Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın 15 Temmuz darbe girişimi sonrası tanık sıfatıyla verdiği 6 sayfalık ifadenin ayrıntıları ortaya çıktı. Org. Akar ifadesinde, yaveri Yarbay Levent Türkkan’ın kendisini ‘Komutanım sakin olun, vururum’ diyerek tehdit ettiğini kendisinin de buna ‘Sık ulan’ diye karşılık verdiğini anlattı.
FETÖ'cü cuntacılar tarafından makam odasında derdest edilerek Akıncı Hava Üssü'ne götürülen, burada ikna edilmeye çalışılan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın ifadesine ulaşıldı. Cumhuriyet Savcı Ahmet Akça tarafından 18-19 Temmuz'da Genelkurmay Karargahı'nda alınan 6 sayfalık ifade de, dehşet gecesi yaşananları tek tek anlatan Akar, cuntacılardan şikayetçi olduğunu belirtti. Akar, darbeyi Tümgeneral Mehmet Dişli'nin “Operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı” sözleriyle anladığını ve sinirlenerek, “Ne diyorsun ulan sen, ne operasyonu, sen manyak mısın, sakın ha” diye bağırdığını anlattı. Akar, insanlar ölürken “Balkan Savaşı'ndan beter ettiniz” diye tepki göstermiş. Akar o gece yaşadıklarını şöyle anlattı:
Saat 21.00 sıralarında Tümgeneral Mehmet Dişli odama geldi. 'Komutanım operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı. Biraz sonra göreceksiniz' gibi şeyler söyledi. Bunun bir kalkışma olarak ifade edebileceğim bir operasyon olduğunu anladım ve hiddetle 'Ne diyorsun ulan sen, ne operasyonu, sen manyak mısın, sakın ha' şeklinde bağırdım.
Gittikleri yolun yanlış olduğunu, ölüm kalım olmadan bu işi sonlandırmalarını söyledim. Fakat ikna edemedim. 'Komutanım bu iş bitti ve herkes yola çıktı' anlamında şeyler söylüyordu. Mehmet Dişli bir ara sanırım dışarıya doğru hareketlendi. Ben de gayriihtiyari yönümü kapıya döndüğümde emir subay Levent Türkkan, emir subay yardımcısı Yüzbaşı Serdar ve koruma timinde görevli Astsubay Abdullah'ı gördüm. Levent Türkkan'ın elinde tabanca ile 'Komutanım sakin olun, vururum, sıkarım' gibi şeyler söylediğini işittim. Ben de "Sık ulan" dedim.
Binanın üs komutanlığı binası olduğu yazıyordu. Bir ara üzerinde tişört ve pantolon bulunan Orgeneral Akın Öztürk tek başıma yanına geldi. Hem bu durum nedeniyle hem de onu gördüğüm için çok şaşırdım ve burada ne yaptığını sordum. Abidin Ünal'ın telefonla araması üzerine buraya geldiğini anlattı.
Tuğamiral Ömer Harmancık elinde iki yapraktan oluşan bir metni önce okudu, ardından da bana uzatarak, 'komutanım, siz şunu bir okuyun ve bunu imzalayıp televizyonda okursanız her şey çok güzel olacak' dedi. Şiddetle ve hiddetle reddettim. Bunun üzerine Üs Komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim, 'dilerseniz sizi kanaat önderimiz Fetullah Gülen ile görüştürürüz' gibi bir şey söyledi. 'Ben kimseyle görüşmem' diyerek tersledim."
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar, tutulduğu yerde belli bir süre sonra televizyonun kapatıldığını, o arada “yaptığınız ayıp” dediğini ve hiç olmazsa askeri hattan eşine haber vermek için telefon bağlamalarını istediğini belirtti. Orgeneral Akar, şunları anlattı: “Daha sonra televizyon görüntülerinde Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Başbakanımız ile bazı bakanların beyanları, halkın darbe teşebbüsüne canları pahasına direnişi sonrası tavırları değişmeye başladı.”
Org. Hulusi Akar, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Atatürk Havalimanı'nda yaptığı konuşma sonrası darbecilerin tüm ümitlerinin son bulduğunu, gözlerinde korku ve endişe belirdiğini gördüğünü söyledi. Akar şunları söyledi: “Darbeci hainlerin morallerinin zaman ilerledikçe çöktüğünü gözlemliyordum. Önce Boğaz Köprüsü'nden teslim olan tankçılara ilişkin görüntüler, ancak çok daha önemlisi Sayın Cumhurbaşkanımızın Atatürk Havalimanı'nda canlı yayında toplanan kalabalığa hitabı, darbeci hainlerin bütün ümitlerini sanırım yok etti. Gözlerinde korku ve endişe görülüyordu” ifadelerini kullandı.
Saat sanırım 08.30-09.00 sıraları olmuştu. Beni Başbakanımız yahut Cumhurbaşkanımız ile görüştürmelerini söyleyerek teşebbüsü sona erdireceklerini, adalete teslim olacaklarını söylediler. Sayın Başbakan ile görüştürdüler. Durumu anlattım. Telefonla konuşurken orada bulunan tüm bu hainlerin gözlerinin içine baka baka Sayın Başbakanımıza 'hiçbir pazarlık söz konusu olmayacak, askeri savcı, cumhuriyet savcısı, polis ve inzibata teslim olacaklar' dedim.
Akın Öztürk Paşa götürüleceğim anlaşılınca 'komutanım ben de sizinle geleyim' dedi. Ben izin vermedim. 'Sen burada kal, kızının evi burada' dedim. Fakat sürekli ısrar ediyordu. Mehmet Dişli, helikopter hareket ederken telefon ile son durumu bir yerlere iletti. Helikopter havadayken de bir yerlerle irtibat halindeydi. Sonuçta Çankaya Köşkü'nde Başbakanlığa iniş yaptık. Başbakanlık Müsteşarına Mehmet Dişli'nin gözaltına alınmasının uygun olacağını söyledim.”