İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü Hrant Dink'in öldürülmesiyle ilgili Jandarma İstihbarat görevlilerine yönelik yürütülen soruşturma her geçen gün derinleşiyor. Soruşturmayı yürüten Savcı Gökalp Kökçü, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı ile yapılan yazışmalarda Dink'in konutu ve cinayetin işlendiği Agos Gazetesi civarında Jandarma görevlilerinin herhangi bir görevde olmadıkları tespit etti. HTS kayıtları, baz ve sinyal bilgilerinden şüphelilerin cinayet günü, öncesi ve işlendiği sırada olay yeri ve çevresinde oldukları tespit edildi.
FETÖ'nün altın çocuğu olarak nitelendirilen, dönemin İstanbul Jandarma İstihbarat Tim Komutanı Yüzbaşı Muharrem Demirkale'nin Dink'in öldürülmesinden hemen sonra dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Metin Canbay'ı aradığı tespit edildi. Canbay'ın FETÖ üyeliğinden meslekten ihraç edildiği belirlenirken, soruşturma kapsamında halen firarda olduğu ortaya çıktı. Demirkale'nin ayrıca o dönem İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer'i de cinayetten hemen sonra aradığı belirlendi.
Firari Metin Canbay'ın soruşturma kapsamında tutuklanan IQ Kültür evinin eski sahibi Adem Sarıgöl'ü Dink'in öldürülmesinden hemen sonra arayarak bilgilendirdiği belirlendi. Sarıgöl'ün olay öncesi, olay günü ve sonrası telefon HTS kayıtları incelendi. Sarıgöl'ün bu kapsamda yaklaşık 1 yıllık süre içerisinde Muharrem Demirkale ile 93, TSK ile irtibatlı değişik birimlerle 85 adet telefon görüşmesi olduğu tespit edildi. Cinayet günü Muharrem Demirkale ile görüştükten sonra ise Kara Kuvvetleri Komutanlığı ile irtibatlı iki adet telefon görüşmesi yaptığı belirlendi.
Dink cinayetinin planlaması ve işleme konulması noktasında dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlilerinden Okan Şimşek, Ergün Yılmaz ve Gazi Günay'ın bir kısım haber elemanıyla 7 Ağustos 2006'da Trabzon'dan İstanbul'a gittikleri belirlendi. 9 Ağustos 2006'dan itibaren Dink'in evinin bulunduğu ve sahibi olduğu Beyaz Adam Yayıncılık işyeri çevresinde keşif faaliyetinde bulundukları tespit edildi. Bu keşif faaliyetine İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi Şeref Ateş'in, Tim Komutanı Muharrem Demirkale ve Tim Komutanlarının bağlı bulunduğu kısım amiri Yüzbaşı Ali Barış Sevindik ile irtibatta olduğu belirlendi.
Dink'in öldürülmesinden önce Dink'in konutunun bulunduğu binanın görevlisi tanık M.A'nın konutunda maskeli ve silahlı kişiler tarafından tehdit edildiği ortaya çıkmıştı. Tanık olarak dinlenen M.A maskeli şüphelilerin kendisini Hrant Dink'in nerede olduğu konusunda sorguladıklarını ve tehdit ettiklerini söyledi. Savcılık bu iddiayla ilgili şüphelilerin baz bilgileri ve HTS kayıtlarını inceledi. Şüphelilerin Jandarma görevlilerinin telefonlarının tehdit edildiği sırada bölgeden sinyal verdikleri belirlendi.
Şüphelilerden o dönem Trabzon Jandarma İstihbaratında görevli Satılmış Şahin'in 18 Ocak 2007'de telefonun İstanbul'dan sinyal verdiği tespit edildi. Şahin geçmiş dönemde verdiği ifadede firari bir askerin Tekirdağ'dan Çorlu'ya götürdüğü yönünde ifade verdi. Savcılık ise yaptığı araştırmalar sonucu bir Jandarma İstihbarat görevlisinin firari bir erin naklinde görevlendirilmesini mümkün olmadığı tespitinde bulundu.
Soruşturma kapsamında ifade veren ve tutuklanan dönemin İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü personeli Uzman Çavuş Yusuf Bozca, Muharrem Demirkale'nin askeri hiyerarşik yapıda alt rütbede görev yapan astları Astsubay Şeref Ateş ve Yavuz Karakaya'ya 'Abi' dediğini ifade etti. Savcılık, bu durumu FETÖ içinde yasal hiyerarşi dışında örgütsel bir yapılanma ve örgüt içerisinde bulunduklarını teyit eder nitelikte olduğu değerlendirmesinde bulundu.
IQ yayınevinin yaklaşık bir yıl önce Adem Sarıgöl tarafından Cevat Mustafa adlı kişiye devredildiği öğrenildi.