Kırım Platformu 2'nci Parlamenter Zirvesine katılmak üzere bulunduğu Çekya'nın başkenti Prag'da, sorularını yanıtlayan Kurtulmuş, gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
"Türkiye, Kırım Platformu'nun teşkilini en başından beri destekledi ve gerçekleştirilen iki zirveye de üst düzey katılım sağladı. Türkiye'nin bu yaklaşımının temelinde ne var?" sorusu üzerine Kurtulmuş, Kırım Platformu Parlamenter Zirvesi'nin ikincisinin düzenlendiğini, Türkiye'nin bu zirveye başından beri destek verdiğini söyledi.
Kırım Tatarı Türkler ile bir gönül bağlarının olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, "Büyük acılar çektiler, 1944'te Stalin döneminde büyük sürgüne gönderildiler. Tam yeniden kedilerini buldukları, bağımsızlıklarını bir şekilde temin ettiklerinde bu sefer de Rusya'nın ilhakıyla Kırım, yeni acıların içerisine girdi. Biz bu anlamda uluslararası camiada Kırım'a verilen bu desteği çok önemli ve anlamlı buluyoruz. Türkiye olarak da başından itibaren Kırım Platformuna ve bu çerçevede yapılan müzakerelere destek veriyoruz." diye konuştu.
Kırım'ın ilhakını başından itibaren kabul etmediklerini hatırlatan Kurtulmuş, bundan sonra da ilhakı tanımayacaklarını kaydetti.
Kurtulmuş, Ukrayna'nın diğer bölgelerinin de ilhak edilmesi meselesini uluslararası hukuka aykırı bulduklarını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Bu pozisyonumuzu korurken Türkiye olarak diğer ülkelerden farklılaştığımız nokta şurası. Rusya ile de Ukrayna ile de konuşabilen nerdeyse bölgedeki tek ülke olarak Türkiye bir an evvel savaşın sona erdirilmesi, taraflar arasında adil ve kalıcı barışın bulunabilmesi için elindeki bütün imkanları seferber ediyor. Bizim meselemiz, bölgesel olarak da yayılma potansiyeli taşıyan Rusya-Ukrayna savaşının ve belki de yeni küresel çatışmaların da fitilini ateşleyebilecek bu savaşın bir an evvel durdurulmasıdır. Bir tek insanın bile öldürülmesi bu savaşı durdurmamız için yeterli bir sebeptir. Hem Kırım'a sonuna kadar destek veriyoruz hem Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü savunuyoruz ama aynı zamanda bir an evvel adil ve kalıcı bir barışın sağlanabilmesi için mücadele ediyoruz."
Türkiye'nin bu pozisyonu dolayısıyla zaman zaman net sonuçlar aldığını söyleyen Kurtulmuş, Tahıl Koridoru'nun açık tutulmasının bütünüyle Türkiye'nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın inisiyatifleriyle, Birleşmiş Milletlerle ortaya koyduğu çabalarla gerçekleştiğini anımsattı. Esir takaslarının da zaman zaman mümkün olduğunu gördüklerini kaydeden Kurtulmuş, bu anlamda Türkiye'nin, pozisyonunu korumaya devam edeceğini aynı zamanda da Kırım'ın ilhakını tanımadığını her platformda dile getireceğini bildirdi.
Zirveden beklentilerinin sorulması üzerine Kurtulmuş, "Mühim olan uluslararası dayanışmanın ortaya konulması. Bu tür toplantılardan hemen birebir sonuç çıkması mümkün değil. Burada Türkiye olarak bizim amacımız bunların üzerinden pozisyonumuzu dünya kamuoyuna ilan etmek ama aynı zamanda da barışın temin edilmesi için gayret sarf etmektir." değerlendirmesinde bulundu.
Kurtulmuş, İsrail-Filistin çatışmasına ilişkin yürütülen diplomasi çalışmalarını Kırım Platformu 2'nci Parlamenter Zirvesi'nde de sürdürdüğünü söyledi.
Genel Kurul oturumunda bazı konuların altını çizdiğini anlatan Kurtulmuş, "Ukrayna ve Kırım meselesindeki pozisyonumuzu devam ettirirken aynı zamanda İsrail ve Filistin arasında devam eden çatışmaların da bir başka genişleme potansiyeli olan çatışma olduğunun altını çiziyoruz. Nasıl ki Ukrayna'nın uluslararası sınırlarını benimsiyorsak aynı şekilde 1967'de çizilmiş olan Filistin'in sınırlarını da tanımak herhalde uluslararası camianın temel meselelerinden birisidir." şeklinde konuştu.
Ukrayna'da sivillerin ölmesine karşı çıktıkları gibi Filistin'de de 5 bini aşkın masum insanın öldürülmesine karşı çıktıklarını belirten Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Gazze'de hastanelerin yıkıldığı, insanların bir lokma ekmeğinin, bir bardak suyunun olmadığı, en ufak bir tıbbi yardım malzemesinin dahi ellerinde kalmadığı bir ortamda bütün dünyanın bu insanlık dramına sessiz kalmaması için üzerimize düşen her türlü sorumluluğu yerine getirmeye gayret ediyoruz. Bu çifte standardın, siviller arasında bir hiyerarşinin, çifte standardın kabul edilemeyeceğini, bu konuda ikiyüzlü bir yaklaşımın ise asla sorunu çözmeye destek olmayacağını ifade etmeye çalışıyoruz. Hem genel kurul toplantısında bunu ifade ettik hem de şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra da yapacağım ikili görüşmelerde muhataplarımızla bu konuyu tartışıyoruz.
Filistin meselesinin iki tarafı var. Birincisi, acil insani mesele. Bir an evvel yardım ulaştırılmalıdır. 2 milyon 300 bin Gazzelinin imdadına insanlık yetişmelidir. Bu, siyasi tartışmaların ötesinde bir insanlık vazifesidir. Eğer insanoğlu bunu yapmıyorsa herkes kendisini sorgulamalıdır. Buna müsaade etmeyen İsrail'in bu saldırgan tavrına karşı da dünyanın bir tavır alması lazım. Ama diğer tarafta meselenin siyasi yönü var. Bu noktaya bir günde gelinmedi, siyasi tarafı da bir günde çözülebilecek gibi görünmüyor. Ama bunun da çok açık bir şekilde, hakkaniyet ölçüleri içerisinde dünya kamuoyuyla paylaşılması lazım. Biz içinde bulunduğumuz uluslararası platformlarda bunu dile getiriyoruz."
Kurtulmuş, İsrail-Filistin arasındaki temel siyasi farklılıkların üç mesele olarak ele alınması gerektiğini belirterek, "İlk olarak 1967 sınırlarında, başkenti Kudüs olan bir Filistin devleti. Mahalle mahalle bölünmüş, parçalanmış, kağıt üzerinde bir devlet değil, tam manasıyla var olan egemen bir Filistin devleti kurulmadan barış sağlanamaz." diye konuştu.
Filistinlilerin evlerine, iş yerlerine yerleşen, onları köylerinden uzaklaştıran İsrailli yerleşimcilerin mutlaka oradan çıkartılarak yerleşimciler meselesinin kökten çözülmesi gerektiğinin altını çizen Kurtulmuş, ayrıca Müslümanların, Hristiyanların, Yahudilerin kutsal mekanlarının korunması gerektiğini, başta Mescid-i Aksa olmak üzere bütün İslam'ın kutsal mekanlarının korunarak teminat altına alınması gerektiğini vurguladı. Kurtulmuş, "Aklına esen bir provokatörün hem de ayakkabılarıyla, çizmeleriyle Mescid-i Aksa'ya girip, orayı saldırı altında tutmaları, birtakım provokasyonlarla Müslümanların hakkına, hukukuna, inançlarına saldırıda bulunmaları kabul edilemez." dedi.
Söz konusu sorunların çözümü için uluslararası toplumun duyarsız kaldığını, Filistinlilerin yıllar boyunca dile getirdiği var oluş mücadelesinin görmezden gelinmesinin kabul edilemez olduğunu ifade eden Kurtulmuş, "Bulunduğumuz her platformda Filistin halkının, masum sivillerin hakkını hukukunu savunmak ve bu sorunun da kalıcı bir çözüme kavuşturulması için gayret sarf etmek zorundayız." değerlendirmesini yaptı.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, Meclis Başkanlığına sunulan İsveç'in NATO'ya katılımına ilişkin protokolle ilgili süreç hakkında da bilgi verdi.
Söz konusu protokolün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından dün Meclis Başkanlığına sevk edildiğini anımsatan Kurtulmuş, "Bu akşam Türkiye'ye dönüyorum. Döner dönmez Meclis Başkanı olarak, İstanbul Milletvekili sıfatıyla Cumhurbaşkanı'mızdan gelen yazıyı TBMM Dışişleri Komisyonu'na göndereceğim. Ondan sonra parlamentoda müzakere sürecine hazırlık yapılacak. Ümit ediyorum ki en kısa sürede TBMM Genel Kuruluna gelecektir ve milletvekillerimiz kararlarını verecektir." ifadelerini kullandı.