İklim değişikliğinin etkileri her geçen gün daha da sık görülüyor, İngiltere’nin Glasgow kentinde yapılacak Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı öncesinde, New York’ta bulunan liderler küresel ısınmaya dikkat çekmişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da BM 76. Genel Kurulu'na hitabında, Paris İklim Anlaşması'nın önümüzdeki ay Meclis'in onayına sunulacağını açıklamıştı.
Meclis’in açılışı ile birlikte süreç başladı. Paris İklim Anlaşmasının imzalanmasına yönelik teklif Meclis’e sunuldu. Kanun teklifi haline getirilecek anlaşma önce İhtisas Komisyonu’nda masaya yatırılacak. Komisyonun ardından son sözü Meclis Genel Kurulu söyleyecek. Milletvekillerinin kabul etmesi halinde Türkiye, anlaşmanın tarafı haline gelecek.
Türkiye'nin Ek1 listesinde yer alması nedeniyle iklim finansmanına erişim noktasında bir haksızlığın söz konusu olduğunu dile getiren Kurum, şöyle konuştu: "Yapmış olduğumuz bu diplomasi trafiğiyle de yapılan müzakerelerle de hamdolsun bugün çok iyi bir noktaya geldik ve hem finansmana erişim noktasında hem de ülkemizin yeşil kalkınması çerçevesinde çok büyük fırsatlar var. Yeni bir kalkınma süreci tüm dünyada başlayacaktır ki biz de 84 milyonluk nüfusumuzla Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu kalkınmada yerimizi alacağız ve en öndeki ülkelerden biri olacağız. Bütün sektörler adına bunun bir fırsat olduğunu düşünüyoruz."
Gelinen süreçte 2053 yılında net sıfır emisyona erişilecek adımları da atacaklarını belirten Kurum, "Paris Anlaşması'na taraf olma sürecini Meclisimizin onayına gönderdik, inşallah ekim ayında Gazi Meclisimiz Paris Anlaşması'na taraf olma sürecini tamamlayacaktır" dedi.
Türkiye'nin Paris Anlaşması'nı ilk imzalayan ülkelerden olduğunu hatırlatan Kurum, "İnşallah 2021 yılında taraf olarak ülkemizin iklim değişikliği, yeşil kalkınma sürecindeki mücadelesine çok daha yeni fırsatlarla dahil olacağı bir başlangıca adım atıyoruz. Bu ülkemiz için çok önemli, hem ekonomik anlamda hem istihdam anlamında bütün sektörlerimizi etkileyen bir adım olacaktır" değerlendirmesini yaptı.
Bakan Kurum, ekim sonunda İskoçya'nın Glasgow kentinde yapılacak Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) Taraflar Konferansı'na (COP26) ilişkin olarak da şunları kaydetti:
"İnşallah Sayın Cumhurbaşkanımız tüm dünya liderleriyle birlikte Glasgow'da olacak. Türkiye olarak, Glasgow'da iklim değişikliğiyle ilgili mücadelede Türkiye'nin samimiyetini ve kararlılığını net bir şekilde ortaya koyacağız. Zaten böyle bir sürecin içindeydik ve Paris Anlaşması'na taraf olmakla birlikte taahhütlerimizi artık yazılı beyan ediyoruz. Net sıfır emisyon hedefimize 2053 yılında inşallah erişileceğini tüm dünyaya ilan ediyoruz. Bunun dışında gençlerimizin, mazlum coğrafyaların bu noktada talepleri var. Biz bugüne kadar. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde nerede yardıma ihtiyacı olan ülke varsa yardıma koştuk, elimizi uzattık. Aynı şekilde iklimle ilgili mücadelede de onların büyümesinde, gelişmesinde, sanayileşmesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak her türlü imkanı, bilgimizi, becerimizi, know how'umuzu onlarla paylaşacağımızı ilan edeceğiz. Dolayısıyla hem ülkemiz hem de tüm dünya milletleri adına bu karar çok önemlidir. Sayın Cumhurbaşkanımız da tüm dünya ülkeleriyle, liderleriyle bu kararlılığımızı net bir şekilde ortaya koyacaktır."
Paris İklim Anlaşması'nın önemi dünyanın ilk kapsamlı iklim anlaşması olması. Anlaşma sera gazı salınımının azaltılmasını planlıyor. Amaç basit görünse bile; iklim için ilk kez 197 ülke uzlaşma sağladı.
Anlaşmanın kriterleri, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin verileriyle belirlendi. Anlaşma küresel sıcaklık artışını "sanayi öncesi" döneme kıyasla 1,5 derece düşürmeyi amaçlıyor. Anlaşmayı imzalayan ülkelerin karbon salınımını kesme performansı da 5 yılda bir değerlendirilecek.
Zengin ülkelerin daha yoksul ülkeleri "iklim finansı" sağlaması da hedeflerden biri. Bununla yoksul ülkelerin, yenilenebilir enerjiye geçişleri sağlamak isteniyor. Çünkü küresel ısınmayı tetikleyen en büyük faktörlerden biri fosil yakıtların tüketilmesi. İklim müzakerelerinde ülkelerin finansal yükümlülüklerini belirlemek için gelişmiş ve gelişen ülke sınıflandırılması yapıldı. Türkiye'nin anlaşmada taraf olmasını geciktiren faktörlerden biri de bu oldu. Zira Türkiye gelişmiş ülkeler sınıfında yer aldı. Ancak taahütleri gerçekleştirmek, finansal destek olmadan oldukça zor.