Yenidoğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yoğun bakım ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlayan ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olan ‘Yenidoğan Çetesi’ davası dün başladı. Fırat Sarı ve İlker Gönen'in aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanık ilk kez hâkim karşısına çıktı. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianamede, ölen 10 bebek maktul, 5 kişi müşteki, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğü suçtan zarar gören, 19 hastane ve sağlık şirketi malen sorumlu, 47 kişi de şüpheli olarak yer alıyor.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada yoğun güvenlik önlemleri alındı. Davaya Sağlık Bakanlığı, Türkiye Barolar Birliği de dahil olmak üzere çok sayıda ilden baro gözlemcileri katıldı. Mahkeme başkanı, salon şartlarının yetersiz olması sebebiyle TBB Başkanı Erinç Sağkan'ın müşteki avukatlarının bulunduğu sıradan kalkarak izleyiciler kısmına geçmesini istedi. Bu talebe tepki gösteren avukatlar ile mahkeme başkanı arasında tartışma yaşandı. Diğer yandan, salon dışında duruşmaya girmek isteyen mağdur aileler ile adliye güvenliği arasında tartışmalar yaşandı.
Duruşmada, tutuklu sanık Fırat Sarı’nın da aralarında bulunduğu, 22 tutuklu, 19 tutuksuz sanık ve tarafların avukatları hazır bulundu. Bazı tutuksuz sanıklar ise bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Duruşma sanıkların kimlik tespitlerinin yapılmasıyla başladı.
Kimlik tespiti yapılan sanıklardan çete lideri Fırat Sarı, bekar ve 2 çocuk sahibi olduğunu belirtti. Klinik doktorluğu yaptığını anlatan Sarı, aylık gelirini ise 400 bin lira olarak beyan etti. Tutuklu sanıklardan İlker Gönen ise kimlik tespiti sırasında, evli ve üç çocuklu olduğunu belirtti. Sarı, aylık gelir durumunu ise kısık sesle dile getirdi. Ambulans şoförü tutuklu sanık Gıyasettin Mert Özdemir, evli ve çocuk sahibi olduğunu, aylık gelirinin 40 bin lira tuttuğunu bildirdi.
Mahkeme başkanı, sanıkların kimlik tespitinin tamamlanmasının ardından, mahkemeye yeni gelen belgeleri okudu. Bu esnada izleyici sıralarında oturan avukat Ömer Kavili, belgelerin içeriğinin okunmamasının usule aykırı olduğunu söyledi. Mahkeme başkanının, izin alınmadan konuşulmaması uyarısında bulunması üzerine tartışma yaşandı. Mahkeme başkanı polislere, avukatın salondan çıkarılması talimatını verdi. Kavili'nin salondan ayrılmasının ardından mahkeme başkanı, izin almadan konuşulmaması uyarısını tekrarladı.
Hemşire olarak görev yapan sanık Hakan Doğukan Taşçı, savunmasında “Üzerime atılı suçların hiçbirini kabul etmiyorum” dedi. Taşçı savunmasında, “Fırat Sarı'yı Reyap Hastanesinden tanıyorum. Evrak üzerinde daha fazla para alınmak için oynamalar yapılıyor. İstanbul'daki özel hastanelerin yüzde 70'inde gece doktor olmaz. Doktor olmadığı zaman çocuğa biz müdahale ederiz. Müdahale etmesek 'Niye etmedin?' derler” ifadelerini kullandı.
Taşçı, “Her hastane sahibi para kazanmak ister. Hasta sayısının fazla tutulmasını, daha fazla para kazanmasını Fırat Sarı'ya söylüyorlar. Aileden para aldığım söyleniyor. Ben almadım. Fırat Sarı, hastaya ücreti hastanenin istediğinden fazla söyleyip aradaki komisyonu kendisine alıyor. Hastanın kaç gün yatacağına biz karar vermeyiz, doktor karar verir. Olay duyulduğunda Fırat Sarı, 'Olay üzerime kalmasın, hastane yönetimi duymasın' şeklinde talimat verdi. 'Ölürse başımıza sıkıntı olacak' mesajlaşmalarına karşı şunu söylemek isterim, gelen hasta bebek yabancı uyrukluydu ve doğuştan kalp rahatsızlığı vardı. Bu nedenle, hastanın sevk edilmezse öleceğini belirttim. Mesajlaşmada bu durumdan bahsediyordum. Denetim sırasında kimseden emir ve bir talimat almadım. Orada arkadaşımla sohbet ediyordum olay bu şekilde" dedi.
"Yoğun bakım sayılarında hep oynama yapılırdı" diyen Taşçı, "Maksimum hasta sayısı neyse evrağa da o kadar hasta olduğu yazılıyordu. Bunun her hastanede de böyle olduğunu duyuyordum. Hasta 5 gün entübe kaldıysa 10 gün kaldığını yazıyorduk. SGK’dan daha fazla para almak için" itirafında bulundu.
SGK’nın karşıladığı ve yenidoğan bebeklere verilmesi gereken bir ilacı sattıklarını kabul eden Taşçı, “Düşük haftalık bebeklerin kullanması gereken bir ilacı SGK karşılıyor. İhtiyacı olan hastaya vermemek gibi bir durum zaten olmadı. Onların fazlası imha ediliyordu. SGK bu ilaç için 8 bin 900 gibi para veriyor. Toplu alındığında indirim yapılıyor. Sağdan soldan bu ilaçların satıldığını duyduk. Fırat Sarı ile onu konuştuk. Sonrasında ilaçlar çöpe gitmesin diye Hasan Basri Gök hastanelerden bu ilaçları toplayıp bana getiriyordu. Ben de satışını yapıyordum. Komisyonumuzu alıyorduk. 3 kere bu satışı yaptık. 600 liraya satıyorduk” dedi.
Mahkeme başkanının '14 hastam var. Biraz hasta mı beklesek diye konuşmuşsun' sözü üzerine, Taşçı, “Bekleyen kişi ben değilim. Birim sorumlusu olduğum için söylüyorum. Yoğun bakıma bir hasta geldiğinde, aileye doktor olmadan bilgi veriyordum. Aile de bana doktor diye hitap ediyordu. Ben de doktor değilim demiyordum. Türkmen hastaydı. 500 bin lira ameliyat parası vardı. Aile, para olmadığı için ameliyatı kabul etmedi. Bir hafta yaşardı, ama şans eseri 1 haftadan fazla yaşadı. Hastanın kullandığı ilaçlar ve hastane yönetimiyle Fırat Sarı, ‘Bu çocuk zaten ölecek, bu kadar ilaç kullanmaya ne gerek var?’ dedi. Ancak 44 gün yaşadı" diye konuştu.