Devletin kılcal damarlarına kadar giren ve her kurumda örgütlenen Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyelerinin kullandığı “kod isimler” ilk kez bir iddianameye girdi. Yuvalandıkları TÜBİTAK ve Marmara Araştırma Merkezi'ne (MAM) usulsüz işe alım yapıldığı ve terör örgütüne para toplandığı gerekçesiyle 8 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede, mağdurların ifadeleri söz konusu yapılanmayı da deşifre etti. İşe alımların örgüt evinde yapıldığı ifade edilen iddianamede, işe alınanlara himmet şartı koşan TÜBİTAK imamlarının, insanların dini duygularını suistimal ederek zekat, fitre, sadaka ve kurban bağışı adı altında topladıkları paraları da örgüt kasasına aktardıkları belirtildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosu tarafından hazırlanıp Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, 6'sı tutuklu 8 şüphelinin “icbar suretiyle birden fazla irtikap yapma” ile “terör örgütüne finans sağlamak” suçlarından ayrı ayrı cezalandırılması talep edildi. İddianamede, himmetin kelime anlamı da yapıldı. Kelime anlamı yardım ve çalışma olduğu ifade edilen iddianamede, “FETÖ'de ise himmet, cemaat mensuplarının mutad zamanlarda bir araya gelerek günün ve yapılacak hayırların öneminin vurgulanmasının ardından metafizik gerilim etkisi ortamında yarı açık arttırma düzeninde, maddi ve bazen manevi vaadlerde bulunmadır” denildi.
İhbar mektubu yollayan İdris Aydın, Mehmet Ertaş, Sefer Yıldırım ve Recep Kanbay'ın müşteki olarak yer aldığı iddianamede, Ali Veysel Tunç, Ersin Güçlü, Vedat Küçük, Mustafa Tatli, Vedat Babacan, Hüseyin Yavuz, Murat Gökşen ve Bekir Konya şüpheli olarak gösterildi. Şüphelilerden Vedat Küçük ile Bekir Konya'nın firari olduğu belirtilen iddianamede, diğer 6 şüphelinin ise tutuklu olduğu kaydedildi. İddianamede, şüphelilerden Vedat Küçük'ün “Yusuf”, Hüseyin Yavuz'un “Hamza”, Ali Veysel Tunç'un “Bedirhan”, Bekir Konya'nın ise “Tarık” kod isimlerini kullandıklarına yer verildi.
Gemide çalışan alt tabakanın salı günleri, orta tabakanın perşembe günleri, üst tabakanın da cuma günleri toplandıklarını ifade eden mağdurlardan Recep Kanbay, “Tanıştığım kişilerin gerçek isimlerini daha sonra öğrendim. Bedirhan isimli şahıs, promosyon ücretlerini 'bu para faiz parası, bunları zarfa koyun bana getirin' demesi sonucu ben de 500 TL'yi zarfa koydum ve kendisine götürdüm. Sözleşmemin bitmesine 1 ay kala gemi kaptanı Murat Gökşen beni Pendik'te bir pastaneye çağırdı. Çantadan çıkardığı sözleşmeyi imzalattı ve 'yine şartlarımız aynı, imzaladığını kimseye söylemeyeceksin' dedi” dedi. Yerel seçimlerden 15-20 gün önce Hamza kod isimli Hüseyin Yavuz'un evinde toplandıkları belirten Kanbay, “AK Parti'ye rakip olarak ikinci en yakın partiye oy vereceksiniz. Akrabalarını gezip oy vereceksiniz. Hatta hangi ilçede kime oy vereceklerini bile söyledi. Bize kaset izlettiler, bu kasetlerde AK Parti hakkında kötüleme konuşmaları vardı” dedi.
Mustafa Tatlı ve diğer cemaat mensuplarının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik “hırsız, ajan, vatan haini” gibi ifadeler kullandığı anlatan Sefer Yıldırım, “Erdoğan, bakanlar ve bir kısım AK Parti'li milletvekilleri hakkında ses kayıtlarını 'abilerden birileri yaptı, devamı gelecek. 20-25 Mart arası Başbakan hakkında öyle kasetler çıkaracağız ki yerlerinden oynayacaklar. Her kurumda adamlarımız var, biz güçlüyüz, kuvvetliyiz, istediğimizi işe koyar çıkartırız' şeklinde söylemlerde bulunuyordu” dedi.
Mağdurlardan Mehmet Ertaş ise ifadesinde, Tarık kod adlı Bekir Konya'nın kendisine araştırma gemisinde çalışmak için teklifte bulunduğunu, Fetullah Gülen'in TÜBİTAK'a çok önem verdiğini anlattığını kaydetti. Ertaş, Bekir Konya'nın ayrıca ilerleyen zamanlarda kendisini Pensilvanya'ya götüreceklerini söylediğini de aktardı. Ertaş, “Evden ayrılmak istediğimi söylediğimde Bedirhan kod adlı Ali Veysel Tunç, 'eğer böyle bir şey yaparsan TÜBİTAK'ta gelecek adına hiçbir kazanımda bulunamayacaksın' dedi. 17-25 Aralık süreci başladığında gemide bulunan cemaat mensubu personelin hükümete yönelik büyük bir kinle toplu hareket ederek sözlü olarak saldırdıklarına şahit oldum” ifadelerini kullandı.
Paralel Yapı'nın kadrolaştığı araştırma gemisi 'Marmara'nın, sık sık rotadan saptığı ve cumhurbaşkanlarının kullandığı Huber Köşkü, Başbakanlık Dolmabahçe Ofisi ve Abdullah Öcalan'ın bulunduğu İmralı Adası açıklarına gittiği ortaya çıkmıştı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturmada Paralel Yapı'nın kendi elemanlarını görevlendirerek ele geçirdiği Marmara Araştırma Gemisi'nin (MAG), kendisine verilen rotadan birçok kez çıkarak yetkisiz olarak saptığı tespit edilmiş, yasa dışı dinleme kuşkusu üzerinde durulmuştu.