"Selam Tevhid'de kumpas" iddianamesinde, kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kılması nedeniyle yargılamanın tamamının kapalı oturumda yapılmasına karar verilmesi istendi.
"Selam Tevhid'de kumpas" iddianamesinde, kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kılması nedeniyle (soruşturma kapsamında devlet yetkililerinin ulusal ve uluslararası görüşme kayıtlarının dosyada bulunması, MİT'e ait yardım tırlarının durdurulması eylemi sebebiyle Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nde yargılaması yapılan şüpheliler hakkındaki duruşmaların gizli yapılmasına karar verilmesi de göz önünde bulundurularak) yargılamanın tamamının kapalı oturumda yapılmasına karar verilmesi istendi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili İrfan Fidan tarafından hazırlanan iddianamede, aralarında emniyet müdürleri Yurt Atayün, Ömer Köse ile muvazzaf subayların da bulunduğu 50'si tutuklu 122 şüpheli yer alıyor.
Soruşturma sürecinin anlatıldığı iddianamede, "17 Aralık süreci" olarak bilinen tarihlerde Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesiyle yetkili soruşturma bürosunda bulunan tüm soruşturma dosyalarının incelenmesi esnasında, "Selam Tevhid" adlı soruşturma dosyasının da incelenmeye alındığı belirtildi.
İnceleme sırasında dosya içerisindeki "Müstekbirlerle Mücadele Metodu" isimli bir kısmı el yazılı, bir kısmı bilgisayar çıktısı şeklindeki toplam 55 sayfalık belgenin, el yazısıyla "4" olarak numaralandırılan sayfasının sağ tarafında "Ahmedinejad, Tayyip Erdoğan, Nasrallah" isimlerinin yazılı olduğunun tespit edildiği aktarılan iddianamede, bununla beraber kamuoyunca da tanınan gazeteci, yazar, iş adamı, akademisyen, bürokrat, siyasetçi, üst düzey devlet yetkilisi konumundaki çok sayıda kişinin ve resmi/özel kurumlara ait telefonların "terör örgütü üyeliği" suçlamasıyla dinlenildiğinin tespit edilmesi üzerine soruşturmaya başlandığı kaydedildi.
Şüphelilerin savunmalarında "hakkında dinleme kararı bulunan kişileri casusluk yaptıkları gerekçesiyle dinlediklerine ve haklarında soruşturma yürüttüklerine" dair savunmalarının aksine dosyadaki tüm teknik-fiziki takip ve teknik araçlarla izleme kararlarının "terör örgütü yöneticiliği-üyeliği" suçundan (El Kaide, Ergenekon, PKK-KCK, MLKP gibi) alındığı aktarılan iddianamede, soruşturmanın devam ettiği 3 yıl 7 aylık süre zarfında "casusluk" suçundan alınan hiçbir mahkeme kararı bulunmadığı gibi "terör örgütü yöneticiliği veya üyeliği" suçundan hiçbir delilin elde edilemediği vurgulandı.
İddianamede, "Soruşturmaya dayanak teşkil ettirilen ve 'yardım' adı altında müteaddit defalar kendisine para verilmek suretiyle ifadesi alınan Kamile Yazıcıoğlu'nun söylemlerinde olduğu gibi delil uydurma-üretme çabasına girişildiği anlaşılmıştır" denildi.
"Selam Tevhid" soruşturmasında "terör örgütü üyeliği ve yöneticiliği ile ilişkilendirilerek haklarında dinleme, teknik ve fiziki takip kararları alınan şüphelilerin terörle ilişkilendirilebilecek herhangi bir faaliyetlerinin olmadığı" gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği belirtilen iddianamede, şüpheliler hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı'nca kumpas soruşturması başlatıldığı bildirildi.
İddianamede, soruşturma esnasında, haklarında teknik-fiziki takip, teknik araçlarla izleme kararı alınan şüphelilerin çoğu hakkındaki kararların, gerçek kimliklerinin gözden kaçırılması amacıyla açık kimliksiz, telefon numarası ve TC kimlik numarası üzerinden, hatta bir kısmının "X" ve "Y" şahıs olarak alındığı tespit edildiği kaydedildi.
Ulusal güvenlik ve insanların özel hayatının mahremiyeti gereği, ulusal güvenliği ve özel hayatı ilgilendiren ses ve görüntü kayıtları ile mağdur ve müştekilerin özel hayat kapsamındaki iletişim tesbit tutanaklarının şüpheli ya da müdafilerine verilmediği belirtilen iddianamede, şu ifadeler yer verildi:
"Şüphelilerin 22 Temmuz 2014'ten itibaren gözaltına alındıkları süre içerisinde adliye ve emniyet nezarethanelerinde iftar ve sahur yaparkenki görüntülerini de içeren tutanaklar ek olarak dizi pusulasına bağlanarak soruşturma dosyasına konulmuştur. Görüntülerden de anlaşılacağı üzere şüpheli haklarını ihlal edecek hiçbir uygulama içerisine girilmemiştir.
Gözaltı sürecinde yapılan işlemlerin, FETÖ/PDY Terör Örgütü'nün yabancı istihbarat birimleriyle işbirliği halinde kullandığı 'Fuat Avni' isimli Twitter hesabı tarafından ifşa edilmesi sebebiyle, sabah saatlerinde planlanan gözaltı işlemleri şüphelilerin kaçma ihtimaline binaen erkene alınmıştır. Bu durum FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü'ne yakın basın yayın organlarında 'sahur operasyonu' olarak adlandırılarak mağduriyet algısı oluşturulmaya çalışılmıştır. Şüphelilerin planlama dışındaki saatlerde gözaltına alınmalarının sebebi aynı şekilde FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü'nün dezenformasyon aracı olarak kullandığı 'Fuat Avni' isimli Twitter hesabıdır."
İddianamede, tutuklu bulunan eski emniyet müdürleri şüpheliler Yurt Atayün, Ömer Köse, Serdar Bayraktutan'ın da aralarında bulunduğu 7 şüphelinin "silahlı örgüt kurmak veya yönetmek, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs, devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak'' suçlarından da tutuklanması talep edildi.
Tutuklu şüpheliler Oğuzhan Ceylan, Gafur Ataç, Mehmet Işık ve Önder Kır'ın ''silahlı örgüt kurmak veya yönetmek'' suçundan da tutuklanması talep edilen iddianamede, şüpheliler eski emniyet müdürü Ertan Erçıktı, Kazım Aksoy ile Reşat Nuri Polat, Hasan Basri Kahraman, Alper Akbulut, Halil Akdeniz, Recep Güleç, Mustafa Büyükkarakurt, Bahadır Kıcır, Rıfat Aslan, Çetin Öztürk, Mehmet Örs, Nizamettin Uğurlu, Cezmi Gücüyener, Mehmet Bakır, Mehmet Torus, Ahmet Yurtsever, Faruk Nazlı, Samet Sincar, Şahin Akdeniz, Ömer Özüyılmaz, Adem Demir, İsmail Acer, Kılıç Arslan, Mehmet Şerif Güney, Mehmet Ay, Hidayet Kemal, Hasan Yüksek ve Beyzade Ünver'in benzer suçlardan tutuklanması istendi.
İddianamede, kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kılması nedeniyle (soruşturma kapsamında devlet yetkililerinin ulusal ve uluslararası görüşme kayıtlarının dosyada bulunması, Milli İstihbarat Teşkilatı'na ait yardım tırlarının durdurulması eylemi sebebiyle Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nde yargılaması yapılan şüpheliler hakkındaki duruşmaların gizli yapılmasına karar verilmesi de göz önünde bulundurularak) yargılamanın tamamının kapalı oturumda yapılmasına karar verilmesi talep edildi.