Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirmek isteyen darbeci general Semih Terzi'yi vurarak darbe teşebbüsünün seyrini değiştiren Astsubay Ömer Halisdemir'in şehit edilmesine ilişkin davada, 18 sanığa verilen hapis cezasının gerekçeli kararı açıklandı. Kararda, şehit Halisdemir, Yunan askerine ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin ve Fransız askerine ilk kurşunu sıkan Sütçü İmam'a benzetilerek, "Halisdemir'in sonunda şehadet olduğunu bilerek aldığı karar doğrultusunda sadece bir darbe girişiminden ibaret olmayan, gerçekleşmesi halinde bir iç savaş çıkartmaya ve ülkemizi işgal girişimine zemin hazırlamaya sebebiyet verecek dış destekli saldırının da önüne geçildi" değerlendirmesinde bulunuldu.
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Bayram Kantık ile Üye Hakimler Selçuk Ülger ve Mevlüt Uçar'ın yazdığı gerekçeli kararda, darbeci Terzi'nin, FETÖ/PDY'nin darbeye teşebbüs faaliyetlerinin parçası olarak hazırlanan sözde atama listesinde Özel Kuvvetler Komutanlığına atanacağının belirtildiği ifade edildi.
Darbe girişiminden önceden haberdar olan Terzi'nin, bir yakınının rahatsızlığı bahanesiyle 15 Temmuz'da Ankara'ya geliş izni aldığı bildirilen kararda, Terzi'nin, olay günü bazı görüşmeler yaptığı belirtildi.
Semih Terzi'nin mesajlarında, darbe girişiminin sonuçsuz kalması için çaba sarf eden Özel Kuvvetler Komutanı Aksakallı ve Halil Soysal gibi dost kuvvet mensuplarının bertarafı için yapılması gerekenler konusunda talimatlar verdiği aktarılan kararda, Terzi'nin, darbe girişiminin başarılı olması için tüm hususların takibini yaptığı belirtildi.
Talimat alan sanıkların ise silahlı ve tam teçhizatlı olarak hazırlandıkları ifade edilen kararda, şunlar kaydedildi:
"Bu kapsamda sanıkların yanlarına uçakların lazer güdümlü bombalarının hedefe kilitlenmesini sağlayacak ve pilota hedef tarifi yapmayı kolaylaştıracak cihazları, bulunduğu bölgede uçan uçaklarla telsiz irtibatı sağlayan cihazı, gözetleme için arı denilen küçük bir helikopteri, gece görüş tertibatını, ağır silahları, bomba atarları ve uydu telefonu ile yedek bataryaları aldıkları, malzemeleri askeri kamyonlara yükleyerek, kendileri ise iki ayrı otobüsle havaalanına doğru yola çıktıkları, otobüs içinde televizyondan Başbakan'ın açıklamalarını, Ankara'da uçakların alçaktan uçuşunu, İstanbul'da köprünün kesildiğini, Ankara'da tankların gezdiği haberlerini duydukları, bu halde Diyarbakır Askeri Havaalanı'na doğru ilerledikleri anlaşılmıştır."
Kararda, helikopterle gelen Semih Terzi'nin terminal binasında beklediği, sanıkları taşıyan otobüslerin gelmesinin ardından Terzi'nin davada tanık olarak dinlenen Volkan Yaman ve Altan Bora ile sanık Fatih Şahin ile görüştüğü, odada televizyonun açık olduğu ve olayları gösterdiği ifade edildi.
Terzi'nin, Ankara-Diyarbakır-Cizre-Ankara istikametinde seyredecek Casa uçağının komutanını çağırdığı ve uçuşun Cizre ayağını iptal ettirerek, sanıkların da içinde yer aldığı 12. Tabur'un 1. ve 3. timlerinin ve karargah muharebecisinin Ankara'ya intikali için talimat verdiği anlatılan kararda, darbeci bir generalin rastgele seçimlerle karar almayacağı vurgulandı.
Her kararın, her bir sanığın bilinç ve iradesi gözetilerek ve sanıkların darbe eyleminden haberdar ve ne yapmaları gerektiği bilinerek, bir başka ifadeyle eylem ve fikir birliği gözetilerek, Terzi tarafından talimatlandırıldığı bildirilen kararda, belirlenen tim personeli ve önceden hazırlanan ağır mühimmat ihtiva eden malzemelerle Ankara'ya hareket edildiği, yolculuk sırasında Terzi'nin çeşitli iletişim araçlarıyla darbe girişiminin seyri ve yapılması gerekenlerle ilgili emir vermeyi sürdürdüğü anlatıldı.
Kararda, Terzi'nin, gelişmeler karşısında inişte bir çatışma çıkacağını ve hazırlıklı olunması gerektiğini söylediği, uçağın da alçak uçuşla seyrettiği ve yol boyunca uçakta karartma yapıldığı ifade edildi.
Etimesgut Askeri Havaalanı'nda ve Özel Kuvvetler Karargahı'na intikal sırasında asker ve polis dahil herkesle çatışma çıkabileceği düşüncesiyle yedek şarjörlere ek mühimmat basıldığı, silahların tam dolduruş ve emniyeti açık hale getirildiği belirtilen kararda, karşı konulması halinde kim olursa olsun karşılık verilmesi emri verildiği bildirildi.
Sanıklara, emniyetli intikale yönelik hilal ve/veya kama düzeni alınması, pist güvenliği, öncelikli olarak kimin hangi helikopterle ve nasıl hareket edip Özel Kuvvetler Karargahı'na gideceği, geride kalan mühimmatın kimlerce getirileceği ve ne yapacaklarına ilişkin ayrıntılı talimatlar verildiğine işaret edilen kararda, sanıkların bir kısmının "darbecilere karşı mücadele" ya da "Genelkurmayı veya herhangi bir kurumu kurtarmak için" Ankara'ya gittikleri yönünde, kesin ifade içermeyen ve birbiriyle örtüşmeyen savunmalar yaptıkları anlatıldı.
Bazı tanık ve sanıkların, "bir şeylerden şüphelendiklerini ancak uçaktaki askerlerin moralinin bozulmaması için şüphelerini dile getirmediklerini" söylediklerine dikkati çekilen kararda ancak sanıklardan Fatih Şahin'in, otobüse binmeden önce elindeki cep telefonuna bakıp gülümseyerek "İhtilal yapıldı", otobüs içindeyken de "Eğer darbe görevi alırsak emre karşı mı geleceksin? Ne yapacaksın?" şeklinde söylemlerde bulunduğu ifade edildi.
Sanıkların "bu söylemlerin şüphe oluşturduğunu" dile getirmelerine, Başbakan'ın açıklamalarını dinlediklerini, darbe faaliyetlerine ilişkin birçok haber izlediklerini söylemelerine rağmen ne olup bittiğini soruşturmadıkları belirtilen kararda, darbeyi önleme eylemini ifa etmenin nasıl ve ne şekilde yerine getirileceğinin, kimin, nerede, ne yapacağının konuşulmamasının mümkün olmadığı vurgulandı.
Kararda, şunlar kaydedildi:
"Darbeye karşı bir faaliyet için gidilecek bir yerde bu tür konuşmaların icra edilmemesi, hayatın olağan akışına ve sanıkların savunmaları ve mevcut olayın gelişimine uygun değildir. Askerin zayiat verip olası kötü sonuçların önüne geçilmesi bakımından bu tür sorgulama ya da bilgilendirme talepleri, yapılacak faaliyetin başarıyla sonuçlanması için önem arz eder. Dolayısıyla sanıkların savunmalarının birçok yargılama dosyalarında da görüldüğü üzere örgütsel tutum içinde, hedef saptırmaya ve maddi gerçeği çarpıtmaya yönelik olduğu anlaşılmıştır. Oysa kendileri bakımından yapılacak sorgulamanın ya da edinilecek bilgilendirmenin emir komutaya bir riayetsizlik, saygısızlık ya da usulsüz müracaat olarak değil, vatana, millete yönelik vahim ve yasa dışı faaliyetin içeriği, yapılması gerekenin ne olduğu, ne yapılmaya çalışıldığının sorulmasından, bir kısım tanık ve sanıklarca ileri sürüldüğü üzere kendilerinde ortaya çıkan vahim şüphenin giderilip orta zekadaki her vatandaştan beklenecek hukuka uygun tavrın belirlenmesinden ibaret olacaktır."
Sanıkların, bunu yapmadıkları gibi aksine her şeyi bilip ve sonuçlarını göz önüne alarak, aldıkları talimat doğrultusunda darbeye elverişli silahlarını tam dolduruş ve emniyeti açık halde, kendilerine direnecek dost unsurlara karşı ne yapacakları yönünde oluşturdukları ortak kararla Ankara Etimesgut Askeri Havaalanı'na indikleri anlatılan kararda, sanıkların Ahmet Balaban tarafından karşılandığı, ortamın güvenli olduğunun görülmesi üzerine sanıkların, tam karartmada çalışır halde bekleyen helikopterlere bindikleri belirtildi.
Sanıkların buradan iki helikopterle Özel Kuvvetler pistine indikleri ifade edilen kararda, sanıkların, Terzi'yi korumak amacıyla etrafında hilal/kama düzeni alarak karargah binasına doğru ilerlemeye başladıkları bildirildi ve şunlar kaydedildi:
"Bu sırada Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı'dan '20 yıllık birlikteliğimize dayanarak sana tarihi bir görev veriyorum, Semih Terzi darbeci bir haindir, vatan ve millet adına Semih Terzi'yi öldür. Bunun sonunda şehadet var. Hakkını helal et.' şeklindeki, anayasal düzene yönelik bu alçak saldırıyı defedecek başka bir imkan olmayan bir ortamda verilen ve hukuka uygun olan, bu emri yerine getirmek amacıyla 'Hakkım helal olsun. Emredersiniz. Başüstüne.' cevabını vererek hareket eden ve o tarih itibarıyla Özel Kuvvetler Komutanlığının Temmuz 2016 nöbet hizmetleri konulu yazısı gereği koruma nöbetçi astsubayı olarak Özel Kuvvetlerde bulunan Piyade Astsubay Kıdemli Başçavuş şehit Ömer Halisdemir'in, darbeci Semih Terzi'yi karşılayanların arasına karıştığı, karargah binasına yakın mesafede sanıkların arasından sıyrılarak beylik tabancası ile 02.16 sıralarında Semih Terzi'ye 3 el ateş ederek vurduğu ve karargahın girişine göre sağ tarafta bulunan ağaçlık alana doğru koşmaya başladığı anlaşılmıştır."
Halisdemir'in yöneldiği istikamete doğru darbeci sanıklardan Fatih Şahin'in 11, Hasan Aksoy'un 2, Terzi ile gelen sanıklardan birinin ise üç el ateş ettiği belirtilen kararda, o sırada diğer sanıkların ise mevzi aldıkları kaydedildi.
Sanıkların şehit Halisdemir'i vurmamak için değil, kendilerine ya da darbeci diğer sanıklara zarar gelmemesi, diğer sanıklara ateş imkanı sağlanması veya imkan bulduklarında ateş edebilmek amacıyla mevzilendikleri belirtilen kararda, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Ateş açmayan sanıklar, askeri düzen ve bulundukları yer itibarıyla ve aldıkları mevzi ile eylemin tamamlanmasında mutlak ve etkili bir katkıda bulunmuşlardır. Bu katkının da darbe girişimi eyleminin niteliği, sanıkların olay yerine intikal ediş şekli, tam teçhizatlı, askeri düzen ve disiplin içindeki hareketleri, eylem sırasında ve hareketsiz halde yerde yatan şehit Ömer Halisdemir'in ölüp ölmediğine dahi bakmaksızın ve ölüme terk edip ardından sürükleyerek getirdikleri yerde 2 el ateş edilmesi ve gelen ambulansın gönderilmesi sırasındaki tutumları, çatışma sırasında başkaca direniş gösterecek dost unsur bulunma ihtimaline binaen verilen arama-tarama faaliyetinin icrasına başlanılması gibi hususlar dikkate alındığında, sayıca ve silah olarak üstün olan sanıkların önceden tüm olasılıkları değerlendirip birlikte geldikleri olay yerinde, çıkan çatışma ile aldıkları tutum, davranış ve bulundukları konumun, fiil üzerinde ortak hakimiyet kurmaları ve her birinin sağladığı fonksiyonel katkının gereği olduğu anlaşılmıştır."
Gerekçeli kararda, şehit Ömer Halisdemir'in darbeci Semih Terzi'yi vurmasının, Türk milletine yönelik saldırıyı defetmek amacıyla yapılan meşru savunma niteliğinde olduğu kaydedildi.
Terzi'yi vuran Halisdemir'in Yunan askerine ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin ve Fransız askerine ilk kurşunu sıkan Sütçü İmam'a benzetildiği kararda, "Halisdemir'in, Terzi'yi vurmasıyla sadece bir darbe girişiminden ibaret olmayan, gerçekleşmesi halinde bir iç savaş çıkarmaya ve ülkeyi işgal girişimine zemin hazırlamaya sebebiyet verecek dış destekli saldırının da önüne geçildiği" değerlendirmesine yer verildi.
Ömer Halisdemir'in, darbeci general Semih Terzi'ye yönelik eylemiyle, büyük Türk milletinin kahramanlıklarla dolu tarihine adını altın harflerle yazdırdığı ve bu eylemin ayrı bir kahramanlık destanıyla anlatılması gerektiği vurgulanan gerekçede, şu ifadeler kullanıldı:
"Olayın faillerinin halkın direnişi karşısında gözlerini kırpmadan ağır silahlarla saldırıp vatandaşları katletmeleri, uçak, tank ve tüfeklerle halkın üzerine bomba ve kurşun yağdırmaları göstermiştir ki sanıklar, önceden yapılan bir plan doğrultusunda soğukkanlılıkla, amaç suçu gerçekleştirmek ve bu hedefe varmak için işlenebilecek öldürme, yaralama gibi araç suçların mahiyetini gözetmeksizin, önlerine çıkacak her engelin bertaraf edilmesine odaklanıp, fikir ve irade birliğiyle, dayanışmalı olarak ve sonuç üzerine müşterek hakimiyet tesis ederek amaç suçu nihayete erdirmek için hareket etmişlerdir.
FETÖ/PDY terör örgütünün mensuplarına verdiği talimatla gerçekleştirilen darbe girişimine katılan sanıkların ileri sürdükleri tüm iddialar, Anayasa'yı ihlal ve nitelikli adam öldürme suçları bakımından ayrı ayrı ele alınıp, kast, iştirak, teşebbüs, gönüllülük, vazgeçme, meşru savunma, kanunsuz emir ve hata gibi hukuki kavramlarla çürütülmüştür."