Ankara Bilgi Locası eski Genel Sekreteri iken ayrılıp mason yapılanmasıyla ilgili önemli ifşaatlarda bulunan yüksek fizik mühendisi ve eski TRT spikeri Mehmet Yüce Katırcıoğlu, masonluk ve masonlarla ilgili bilinmeyenleri TVNET'te açıkladı.
Mehmet Yüce Katırcıoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
(Yüce Katırcıoğlu neden önemli?) Benim yaptığım işlerin önemli olmasından dolayı, TRT'de 14 buçuk sene fiilen çalıştım. Prodüktörlük de yaptım spikerliğe devam ederken. 15 Temmuz 1968'de ilk kez TRT TV ekranlarına çıktım, 1973 ekim ayında da masonluğa girdim.
Ben spiker olarak önemli kişilerle röportaj yapıyordum. Türk Standartları Enstitüsünde başkan ile röportaj yapmaya gitmiştim, orada genel sekreter Velit İsfendiyar ile tanıştım. Benim birkaç kez görüştükten sonra mason olmayı teklif etti. O zaman 30'lu yaşların başında herhangi bir bilgim yok, gençlik heyecanı ile kabul ettim.
Çok elit bir seçim oluyor. Bilgi Locası'nda iki kişi, Ferdi Özmen ve Dr. Necip Alayır vardı. Süleyman Demiral de bu locaya üyeydi. 1956'da mason olmuştu. İki kişinin birlikte masonluğa girmesine ikizlik deniyordu. Birbirleriyle daha yakından ilgilenirlerdi. Demirel'in ikizi sonradan büyük üstat olan Dr. Şekûr Okten, benimle mücadeleyi başlattı.
Demirel ikinci dereceden uykuya yatmıştı. Ben Demirel ile randevusuz görüşüp talepleri aktarabiliyordum. Derece olarak üzerindeydim. Masonlukta öyle ama iş hayatında başbakana karşı öyle olmuyor.
Kenan Evren de masondu, Kore'de mason olmuştu. Prof. Dr. İhsan Doğramacı, hem Ankara'da masondu hem de Fransa'da bir mason locası üyeydi. Evren'in derecesinden yüksekti. Birkaç defa Çankaya'da ziyaretine gittiğinde, bunu Tümgeneral Saim Bostancıoğlu'ndan dinledim. 33'üncü dereceydi o da. Evren, Doğramacı'yı ayağa kalkarak kapıda karşılayıp sadakat duruşu sergiliyor. Hoş geldiniz üstadım diyerek yol gösteriyor.
İhsan Doğramacı için ikinci cumhurbaşkanı izlenimi oluşmuştu. Orada masonik hiyerarşiyi daha ön plana çıkarmıştı.
Eğer ortam kalabalık değilse, sağ el sol kalbin üzerine götürülür selam verilirdi. Bazı şifreli kelimeler var her derece için. İngiliz Hristiyan Papazı Anderson'un kurduğu loca yapılanmasında, bu hala masonluğun anayasası sayılır. Masonluğun kökeni duvarcı ustalığı. Ritüelleri vardır atalarımız hür duvarcılar diyerek. Katedralleri inşa edenlerin tamamına yakını Yahudi idi. 15-20 yıl süren inşaatlar için ülkeler arasında geçiş izinleri vardı. Hür Masonlar buradan geliyor. Anderson'dan sonra duvarcıların işlemi çok azaldığı için, entelektüel kişilerin de kabul edilmesi gündeme geliyor. Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar deniyor, ismi de buradan geliyor.
Yüksek tahsilli olan kişileri, kabul edilmiş olarak alıyorlar. Çok istisnai durumlarda yüksek tahsilli olmayan kişiler de alınıyor. Ben sekreter iken, dördüncü kişi konumundaydım. İkinci nazırımız tonton bir adam ve lise mezunu bir gazeteciydi.
Kıbrıs operasyonu olduğunda, gelen filmler ve notları karanlık bir odada oturup metinleştiriyordum. Generaller bu metinleri kontrol ediyorlardı, daha sonra ben seslendiriyordum. Bir akşam Ecevit geldi, benim seslendirdiğim filmi izleyecekti. Biz Magosa'ya çıkarma mı yapmıştık diye sordu, bana gelen bilgi bu demiştim.
1970'li yıllarda masonik localarda ben bir ihanet görmedim. Kenan Evren ve ekibi 80 darbesini yapınca, mason localarındaki çalışma ritüellerine müdahale yaptı.
Üç kutsal kitap en altta kapalı olarak Kur'an'ı Kerim, onun üzerinde kapalı İncil, onun da üzerinde açık Tevrat. Yedi Kollu Yahudi Şamdanı ile kürsünün etrafında dönerek bir yandan da Tevrat'tan ayetler okuyorlar. Dikkat edelim, bugün, Hristiyan ülkelerdeki ayinlerde kürsüde Kur'an yok, bizi yok sayıyorlar şu an.
Mücadele başladıktan sonra beni sürekli taciz ediyorlar. Tek kişi kalıyorum, eşimden ayrılmıştım. Tek başıma otururken ben yokken evime girip karıştırıyorlardı. Eve zarar veriyorlardı. Tavandan üzerime sular akıtılırken, cumhuriyet savcısı evime geldi gördü. Ben ismini söylemek istemiyorum, hala görevde. HSYK üyesi de oldu kendisi. Ben bunları şikayet ediyorum, Keçiören Kaymakamına 1980'li yıllarda. Kaymakam Keramettin Köksal, beni korumak yerine bana çok önemli bir mesaj verdi. Zabıtalar işlem bile yapmıyordu. İstenen çözümleri kabul etmezsem peşini bırakmayacaklar diyordu. Yazılarımı iddialarımı geri çekmemi istiyordu.
Bunlar yaşanırken ben hala masondum. İhanetleri bırakın, bu ayinleri yapmayın diyerek mücadele ettim. Ben milliyetçi bir Müslüman'ım. Adamlar saf üyeleri ruhen Yahudileştirmeye çalıştırıyorlardı. İçeride bana destek veren kişilerle etkili olmaya çalıştım. Bana oradan haber sızdıranlar da var.
15 Temmuz'un faili Akın Öztürk'ün Tel Aviv'deki Nur Mason Locası'na üye olduğunu öğrendim. İsrail'e göç etmiş olan Türkiye göçmeni Yahudilerin kurduğu bir loca. Öztürk general olmadan İsrail'de görev yapmış bir adam. Orada mason olduğu bilgisi sağlam, darbeden sonra basına yansımıştı; 'İsrail bizi sattı' demiş. Doğruluğunu bilmiyorum.
15 Temmuz darbesine katılma niyetinde olan bazı komutanlar bunlar mason diyerek darbeye katılmıyorlar. Ondan bir süre sonra da bana deli raporu olayı ortaya çıkıyor.
Bir sürü kişi beni şikayet ediyor. Bunların arasında Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, HSYK üyesi, Danıştay Başsavcısı, meşhur gazetecilerden birisinin karısı bunlar arasında. Yüksek rütbeli hakaret üzerinden dava açılıyor. Gerçeker, Tansel Çölaşan ve Sungu Çörtoğlu... Tansel hanım; ismini söylemeyeyim, önemli bir meslektaşımızın hanımı. Ben çok sayıda hukukçuya da danıştım, bir kişinin etnik kökenini açıklamak suç değil. Böyle bir suç yok. Beni şikayet ediyorlar ama.
İlk duruşmaya çıktım Muzaffer Karadağ isimli hakim, normal açılışı yaptı. 'Sizi bir akıl hastanesine göndermek istiyorum' dedi. 'Benim hayatımda böyle bir problemim olmadı' dedim. Hakim bana gülerek, 'Bir arkadaşım bana söyledi' dedi. İlk celseden sonra dava Yargıtay'a terfi etti. Daha sonra FETÖ'den tutuklandı ve 12 yıl hapis cezası aldı.
Ankara Numune Hastanesinde doktorlar her seferinde, 'Neden mücadele ediyorsun, ne yapmak istiyorsun' diyerek beni mücadeleden vazgeçirmeye çalıştılar. Bana ilaç da vermediler herhangi bir heyete de çıkarmadılar.
Yahudiler her olayda akılcılıkla gider. Yıkılan Süleyman Mabedi'ni yeniden yapma amaçları var masonların. Bunu yapmak için 'Akıl bize yol göstersin' diyorlar. Tek amaçları bu.
Hayatımda hiç psikolojik kullanmamıştım, Eskişehir'de bana bu ilaçlardan verdiler. Hastanede zorla bir sürü ilaç verdiler. İlaçlar bende çok fazla sersemleme oluşturuyordu. İkide bir de bana bu işlerle neden uğraşıyorsun diye soruyorlardı. Yeni Şafak'ta ne zamandır yazı yazıyorsun diye sordular. Gerçek Hayat'ta yazı yazmam onları rahatsız ediyordu.
Psikiyatri profesörü hanım da, 'Kendi işinle uğraş, devletimiz her şeyi halleder' diyordu.