AK Parti’den ayrılan Ali Babacan’ın istifasından önce kendisiyle görüştüğünü açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Babacan’a söylediklerini aktardı: Yolunuz yolunuzdur eyvallah ama şunu unutmayın ki bu ümmeti parçalamaya hakkınız yok. Siz bunu yapıyorsunuz. Bunun parçalanmasıyla da bir yere gidemeyeceksiniz.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bosna Hersek'teki temaslarının ardından Ankara'ya dönüşü sırasında uçaktaki Türk basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelttiğimiz sorular ve verdiği cevaplar şöyle:
İSTİFA MEKTUBUNU GÖRMEDİM
Ali Babacan partinizden istifa etti. Ali Babacan sizinle istifa etmeden önce görüşme yaptı mı? Ali Babacan’in kuracağı parti sizi nasıl etkiler, etkiler mi?
Benimle randevu talebi neticesinde bir görüşmesi oldu. Bu görüşmesinde de kendisi “
Şu seçimden sonra istifamı vereceğim. Çünkü partiye karşı olan aidiyet duygularımı kaybetmeye başladım
” dedi. “Nedir aidiyet duygularınızı kaybetme gerekçeleriniz?” deyince de “Ülkedeki ekonomik durumlar gibi şeyler söyledi. Şu an tabi istifa mektubunu görmediğim için bilemiyorum ama bana da o gün bir mektup vermişti. O mektuptaki metin bu. İşte “
Kurucu üyesi olduğum AK Parti’den bu safhada aidiyet duygularımın kaybolmaya başladığını görüyorum ve bundan dolayı da ayrılma kararı veriyorum
” şeklindeydi. Tabi kendisiyle birçok şey konuştuk. Birçok insanla görüştüklerini, çeşitli görüşmelerle bazı adımlar attıklarını anlattı.
FAİZ KONUSUNDA HİÇBİR ZAMAN ANLAŞAMADIK
Ben kendisine “
” dedim. “Şu anda düşünmüyoruz ama bir platform olarak çalışıyoruz” dedi. Dedim ki ‘Bak Ali Bey, eğer senin bu kabineye katkı verme noktasında yaptığınız çalışmalar varsa, vereceğiniz bilgiler varsa biz bunlardan istifade ederiz. Malum ben sana partide danışmanlık teklif ettim, kabul etmedin.” Daha ileri gidiyorum; Özbekistan Başkanı benden orada devletin yapılanmasında eleman istedi. Ali Bey’i teklif ettim. Kendisine de söyledim. Maalesef oraya da evet demedi. Bizim dava arkadaşlığımızda bir şey var. Dava terk edilmez. Burada sonuna kadar hizmet söz konusudur. Ali Bey, AK Parti içinde belki de Türkiye’de en genç yaşta bakanlık görevlerine gelen birisidir. Ondan sonraki her dönemde de kendisini bakan yaptık. Anlaştığımız anlaşamadığımız birçok konu olmuştur. Bunlardan en önemlisi de faiz meselesidir. Faiz konusunda hiçbir zaman anlaşamadık kendisiyle. Çünkü faizin bizden ne denli götürüsü olduğunu hep kendilerine söylemişimdir. Uyulduğu zaman enflasyon nerelere kadar inmiştir. 4,6’ya kadar faiz düştü. Enflasyon da 7 civarındaydı. Hatırlayın ondan sonra bize hemen ciddi darbe olayı yapıldı. Bu darbe olayında da bir anda Taksim Gezi olaylarını yaşadık ve faizde, enflasyonda çift haneli rakamlara çıkmış olduk. Burada arkadaşlarımızın duruşları ciddi sıkıntılar oluşturdu. Bu sıkıntıları ben yaşadım, milletimiz yaşadı. Dolayısıyla da ilanihaye bu insanlar burada kalacak diye bir şey yok.
CUMHURBAŞKANI OLURKEN İYİ…
Aynı şekilde Başbakanlık koltuğuna gelip oturan arkadaşlarımızın nereden nereye nasıl geldikleri malum. Cumhurbaşkanlığı makamına gelip oturanların nereden nereye nasıl geldikleri malum. Bütün bunlarla beraber, yola çıkarken her şey iyi, güzel ama Cumhurbaşkanlığı makamından ayrıldıktan sonra mensubu olduğu partisine üye dahi olmamıştır. Şimdi Ali Bey de hemen rahatlıkla istifasını vermiştir, hayırlısı olsun. Partimizden bu şekilde ayrılanlar daha önce de olmuştu. Hatta grup kuracak milletvekiliyle ayrılanlar olmuştu. Bu isimler kimlerdi diye sorsam acaba hatırlar mısınız? 17-18 kişi başkalarını da kattılar ve grubu kurdular. Olsa olsa bir Erkan Bey’i hatırlarsınız ama diğerlerini herhalde hatırlamazsınız. Şimdi bu gerçekler ortada. Şunu çok ve açık samimi söylüyorum; bizim partimizin oturmuş, yerleşmiş bir altyapısı var. Ben Ali Bey’in kendisine de söyledim; “Yolunuz yolunuzdur eyvallah ama şunu unutmayın ki bu ümmeti parçalamaya hakkınız yok. Siz bunu yapıyorsunuz. Bunun parçalanmasıyla da bir yere gidemeyeceksiniz” dedim. Şunu da söyledim, “Fazla da geç kalmayın” dedim.
BUNLARA KIRGINLIK OLMAYACAK DA KİME OLACAK
Bir an önce kursun ki daha seçime dört sene var.
Babacan’a, Davutoğlu’na Gül’e kırgınlığınız var mı?
Bu soru sorulur mu Allah aşkına… Bunlara kırgınlık olmayacak da kime olacak?
Bu tür yaklaşımların olmasıyla başlayan bir süreç… Ama biz baldıran zehrini içerek hep sabrettik ve aleyhte herhangi bir şey konuşmadık. Cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu. Bakın şu son belediye başkanlığı seçiminde İstanbul’da olanlar çıkıp da Binali Bey’le ilgili bir tane olumlu ifade kullanmadılar. Siz nefsinizle bir muhasebe yapın. “Bu kim? Benim arkadaşım. Bununla ilgili bir ufak ifade kullanmayayım mı? Daha önce yine mesela referandumda bakıyorsunuz hayır oyu kullandılar. Ama biz bir şey konuştuk mu? Konuşmadık. Herkesin yaptığı yanına. Başka hiçbir şey yok.
KILIÇDAROĞLU GÜVEN VE İSTİKRARA TEHDİT
Kemal Kılıçdaroğlu seçim sonrası tartışma başlattı, partili cumhurbaşkanı olmasın, anayasa değişikliğini konuşalım, parlamenter sisteme geçiş tartışması başlattı?
Bu konuyla ilgili biz referandum yaptık. Bu referandumla beraber yeni yönetim sistemine geçtik. Bu parlamentoda verilen bir karar değil, halka gidilerek verilen bir karar ve halkımız bu işe yüzde 52’nin üzerinde evet demek suretiyle kararı verdi. Şimdi bununla birlikte çok farklı süreci başlatmış olduk. Sayın Kılıçdaroğlu her şeyden önce yenile yenile doymayan pehlivan gibi bir durumun içerisinde. Eğer bir demokratsa milletin verdiği bir karara saygı duyması lazım. Bu iş bitti. İki kavram çok önemli; güven ve istikrar ama şimdi Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu yaklaşımı güveni de ve istikrarı da tehdit ediyor. Onlar buna yardımcı olsunlar. Bir de diyor ki “CHP’li hangi belediye işçiyi atarsa karşısında beni bulur”. Bunca işçiler şu anda CHP’li belediyelerden atılıyor, yürüyüşler yapılıyor. Biraz sözümüzün arkasında duralım.
Yüzde 50+1 meselesi… Belediye başkanlarında olduğu gibi en çok oy alan partinin hükümet kurma ve Cumhurbaşkanı seçme şeklinde bir revize düşünülebilir mi?
Şu anda böyle bir şey söz konusu değil. Bizdeki yapıda ittifaklar oluşturuldu. Bu ittifaklar oluştuğu için belediye başkanlıklarında yüzde 50 artı 1 söz konusu olmuyor. Burada en fazla oyu alan seçimi kazanmış oluyor. Bizim şu anda gündemimizde böyle bir şey yok. Belki bu konuda geçmişe yönelik bazı değerlendirmeler yapılabilir. Bu konuda ittifakların oluşumu bundan sonraki süreçte nasıl olur; belki bunun üzerine değerlendirmeler yapılabilir ama bu tabi her partinin masaya yatırıp üzerine çalışacağı konulardır.
Merkez Bankası’nda revizyon gerekiyordu
Merkez Bankası değiştirilmesi geçtiğimiz günlerde gerçekleşti. Süreçle ilgili çok fazla bilgi sahibi değiliz. Süreçle ilgili siz bize neler söylemek istersiniz gerekçeler vs bir de kısa dönemde ekonomiye dair yeni atılacak adımlar ile ilgili paylaşacağınız bilgiler olur mu?
Merkez Bankası ile ilgili attığımız adım yeni yönetim sisteminin cumhurbaşkanına vermiş olduğu bir yetkinin neticesidir. Çünkü Merkez Bankası Başkanı daha önce layüseldi, hiçbir şey soramazsınız, istediği gibi adım atar. Şimdi burada da yapı içerisinde Sayın Başkanın kendine has birçok tasarrufu olmuştur ve bu tasarruflar neticesinde de maalesef ağır bedeller ödendi. Bu artık bir yere kadar katlanılabilirdi, çekilmez oldu ve ondan sonra da bunu başta Hazine ve Maliye Bakanım olmak üzere arkadaşlarımızla değerlendirmemizi yaptık ve bu değerlendirmeyi yaptıktan sonra da burada bir değişikliğe gitmenin faydalı olacağına inandık ve yine Merkez Bankasına yabancı olmayan, orada başkanvekili konumunda olan bir arkadaşımızı sektörün içerisinde olan, finans sektöründe olan bir arkadaşımızı bu göreve getirmiş olduk.
PİYASALARLA İLETİŞİMİ İYİ DEĞİLDİ
Tabi Merkez Bankası özellikle de ekonominin finans ayağında en önemli kilit. Orayı tamamıyla biz revize edemezsek, orayı sağlam temellere bağlayamazsak orada ciddi sıkıntıları yaşamayla karşı karşıya kalabiliriz. İşte mali istikrar diyoruz, finans noktasındaki atılacak adımlardaki kararlılık diyoruz. Bütün bunlarla en önemli adım tabi para politikası meselesi. Para politikası noktasında hep Para Politikası Kurulu toplandığı zaman “Acaba buradan bu defa ne çıkacak?” Bir diğer taraftan ayda bir toplanan Para Politikası Kurulu, beyefendinin zamanında biliyorsunuz senede 10 aya indirildi. Tabi bütün bunlar da niçin? Bunlar bize sorularak değil kendi kendine yapılmış şeyler. Bütün bunların yanında bir başka adım daha atıldı. Başkan yardımcılıkları yetmiyormuş gibi bir de genel direktörlükler adı altında direktörlükler oluşturuldu. En önemlisi piyasalara güven vermedi. Piyasalarla iletişimi iyi değildi. Tabi bunların hepsi oralarda başka sıkıntıları da meydana getirdi. Bundan dolayı artık böyle bir değişime gidilmesinin ülke ekonomisi için hayırlı olacağına inandık ve bu adımı attık.
BİNALİ BEY’I KENARDA BIRAKAMAYIZ
Sistemde revizyona ihtiyaç var mı?
Yeni yönetim sistemiyle ilgili çeşitli bilgilerin, yaptığımız istişarelerde ortaya çıkacak düşüncelerin analizini yapmak suretiyle böyle bir şey varsa biz de ileri süreriz. En azından Cumhur İttifakındaki ortağımız Sayın Bahçeli ile bir değerlendirme yaparız. Diğerleri aynı şekilde böyle bir değerlendirmeye girerler mi girmezler mi bilemiyorum. Buna göre de adımlar atabiliriz.
MKYK toplantısı var, parti yönetiminde bir değişiklik için bir olağanüstü kongre kararı çıkar mı?
Asla böyle bir şey söz konusu değil. Sipariş üzerine kongre yapılmaz. Olağanüstü kongreye gidecek şartların oluşması lazım. Bizim böyle bir kongreye gitmemiz için önce ilçe kongrelerinden başlarız, il kongreleri yaparız, ardından da büyük kongreye gideriz.
Binali Bey ile ilgili bir tasarrufunuz olacak mı?
Binali bey benim yol arkadaşım, dava arkadaşım. Nerede, nasıl değerlendirme hususu olacaksa bunların da yapı içindeki gelişmelere bakarak değerlendirmeleri yaparız. Ama benim bir dava ve yol arkadaşım olarak bu denli yetişmiş, kaliteli bir arkadaşımızı tabi ki kenarda bırakmak gibi bir şey düşünülemez.
S-400’ü gerektiğinde kullanmaktan kaçınmayız
S-400 sadece acil durumlarda mı kullanılacak? Teknoloji transferi konusunda Rusya ile tam bir işbirliği yapılıyor mu?
Öncelikle bir defa ortak üretim noktasında bizim Rusya ile sıkıntımız yok ve Sayın Putin ile bu işi ilk görüşmeye başladığımız andan itibaren bu konuda mutabakatımız var. Ortak üretime de inşallah geçeceğiz. Herhangi bir sıkıntı yok. Bu spekülasyonlar maalesef bizim S-400 alımından vazgeçmemizi isteyenlerin ileri sürdüğü bir tezdir. Bundan vazgeçin diyorlar, böyle bir şey söz konusu değil. Diğer soruya gelince; böyle bir alım veya böyle bir yatırım niye yapılır? Bize nerede, nasıl gerekli olursa biz de bunu tabi ki aynı şekilde kullanma imkanına, hakkına sahip olacağız. Bu bir hava savunma sistemi. Böyle olduğuna göre, eğer birileri bize bir saldırı yaparsa bu saldırı karşısında biz de bu savunma sistemimizi devreye sokacağız. Böyle bir yatırıma bunun için giriyoruz.
TRUMP ‘TAMAM VERDİK’ DİYEMEDİ
Biz şu ana kadar en idealini yakalayabilmek için -kendimiz bir defa çalışmalarımızı yapıyoruz o ayrı- ama bir de Patriotlarla ilgili çalışmamızı Obama döneminde başlattık. Fakat Sayın Obama maalesef bize hep “Kongre izin vermiyor” dedi. “Kongre izin vermiyor” diye diye bu döneme geldik. Şimdi Sayın Trump bunu bildiği için buradan hareketle haklılığımızı teslim etti ve “Bunların hepsi Obama’nın yanlışları” dedi. Çok da ağır ifadeler kullanıyor ve "Haklısın" dedi. En sonunda hakkımızı teslim etti ve bütün medyanın önünde de kendi mesai arkadaşlarına da bunu söyledi. Patriot olayı bundan dolayı ilerlemedi ki Sayın Trump'ın döneminde de bu iş sarktı. Burada da yine “tamam verdik, veriyoruz” diyemedi.
AB’ye göçmenler için yakın markaj
AB ile göçmenler konusunda yeni müzakere olur mu?
Şu anda AB’de zaten yönetimler değişti. İşbaşı yaptıkları andan itibaren yeni yönetimlerin yaklaşımı nasıl olacak göreceğiz. Bu konu ile ilgili olarak Dışişleri Bakanımızın orayla münasebetleri önem arz ediyor. Verilen söz 3 artı 3 milyar avroydu. Bizim yaptığımız harcama 37 milyar dolar. Böyle bir tablo var. Şu anda biz yine bir taraftan Dışişleri Bakanlığımız aracılığıyla yakın markajımızı devam ettireceğiz. Netice alırız almayız o ayrı mesele. En son G20 zirvesinde gündeme getirdiğimiz konu şuydu: Suriye'nin kuzeyindeki koridor meselesi var. Sayın Trump ve Sayın Putin başta olmak üzere görüşmelerimizde kendilerine şunu söyledik: “Bu terör koridorunu bir barış koridoru haline getirmeliyiz. Yani çadırlarda, konteyner kentlerde kalan mültecileri buralarda yapacağımız konutlara taşıyabiliriz. Biz burada inşaatına girebiliriz ama sizler de bu konuda mali desteği verecek olursanız… Burası aynı zamanda güvenli bölge olmuş olur. Burada 40 km bir derinlikten bahsettik. Yeter ki burada hava noktasından işin korunması, lojistik destek konusu, bunların halledilmesi; öbür taraftan da bu konutlarını yapımı… Burada iki şey yapılabilir. Bu konutlar belli ölçülerde olabilir. Mesela onların yerel mimarisiyle yapılmış 500 metrekarelik bahçeli konutlar olabilir veya normal konut olur ama ortak kullanım alanı olarak tarıma ve hayvancılığa yönelik adımlar atılabilir ki bu insanlar balık tutmayı zaten bilen insanlar aslında. Böylece bu insanlar tekrar kendi topraklarında süratle asıllarına dönebilirler. Hastanesiydi, okullarıydı bunların hepsini yapmak suretiyle, nasıl Cerablus’a 330 bin kişi döndüyse, şimdi Afrin’de bu tür dönüşler var. Aynı şeyi buralarda yapmak suretiyle bir an önce bunu başlatalım diyoruz ama hiçbiri iyi niyet ifadelerinden öteye gitmiyorlar. Biz de şu anda bu işin propagandasını onlara karşı yapıyoruz, süreci de takip ediyoruz.
D. Akdeniz’de haklarımızı koruruz
Doğu Akdeniz’de kısa, orta, uzun vadede stratejimiz nedir?
Şu an zaten süreç başladı. Bir taraftan bölgede arama çalışmalarımız devam ediyor, bir taraftan sondaj gemilerimiz bölgeye yönlendirildi. Gerek Fatih gerek Yavuz şu anda bölgede onlar da çalışmalarına başlayacak. Biz oralarda birilerinin alanı üzerinde çalışma gayreti içinde değiliz. Orada özellikle de Kuzey Kıbrıs’taki Türk kardeşlerimizin hakları neyse bu hakları savunmak üzere adımımızı atıyoruz. Oradaki tüm alanların hepsinde Kıbrıs’ta yaşayan insanların hakkı var. Bu hak nedir? Hepsi oradan çıkan nema, ister su ürünleri olsun ister petrol olsun, bunlar üzerinde eşit oranda hak sahibidirler ve biz onların bu hakkını korumak için çalışıyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanım geçtiğimiz günlerde Reyhanlı‘da bir patlama meydana geldi, bir örgüt bağlantısı tespit edildi mi? Bizimle paylaşabileceğiniz herhangi bir bilgi var mı bu olayla ilgili?
Reyhanlı olayında boyutları itibarıyla bir defa o üç kişinin ölüm olayı var. Daha sonra bunun takibinde de bazı gelişmeler oldu. Hatta ardından Mihraç Ural olayı oldu. Bütün bu gelişmelerle birlikte yeni bir gelişme daha var. Dolayısıyla gerek Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığımız gerek Silahlı Kuvvetlerimiz şu anda yakın süreç içerisinde bu olayların takibini yapıyor. İyice açıklığa kavuştuktan sonra bunları konuşmamız daha isabetli olacaktır diye düşünüyorum.