Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde 'Devrim Tarihi' dersi veren öğretim görevlisi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002 tarihinde Yukarı Ayrancı Portakal Çiçeği Sokak'taki evinin önüne aracını park ettiği sırada kimliği belirsiz kişi ya da kişilerin silahlı saldırısına uğradı. Kırklareli'nde yerel bir gazete çıkaran ve bir internet sitesi işleten emekli öğretmen Haydar Meriç ise, 31 Mayıs 2011'de ortadan kayboldu. Cesedi bulunduğunda Hizbullah yöntemi olarak kabul edilen domuz bağıyla boğularak öldürüldüğü tespit edildi. Her iki cinayette dikkat çeken detay ise maktullerin Fethullah Gülen hakkında çarpıcı iddialar barındıran kitap yazıyor olmalarıydı.
Dönemin Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, Fethullah Gülen hakkında yasa dışı örgüt kurmak ve yönetmek iddiasıyla 11 Ağustos 2000 günü iddianame hazırlamıştı. 'Yeni Hayat' dergisinin Ağustos sayısında Necip Hablemitoğlu tarafından kaleme alınmış 'Etki Ajanları, Nüfuz Casusları ve Fethullahçılar' başlıklı makale Savcı Yüksel'in dikkatini çekti. Yüksel, Hablemitoğlu ile görüşmeye başladı. Ve 4 Ocak 2001 günü, yargılamayı yapan mahkemeye Hablemitoğlu'ndan aldığı belge ve bilgileri ek delil olarak sundu. Bu sırada İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, 3 Haziran 2002'de Çağdaş Eğitim Vakfı'nda yaptığı aramada Savcı Yüksel'in Ankara'da çekilmiş ve bugün FETÖ kurmacası olduğu konuşulan 'seks kaseti'ni buldu. Savcı Yüksel DGM Savcılığı'ndan alındı. Sonra da istifa etti.
Hablemitoğlu, Fetullah Gülen'in 'CIA Ajanı' olduğunu anlattığı bir kitap yazıyordu. Cinayet ise kitabın basım aşamasında gerçekleştirildi. Paralel medya cinayeti önce Hizbullah'a ardından Ergenekon'a yüklemeye çalıştı ancak senaryoyu tutturamadı. Cinayet 14 yıl boyunca çözülemedi. Yıllar sonra dikkat çeken bir ayrıntı ortaya çıktı.
Paralel yapının izine rastlanılan bir cinayet de öğretmen Haydar Meriç'in kuşkulu ölümü oldu. Meriç'in 31 Mayıs 2011'de kaybolmasının ardından Hizbullah yöntemi ile boğulduğu ortaya çıktı. Bu sebeple Paralel yapı cinayeti Hizbullah'a yükledi. Ancak Meriç'in de Fetullah Gülen ile ilgili bir kitap hazırlığı içerisinde olması 'paralel' kuşkuları artırdı. Gülen hakkında kitap yazma hazırlığı, istihbaratçı polisleri harekete geçirdi. Dönemin Kırklareli İstihbarat Şube Müdürü İbrahim Şimşek'in (Şu an bu cinayet soruşturması kapsamında tutuklu) bilgi vermesi üzerine Ankara ve İstanbul İstihbarat'tan Kırklareli'ne 'çıkarma' yapıldı. 'Çıkarma'nın sebebi Meriç'in elinde bulunan Gülen ile ilgili gizli belgelerin ele geçirilmesi idi. Adım adım istihbarat polisleri tarafından takip edilen Meriç'in, söz konusu belgeleri laptopunda sakladığı sanılıyordu ancak polisler umduklarını bulamadı.
Kitap taslağının bulunamaması üzerine istihbaratçı polisler, Haydar Meriç'i takibi bırakmadı. Öldürüldüğü gün (31 Mayıs 2011) telefonundan yaptığı son görüşme istihbaratçılarla oldu. Bu görüşme Meriç'in MİT'te görevli bir arkadaşının yardımı sayesinde ortaya çıktı. MİT görevlisi son görüştüğü numarayı aileye vermiş ve polise bu numara üzerinde durmalarını önermişti.
Cinayetle ilgili bilgi sahibi olan ve FETÖ tarafından tehdit edilen bir istihbaratçı müdür 17-25 Aralık sonrası bildiklerini FETÖ operasyonlarını yürüten savcılara anlatınca Haydar Meriç cinayetinin perde arkasına ilişkin önemli bilgilere ulaşıldı. İddiaya göre Meriç, Fetullah Gülen hakkında kitap yazdığı gerekçesiyle ortadan kaybedilmiş ve öldürülmüştü.
Ankara ve İstanbul'da savcılar Necip Hablemitoğlu ve Haydar Meriç cinayetlerini soruşturuyor. Soruşturmayla ilgili en önemli husus, iki cinayet arasındaki 'Paralellikler'e odaklanarak yürütüldüğü…
Gerçek Hayat dergisinin yeni sayısındaki tüm dosya, röportaj, haber ve analizleri incelemek için
adresini ziyaret edebilirsiniz..