15Temmuz darbe girişiminin ardından ağustos ayında tutuklanan eski Zaman gazetesi başyazarı Ali Ünal, itirafçı olmak istedi, TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu Başkanı Reşat Petek'e mektup gönderdi. Ünal'ın mektubu İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'na iletirken, Başsavcılık da Komisyon'un talebi üzerine Ünal'ın aralık ayında 'tanık' sıfatıyla verdiği ifadeleri Komisyon'a gönderdi. Kamuoyunda uzun yıllar 'Gülen'in sesi' olarak bilinen Ali Ünal, 14 Aralık ve 28 Aralık 2016 tarihlerinde İzmir Cumhuriyet Savcısı Ömer Doğruöz'e verdiği ifadesinde çarpıcı bilgiler paylaştı. Halen İzmir 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan ve Etkin Pişmanlık Yasası'ndan yararlanmak istediği öğrenilen Ünal'ın ifadesinden bazı detaylar şöyle:
“Adil Öksüz'le 1990 yılında İzmir'de tanıştım. 'Adil Hoca' olarak tanıştığım bu kişiyi Fetullah Gülen'in yanında görmüştüm. Hatta bu kişinin soyadını bilmiyorken 15 Temmuz darbe girişiminden sonra TV'de resmini görüp Adil Öksüz olarak bilinen kişinin benim tanıdığım Adil Hoca olduğunu şimdi anladım. Adil Hoca o zamanlar Gülen'in yanında ders okuyan 'Mollalar' grubundan olabilirdi. Çünkü o kişiye Adil Hoca diye hitap ediyorlardı. Hoca tabiri, 'Mollalar' için kullanılan bir tabirdi."
“1995 yılından itibaren Gülen, İstanbul'da FEM binasında kalmaya başlamıştı. 1997 Haziran ayında, 28 Şubat sürecinde, 13 ya da 14 Haziran 1997 günü gazeteci Ali Bayramoğlu, Fetullah Gülen'e haber göndererek ülkede o yıl darbe olacağını söylemiş. Bunun üzerine Gülen, haziranda ABD'ye gitti. Gitmesinin amacı, olası bir darbeden kaçınmaktı. O esnada yaklaşık 3.5 ay ABD'de kaldığını biliyorum. Nerede kaldığını bilmiyorum ancak Nevval Sevindi adlı gazetecinin Gülen'le yapmış olduğu 'New York Sohbeti' adlı röportajdan, New York'ta kalmış olabileceğini düşünüyorum. Daha sonra, Gülen'in bizzat anlatımına göre, merhum Süleyman Demirel kendisini arayarak, 'tehlike geçti, dön artık' demiş. Bu çağrı üzerine Türkiye'ye döndü."
“Fetullah Gülen bu seyahatinde 2 kişi ile görüşmesinden sıklıkla bahsederdi. Bunlardan biri Sydney Grifith adlı bir kişiydi. Bu kişi sanırım Katolik papazıydı. Diğeri de Türkiye'deki Patrik Bartholomeos'un ABD'deki temsilcisi olan bir papazdı. Hatta bu temsilcinin sonraki yıllarda ABD'de cemaate ait bir okulun açılmasına aracılık ettiğini Gülen'den bizzat duydum."
“Gülen 1999'da ABD'ye temelli geldiğinde 1.5 ay kadar sonra bu ülkedeki eğitim kanunu değişerek, eyaletlerde özel okullar açılmasına izin verildi. Bunun üzerine Türkiye'den İsmail Büyükçelebi getirilerek ABD sorumlusu yapıldı. Bir de Türkiye'de iken eğitim hizmetlerini koordine eden Sait Aksoy getirildi. ABD'de ilk eğitim çalışmaları bunlarla başladı."
“Gülen'in kaldığı binada bir 'medya odası' var. Bu odaya günde birkaç kez ellerinde kağıtlarla Gülen'in yanına gidip bir şeyler aktaran kişiler gördüm. 'Bunlar kim' diye sorunca, 'Bunlar özel birim' dediler. 'Acaba' dedim, kullandığı özel müfettişler mi var ve bu şahıslar onlar mıdır, yoksa başka özel görevlileri var mıydı, bilemiyorum. Merak da etmedim. Fakat bilgisayarlarında devamlı şifre olduğunu gördüm. Gülen'e okudukları kağıtları da imha ediyorlardı. Bunların doktor Ali Ursavaş'ın ve doktor Selman'ın adamları olduğunu duydum."
“Fetullah Gülen zaman zaman bazı önemli kişilere mektuplar gönderirdi. Bunlar içinde Tibet'in ruhani lideri Dalai Lama'nın olduğunu biliyorum. Bill Clinton'a (eski ABD Başkanı) da bir mektup yazıldığını biliyorum. Hatırımda kaldığına göre, seçimi kazandığında bir tebrik mektubu idi veyahut Monica hadisesinden dolayı bir teselli mektubu idi."
ABD'ye kitap tahsisi için gidişinde Gülen'in yanına uğradığını söyleyen Ali Ünal, orada karşılaştığı bazı özel ziyaretçileri anlattı. Ünal, “AK Parti'nin kurulma aşamasında Sayın Abdullah Gül, Nazlı Ilıcak ve Akif Beki'nin bir öğle yemeği yiyip gittiklerini hatırlıyorum. Gül, Gülen'e ABD'deki temaslarından bahsetti. Daha sonra kampa ziyaret için gelen tanıdığım önemli şahıslar içinde, Hakan Şükür, Akın İpek, Arif Erdem, Enis Berberoğlu ve Avrupa Parlamentosu'ndan birçok Türk milletvekili gördüm. Bir de Haziran 2015'teki son gidişimde ABD'de önemli bir şahıs olan Michael Rubin'in Gülen'i ziyaret ettiğine tanık oldum" dedi. Gülen'i ziyaret eden Michael Rubin, Türkiye'de 15 Temmuz darbesini aylar öncesinden 'tahmin eden' kâhin yazar olarak tanındı. Bundan 6 yıl önce “Gülen, Humeyni gibi Türkiye'de dönebilir" yorumuyla gündeme gelen ve 15 Temmuz darbe girişimini öven Amerikan Girişimcilik Enstitüsü uzmanı, eski Pentagon çalışanı Rubin, 2016 Mart ayındaki bir yazısında “Türkiye'de askeri bir darbe olabileceği" tahmininde bulunmuştu.
Rubin, darbe girişiminin hemen ardından kaleme aldığı “Neden Türkiye'deki darbe ümit anlamına gelebilir" başlıklı yazısında açıkça kanlı girişiminin Türkiye için “iyi bir şey" olduğunu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümetten 'ancak bu şekilde kurtulmanın mümkün olduğunu' yazmıştı. ABD'deki Evangelist-NeoCon grubunun bilinen isimlerinden olan 'karanlıklar prensi' Rubin'in Gülen'i ziyaret ettiği döneme ilişkin Ünal'ın verdiği diğer ayrıntı ise, Türkiye'deki darbe hazırlığına Pensilvanya'da 2015'te başlandığını gözler önüne seriyor. İşte Ünal'ın o sözleri:
“ABD'ye son gidişim olan Haziran 2015'te medya odasında otururken Fetullah Gülen, sağ elini sol omzuna götürerek 'Bir tanesi Türkiye'de radikal çözüm gerekiyor demiş' dedi. Bu hareketinden, diyenin rütbeli biri olduğunu düşündüm. Bunun üzerine 'Darbe kast ediliyorsa, hem başarı şansı olmaz hem de kaos olur ve yapanların üzerinde de büyük leke olarak kalır' dedim. Gülen de başıyla tasdik etti."
Ali Ünal, Haziran 2015'teki ziyaretinde Gülen'in odasına girip çıkan ve birinin adı 'Mehmet' olan iki kişinin de Gülen'e Türkiye ile ilgili olaylarıaktardığını ve ABD'den birileriyle görüşüp kendisini bilgilendirdiklerini düşündüğünü söyledi. Ünal, asker ve yargı teşkilatına ait imamları bilmediğini belirtirken, bununla beraber yaklaşık 10 yıl önce Gülen'in yaşadığı evde bulunduğu sırada şahit olduklarını şöyle anlattı: “Hamdullah Öztürk isimli bir şahıs, benim çalışmış olduğum bilgisayara bir CD takarak çıktı aldı. Bu çıktıda hatırladığım kadarıyla liste halinde asker isimleri yazıyordu. Bu listeyi alarak Gülen'e götürdü. Ben listeyi inceleyemedim. Listede yazan isimleri göremedim. Ancak Hamdullah Öztürk'ün askerlerden sorumlu imam olduğunu düşünüyorum. Bu da yine benim edindiğim intibadır."
Ali Ünal, Gülen'in tüm dinleri birleştirerek 'İbrahimî' çatısıyla 'tüm insanlığın halifesi' olma niyetinden şöyle bahsetti: “Bir defasında Gülen, 'Bu hizmetin geleceğini söylemek istesek, Türkiye'de dinin ızdırabını çekmiş iki insana söylerdim; Yaşar Tunagür ve Mehmet Kırkıncı Hoca' dedi. Ben de merakla, 'Davudilik mi' dedim. Bundan şunu kast ettim. Hz. Davut hem peygamber hem halife idi. Yani hizmetinde bir hilafet fonksiyonu mu olacak manasında sordum. Sorumu anladı ve 'Belki İbrahimîlik' dedi. Yani Kur'an-ı Kerim'de Hz. İbrahim için 'Seni bütün insanlara imam kılacağız' buyurulur. Ben onun bu sözünden acaba bu ayetteki misyonu mu kastediyor diye düşündüm. Cemaatin siyasi bir gaye güdebileceğini hiçbir zaman düşünmedim. Zaten sempatimin sebeplerinden birisi de bu idi."