25 Aralık darbe soruşturmasını başlatan firari eski savcı Muammer Akkaş’ın adliye sisteminde bulunmayan bir program kullandığı ortaya çıktı. Korsan yazılım kullanmakla yetinmeyen Akkaş’ın dosyadaki ses kayıtlarını kaydettiği hard diskleri şifrelediği ve şifreleri başsavcı vekiline teslim etmediği de belirlendi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, 25 Aralık darbe soruşturmasına ilişkin hazırladığı iddianamede, firari eski savcı Muammer Akkaş'ın ve polislerin usulsüzleri deşifre edildi. İddianamede, darbe planını harekete geçiren Akkaş'ın yakalanmamak için korsan yazılım kullandığı ortaya çıktı. Akkaş'ın, adliye sisteminde bulunmayan bir uygulamayı kullandığı anlatılan iddianamede, emniyetin hazırladığı ses kayıtlarını kaydettiği hard diski de şifrelediği belirtildi.
Eski savcı Akkaş'ın başsavcı vekiline dosyaları teslim ederken yaptığı usulsüzlükler de iddianamede yer aldı. Akkaş'ın başsavcı vekiline hard disklerin şifrelerini vermediği ifade edilen iddianamede, hard diskteki kayıtların asılları olmadığı, diskte yedeklerinin yer aldığı kaydedildi. İddianamede, “Kendisinden istenilmeden şifreleri vermemiştir. Dosyanın sonradan yapılan incelemesinde, mevcut ses dosyalarının bir yedeği niteliğinde olduğu anlaşılmıştır” değerlendirmesi yapıldı.
Muammer Akkaş'ın bilgi kaçırma planının bir benzerini soruşturmada görevli polislerin yaptığı da iddianamede anlatıldı. Polislerin dijital verileri yok etmek için önce 14, sonra 84 bilgisayarda formatlama işlemi yaparak bilgileri yok etmeye çalıştıklarına değinilen iddianamede, “Paralel devlet asıl devlet görevlilerinden evrak ve bilgi kaçırmıştır. Bilgisayardaki kimi klasörleri şifrelemişler, UYAP üzerindeki bazı evrakları soruşturmayı yapan savcı şifrelemiştir” denildi.
25 Aralık darbesi iddianamesinde 'Yavuz' kod isimli gizli tanığın ifadelerine de yer verildi. Gizli tanık, 17 Aralık ve 25 Aralık soruşturmalarının operasyon aşamasına gelmediğini, şüphelileri takip eden paralel bir polisin deşifre olduğu korkusuyla soruşturmaların erken başlatıldığını belirtti. Gizli tanık, 17 Aralık öncesi ve sonrası İstanbul Emniyeti Mali Şube'de yaşananları şu ifadelerle anlattı: “17 Aralık'a bir ay kala polis İbrahim Şener'in emriyle teknik destek birimi yoğun şekilde çalışmaya başladı. Mesai saatinde herkes ayrılabiliyorken gece 12'lere kadar hatta sabahlara kadar çalışıldı.”
17 Aralık operasyonundan sonra paralel polislerin görevden alınmaya başlamasıyla bütün bilgisayarların formatlanmaya çalışıldığını anlatan gizli tanık, “Dönemin Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı görevden alınınca bütün bürodakilere psikolojik baskı uyguladı. Bu haberi şöförü getirdi. 3 ay sonra görevinin başına döneceğini söyledi” diyerek uygulanan baskıyı da anlattı.
25 Aralık darbe soruşturmasına ilişkin hazırlanan iddianamede paralel yapının “Sulh Ceza Hakimlikleri” ile ilgili oluşturmaya çalıştığı algı deşifre oldu. Her fırsatta sulh ceza hakimlerini eleştiren paralel yapının aslında sulh ceza hakimliklerinden rahatsız olmadığı, paralel yapının sulh ceza hakimleri arasında kendilerinden bir isim olmadığı için algı operasyonu başlattığı ortaya çıktı.
İddianamede, paralel yapının Sulh Ceza Hakimliklerini sürekli 'proje mahkeme' diyerek yaftalamasının nedenini sorgulandı. İddianamede, “FETÖ 3 ya da 10 olmasından rahatsız değildir. Rahatsız oldukları husus kendi örgüt üyelerini yerleştirememeleridir. Çünkü Sulh Ceza Hâkimliklerine örgüt üyelerinden bir tane bile yerleştirseler aslında maksat hasıl olacak. Yargı imamının bir işaretiyle 100'lerce kişiyi bir gecede tahliye ettirecekler. Örgüt menfaatlerine ters düşenleri bir işaretle tutuklatacaklar. Konu bundan ibarettir” ifadelerine yer verildi.