AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MKYK gündemine ilişkin yaptığı açıklamada, "Eğer Türkiye, Suriye'den kaçan mültecileri ölümden kurtarmak için kapılarını açmasaydı, bunların hepsi Avrupa'ya gitseydi, bugün ortada Avrupa demokrasisi diye bir şey kalmazdı." ifadelerini kullandı.
Çelik, "Türkiye düşmanlığı, İslam düşmanlığı, Erdoğan düşmanlığı hattından ilerleyenlerin, yarın bir gün Avrupa'nın gerçek demokratlarını hedef alacağı konusunda kuşku yoktur." dedi.
"Fransa Cumhurbaşkanı Libya'daki toplu mezarların üstünü örtemez"
Ömer Çelik, "Fransa Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanımızın meşru Serrac hükümetine verdiği desteği hedef alarak toplu mezarların üstünü örtemez." şeklinde konuştu.
Yabancı bir alışveriş sitesi üzerinden, kaçırılmış çocukların pazarlandığı iddiası ile ilgili Çelik,
"İşin bize yansıyan bir boyutu söz konusuysa güvenlik birimlerimiz, adliyemiz inceleyecektir. Bu gündemi ilgililere bildirdik."
ifadelerini kullandı.
Çelik, UNESCO yetkililerine seslendi
"Ayasofya, cami ve evrensel dünyanın kültürel mirası olarak görkemini göstermeye devam edecek"
Çelik,
"Ayasofya, cami ve evrensel dünyanın kültürel mirasının ihtişamını taşıyan büyük bir mekan olarak görkemini göstermeye devam edecek." diyerek, "UNESCO yetkilileri şunu bilsinler, Ayasofya'nın evrensel mirasının korunması konusunda Türkiye her türlü iş birliğine açıktır."
şeklinde konuştu.
AK Parti Sözcüsü Çelik'in açıklamaları şöyle:
"Yunanistan en konuşmaması gereken ülkedir"
Başkentinde cami olmayan tek AB ülkesi Yunanistan'dır. Osmanlı camilerine ve Osmanlı eserlerine karşı saygısızlık yapmakta birinci olan bir ülkedir. Hiç konuşmaması gereken bir ülke varsa o da Yunanistan'dır.
"En büyük saygısızlık Papalığın tarihinde saklıdır"
Papalık bir cümleyle geçti. Şunu bilmek gerekir. İstanbul'un fethinden sonra biz Ayasofya'ya hiç saygısızlık yapmadık. Ama en büyük saygısızlık Papalığın tarihinde saklıdır. Ortodokslara yapılan zulüm tarihin en büyük saygısızlığını yaşamıştır.
"Ayasofya şereflenmez, şereflendirir"
Ayasofya'nın bütün özelliklerinin korunacağını ve bundan sonrasında daha iyi muhafaza edileceğini belirterek, "Kültürel miras listelerinden Ayasofya'nın çıkarılacağını düşünmüyoruz. O listeyle Ayasofya şereflenmez, o liste Ayasofya'yla şereflenmiştir.
"Sreberenista'daki katliamların benzeri gelecekti"
Türkiye bir daha Srebrenista olmasın kararlılığa sahiptir. Suriyeli kardeşlerimizi, Kobani'deki Kürt kardeşlerimizi topraklarımıza almasaydık onların da başına Sreberenista'daki katliamların benzeri gelecekti. Yaşanan acılar emsalsizdir Srebrenista yanarken benzerlerinin olmaması için bir tefekküre, siyasi eylem planına ihtiyaç olduğu açıktır.
"Demokrasi adına hiçbir şey kalmazdı"
Bir Fransız parlamenter Türkiye'yi Avrupa medeniyetinin düşmanı olarak tanımlıyor. Toplu mezarların Avrupa medeniyetinin neresine düştüğünü bu parlamentere hatırlatmak isterim. Suriye'den kaçan mülteci kardeşlerimiz Avrupa'ya gitseydi bütün aşırı sağcılar iktidara gelir, demokrasi adına hiçbir şey kalmazdı.
"Fanatiklerinin elinde kalması maalesef üzüntü verici"
Türkiye Fransız parlamenterin küstahça tanımlamasının tam tersine, Türkiye bugün yapılanları yapmamış olsaydı ortada ne Avrupa medeniyeti ne de Avrupa demokrasisi kalırdı. Avrupa Parlamentosu'nun bu tip fanatiklerinin elinde kalması maalesef üzüntü verici.
Çok derinlerde 2. Dünya Savaşı öncesi Avrupa'ya büyük acılar yaşatmış olan antimetizmin var olduğun görüyoruz. Bugün İslam, Türkiye, Erdoğan düşmanlarına sessiz kalanların yarın Avrupa değerlerini korumakta zorda kalacaklarına dair kendilerini uyarıyoruz. Yarın bir gün Avrupa'nın gerçek demokratlarını hedef alacaklarından kuşkumuz yoktur.
"Fransa sinsi bir oyun oynamaya çalışıyor"
Fransa'dan Libya politikasıyla ilgili olarak Cumhurbaşkanımıza ve Türkiye'ye yönelik saldırıların sebebini biliyoruz. Orada bir oyun oynamaya çalıştılar. Kendilerine göre ince bize göre sinsi bir oyun oynamaya çalıştılar. Hafter'e verdikleri destek Libya halkına toplu mezar olarak gördü. Şimdi Cezayir'e yönelik yapmış oldukları bir jest işittik. Savaş ganimeti olarak el konulup, Fransa'ya götürülen Cezayirli mücahitlerin kafataslarını iade etmişler.
"170 yıl boyunca kendi toprağını savunan insanları defetmekten mahrum olan vahşi bir zihniyettir"
Cezayirli mücahitler bir direniş sembolü olmasın diye bunların kafataslarını Fransa'ya götürdüler, 170 yıl boyunca pespaye bir şekilde sergilediler. Bize göre ahlaksız bir jest olarak iade ediyorlar. Uyarılarımızın ne kadar doğru olduğu burada da ortaya çıkıyor. 170 yıl boyunca kendi toprağını savunan insanları defetmekten mahrum olan vahşi bir zihniyettir.
"Türkiye'nin vereceği hiçbir hesap yoktur"
Vahşi zihniyetin Türkiye'ye eleştirileri kendilerine bu tarihi yaklaşımları hatırlatıyoruz. Her gelen özür dilemesi gerektiğini söylüyorlar ama yine aynısını yapıyorlar Libya'da. Burada Fransa'nın Türkiye'ye söyleyeceği hiçbir söz yok. Fransa Cumhurbaşkanı, Cunmhurbaşkanımızı hedef alarak oradaki toplu mezarların üstünü örtemez. Türkiye'nin bu konuda vereceği hiçbir hesap yoktur. Kendisinin sömürge geçmişiyle bir kez daha hesaplaşmasını hatırlatıyoruz.
"Pekçok anne bu konudaki kaygılarını iletti"
Sosyal medya hesaplarında gerçek midir, değil midir, bilmiyorum, yabancı alışveriş sitesinden kaçırılmış çocukların pazarlandığına dair gündem oldu. Pekçok anne bu konudaki kaygılarını ilettiler. Yabancı bir alışveriş sitesi, çocuk elbisesi 300 bine, 500 bine satılıyor. Bu kadar yüksek fiyattan satılır mı diyerekten birileri çocuk istismarına dair bir kanaate varmıştır.
"Bu çocukları kimler kaçırıyor, organ mafyasıyla bir sonucu var mıdır?"
Bu kayıp çocuklar Avrupa'da yara haline gelmiştir. İstanbul milletvekilimiz Serap Hanımefendinin, Avrupa'da kayıp ve mülteci, göçmen çocukların durumunu araştıran bir raporu vardır. Çok takdir görmüştür bu rapor.
Bu rapora göre 20017-19 yılları arasında kayıp mülteci çocuk Almanya'da, İtalya'da, İsveç'te, Hollanda, İngiltere'de kayıp. Bunu defalarca sorduk, bu kadar güçlü istihbarata sahip olan devletlerin bu çocukları bulamaması hiçbir şekilde kabul edilebilir değildir. Bu çocukları kimler kaçırıyor, organ mafyasıyla bir sonucu var mıdır?
"Bu çocuklar insanlık onuruna ve şerefine emanettir"
Birtakım kayıpların hiç kaydedilmediği vurgulanmış. Avrupa'nın göbeğinde bu kadar çocuk kayıp, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne taraf olmuşlar ama binleri aşan rakamlardaki çocuklar var, 100 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu çocuklar insanlık onuruna ve şerefine emanettir. Herkesin bu çocukların peşine düşmesi gerekmektedir.
"Türkiye DSÖ ve diğer mekanizmalarla şeffaf bir ilişkiye sahiptir"
Kovid-19'la ilgili Türkiye'ye dönük seyahat yasaklarını takip ediyoruz. Bunları hiçbirisinin sağlam bir gerekçesinin olmadığını söylemek isterim. Muglak devlet verilerinden bahsediliyor. Türkiye DSÖ ve diğer mekanizmalarla şeffaf bir ilişkiye sahiptir. Türkiye'ye dönük seyahat yasağı son derece yanlıştır. Türkiye'nin önlemler her bir misafirimizi korumaya yeterlidir. Bu yasakların objektif kriterlerle değerlendirilmesinin altını çiziyoruz.
"15 Temmuz işgal girişimi milletimizin topyekün direnişinin sembollerinden bir tanesidir"
Tarihimiz açısından hiçbir zaman unutmamız gereken 15 Temmuz işgal girişimi milletimizin topyekün direnişinin sembollerinden bir tanesidir. Milletin demokrasisine sahip çıkması, kadın, yaşlı, gençlerin işgal girişimine karşı sokaklara dökülmesi demokratik sistemlerde nadir görünen bir şeydir. Bütün örneklerine bakıldığında sahiplenilmiş demokrasi kavramı gözüyle bakıldığında 15 Temmuz dünyada demokrasi tarihini yeniden yazdıracak kadar şanlı bir direniştir.
"Hak edilmiş bir demokrasimiz var"
Sahiplenilmiş, bedeli ödenmiş, hak edilmiş bir demokrasimiz var. O gün FETÖ'nün ülkemizi işgal etmesine, sapık bir dini rejim kurmasına bütün millet topyekün direnmiştir. Cumhurbaşkanımız, demokrasiye bağlı birimlerimiz, yargı mensuplarımız bu direnişi başka arkadaşlarımızla gerçekleştirmiştir. Emniyetimiz şehitler vermiştir, askeriyemiz büyük bir direniş göstermiştir.
Danıştay'ın verdiği karar ve Cumhurbaşkanımızın imzaladığı kararname ile Ayasofya 86 yıl sonra yeniden açıldı. Ezan 16 Haziran 1950 yılında Menderes hükümeti tarafından özgürleştirilmişti.
Büyük bir arzu ve beklenti Ayasofya ile ilgili milletimiz tarafından gündeme getiriliyordu.
"Birisi çıkıp Avrupa'daki camilerin başına bir şeyler gelebilir diyerek Avrupa'daki faşistlere ilham kaynağı oluyor"
Bu kararın çıkması kuşkusuz egemenlik haklarımızın doğal bir neticesidir. Türkiye kendi mülkiyetinde olan mekanın nasıl kullanacağına kendisi karar veri. Yabancı devletlerin eleştirilerini anlıyorum.
Fakat Türkiye içinden yakışıksız eleştirileri söylemek isterim. Tutup da yabancı devletlerin argümanları üzerinden temellendirmelerin çok yakışıksız olduğunu söyleyebilirim.
Birisi çıkıp Avrupa'daki camilerin başına bir şeyler gelebilir diyerek Avrupa'daki faşistlere ilham kaynağı oluyor.
"Laiklik anlayışının geçmişte gerçek bir laiklik olarak uygulanmadığını, Türkiye'ye acı bedeller ödettiğini defalarca söyledim"
Bir profesör bunun Türkiye'nin kurucu liderleriyle hesaplaşmak olarak söylüyor, bu kadar sığı bir düşünce olabilir mi? Siyaseti bu kadar dogmatik ele alan bir yaklaşım olabilir mi? Bir başkası Türkiye'nin artık laik olmadığının göstergesidir diyor. Laiklik anlayışının geçmişte gerçek bir laiklik olarak uygulanmadığını, fundemantalist laikçilik, din gibi dayatıldığını, Türkiye'ye acı bedeller ödettiğini defalarca söyledim.
Bir mekanın 500 yıl boyunca cami olarak kullanılmış mekanın, 86 yıl müzeden sonra tekrar camiye dönüştürülmesinin neresi laikliğe halel getirir Bunlar 'Ben karşıyım' der, başka bir şey söyler. Bu argümanlar Türkiye'nin egemenlik haklarını kullanılmasından bir rahatsız varmış gibi söyleniyor.
Halen açık kiliseler ve sinagoglar var. Biz topraklarımız üzerindeki farklı dinlere ait mekanların korunmasından büyük bir şeref duyarız.
"Herkesin ziyaretinde açık olacak"
İlk defa Süryani vatandaşlarımızın kilise ihtiyaçlarının karşılanması için arazi tahsis edilmiştir. Azınlık temsilcisi vatandaşlarımız yurtdışındaki makamlara AK Parti döneminde gördükleri ilgiyi hiçbir zaman görmediklerini ifade ederler.
Ayasofya'nın evrensel bir anlamı var UNESCO'nun listesinde, acaba korunacak mı deniyor. Tabii ki korunacak. Yurtdışından, yurt içinden gelecek herkesin ziyaretinde açık olacak. Oradaki fresk ve ikonalar korunacak. Işıkla kapatılacak, namaz vakti bittikten sonra tekrar görülebilecek.
Evrensel dünyanın kültürel mirasının ihtişamlı mirasçısı olan Ayasofya büyük bir mekan olarak bütün insanlığa yine görkemini göstermeye devam edecek.
"Ayasofya şereflenmez şereflendirir"
Yunanistan 'Bu bize karşı, insanlığa karşı provokasyondur' diyor. Düşünebiliyor musunuz, Avrupa'da Atina'da camisi bulunmayan tek başkenttir. Bu konuda hiç konuşmaması gereken Yunanistan'dır. Sadece Ayasofya Camii değil, Sultanahet, Süleymaniye, Zeyrek, kara surları alanları olmak üzere sit alanıdır. Bu kültürel miras listelerinden biz Ayasofya'nın kesinlikle çıkarılacağını düşünmüyoruz. Birileri bunu bizimle korkutuyorsa, kültürel miras listesiyle Ayasofya şereflenmez. O miras listesi Ayasofya ile şereflenir. Ayasofya'nın şereflenmeye ihtiyacı yoktur.
"Milletin sevinciyle sevinmekte fayda vardır"
Yabancı devletlerin Ayasofya'yı camiye çevirdikten sonra ne kötülükler yapacağını içimizdeki siyasetçiler, gazeteciler, akademisyenler sayıp döküyor. Bu bir kimlik bunalımıdır, milletin sevinciyle sevinmekte fayda vardır. Milletimize tekrar hayırlı olsun.
CHP Genel Başkan Yardımcılarından bir tanesi 'Türkiye Libya'da iki taraf arasında arabulucu olmalıdır' diyor.
Bir tanesi BM'nin meşru kabul ettiği Serrac hükümeti, Türkiye buna destek veriyor. Diğeri halkına toplu mezarları layık gören darbeci Hafter. Şimdi bu ikisi arasında nasıl arabuluculuk olacak. Türkiye Libya halkının geleceği adına destek vermeye devam edecektir.
Ayasofya'nın dini işleviyle ilgili olarak Diyanet İşleri Başkanlığımız, kültürel işleviyle ilgili olarak Kültür ve Turizm Bakanlığımız çalışmaktadır.
"Ben bu kadar siyasi ikiyüzlülük görmedim, hızına yetişmek mümkün değil"
Bu zihniyetin mutasyon hızına gerçekten imkansız. Bizim kapsama alanımızdan çıkıyor, bir başkasının ilgilenmesi lazım. Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı Danıştay'ın verdiği karar üzerine kararnameyi yayınlıyor, bu kez bunu eleştiriyorlar. Bunlar herhalde Kovid-19'la yarışa girseler, bunlar herhalde finişe ulaşırlar. Başka zamanda normal kararname yetkisi kullandığında bu kez 'hukuki süreci beklemedi, diktatörlük' diyorlar. Diktatörlükle iki yüzlülük bunlarla devremülk gibi geziyor. Ben bu kadar siyasi ikiyüzlülük görmedim, hızına yetişmek mümkün değil.
Halen FETÖ'yü mazur gösterme ona mazaret üretme, tırnak içinde ona hafifletici sebep üretme ama Türkiye'nin meşru Cumhurbaşkanını suçlama arayışı içindeler. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, MİT binasını Meclis'i bombalayanlar CHP genel başkanına tankların önünü açtılar. Bunu kimse sormasın mı? Kendilerinin bir kusuru yoksa şunu düşünsünler bunlar nasıl bizim yolumuzu açıyorlar?
Türkiye Cumhuriyeti devlet başkanı herhangi bir yerdeyken, uçak, helikopter kendisinin emrindedir. Bunların hazır ve nazır olması doğaldır.
Cumhurbaşkanının her an korunmasından doğal bir şey olabilir mi? Devleti temsil edecek tek makamdır, orduların başkomutanıdır. Darbe girişiminden sonra bu ülkedeki darbe girişiminin neticelerini püskürtmek için alınan kararlara 20 Temmuz darbesi gibisinden bir yaklaşım ürettiler.
"En büyük saygısızlık Papalığın tarihinde saklıdır"
Yunanistan'dan gelen açıklamaların hiçbir ciddiyeti yok. Burası Türkiye'nin egemenliğinde bir mekandır. Yunanistan Avrupa'nın şımarık çocuğu olarak bu dünya ile Türkiye arasındadır diyerek dünyayı kışkırtmaya çalışıyor, bunlar boş işler. Rusya ve ABD 'Türkiye bu mekanın herkesin erişimine açık olacağının garantilerini görmek istiyoruz' diyorlar. Her türlü dinden insanın erişimine açık olacağını görecekler. Papalık bir cümleyle geçti. Şunu bilmek gerekir. İstanbul'un fethinden sonra biz Ayasofya'ya hiç saygısızlık yapmadık. Ama en büyük saygısızlık Papalığın tarihinde saklıdır. Ortodokslara yapılan zulüm tarihin en büyük saygısızlığını yaşamıştır.
"Tembelliklerini hükümetimize yüklemesinler"
Bu CHP'li belediyeler çalıştırılmıyor iddiasını anlamakta güçlük çekiyorum. Her belediye başkanı ben borçları ödeyeceğim, şu işleri yapacağım der. Onun projeleri olur. Belediye ile ilgili dersini çalışmış olması gerekir. Şimdi belediye başkanı olarak diyorlar ki, bu borçları bilmiyorduk. Siyasetçinin yeteneği hem bu borçları ödeyip, bu hizmeti yapabilmesidir. Bunun en parlak örneklerinden biri Cumhurbaşkanımızın belediye başkanlığıdır. Çökmüş, bitmiş bir belediyeyi devralmış, büyük projeleri kazandırmıştır. Adana'da belediye haczedildi deniyor. Bunu hükümet mi haczetmiş. Hükümetle ne ilgisi var. Belediye borcunu kabul etmiş, itiraz süreci, kamu zararı derken sonuç böyle olmuş. Belediye başkanının başka oturacak makamı yok muymuş, o da garip bir şey. Bunlar yanlış işler. Temel olan şudur vatandaşın önünde belediye başkanlarının hizmetle çıkması gerekir. Sürekli olarak bunların sözcüleri iktidar çalıştırmıyor diyor. Çalışmak isteyenleri kimse engelleyemez. Bakı hizmetle mi gündeme geliyorlar, siyasi polemiklerle mi gündeme geliyorlar? Ben kendim açımdan memleketi olduğu için bundan büyük üzüntü duyuyorum. CHP belediye başkanları 'biz çalıştırılmıyoruz' diye tweet atmış. Bu tablonun hiçbir yerinde hükümet yok. Borçlarını ödememişler, sonuçta firma hukuki yola başvurmuş. Belediye bu ödememeyi nasıl yapmış, buradaki kabiliyetsizlik nasıl ortaya çıkmış herkesin takip etmesi gereken bir şey. Çalışmak isteyen vatandaşın önüne hizmetle çıkar, hiç kimse kendi tembelliğini hükümetimiz üzerine atmaya çalışmasın.