Müze olsun
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker'in 12 Eylül'de işkencenin sembolü haline gelen ve “PKK'nın doğduğu yer” diye nitelendirilen Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nin kapatılıp yerine okul yapılacağını açıklaması heyecanla karşılandı. Ancak okul yerine müze yapılmasını önerenler de var.
Babası Bedii Tan'ı Diyarbakır Cezaevi'nde işkenceler sonucu kaybeden yazar Altan Tan, cezaevinin kapatılmasını olumlu bulduğunu ancak okul yapılmasına karşı olduğunu söyledi. Tan, “Diyarbakır Cezaevi, insanlık tarihinin en kötü işkencelerinin merkezi olmuş bir yer. Ya müze yapılmalı ya da yıkılarak, tüm mazlumlar ve mağdurlar adına oraya bir anıt yapılmalı. Babamın öldürüldüğü yerde çoçuğumun eğitim görmesi hangi mantığa sığar. Bu uygulama bilinç silme operasyonudur. Diyarbakır Cezaevi'nin okul yapılmasına karşı mücadelemi sürdüreceğim” diye konuştu.
HAKPAR Genel Başkanı Bayram Bozyel: “Ben o cezaevinde 5 yıl kaldım ve çok acı günler yaşadım. İşkenceler gördüm, yaşadım. İşkenceler yüzünden insanlar öldü burada. Şimdi cezaevinin bugün kent içinde kalmış olması sebebiyle eğitim amaçlı kullanmak yerine, demokratik açılım projesi içinde sembolik bir anlam taşıyacak bir müzeye dönüşürse daha uygun olur.”
Diyarbakır Barosu eski Başkanı Sezgin Tanrıkulu: “Ben Diyarbakır Cezaevi'nde bulunmadım ama ailemden insanlar bulundu. Yaşamadım ama yarattığı travmaları iyi biliyorum. Cezaevinin kapatılması her halükarda çok olumlu bir adım. Ancak eğitim ihti-yacı için böyle bir karar alınması yanlış. Çünkü hükümetin başlattığı demokratik açılımın bir parçası da geçmişle hesaplaşma olmalı. Diyarbakır Cezaevi bunun için iyi bir başlangıç olacaktır. İnsan hakları müzesi, araştırma merkezi gibi sembolik bir işlevle kullanılması daha uygun olur.”
DTP Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal: “O cezaevi gerçekten unutmaya karşı bir müzeye dönüştürülmeli. İnsanlığa karşı işlenen suçlar bakımından gerçekten unutulmaması gereken bir abide olmalı. Diyarbakır Cezaevi'nde yatanların, yaşamını yitirenlerin adları yazılmalı ve onlar unutturulmamalı.”
