Kılıktan kılığa girerek TSK içinde onlarca yıldır örgütlenen ve sahip oldukları her şeyi ABD beslemesi bir devlet düşmanının emrine veren 'zombiler', milletin direnç göstermeyeceğini düşünüyorlardı. İplerini 'Üst Akıl' denilen uluslar üstü yapının tuttuğu örgüte göre bu millet, tankı-topu-tüfeği-uçağı görünce korkar, evlerine kapanırdı. Ama 15 Temmuz gecesi bunun tam tersi oldu.
1915'te Çanakkale'de İngilizlerin liderliğindeki küresel koalisyona direnen millet, bir asır sonra, bu sefer ABD patentli yeni bir işgal dalgasına geçit vermedi. Genci-yaşlısı, 'şehadet' niyetiyle sokakları dolduran milyonlar, darbecilerin millete çevirdiği namlulara meydan okudu; paletlerin altına bedenini koydu, kurşun yerken bile geri adım atmayı düşünmedi. Verdikleri destansı mücadeleyle 15 Temmuz kalkışmasını püskürten kahramanlar, ikinci İstiklâl Savaşı'nda da vatanını düşmana teslim etmedi, bizlere yepyeni bir ülke bıraktı.
Darbe gecesi Ankara'da “Bu gece çıkmazsak ne zaman çıkacağız" deyip 'Allah-u Ekber' nidalarıyla şehadete koşan ve işgalcilere misliyle karşılık veren kahramanların aileleriyle konuştuk. 15 Temmuz'un 60. gününde Başkent'teki 60 şehit için gittiğimiz her evde gurur hakimdi. Şehitlerin eşleri, çocukları, anne ve babaları, hepsi vakurdu. İlk kez onlarsız bir bayram geçiren aileler, “Yine olsa yine gönderirdik, biz de gider mücadele ederdik" dediler. İkinci İstiklâl Savaşı'nın kahramanlarına, şehitlerimize, gazilerimize hepimiz çok şey borçluyuz. 15 Temmuz'u unutmayacağız, unutturmayacağız...
Darbe girişimini önlemek için evden baba Necati Sayın, damat Fazıl Gürs, kızı Ayşe Emine Sayın ve Ülkü Sayın birlikte çıktı. Necati Sayın ve damat Fazıl Gürs şehit oldu, Ayşe Emine Sayın ve Ülkü Sayın gazi olarak eve döndüler. İşte Genelkurmay önünde o gece yaşananlar...
Ayşe Emine Sayın: Jetler Ankara semalarında geziyordu. Fazıl eniştem, babama “Bir şeyler oluyor, gitmek lazım" dedi. Ben de gidileceğini duyunca hemen giyindim. Babam ve eniştem TRT'deki korsan bildiriyi dinliyordu. Daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan “Meydanlara inin" çağrısı yaptı; bu sırada babam abdest aldı, sonra odaya geldi; “Bu son çırpınışları, başarılı olamayacaklar. Bu bir cihattır, gelmek isteyen gelsin" diyerek çıktı.
Ülkü Sayın: Kızılay'da trafik kilitlenmişti. İnsanlar arabalardan inerek yürüyordu. Biz de indik, yürümeye başladık. Adeta savaş alanıydı. İnsanlar tankların üzerine çıkıyordu, taş atarak engellemeye çalışıyordu. Genelkurmay önünde hain askerlerden biri “Geri dönün!" diye bağırıyordu. Ben de karşısına dikilip, “Neden gideceğiz, burası bizim" dedim. Bir taraftan bomba atılıyor bir taraftan askerler ateş açıyor, tanklar arabaları eziyor... Arabaları ezen tankları babam yerden taş alarak taşlamaya başladı.
Ayşe Emine Sayın: Babam tanklara taş atarken bizi unuttu. Ben de elime taş aldım ama atamadım. Masum birine gelirse zarar görür diye atamadım. Babam “Pensilvanya'nın itleri hepiniz gebereceksiniz" diye bağırdı. Bunu söyledikten sonra tank hızlıca üzerimize geldi, herkes yol kenarlarına çekiliyordu. Babam ve Ülkü ablam yolun ortasına çıkarak, “Gel, gel ezecek misiniz" diye bağırdı. Çığlıklar ve Allah-u Ekber sesleri birbirine karışıyordu. 5 saniyede 2 metre sürüklendim. Sağ ayağımın koptuğunu zannettim. Tünelden sarktım. Bir an gözümü açtım, aşağıda Fazıl eniştem, babam ve ablam hareketsiz yatıyordu. Eğer ben düşsem onların üzerine düşecektim. Bir an “3'ü şehit oldu, ben de gazi oldum" diye düşündüm. O esnada tanklar halen geçiyordu. İnsanlar aşağıya patır patır düşüyordu. Nasıl oradan çıktığımı hatırlamıyorum. Biri beni hastaneye götürdü. Babamın ciğeri patlamış. Hastaneye gittiğinde zor nefes alıyormuş, abim babama “Nasılsın?" diye sorduğunda “Vatan iyi ise iyiyim, çok şükür Elhamdülillah" dedikten sonra 05.30 civarında şehit olmuş.
Darbeci hainlerin attığı bomba, o gece ikizleri de ayırdı. Erkan Yiğit'i şehit olurken, ikizi Volkan Yiğit gazi oldu. İşte Volkan Yiğit'in ağzından 15 Temmuz gecesi...
“Külliye'ye ağzımızda tekbir, kalplerimizde dua ile gittik. O gece Allah yüreğimizden korkuyu aldı. Sabaha kadar hainlerle mücadele ettik. Sabah ezanı okundu. Erkan 'namaz kılalım' diyerek oturduğumuz yerden kalkarak camiye doğru yöneldik. Cami önünde saflar halinde namaz kılmaya hazırlandık. O esnada namaz kılacaklara helikopterden ateş edildi. Biz safımızı bozmadık. Sonra Jandarma Genel Komutanlığı'nın oraya ilk bomba, hemen ardından ikinci bomba... İkizim şehit, ben de gazi oldum. O gün oraya dönmeye gitmedik, ölmeye gittik. Vurulduktan sonra Erkan, 'La ilahe İllallah' diyordu. O da son cümlesi olmuş. Bir daha böyle bir şey olsa yine giderim. Başkomutanımız 'meydanlara inin' diye emir veriyor, bizim evde oturma lüksümüz olamazdı. Üzerimize düşeni yaptık. Her abdest aldıktan sonra aynaya bakınca ikizim Erkan'ı görüyorum çünkü o bendi, ben de o idim. O füze atılıncaya kadar biz hiç ayrılmamıştık. Herkes bir fotoğraf bırakır ama o beni bırakarak dünyada canlı fotoğrafını bıraktı. Biz Başkomutanımızın tek damla gözyaşına dünyayı yakarız."
Gazi Ülkü Sayın: Babama 'tank geliyor' dediğim esnada tank çarptı ve köprüden aşağıya düştük. İç kanama geçirmişim ama kendiliğinden durmuş. Fazıl eniştem beyin kanamasından ötürü şehit oldu. Babam, cenazesi yıkanırken gülüyormuş, toprağa verilirken de güzel bir koku yayılmış. Babam ile şimdi yanyana yatıyorlar. Babam cebinde şehitlik duası taşırdı. Babam vasiyetinde, “Size en güzel mirasım güzel ahlakınızdır. Rızkınızdan endişe etmeyin. Paraya tamah etmeyin" diye yazmış. Ağrı'da cami yaptırıyordu. Caminin ince işleri kalmıştı, yarım kaldı.
“Gün oturulacak gün değil" diyerek sokağa çıkan 52 yaşındaki Davut Karaçam hainlerin kurşunu ile şehit oldu. Şehit Karaçam'ın o gece sokağa nasıl çıktığını eşi Semra şu sözlerle anlattı:
“O gece 23.00 sularında eve geldi. Havanın sıcaktı, balkonda oturduk. Ben evde diyalize bağlandım, eşim ise balkonda oturmaya devam etti. Kızılay'a gidenler balkonda eşimi görünce 'Hacı amca darbe olmuş geliyor musun' diye çağırmışlar 'geliyorum' diyerek çıkmaya hazırlandı. Yanıma geldi 'darbe olmuş, ben gidiyorum, gün oturulacak gün değil' diyerek sokağa çıktı. Ben de oğlumu aradım, 'darbe olmuş baban gitti, sen de git' diyerek oğlumu da gönderdim. Tankın önüne vatandaşlarla kol kola dizilmişler, 'senin yerin bura değil, kışlaya git' diye bağırmışlar. Oğlum babası ile birlikte meydanda 'tankların önüne set oluşturduk' diyor. Araçlar, tankların önüne hizalanmış. Sürekli uçaklar geçiyormuş. Jetler üzerlerinden çok yakından geçmiş. Daha sonra tankın üzerinden halkın üzerine ateş açılmış. O sırada eşim ile oğlum yanyanaymış. Eşim, öndeki tanktan atılan ateşle saat 01.30'da vurulmuş. Babasının vurulduğunu gören oğlum, tankın önüne geçmiş ve iki kolunu açarak 'şerefsizler, beni de vurun, korkmuyoruz' diye bağırmış ancak hainler ateş etmemiş. Eşim şehit olmak için dua ederdi, duası kabul oldu. Bir daha darbe olursa çocuklarımı gönderirim ve kendim de giderim. Sonunda öleceğiz, o da neden vatanımız için olmasın. Öleceğiz, neden şehit olarak ölmeyelim. Benim vatanım, milletim iyi olmadıktan sonra biz iyi olsak ne olacak."
39 yaşındaki Bülent Karalı, 15 Temmuz'da gözünü kırpmadan canını feda edenlerden. Şehidin annesi Aynur Karalı, adeta Nene Hatun gibi. Çocuklarına darbeyi haber veren anne Karalı, “Bugün olsa bugün de çocuklarımı gönderirdim. Ama bu sefer hainlerin karşısına çocuğumla birlikte ben de çıkardım" diyor. Karalı, o geceyi şöyle anlattı:
“Boğaziçi Köprüsü'nün kapandığını görünce, 'Bu FETÖ'nün son oyunu, son çırpınışları' dedim. Bülent'i aradım, geldi. O da abisi Hakan'ı aradı, onu eve çağırdı, 'hemen çıkacağız' dedi. Abdest aldı, spor kıyafetlerini giydi, 'anne bugün asıl istiklal Savaşı yaşanacak, çok önemli bir gün' dedi. Abisi gelince gittiler. Külliye'de tanklar geçmesin diye Bülent, kalabalığı üçe ayırmış. Orta grubun en önündeymiş. Jetler uçuyordu. 9. kattan helikopterlerin içindeki askerlerin dürbünle insanları gözetlediklerini bile gördüm. Oğlum vurulan bir bayana yardım ederken bir kurşun kaburgasından girip ciğerini parçalamış. Hakan, yaralı kardeşinin yanına gittiğinde o kelime-i şehadet getiriyormuş. Çocuklarım giderken hiç 'gitmeyin' demedim, bugün olsa bugün de 'gitmeyin' demem. İki oğlum 'İstiklal Savaşı var' diyerek koşa koşa çıktılar. Oğlumun alnına şehadet yazılmış. İnsanlar sokaklara çıktı, ülke kurtuldu. Keşke tüm parti liderleri sokağa çıkmaya davet etseydi de iki katı vatandaş sokakta olsaydı."