Çevresinde 10 yıldır inşa edilen by-pass planını Libya ile imzaladığı deniz anlaşmasıyla boşa çıkaran Türkiye, şimdi ikinci büyük adıma hazırlanıyor. Ankara, anlaşmanın tarafı olan Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) üzerindeki askeri ve siyasi baskıları bertaraf etmek için gerekirse bu ülkeye asker gönderme seçeneğini masaya koydu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugüne kadar vurdular, aldılar. Yok, bundan sonra böyle olmayacak. Artık bizler de hakkımıza sahip çıkacağız. Libya isterse asker göndeririz” dedi. Dolmabahçe’de 27 Kasım’da imzalanmış Doğu Akdeniz anlaşmasının ardından en az 7 ülke, BM tarafından tanınan UMH’yi hedef almış ve saldırı sinyalleri vermişti. Ankara, Doğu Akdeniz’deki hakları için Libya hükümetini gerekirse cephede de koruyacak.
Osmanlı Devleti, 1911-1912 yıllarında Libya topraklarında İtalyanlara karşı savaş verdi. Kanlı muharebeler devam ederken Balkan Savaşı’nın patlak vermesi nedeniyle Türk askerleri Afrika’daki son vatan toprağını da terk etmek zorunda kaldı.
Dolmabahçe anlaşmasına karşı olduğunu ilan eden ABD, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Mısır, İsrail, Fransa ve Birleşik Arap Emirlikleri, anlaşmayı imzalayan UMH’ye meydan okudu. Bu doğrultuda UMH ile çatışan Hafter Terör Örgütü’ne askeri destek son günlerde hissedilir biçimde arttı. Hafter’e bağlı teröristler, başkent Trablus’u işgal edip hükümeti yıkmak için saldırılarına hız verdi. Uluslararası güçlerin de destek verdiği son büyük saldırı girişimi geçtiğimiz cuma günü gerçekleşti. UMH ordusu, terör örgütünün ‘Cuma Zaferi’ adını verdiği planı boşa çıkardı. Saldırıların önümüzdeki günlerde daha da şiddetleneceği belirtiliyor.
Türkiye ile anlaşma imzalayan UMH üzerindeki siyasi baskı da zirve noktasında. Mısır, BAE, Suudi Arabistan ve Yunanistan, Birleşmiş Milletler’de temsil edilen UMH’nin meşruiyetini tartışmaya açmak için ellerinden geleni yapıyor. Bu ülkeler, UMH’nin tanınırlığını bitirip Hafter’i ana aktör haline getirmeyi planlıyor. Bu kapsamda Hafter’in siyasi temsilcileri özellikle Riyad, Atina, Abu Dabi ve Kahire arasında mekik dokuyor. Sözkonusu çabalara karşı Dolmabahçe adımı sonrası karşı atağa geçen Ankara ise “Gerekirse Mehmetçik göndeririz” resti çekti. UMH üzerindeki baskıyı kırmak için askeri yardım seçeneğini masaya koyan Erdoğan “Libya’ya her türlü desteği vermeye hazırız. Libya isterse Türkiye bunun kararını kendisi verir, kimseden izin almayız” mesajı verdi.
UMH’nin imzaladığı anlaşmayı onaylayan Libya Devlet Yüksek Konseyi ise Erdoğan’ın teklifine olumlu yaklaştı. Konsey üyesi Abdurrahman el-Şater, Cumhurbaşkanı Fayez el-Sarraj’ın teklifi hızla kabul etmesini istedi. Sosyal medya hesabında Şater, Sarraj’ın önünde iki seçenek olduğunu ifade ederek, “Sarraj iki seçenekten birini uygulamak zorunda; Türk davetini aceleyle ve memnuniyetle karşılamak veya erteleme politikasına devam etmek... Birincisi vatanı ve hayatı kurtarırken, ikincisi benzeri görülmemiş bir felakete götürecek” diye yazdı. Libya ile Dolmabahçe’de iki ayrı anlaşma imzalanmıştı. Bunlardan biri, deniz yetki alanının sınırlarını çizerken diğeri ise ‘askeri işbirliğinin artırılmasını’ hükme bağlıyor. Türkiye, Hafter tehdidine karşı Libya hükümetine askeri intikal kararı aldığında bu sadece kara ve hava personelini değil, deniz kuvvetleri unsurlarını da kapsayacak.
Türkiye’nin MEB sahasında izinsiz faaliyette bulunmak isteyenler, Akdeniz Kalkanı Harekâtı kapsamında bölgeyi koruyan Türk donanmasını karşısında bulacak. Türk donanması, 2002’den itibaren yetki alanlarının batı sınırı da dahil tüm bölgelerde yoğun ‘gambot diplomasisi’ yürütüyor. 2002-2016 yılları arasında 14 yılda 14 araştırma gemisi TSK tarafından Doğu Akdeniz’de engellenmişti. Oldu-bitti çabalarının arttığı 2017-2018 yıllarında ise bir sondaj platformu ile 6 araştırma gemisine gambot (savaş gemisi ile caydırma) diplomasisi uygulandı. Bu gemilerin 3’ü, Girit’in doğusunda Rodos’un güneyinde engellendi. İtalyan ENİ firmasına ait ‘Saipem 12000’ sondaj gemisi, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin sözde MEB sahalarında Şubat 2018’de Türk fırkateynlerince engellenirken, araştırma gemilerinden İtalyan ‘Odin Finger’ ise Aralık 2017’de, Alman ‘Maria S Merian’ Mart 2018’de, Fransız ‘Thetys II’ Haziran 2018’de, İngiliz ‘Song of Whale’ Ağustos 2018’de, Fransız ‘L’atalante’ Ekim 2018’de, Malta bayraklı ‘Nautical Geo’ araştırma gemisi ise Aralık 2018’de bölgeden sürülerek hukuksuz faaliyetlere izin verilmedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Libya’ya asker gönderme çıkışına emekli generallerden tam destek geldi. Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, “Bu deklarasyonun geri planında mutlaka görüşmelerin ve ön planlamaların olduğunu tahmin ediyorum. Yunan ve Güney Kıbrıs medyasını gördükçe Türkiye’nin bu alandaki potansiyel desteğinin ciddi endişeler yarattığını gözlemliyorum” dedi. “Libya’da Türkiye’nin Sarraj tarafını desteklemesi, esasında bizim Mavi Vatan savaşımızın kaçınılmaz bir uzantısıdır. Doğu Akdeniz’deki Mavi Vatan mücadelesini Libya’daki iç savaştan ayıramayız. Zira 27 Kasım 2019’da mühürlediğimiz güneybatı sınırımız Mavi Vatanımızın bir cephesidir” diyen Gürdeniz şöyle konuştu:
“Türkiye Suriye’de ne yapıyorsa, Batı cephesinde de bu 18 millik sınırı korumak için aynı şeyi yapmalıdır. Unutulmamalıdır ki iş işten geçtikten sonra yapılan ne askeri ne de hukuki faaliyetlerin somut bir sonucu olmaz. Eğer Hafter güçleri kazanıp bizden önce Yunanistan ile sınırlandırma anlaşması yapsaydı ne olurdu? Bunu sormak lazım. Bu nedenle başından beri Sarraj Hükümetine destek doğru bir karardır. Bunu belirleyen temel faktör deniz yetki alanlarımızın korunmasına yönelik stratejinin varlığıdır. Ben hep sözkonusu anlaşmanın yapılmasını savunanlardanım. Türkiye çok iyi bir fırsat yakalamıştır ve bu anlaşmayı imzalatmıştır. Hafter güçleri gelip hükümeti düşürse bile neticede hukuki bir muktesebat yaratılmıştır.”
LİBYA’YA YARDIM ETMELİYİZ
“Sınır anlaşmaları diğer anlaşmalara benzemez. Her değişen koşulda yenilenmez. Bu anlaşmanın Libya’ya da aslında 40 bin kilometrekareye yakın bir alanı kazandırdığı da unutulmamalıdır. Bu alandan Yunanistan lehine Hafter’in de kolayca vazgeçmesi mümkün değil. Sarraj Hükümeti Türkiye’den BM Antlaşması çerçevesinde yardım istemesi halinde Türkiye’nin ahde vefa göstererek yardım etmesi gerekir. Bu yardımın insan gücüyle olmasından ziyade, cephane, teçhizat ve eğitim kapsamında yapılması uygun olur. Ayrıca deniz yetki alanlarına Yunanistan tarafından sismik araştırmalar üzerinden meydan okuma sözkonusu olursa Libya’ya deniz gücümüzle yardım ayrıca düşünülebilir.”
Dolmabahçe’de imzalanan tarihi anlaşma, Türkiye deniz yetki alanlarının sınırını Yunan adalarının karasularının dış sınırına kadar çizerken, aynı zamanda Güney Kıbrıs-İsrail-Mısır ittifakı ile Yunanistan bağlantısını da kesti. Dörtlü ittifak, Türkiye’yi yok sayarak Doğu Akdeniz enerjisini Avrupa’ya ulaştıracak nakil hattı projesi üzerinde çalışıyordu. Erdoğan, Türkiye’nin geçiş izni olmadan bu hattın yapılamayacağını uluslararası kamuoyuna deklare etti. Yine uluslararası deniz hukukuna dayanılarak yapılan münhasır ekonomik bölge (MEB) anlaşması uyarınca bu bölgelerde Türkiye’nin onaylamadığı hiçbir arama-tarama faaliyeti yapılamayacak.
Türkiye ve Libya’nın Akdeniz anlaşması Yunanistan’ın dengesini iyice sarstı. Dolmabahçe’deki mutabakatla birlikte büyük travma yaşayan Yunanlılar, Türkiye’ye yönelik düşmanca adımlarına her gün yenisini ekliyor. Libya Büyükelçisini sınırdışı eden Atina yönetimi son olarak, Girit güneyinde gasp etmeye çalıştıkları parsellere Türk sondaj gemilerinin geleceği endişesiyle orduyu göreve çağırdı. ‘Gürültücü Komşu’da son günlerde dozu giderek artan hasmane tavırlara rağmen Ankara, Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerinden hiçbir şekilde taviz vermeyecek.
Yunanistan, Libya’daki karışıklığı fırsat bilerek Girit adası güneyinde Libya’ya ait deniz yetki alanlarında araştırma ve sondaj ihalelerine çıkmıştı. Türkiye-Libya anlaşmasıyla birlikte bu sahalardan 15. ruhsat sahası Türkiye, 20. ruhsat sahası ise Libya sınırları içinde kaldı. Yine Girit güneyindeki diğer parseller de Libya’nın 101 bin 600 kilometrekarelik deniz yetki alanları içerisinde bulunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan’ın oldu-bittilerine konu bu sahalara işaret ederek, Türkiye ve Libya’nın anlaşmayla belirlediği alanlarda ortak arama gerçekleştirilebileceğini açıkladı. Bu doğrultuda Türkiye’nin önümüzdeki günlerde alacağı üçüncü sondaj gemisiyle birlikte toplam 5 araştırma ve sondaj gemisini Girit güneyine gönderebileceği belirtiliyor.
Avrupa’ya meydan okuyacak
Derin deniz sondajı için Türkiye’nin 3. gemiyi almaya hazırlandığını duyuran Yeni Şafak’ın haberi sonrası İngiltere’de ilginç bir makale yayınlandı. İngiliz Times gazetesi, Türkiye’nin Fatih ve Yavuz’un ardından Doğu Akdeniz’e üçüncü sondaj gemisi gönderme arayışına sayfalarında yer vererek bu adımla Ankara’nın ‘Avrupa’ya meydan okuyacağını’ yazdı. “Cüretkar Türkiye, Akdeniz’de üçüncü sondaj gemisini konuşlandıracak” başlığıyla servis edilen haberde Ankara’nın adımlarına AB’nin karşı olduğu iddia edildi.
Emekli Hava Pilot Tümgeneral Beyazıt Karataş, asker gönderme hamlesinin Türkiye’nin Libya’daki kayıplarını telafi edeceğini söyledi. Karataş şu yorumda bulundu: “Cumhurbaşkanımızın beyanından bu konunun daha önce görüşüldüğü anlaşılıyor. Türkiye-Libya arasında yapılan anlaşmadan sonra baskı daha da arttı. O nedenle Türkiye Libya’nın yardımına gitmelidir. Libya ile güvenlik anlaşması da yapmıştık, bunun içeriğine de bakmak lazım. Türkiye’nin Kaddafi döneminde 10,5 milyar dolarlık yatırımları vardı orada. Kaddafi’nin devrilmesinden sonra Türkiye çok önemli yatırımlarını kaybetti. Türkiye yeniden Libya halkının desteğini ve güvenini kazanabilir. Çok kritik bir dönemden geçiyor iki ülke ilişkileri. “Türkiye’nin Libya’da ne işi var?” diyenler olacaktır. Ancak bu ülkeyle çok uzun yıllara dayanan ilişkilerimiz var. Afrika kıtasında Arap Baharı ve BOP ile ilgili karışıklıklar sırasında Türkiye epey zemin kaybetti. Özellikle Kaddafi’nin devrilmesiyle birlikte. Bu önemli bir fırsat. Libya da Türkiye açısından Akdeniz’de önemli bir ilişkiler ortağı göründüğü kadarıyla. O nedenle ben bunun gerçekleşmesinin mümkün olacağını düşünüyorum. Olumlu bir adım bence. Başta imzalamış olduğumuz mutabakatı korumak için ve Libya ile geçmişe dayanan ilişkilerimizi güçlendirmek için gerekli bir adım. Anlaşmayı bozmak için çok çalışacaklardır. Kaddafi döneminde yaptığımız yatırımları geri kazanabiliriz.”