Müslümanların Filipinler’de yüzyıllara sâri uzun bir mücadele süreci var. Neticede Filipinler Devleti ile anlaşarak Müslüman Mindanao Bangsamoro Özerk Bölgesi’ni adı altında bir yönetim oluşturdular. 2019’dan bu yana orada yürüyen bir yönetim var. Özerk yapı kurulduğundan bu tarafa neler oldu? Moro İslami Kurtuluş Cephesi özerk yapıdan umduğunu buldu mu? Moro Barış Süreci İzleme Heyeti Üyesi Hüseyin Oruç ile konuştuk.
2019’da fiili olarak göreve başlayan Müslüman Mindanao Bangsamoro Özerk Bölgesi 1997’de merhum Selamet Haşim hayatta iken Moro İslami Kurtuluş Cephesi (MİKC) ile Filipinler Devleti arasında başlayan müzakereler sonucunda ortaya çıkmıştır. Yaklaşık 22 yıllık bir müzakere sürecinin meyvesidir. MİKC lideri Selamet Haşim’in ana hedefi bir toplumsal dönüşüm idi. İdeal olanı ‘Buralar Müslümanların topraklarıdır, bu bölgelerde bir İslam merkezli devletin kurulması’ idi. Selamet Haşim’in arkadaşları ile istişarelerinde anlamlı özerkliğin de kabul edilebileceğini müzakere ettiğini görüyoruz. Selamet Haşim 1997’de bu sürece ‘Evet’ dedi, 2003’de Selamet Haşim şehit olduktan sonra Hacı Murat İbrahim hareketin liderliğini deruhte etti ve süreci devam ettirdi.
1997 süreci, 2012’de Çerçeve Anlaşması ve 2014’de de Kapsamlı Anlaşmanın imzalanmasıyla belli bir noktaya gelmiştir.
Mevcut özerk yapı öncesinde bölgede Müslüman Mindanao Özerk Bölgesi (MMÖB) kurulmuştu. Bu ise çok işlevsel bir yapı değildi. Anlamlı Özerklik ile yeni özerk yapının öncekinden farklı ve işlevsel bir hale getirilmesi kastediliyordu.
Yeni özerk bölgenin Filipinler Anayasasına uygun bir kanunla özerk yapıya dönüşmesi gerekiyordu. 2019’da yapılan referandumlarla, Müslüman Mindanao Bangsamoro Özerk Bölgesi (MMBÖB) resmen kuruldu.
Yasaya göre, 2019 yılında başlayan üç yıllık bir geçiş dönemi olacaktı. 2022 yılında ilk seçimler yapılacak, seçimlerle birlikte de geçiş süreci tamamlanacaktı. Eski özerklikten mevcut özerkliği farklı kılan, anlamlı kılan en temel nokta şu idi: Yeni özerk yapının anayasası sayılan belgenin giriş paragrafı şöyledir: ‘Bu topraklar Müslümanların topraklarıdır. Moroluların topraklarıdır. Bunların kendi dilleri vardır. Kendi geçmişleri, tarihleri vardır. Kendi kültürleri vardır. Geçmişte devlet kurmuşlardır. Bu topraklar Moroluların topraklarıdır.’ Dolayısıyla, bu toprakların Müslümanların anavatanı olduğu kabul edilmiştir.
Yeni yapıda Finansal imkanlara da bir netlik kazandırılmış, Filipinler Devletinin her sene topladığı vergilerin yüzde 5’ini bu özerk hükümete Blok Ödenek olarak tek seferde aktarması yasalaştırılmıştır.
Güvenlik terazinin iki kefesi var: Birisi 40 bin MİKC mücahidinin silahlarını bırakıp sivil hayata dönmesi, 7 bin 500 silahın ‘kullanım dışı’ bırakılmasıdır. Bugüne kadar 26 bin savaşçı sivil hayata kazandırılmıştır. Sivil hayata kazandırma Türkiye’nin başkanlığını yürüttüğü ‘Bağımsız Silahsızlandırma Organı’ üzerinden yapılmaktadır. ‘Kullanım Dışı Bırakılan’ silahlar Filipinler Devleti'ne teslim edilmemekte, özel güvenli bir bölgede özel koruma düzeni ile depolanmaktadır.
Anlaşma gereği Filipinler Devleti’nin yapması gereken önemli iki görevi var. Birincisi bölge güvenliğini özerk yönetime devretmek. Bunun için Bangsamoro polisinin oluşturulması gerekiyor. Ancak, kanunen 4 yıl içerisinde tamamlanması gereken bu süreç çeşitli anayasal engeller yüzenden tamamlanamamıştır. Polis teşkilatına şu ana kadar sadece 396 kişi katılabilmiştir. Özerklik sürecinde tıkanan noktalardan birisidir bu.
Çözülmesi gereken en önemli nokta burasıdır. Güvenliği muhafaza etmeden savaşçıların tamamını sivil hayata dönerse, ciddi bir güvenlik boşluğu oluşur ve istikrarsızlaşma unsuru olabilecek başka silahlı marjinal yapılar devreye girer. İkinci olarak da anlaşma gereği, Mücahitler sivil hayata döndükçe, Filipinler ordusunun belli bir takvimle Bangsamoro içerisindeki üslerini boşaltıp tamamen çekilmesi. Bununla ilgili de henüz bir adım atılmadı.
Anlaşmanın iki tarafı da bütün olasılıkları masadan kaldırmıyorlar. Karşılıklı bir güven var ama şüphe de hep var, hep devam ediyor.
Filipinler tarafı, MİKC’nin 40 bin kişiyi terhis ettikten sonra da hala emir komuta zincirini devam ettirip her an yeniden hızlı bir şekilde silahlı bir yapıya dönüşebileceğiyle ilgili şüphelerini devam ettiriyor.
MİKC de devletin yeniden eski devlet haline dönmesiyle ilgili şüphelerini sürdürüyor. Aslına bakarsanız bu iki taraftaki şüpheler olmasa süreç de yürümez. Bu, iki tarafın caydırıcılığı bir denge oluşturuyor.
3 yıllık bir uzatma sağlandı.
Yeniden uzatılmasıyla ilgili talepler var. Deniliyor ki, ‘Filipinler Devleti yapması gerekenleri tam yapmadı, bizim de yapmadıklarımız var. Süreç tamamlanmadı. Süreç tamamlanmadan bir seçime gidersek, bu seçimde müzakereci taraf olan MİKC’nin seçimi kazanamaması durumunda ciddi bir sıkıntıyla karşı karşıya kalırız.’
Seçimlerde yarışacak iki tane yapı var. Birisi MİKC’nin kurduğu ve hızlı bir şekilde teşkilatlanan Birleşik Bangsamoro Adalet Partisi (BBAP). BBAP seçimlerde birkaç bölgedeki deneyimli ve varlıklı siyasetçinin kendisine karşı oluşturduğu bir koalisyona karşı yarışacak. Hem Filipinler Devleti ve hem de Moro İslami Kurtuluş Cephesi’nin ya da kimsenin kestiremediği bir durum ve sordukları şu soru var: Acaba halk MİKC’yi silahlı mücadelede desteklediği gibi siyasi mücadelede de destekler mi? Bu tahmini zor bir konu.
Devlet başkanı Marcos konuşmalarında 2025’te seçimleri yaptırmak istediğini söylüyor.
2019’da Özerk Yönetim kurulduktan sonra, geçiş dönemi parlamentosu oluşturuldu. Geçiş döneminde Meclisteki çoğunluk MİKC’ye verildi. Şu an, atanmış 80 milletvekilinden oluşan bir kurucu meclis var. Bunların 41 tanesi MİKC’nin doğrudan verdiği isimler.
Bu Kurucu Meclis’in yapması gereken en temel görev, geçiş döneminde MMBÖB’yi yönetecek olan kanunları yapmaktı. Bangsamoro Parlamentosu’nda yapılması gereken kanunlar mutabakatla geçirildi. Meclisin güven oyu verdiği bir hükümet kuruldu. Hükümetin başında bir bölge başbakanı var. Onun altında da 16 bakanlıktan oluşan bir kabine oluşturuldu. Kabinenin çoğunluğunu MIKC’in önceki dönem komutanları, siyasi yüzleri oluşturdu. 3 tanesi ise Cephe dışından isimler. Yeni hükümetin temel sloganı ‘Ahlaklı Yönetim’ olarak belirlendi. 2019’dan 2024’e kadarki beş yıllık süre içerisinde benim gözlemim sürecin olumlu yürüdüğü şeklinde.
11 Eylül hadiselerine kadar İslam coğrafyasının çok ilgi duyduğu bir yerdi Mindanao. 11 Eylül sonrasında tası tarağı toplayıp gitmişler. Şimdi ise daha çok münferit gelip gidenler var. Türkiye STK’larından İHH orada sürekli olarak var. Dört tane yetimhanemiz var. Önümüzdeki aylarda büyük bir yetimhane kompleksinin açılışı yapacağız. Bölgede yaptığımız çok sayıda cami, okul, su kuyusu var. Tarımla ilgili, iş edindirme ile ilgili, balıkçılığı destekleyen çalışmalarımız var. Eğitimle ilgili çalışmaları başlatan Türkiye'den STK’lar var. Batılılar da bölgede aktifler. Bunların bir kısmı yardım çalışmaları yapıyorlar, bir kısmı da ağırlıklı olarak araştırma konusunda çalışıyorlar.