Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İstanbul Sözleşmesi üzerinden yürütülmek istenen sanal tartışmalarla ilgili “Sözleşme değil, kanunlar yaşatır” dedi.
“Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” programına katılan Erdoğan İstanbul Sözleşmesi ile ilgili tartışmaları değerlendirdi. “Kadına yönelik şiddet insanlığa ihanettir” vurgusu yapan Erdoğan, “Eşrefi mahlukat olan insana, özellikle de kadınlara yönelik şiddet kabul edilemez bir vandallıktır. Böyle bir yola tevessül eden, bu ihanetin içine giren, kadına el kaldıran fiziki ya da psikolojik şiddet uygulayan herkes hak ettiği cezayı mutlaka çekmelidir. Bunu temin etmek de devletin asli görevidir” dedi.
Göreve geldikleri ilk günden beri, her biri kendi alanında devrim niteliğinde pek çok adım attıklarını vurgulayan Erdoğan, bu alandaki hukuki düzenlemelerin en önemlisinin 2012'de çıkardıkları Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun olduğunu vurguladı. “Şunu açık ifade etmek isterim: 6284 Sayılı Kanun kadına karşı şiddetle mücadelenin çerçevesini başka hiçbir sözleşmeye veya belgeye ihtiyaç hissettirmeyecek şekilde kesin ve kati olarak çizmiştir” diyen Erdoğan, şunları söyledi: “Muhalefetin, İstanbul Sözleşmesi üzerinden ısrarla yürütmek istediği sanal tartışmaların hiçbir dayanağı yoktur. ‘Sözleşme yaşatır’ sloganı da marjinal kesimlerin ideolojik kavga aparatı olma dışında hiçbir anlam taşımıyor. Esasen bu sloganların arkasına saklananlar bize örnek gösterdikleri Batılı ülkelerdeki vahim tabloyu ya bilmiyor ya da bilmek, görmek istemiyor.”
“Avrupa'da Türkiye dışında bu hususta müstakil kanun yapan başka bir ülke bulunmuyor. O zaman da söyledik, bugün tekrar altını çizerek vurguluyorum. Muhalefetin iddialarının aksine sözleşmeden çekilme ile hükümetimizin kadına yönelik şiddetle mücadele iradesi arasında hiçbir illiyet bağı yoktur. Bu adım, her türlü şiddetle mücadelede kararlılığımızı asla eksiltmemiş, geriye götürmemiş, asla törpülememiştir.”
“Bize bu iftiraları atanlar maalesef hükümetlerimizin bu süreçte hayata geçirdiği her biri bir dönüm noktası olan gerçekleri de gizlemektedir. Bakınız 2005'teki kapsamlı Türk Ceza Kanunu düzenlemesine kadar ceza kanununda kadına yönelik şiddet suç olarak bile tanımlı değildi. Kadına karşı şiddet, AK Parti iktidarında tanımlanarak nitelikli suç haline getirildi. Bu suçun katalog suç haline getirilmesi, boşanılmış eşe karşı işlenen suçun tıpkı nikahlı eşe işlenmiş gibi ceza alması, iyi hal uygulamasının kaldırılması gibi adımlar da 2020'den sonra atılmıştır.”
“Hasılı Avrupa Parlamentosu'nun 51 maddelik direktifinde belirtilen bütün hususlar gerek 6284 Sayılı Kanunla gerek iç hukuk düzenlemeleriyle katbekat fazlasıyla yerine getirilmiştir. Öyle ki KADES, ihtiyaç halinde mağdurun kimliğinin ve adresinin değiştirilmesi ile elektronik kelepçe gibi tedbirleri biz şu an uyguluyoruz. Dolayısıyla sözleşme değil, kanunlar yaşatır. Bunun yanında, kadına yönelik şiddetle mücadele için hazırladığımız eylem planlarını kararlılıkla takip ediyoruz.”
“Kadına şiddet konusunda, sinema ve dizi sektörümüzün de artık kendine bir çekidüzen vermesi gerektiğine inanıyorum” ifadesini kullanan Erdoğan, şu görüşleri paylaştı: “Kadın ve Demokrasi Vakfı KADEM'in yaptığı kapsamlı inceleme, maalesef reyting uğruna kadına yönelik şiddetin normalleştirildiğini gösteriyor. Bu konuda toplumu bilgilendirici olması gereken diziler, tam tersine şiddeti teşvik eden, meşrulaştıran, araçsallaştıran kötü bir rol oynuyor. Bunun engellenmesi noktasında hepimize özellikle de yapımcılara, senaristlere, medya organlarına ve RTÜK'e sorumluluk düşmektedir.”
“Toplumsal huzurumuzun altını oyan alkol ve kumar bağımlılığı, kadına ve çocuğa yönelik şiddet vakalarında önemli bir faktör” değerlendirmesi yapan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “31 Mart sonrası el değiştiren kimi belediyelerin ilk icraatlarından birinin alkol tüketimini özendirici adımlar olmasını asla iyi niyetli bulmuyoruz. Bunlar, yıllarca bu ülkeye dayatılan bizim ‘Vitrin modernleşmesi’ dediğimiz jakoben modernleşme algısının tezahürlerinden ibarettir. Tek parti faşizmi yıllarca millete illallah dedirten ne kadar uygulama varsa daha sinsi yöntemlerle bugün de tedavüle konulmak istenmektedir. Muhalefet, zihniyet itibarıyla 1940'larda takılıp kalmış durumdadır. Valsle, dansla, kadeh tokuşturmakla modern olacağını zannedenler, artık Batı'nın bile terk ettiği arkaik bir ideolojinin adeta son temsilcileridir.
Filistin’de hayatını kaybedenlerin yüzde 70'ten fazlasının masum çocuklar ve kadınlar olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Katliam şebekesinin barbarlıkları karşısında Filistin'in onurlu, gururlu kadınları kararlı mücadeleleriyle, zalime boyun eğmeyen asil duruşlarıyla, bombaların altında umudu ve kıyamı büyüten imanlı yürekleriyle tüm dünyaya, tüm kadınlara örnek oluyorlar. Lafa gelince demokrasi ve insan hakları konusunda aslan kesilenler, sizin arşa yükselen feryatlarınıza kulaklarını tıkasa da söz konusu sapkın akımlar olunca ortalığı ayağa kaldıranlar, 14 aydır İsrail vahşeti karşısında üç maymunu oynasa da biz sizi asla unutmayacağız, yalnız ve çaresiz bırakmayacağız” değerlendirmesi yaptı.
Başörtüsü yasağı sebebiyle lise ve üniversiteye gidemeyen kızların mağduriyetlerini giderdiklerini anlatan Erdoğan, “CHP'li yöneticilerin son günlerde ‘Safsata’ dediği güya ‘Yalan’ olduğunu iddia ettiği zulümlere bu ülkede biz son verdik. Bir daha bu ülkede, 28 Şubatların yaşanmaması ve kadınların benzer zorbalıklara maruz kalmamaları için her türlü önlemi aldık, alıyoruz, bundan sonra da ihtiyaç hasıl olması halinde her türlü tedbiri alacağız. Kadınlara dönük şiddete hiçbir surette geçit vermeyen, şiddetsiz bir Türkiye Yüzyılı hedefine ulaşana kadar bu yolda sabırla yürüyeceğiz” dedi.
Diyarbakır annelerinin feryatlarına kulak tıkayanların samimiyetinin elbette sorgulanacağını dile getiren Erdoğan, şu ifadeleri kullandı: “CHP lideri Özel, iradesini bölücü örgütün komiserlerine teslim edenlerle dayanışma sergilemek için koşa koşa yanlarına giderken yüreği yanık Diyarbakır annelerinden bir selamı niçin esirgiyor? Görüyoruz ki eski genel başkanın parti içi darbeyle emekliye sevki ve seçim sürecinin tamamlanmasıyla birlikte CHP'nin helalleşme tiyatrosu da tümden rafa kaldırıldı.”