Cumhurbaşkanı Erdoğan: İngiltere ile Serbest Ticaret Anlaşmasını yarın imzalıyoruz

18:0028/12/2020, понедельник
G: 28/12/2020, понедельник
AA
Recep Tayyip Erdoğan
Recep Tayyip Erdoğan

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlığında gerçekleştirilen kabine toplantısı sona erdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. İngiltere ile serbest ticaret anlaşmasını imzalama aşamasına geldiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yarın inşallah bu anlaşmanın imzaları atılıyor. Bu Gümrük Birliği anlaşmasından sonra en önemli ticaret anlaşması olacaktır. İnşallah hem Türkiye'nin hem İngiltere'nin kazanacağı yeni bir döneme giriyoruz" ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrıca okullarda yüz yüze eğitime verilen arayı 15 Şubat 2021'e kadar uzattıklarını açıkladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Kabine Toplantısı sonrası kameraların karşısına geçerek açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

"Aziz milletim, değerli basın mensupları, sizlere en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. 2020 yılının son kabine toplantısını az önce gerçekleştirdik. İçinden geçtiğimiz bu yıllar ülkemizin yakın tarihindeki pek çok önemli hadisenin 100. yıldönümlerini de ifade ediyor. Önce İstiklal Harbimizin başlangıcı olarak kabul ettiğimiz Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının 19 Mayıs'ta Samsun'a çıkışlarının 100. yılını idrak ettik. 22 Haziran Amasya, 23 Temmuz Erzurum, 11 Eylül Sivas kongresiyle devam etmiştir. Gazi Mustafa Kemal'in Ankara'ya gelmesinin ardından istiklal mücadelesi yeni bir safhaya gelmiştir.

İstiklal Harbi'ni bizzat yöneterek Gazi sıfatını alan büyük millet meclisi bu vasfını 15 Temmuz'da bu vasfını bir kez daha tescil ettirerek tarihe geçmiştir. TBMM kabulünün 100. yılı vesilesiyle 2021'i İstiklal Marşı Yılı olarak ilan etti. Bu ülkenin vatandaşı, bu milletin ferdi olmanın en başta gelen şartlardan birini İstiklal Marşı'nın 10 kıtasındaki tüm mesajlarını kalbimize kazımaktır.



İstiklal marşımızı unuttuğumuz gün boynumuza zillet zinciri vurulmuş demektir

İstiklal Marşımız bir asır önce millet olarak hürriyetimizi kazanmak, vatanımızı işgalden kurtarmak, yeni bir gelecek inşa etmek için vardığımız milli mutabakatın ifadesiydi. Bugün de aynı mutabakatla hedeflerimize doğru yürüyoruz. İstiklal marşımızı unuttuğumuz gün ayağımıza esaret prangası, boynumuza zillet zinciri vurulmuş demektir.

Bayrağı bez parçası, ezanı hoparlör gürültüsü, şehadeti sıradan bir ölüm olarak görenlerin İstiklal Marşının manasını kavrayabilmesi elbette mümkün değildir. Biz Asım'ın nesli dedikçe içlerini sıkıntı basanların tek vatan, tek bayrak, tek devlet, tek millet dedikçe yüzlerini buruşturanların İstiklal Marşına sahip çıkması elbette mümkün değildir. Mandacıların özellikle dünden gelen bu mandacıların bugünkü temsilcilerin dış güçlerin borozanlığından, terör örgütlerinin hamiliğine kadar koşması İstiklal Marşımıza daha sıkı sahip çıkmamızı gerektiriyor.

Medeniyetine, tarihine, kültürüne, değerlerine sıkı sıkıya bağlı bir nesil var

Hamdolsun bayrak ve ezan hassasiyetini yeri geldiğinde canı pahasına koruyan evlatlarımız var. Medeniyetine, tarihine, kültürüne, değerlerine sıkı sıkıya bağlı bir nesil var. Ardı ardına 100. yılını idrak ettiğimiz her tarihi hadise bize sahip olduğumuz ülkenin, mensubu olduğumuz milletin kıymetini bize bir kez daha hatırlatıyor.

İnşallah 2023'de ülkemizi dünyanın en büyük 10 devletin arasına sokarak hep birlikte ortaya koyacağız. Bugünkü kabine toplantımızda ulusal siber güvenlik stratejisi ve eylem planını da görüştük. Siber güvenlik tüm dünyada üzerinde hassasiyetle durulan konuların başında geliyor. Güvenlik, sağlık, eğitime kadar her alanda hayatımızın ayrılmaz parçası olan dijitalleşmeyle birlikte siber tehditlerde büyük artış yaşanıyor.

Siber güvenlikle ilgili yeni bir strateji oluşturma konusunda adımı attık

Esasen savunma sanayi projelerimizin temel bileşenleri arasında dijital sistemler ilk sıralarda yer alıyor. Günlük hayatımızı kolaylaştıran teknolojilerin tamamı da dijital altyapılar üzerinde çalışıyor. Devletler vatandaşların can ve mal güvenliğinin yanında dijital verileri de korumak durumundadırlar. Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi ile bu doğrultuda ilk adımı atmıştık. Geldiğimiz noktada ülkemizin siber güvenlik politikalarını bütüncül bir anlayışla özellikle yeni bir strateji oluşturma konusunda adımı attık.



İlk haberleşme uyduğumuz 2022'de uzaya gönderiyoruz

Son dönemde dijital altyapıda, siber güvenlik konularında kimi zaman gizli, açık engellere maruz kaldığımız için stratejimizi yerli ve milli anlayışla şekillendirdik. İlk haberleşme uyduğumuz inşallah 2022'de uzaya gönderiyoruz.

Kendi milli siber güvenlik teknolojilerimizi geliştirmek suretiyle güçlü ve caydırıcı bir altyapı oluşturuyoruz. Mavi vatandan siber uzaya kadar her sahada egemenlik haklarımıza sahip çıkacağız. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisimizle Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız öncülüğü ile uzun zamandır yürüttüğümüz çalışmalar sona gelmiştir. Ülkemizin dijital altyapılarını siber saldırılarına karşı inşallah güvenli hale getireceğiz. Türkiye'nin bu alanda kendi ürünleri, firmalarıyla uluslararası düzeyde söz sahibi olmasını da sağlayacağız.

Tarımda geçtiğimiz yüzyılın üretim anlayışıyla bugünkü arasında çok büyük fark var

Salgın döneminde üzerinde en çok konuşulan hususlardan biri gıda üretimi ve tedarikinin sürdürülebilir olmasıydı. Yaşadığımız kuraklık bu tartışmayı daha da önemli ve anlamlı hale getirmiştir. Tarımda geçtiğimiz yüzyılın üretim anlayışıyla bugünkü arasında çok büyük fark bulunuyor. Bir asır sonrasında çok daha büyük farklılık ortaya çıkacağı açıktır. Bugün 140 ülke başka yerlerde toprak kiralamak suretiyle kendini geleceğe hazırlamanın gayreti içerisindedir.

Bu konuda en cazip yer de bakir ve bereketli Afrika topraklarıdır. Toprak kiralamada amaç bugünün ihtiyaçlarını karşılamak değil yarım asır, 1 asır sonrasının taleplerine hazırlık yapmaktır. Türkiye olarak biz de çeşitli yerlerde toprak kiralamaya başladık. Böyle bir derdi olmayanlar ülkemizin niçin Sudan'da, Nijer'de toprak kiraladığını anlayamıyor. Bir de çıkıp bize ithamlar yöneltiyorlar.

Hakikatleri tekrar tekrar anlatmak mecburiyetindeyiz

Dünyanın başka hiçbir yerinde hükümetlerin böyle ithamlara maruz kaldığını göremezsiniz. Maalesef bu yıkıcı ve çapsız zihniyet yaptığımız barajlar, yollar, hastaneler, enerji santrallerine kadar her konuda karşımıza çıkıyor. Çiftçi, üretici ve insanımızı bize karşı kışkırtmak için tamamı yalan ve çarpıtılmış söylemlerle bu zihniyeti çok iyi tanıyoruz. Bu zihniyete cevap vermek bizim için zuldür. Hakikatleri tekrar tekrar anlatmak mecburiyetindeyiz.

Soframızda eksikliğini hissetmediğimiz ekmeğimizi, aşımızı üreten kalbi imanlı, eli nasırlı, yüreği tertemiz çiftçilerimizin her birine şükranlarımı sunuyorum. Emeklerinin karşılığını vermek için 18 yıldır çalışıyoruz. Türkiye'nin Avrupa'dan Asya'ya uzanan toprakları hamdolsun kendi ihtiyacını karşılayacak tarımsal üretimine imkan sağlıyor. Özellikle son dönemde yaptığımız altyapı sayesinde ülkemiz önemli bir gıda ihracatçısı konumuna gelmiştir.

Sadece kendi üretimimize bağlı kalırsak böylesine büyük bir gıda ihracatçısı olamayız. Türkiye geçtiğimiz 18 yılda tarımsal milli gelirini 37 milyar liradan 278 milyar liraya yükselterek Avrupa'da ilk sıraya yükselmiştir.

Temel gıda ürünleri olan un ihracatında dünyada birinci, makarna ihracatında ikinci sıradayız. Tarım ürünleri ihracatında net dış ticaret fazlamız 5,3 milyar dolardır. Çiftçiliğimize verdiğimiz destekleri 12 kat arttırdık. Sadece 2020 yılında çiftçimize verdiğimiz destek 22 milyar liradır. Büyükbaş hayvan varlığında 18,6 milyon adetle Avrupa ikincisiyiz. Küçükbaş hayvan varlığında 55 milyonun üzerine çıkarak Avrupa'da bir numara olduk.

Tarımsal üretiminde artış kendi kendine gerçekleşmedi. Destekler yanında çok büyük sulama projelerini hayata geçirdik. Son 18 yılda sulama amaçlı 600 baraj, 423 gölet, 1457 sulama tesisi yaparak milletimizin hizmetine sunduk. 254 milyar lira kaynak kullandık.

Toprak nedir? Çiftçi ne iş yapar? Üretim nasıl yapılır bilmeyenler ağızlarını her açtıklarında saman ithalatından bahsederek aslında cehaletlerini sergiliyorlar. Ülkemizin geçtiğimiz yıl saman miktarı 23,7 milyon ton. İhracat gelirimiz de 14 milyon dolardır. İthalat dedikleri saman 428 bin dolar karşılığına denk gelen 1953 tondur.

Biz hayatımız boyunca siyasete hizmette, icraatta yarış vesilesi olarak gördük. Bu anlayışla eğitimde ülkemize 324 bin yeni derslik kazandırdık. Sporda 3 bin 750 yeni tesis, sağlıkta 3605 sağlık tesisi kazandırdık, ulaştırmada 22 bin kilometre bölünmüş yol diyoruz.

Toplu konutta 900 bin yeni konut, orman varlığımızı 1,9 milyon hektar arttırdık diyoruz. Savunma sanayinde yerlilik oranını yüzde 70'e çıkardık diyoruz.

Buna karşılık muhalefet ne diyor? Tek parti zulmü dışında sayabilecekleri işleri yok. Hiç değilse vizyon, proje, program olarak söyleyebildikleri bir şey var mı? Hiçbir somut, ayakları yere basan, uygulanabilir, sürdürülebilir, hesabı kitabı yapılmış proje veya politikaları yok.

Kendi içlerindeki taciz, tecavüz, şantaj, hırsızlık işlerini örtmekten bu konulara sıra gelmedikleri anlaşılıyor. Türkiye aleyhinde alınan her kararı savunma görevini üstleniyor. AİHM ülkemizle ilgili davada kendi hukuki süreçlerinde İspanya ve İtalya'daki verdiği kararlara aykırı bir tutum sergiledi. Biz de hukuki değil, siyasi saiklerle verilen kararı uygulamayız dedik. Vay efendim sen nasıl böyle bir şey söylersin. Demek ki kendileri yetki sahibi olsalar bu terörist destekçisini hemen serbest bırakacaklar. Arkasında durdukları kim? İddianameye göre 37 adam öldürme, 29 adam öldürmeye teşebbüs, 295 hırsızlık, 15 yağma, 308 işyeri ve konut dokunulmazlığını ihlal, 13 Türk Bayrağı'nı yakma ve Atatürk'ü Koruma Kanuna muhalefet suçunun işlendiği 6-8 olaylarının baş sorumlusu.

Lafa gelince her fırsatta Atatürk'ün partisiyiz diye övünen bu kişiler kendilerine 'Mustafa Kemal'in askerleri değil it sürüsünüz' diyene ses çıkaramamışlardır. Şehirlerimizi yakıp yıkanlara aydınlanmacılar, darbecilere mağdurlar diyen yine bunlardır. Türkiye böyle bir muhalefet anlayışını hak etmiyor. Önümüzdeki yıllarda köklü bir muhalefet reformunu hayata geçireceğine inanıyorum.

Nakdi destek miktarı 45,5 milyar liraya yaklaştı

Koronavirüs salgını mutasyonların yol açtığı belirsizliklerle ağırlaşarak devam ediyor. Türkiye her alanda salgın sürecini başarıyla yöneten ülkelerin arasında yer alıyor. Aldığımız kararların yol açtığı sıkıntıları doğrudan bireylere yönelik desteklerle hafifletmeye çalışıyoruz. 1 milyon 240 bin esnafımıza 5 milyar liralık destek paketini kamuoyuyla paylaşmıştık. Kısa çalışma ödeneğini kapsayan sosyal koruma kapsamındaki tüm destekleri devam ettiriyoruz. Milletimize aktardığımız nakdi destek miktarı 45,5 milyar liraya yaklaştı.

2021 yılı asgari ücret rakamı bugün belli oldu. Asgari ücret 2021 yılı Ocak ayı itibariyle yüzde 21,5 artışla bekar ve çocuksuz çalışan için net 2 bin 826 lira evli ve 3 çocuklu çalışan için 3 bin 14 lira olarak uygulanacaktır. Salgın döneminde işverenlere desteği devam ettireceğiz. Kısa çalışma ödeneğinin süresini Şubat sonuna, nakdi desteği ise 17 Mart'a uzattık.

Tüm sıkıntılara rağmen reel sektör ülkemizin yüz akı olmayı sürdürüyor. Üretim ve yatırım talebi oldukça güçlü bir şekilde devam ediyor. Organize sanayi bölgelerindeki elektrik tüketimi artıyor. Hatta salgın öncesi döneminin dahi üzerine çıkıldı. Ülkemizin köklü otomotiv firmalarından biri 3 bin istihdamı sağlayacak bir projeye başladı. Türkiye'nin otomobilinin üretileceği fabrikanın temelini Temmuz'da atmıştık. Birkaç gün önce açılışını yaptığımız lityum fabrikası da batarya teknolojileri için kritik bir yatırımdır.

Hisse senetlerine büyük talep var

Hazinemizin ihraç ettiği kağıtlara ve borsamızda işlem gören hisse senetlerine büyük talep var. Uluslararası yatırımlarda büyük bir iştah görüyoruz. Küresel markalar ülkemize geliyor. Benzer gelişmelere endüstriyel altyapıdan, siber güvenliğe, enerji, raylı sistem alanlarında şahit oluyoruz.

Rekabetçi, öngörülebilir ve piyasa dostu adımlarla makro ekonomik istikrarı sağlamak yolunda ilerliyoruz. İhracatımız 166 milyar doları buldu. Bu vesile ile dış ticaretimiz açısından büyük önem taşıyan gelişmenin müjdesini paylaşmak istiyorum. En önemli ticaret ortaklarımızdan biri olan İngiltere'nin AB'den ayrılma kararıyla başlayan takvim Perşembe günü tamamlanıyor.

İş dünyamızın da katılımıyla süreci yakından takip ettik. İngiltere ile serbest ticaret anlaşması imzalama aşamasına geldik. Yarın inşallah bu anlaşmanın imzaları atılıyor. Bu Gümrük Birliği anlaşmasından sonra en önemli ticaret anlaşması olacaktır. İnşallah hem Türkiye'nin hem İngiltere'nin kazanacağı yeni bir döneme giriyoruz.

Salgın döneminde dünyanın geri kalanı gibi ülkemizdeki vatandaşlarımızın da en büyük umudu aşı çalışmalarıdır. Türkiye'nin dünya ile beraber normalleşme sürecini yürütebilmesi için aşı tedarik ve geliştirme çalışmalarının gerisinde kalmamız mümkün değil.

Tüm aşı çalışmalarını yakından takip ediyor, neticelere göre anlaşmaları imzalıyoruz. Yaşanan aksaklıkları aşmak için tüm alternatifleri değerlendiriyoruz. Çin'den sipariş verdiğimiz aşının ilk partilerinin yılbaşından önce Almanya'dan gelecek aşılarını Ocak'ta ulaşacağını umut ediyoruz.

Asıl önemi ve önceliği hem gelenekçi hem yenilikçi yöntemlerle geliştirdiğimiz kendi aşılarımıza veriyoruz. Yüksek teknolojiye dayalı altyapılar, bilim insanlarımızın sayesinde 8 ayrı aşı çalışmasını başarıyla yürütüyoruz. Birinde son aşamaya geçildi. İlgili bakanlıklarımıza, aşı gelişme çalıştırmalarını yakından takip etmeleri hususunda kesin talimat veriyorum. İnşallah en kısa sürede kendi üretimimiz olan birden fazla aşıyı milletimizin hizmetine sunmakta kararlıyız.

Vaka sayısında düzenli düşüşe uygun olarak kısıtlama tedbirlerini dikkatle gözden geçiriyoruz. Vatandaşlarımıza tamam diye ifade ettiğimiz temizlik, maske, mesafe kurallarına sıkı bir şekilde riayet etmelerini bekliyorum. Gelişmelerin ümitvar olduğunu gördük. Okullarımızdaki yüz yüze eğitime verdiğimiz arayı 15 Şubat 2021'e kadar uzatıyoruz."

#Kabine
#Recep Tayyip Erdoğan
#Toplantı