşmayı tanımadığını beyan etti. Bundan sonraki gelişmeler sahada olacak. Türkiye, Mısır ile Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de oluşturmaya çalıştığı hattı bloklamıştı. Bunu da anlaşmalara uygun biçimde yaptı. Yunanistan bir sonraki adım olarak Türkiye’nin nabzını yoklamak için gemi gönderebilir. Kıta sahanlığı ihlal edilirse Türkiye’nin anlaşmalardan doğan meşrû müdafaa hakkı çerçevesinde Yunan gücünü etkisiz hale getirme yetkisi var.”
Libya da tepkili
Libya Dışişleri Bakanlığı, Yunanistan ile Mısır arasında imzalandığı açıklanan sözde deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşmasına tepki göstererek, “Libya’nın deniz haklarının ihlal edilmesine izin verilmeyeceği” uyarısında bulundu. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Muhammed el-Kablavi, “Dışişleri Bakanlığı, Libya’nın denizdeki haklarını ihlal edilmesinde hiçbir tarafa izin verilmeyeceğini vurgulamaktadır. Türkiye ile imzaladığımız (Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin) Mutabakat Muhtırasını uygulamaya bağlılığımızı tekrar ediyoruz” açıklaması yaptı.
Acilen MEB ilan edilmeli
- Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi, Atina-Kahire anlaşmasının Türkiye’nin hukuki haklarını gasp ettiğini vurguladı. Merkezden yapılan açıklamada Türkiye’nin acilen MEB ilan etmesi gerektiği vurgulanarak şöyle denildi: “MEB’in bize ait olduğunu göstermek için bölgeye askeri gemi göndermek anlamlı bir çözüm yolu değildir, zira askeri gemiler her yerde özgürce eğitimlerini yürütebilmektedir. Bu bölgenin bize ait olduğunu göstermek ve haklarımıza sahip çıkmak için ivedilikle bölgeye sismik araştırma ya da sondaj gemisi göndermek gerekmektedir. Ayrıca, en önemlisi ise hiç vakit kaybetmeden İsrail ve Lübnan ile de anlaşma yapmışcasına Doğu Akdeniz’de ivedilikle MEB ilan edilmelidir.”