Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD’nin başkenti Washington’da beraberindeki basın mensuplarıyla bir araya geldi. Görüşmelere ilişkin değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, basın mensuplarının sorularını da yanıtladı.
ABD ziyaretindeki görüşmelerimizde Suriye’deki gelişmeler, ABD ile vardığımız 17 Ekim mutabakatı, PKK/YPG terör unsurlarının bölgeden tamamen çıkartılması, DEAŞ’la mücadele, DEAŞ’lı tutukluların durumu, siyasi sürecin ilerletilmesi, güvenli bölgenin kurulması, S-400, Patriot ve F-35 programı, NATO’daki dayanışmamız, 3-4 Aralık’ta Londra’da yapılacak NATO Liderler Zirvesi ve genel olarak terörle mücadele konuları üzerinde yoğunlaştık. FETÖ konusunu da ayrıca konuştuk. Tabi ABD’deki siyasi ortamı da ele aldık.
Bu sorunların karşılıklı saygı ve milli çıkarlar temelinde çözümü için Sayın Trump’ın samimi bir çaba içinde olduğunu söyleyebilirim. Trump’a karşı olan çevrelerin ilişkilerimizin bozulması için yoğun bir çaba içinde olduğunu da ifade etmemde fayda var. Sayın Trump’ın Oval Ofis’e davet ettiği beş senatöre Suriye’deki durumu, YPG’nin bir terör örgütü olduğunu ve S-400 konusunu anlatma imkanımız oldu. Patriotları almaya hazır olduğumuzu Sayın Trump’a söyledim. F-35 programının müşterisi değil ortağı olduğumuzu da kendilerine hatırlattım.
Biz NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahibiz. Amerika ile de güçlü ilişkilerimiz var. Fakat savunma kaynaklarımızı çeşitlendirmek de ulusal çıkarlarımızın ve egemenlik haklarımızın bir gereğidir. “S-400’ü de savunma sistemlerimizin içerisinde önemsiyoruz. Uygun şartlarda verecekseniz biz Partiotları da alabiliriz” dedik. “Patriotları alırken S-400’ü tamamen kaldırma teklifini biz egemenlik haklarımız üzerinde bir tasarruf olarak görüyoruz ve kesinlikle doğru bulmuyoruz. S-400 konusunda da yine Trump’ı çok daha olumlu gördüm. Yaklaşımlarında daha yapıcı gördüm. Ziyaretimizin genel manada olumlu geçtiğini söyleyebilirim. Görüş ayrılıklarını aşmanın yolu, doğru bilgiye dayalı sağlıklı diyalogdur.
Tabi bu gizli bir belge. CIA, Ferhad Abdi Şahin’in nasıl bir terörist olduğunu belge ile bizim istihbarat teşkilatımıza gönderdi. Biz de “Buyurun, biz söylemiyoruz, CIA sizin istihbarat teşkilatınız, size onun evrakını veriyoruz” dedik.
5 senatöre ve kendisine bu konuyu izah ettim. Zaten basın toplantısında da bütün dünyanın gözü önünde söyledim. Ama şu an itibarıyla hala bizim beklediğimiz noktada değiller. Söylediklerinde elle tutulur bir şey yok. Biz şimdi yine bütün adli deliller ile dosyaları kendilerine verdik. Adalet bakanlıkları arasındaki görüşmeler hala devam ediyor, edecek. Yılmadan, usanmadan takip edeceğiz.
Beyaz Saray’a çağrılan senatörlerden biri Lindsay Graham idi. Türkiye’ye gelmişti, birlikte klasik müzik konseri dinlemiştiniz. Türkiye dostu açıklamalar yapıyordu. Sonra bir anda tuhaf bir dönüş yaptı ve adeta Türkiye karşıtı cephenin sözcülerinden biri haline geldi. Görüşmede bu çelişkiyi kendisine hatırlatıp nedenini sordunuz mu?
Ben kendisine gerekenleri söyledim. Bugün dersini aldı.
Tepkileri olmadı. Böyle bir teröristle ABD Başkanı’nın görüşme yapmasını ben yadırgıyorum. Bunu basın toplantısında söylediğime göre ikili toplantıda hayli hayli söyledim. ABD gibi bir ülkenin başkanı böyle bir teröristle nasıl görüşür? Biz bu şekilde uluslararası terörle mücadeleyi nasıl yürüteceğiz? Bir terörist önemli bir devletin başı ile görüşebiliyorsa ve arabuluculuk için de böyle bir terörist teklif edilebiliyorsa bu işin suyu çıkmış demektir. Bu şekilde bir yere varmak mümkün değil. Yani terörü akladılar pakladılar. Tabi Kılıçdaroğlu’na da mektup iade edildi diye bir haber vermek lazım.
Benim şu anda hafıza kaydımda o var. Amerika’ya ve Rusya’ya gerekirse bizim onu teklif etmemiz lazım. Tabi bir de şu var; gerek Deyrizor’un gerekse Kamışlı’nın petrolünün kalitesi çok düşük. Oralarda kaliteli bir petrol yok. Tabi Deyrizor petrollerini daha çok PYD-YPG alıyor, rejime satıyor ve buradan mali noktadaki imkanlarını elde ediyor.
S-400’ü alıyoruz. Bir parti kaldı sadece. Onlarla görüşülecek olan işin teknik, teknolojik boyutu. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg bu konuda ne diyor? “NATO üyesi ortaklarımızın hangi silahı alacağının ya da almayacağının kararını biz vermeyiz. Bu kendi takdirleridir” diyor. Kayıtlarımızda bunlar var. Onlar da hiçbir şey diyemediler. Tabi İbrahim Bey’in O’Brien ile yapacağı görüşme ve Savunma Bakanlığından katılacak arkadaşların yapacakları görüşmeler neticesinde bizim geleceğimiz yer bundan daha farklı olmayacak. Yine budur. Kaldı ki en sıkı bağlayıcı husus şudur; bizim bu noktada Rusya ile stratejik bazı çalışmalarımız var. Rusya’dan yılda 20-25 milyar metreküp doğalgaz alıyoruz. Şimdi tabi yeni bir şey başlıyor. Avrupa bu hattan bizden doğalgaz çekecek. Putin orada da çok mert bir davranış yaptı. “Türkiye kime olur verirse biz de ona veririz” diyor. Ayrıca geçiş için Türkiye’nin ayrı bir ücret alma şansı var. Bir taraftan Türk Akımı, öbür taraftan da TANAP geliyor şimdi. Doğalgaz Avrupa’nın pek çok ülkesine giderken biz stratejik bir önem kazanıyoruz. Ben şimdi Patriot sebebiyle S-400’ü bırakamam ki… Sen bana Partiot vereceksen ver. Yunanistan’a aynı şeyi söyleyebiliyor musun? Söyleyemiyorsun. Peki Türkiye’ye niye bunu söylüyorsun? Orada S-300 var. Hadi ona da sat Partiot. Bizim elimizdeki donelerimiz güçlü. Adımlarımızı da ona göre atıyoruz, atacağız.
Sayın Trump ve senatörlerle konuşurken kendilerine de söyledim; burada en önemli konu 20 mil yani 32 kilometre derinlik. Sayın Trump 444 km genişlik olarak kendisi söyledi bunu. Biz şu anda Tel Abyad ile Resulayn arası 120 kilometreyi kontrol altına aldık. Tabi derinlikle birlikte alan 4 bin kilometrekarenin üzerinde. “Güvenli bölge teklifini biz Obama’ya yapmıştık. Sizin döneminizde de yaptık. Gelin şimdi şu güvenli bölgeyi halledelim” dedik. Trump buna yanaştı, “Bunu Avrupa ülkelerine de söyledim” dedi.
Allah nasip ederse 3-4 Aralık NATO Liderler Toplantısı’nda da ben güvenli bölge konusunu gündeme getireceğim. Orada güvenli bölge konusunu gündeme getirdiğimizde NATO ülkelerinin tavrı ne olacak göreceğiz. Bu iş lafla olmuyor. Türkiye olarak biz zaten şu ana kadar yapacağımızı yaptık, yapıyoruz. NATO Zirvesi’nde olumlu yaklaşımlar alabilir ve en azından bir uluslararası donörler ya da NATO ülkeleri donörler toplantısından bir şeyler çıkartabilirsek, zaten bunun plan proje çalışmasını yaptık. İlk etapta kuzeyde bir barış koridoruyla ilgili adımları atabiliriz. Barış koridorunda biz konutlar, sağlık merkezleri, okullar ve kamu binaları inşa ettiğimiz anda buranın havası zaten değişecek.
“Demografik yapıyı mı değiştiriyorsunuz?” diyorlar. Bunun demografik yapıyla ne ilgisi var? Orada oturanlar varsa biz zaten onları direkt kendi yerlerine taşırız. Kim bunlar? Suriyeliler. Oraya onlar gelip oturacak. Diyorlar ki “Siz İdlib’dekileri mi oraya getireceksiniz?” İdlib’deki ile bunun alakası yok ki. Şu anda bizim derdimiz Türkiye’de olanları bir an önce kendi topraklarına kavuşturmak. Gayretimiz bunun için. Bu bizi biraz rahatlatacak. Trump “Bu konuda ben Avrupa ülkelerine gerekli çağrıyı yaptım” diyor. Kendisi “Biz şu kadar veririz” demedi ama ben zorlayacağım.