CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmasına, inancı, kimliği ve siyasal görüşü ne olursa olsun bütün vatandaşlara güzel bir yıl dileyerek başladı.
Türkiye'nin içinde bulunduğu tablonun hoş bir tablo olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, 2019'un umut, huzur, demokrasi, sevgi ve insan haklarının olduğu bir yıl olması temennisinde bulundu.
Bu yıl herkesin iş ve aş sahibi olmasını dileyen Kılıçdaroğlu, "2019'da Türkiye'ye bir baharın, bir huzurun gelmesini istiyoruz." diye konuştu. Geçen yıl şehit olanlara Allah'tan rahmet dileyen Kılıçdaroğlu, "Türkiye'nin onuru ve gururu" olarak nitelendirdiği şehit yakınları ve gazilerin yerinin başının üzerinde olduğunu ifade etti.
Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz şehitleri için toplanan paraların akıbetine ilişkin sorularına henüz cevap alamadıklarını dile getirerek "Şehitler arasında ayrım hala devam ediyor. Malul sayılmayan gazilerimiz vardı. Bunların da sorunları devam ediyor, bedenleri kurşun taşıyor ama neden sorunları çözülmüyor? Kim bu sorunları çözmüyor? Biz hazırız çözmeye. Kanun teklifi, öneri, araştırma önergesi veriyoruz ama kibir ittifakı ısrarla 'Hayır, biz bunlara bakmayacağız.' diyor. Niçin? Çünkü vatandaşı 'koyun' olarak adlandırıyorlar. 'Ne yaparsam yapayım, zaten gelecek oyunu bana verecek.' diyorlar." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, hala kadro alamayan taşeron işçilerin bulunduğunu, bunların durumlarının takipçisi olmaya devam edeceklerini söyledi. Hükümetin taşeron işçilere CHP'nin baskıları sonucu kadro verdiğini savunan Kılıçdaroğlu, "Ama kadro, köleliği ortadan kaldırmadı. 'Kadroyu verdik, ama senin maaşına zam yüzde 4.' Niye yüzde 4? 'Sana kadro verdik, sen aynen devam edeceksin. Sesini de çıkarma.' Kadroyu senin lütfunla almadı, hakkı olduğu için aldı. Sen diğer işçilere ne veriyorsan, buna da aynı hakları tanımak zorundasın." değerlendirmesini yaptı.
TOKİ işçilerinin aylardır ücretlerini alamadığını ve bugün Meclise geldiklerinde devletin şiddetiyle karşılaştığını anlatan Kılıçdaroğlu, bu işçilerin hakkını aramasının da engellendiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, "Bu dikta yönetimlerinde olur. Demokrasilerde hak aramak, zaten insan hakkının bir gereğidir. İnsan, hakkını aramadığı zaman insanlığını kaybetmiş olur." dedi.
Çankaya Üniversitesinde görevli akademisyen Ceren Damar Şenol'un öğrencisi tarafından katledildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Bu akademisyenin tek hayali, binlerce öğrenciyi yetiştirmek. Onlara iyi insan nasıl olunur, hukuk nedir, hukukun üstünlüğü, insan hakları, adalet nedir, bunları öğreten kişi katledildi. Eşinin yaptığı konuşma, gerçekten de hepimizi aydınlatan bir konuşmadır. 'İyi insan olun.' diyor. 'İnsandan yana hoşgörülü olun.' Ama Türkiye böyle bir sürecin içine itilmişse oturup yeniden düşünmemiz gerekiyor. Grup başkanvekillerimiz bu kardeşimizle ilgili parlamentoya bir öneri getirdiler. Bu bir eğitim şehididir, kadın cinayeti değildir. Çankaya Belediye Başkanımız da Ceren kardeşimizin, şehidimizin adını yaşatacak bir esere ismini verecektir."
Gıda mühendisi Bülent Şık'ın, "Sağlık Bakanlığının kansere neden olan ürünlere yönelik yaptığı ancak gizli tuttuğu araştırmasını açıkladığı için yargılandığını" söyleyen Kılıçdaroğlu, "Devlete bakın, hükümete bakın, iktidara bakın. Kanser ürünlerini vatandaş tüketecek, ses çıkarmayacak. Birisi 'Şu ürünler kanserlidir.' diyecek, 'Devletin sırrını niye açığa çıkardın.' diye yargılanacak. Söyleyecek bir laf bulamıyorum ki. Allah akıl fikir versin, ne diyeyim ben başka?" diye konuştu.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, eski milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Eren Erdem'in dün ilk olarak adli kontrol şartıyla tahliye edilmesi, ardından hakkında yakalama kararı çıkarılmasını da değerlendirdi. "Eren Erdem'in, tam bir kumpas mağduru olduğunu" öne süren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"FETÖ'cü diye suçlanıyor. Hayatı FETÖ ile mücadele ile geçti. FETÖ'ye üye olmamakla beraber yardımla suçlanıyor. Bir gizli tanığın şikayeti üzerine dava açıldı, kumpas kuruldu. Gizli tanık, Eren Bey'e gönderdiği bir mesajda 'Senin aleyhine konuşursam, borçlarımı ödeyecekler.' diye. Mahkeme kumpas olduğunu gördü, tahliyesine karar verdi ama tahliye edilmedi. Uzun süre beklendi. Gece mahkeme heyeti toplandı, kaçma şüphesiyle tutuklanmasına karar verildi. Gerçekten aklım almıyor. Dokunulmazlığı olmadığı dönemde defalarca yurt dışına gitti geldi. Kaçsa o zaman kaçardı. Niye kaçsın ayrıca? Suçlu insan kaçar. Bu insan suçlu değil ki. Bunun da takipçisi olacağız. Ne yaparlarsa yapsınlar, hangi baskıyı kurarlarsa kursunlar adaleti gerçekleştirmek için her türlü mücadeleyi kararlılıkla yapacağız."
Kılıçdaroğlu, Osman Kavala'nın 434 gündür hücrede bulunduğunu ancak hakkında henüz bir iddianame bulunmadığını aktardı.
Vatandaşlara seslenen Kılıçdaroğlu, vatandaşların sıkıntılarını, kaygılarını ve Türkiye'nin geleceği konusunda endişelerini anladığını dile getirdi.
Emeklilere bir sitemi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "İki maaş ikramiye sözü verdiğim zaman, bir grup emekli bir şehirde gittiler, PTT'nin önünde kuyruğa girdiler, bana telgraf çektiler. 'Bizim durumumuz çok iyi, ikramiye falan gerekmez.' diye. Şimdi o emekli kardeşlerim durumlarının iyi olduğunu kabul ediyorlar mı? Doğruları söyleyeni desteklemek, arkasından gitmek lazım. Doğruları söyleyeni dokuz köyden kovarsanız, gelenler sizi açlığa mahkum ederler. Bugün geldiğimiz nokta budur." diye konuştu.
Bazı gıda maddelerinin enflasyon oranlarından örnekler veren Kılıçdaroğlu, "Kuru soğan yüzde 183, elektrik yüzde 45, doğalgaz yüzde 31, kömür yüzde 40, okul defteri yüzde 48, sabun yüzde 68 zamlandı. Emekliye ne verdiler? Yüzde 10,19. Emekli kardeşim milyonlarsınız siz. Sizi açlığa, sefalete mahkum eden, ağzınıza bir parmak bal çalan bu iktidarı eğer oylarınızla cezalandırmazsanız, geleceğiniz pek parlak değildir. Torununuzun yüzüne bile bakamayacaksınız." şeklinde konuştu.
Kılıçdaroğlu, iktidarın emekliye milli gelir artışından pay vermediğini savunarak "Emekliye yüzde 10 veriyorlar. Yeniden değerleme oranıyla cezalara ve diğer devlet fiyat artış oranı yüzde 23,73. Emekliye yüzde 10,19. Emeklinin oturup biraz düşünmesi lazım." dedi.
Kılıçdaroğlu, sanayicinin yarınını göremediğini, iktidarın esnafı gözden çıkardığını öne sürerek "Oy verin Türkiye uçacak, diyorlardı. Emekli, işçi, çiftçi, asgari ücretli kardeşim oy verdin. Doğru Türkiye uçtu, dereden aşağıya." ifadelerini kullandı.
Çiftçiye seslenen Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bir hükümet çiftçi ile ancak bu kadar dalga geçebilir. Bu devleti kuranlar seni desteklesinler diye Ziraat Bankasını inşa ettiler. Şimdi seni gözden çıkardılar. Futbol kulüplerinin sorunlarını çözecekler çünkü şöyle düşünüyorlar, 'Çiftçi de bizim koyun gibi. Onların da ensesine vurup her şeyi alırız. Zaten bana gelip oy verecekler. Hele bir futbol işini halledeyim.' diyor. Futbol dediğiniz nedir? Futbolcu ithal ederseniz, dünyanın aylığını, ikramiyesini verirsiniz dövizle. Sonra 'Ziraat Bankası gel bizi kurtar.' Hiç çiftçiyi kurtaran bir Ziraat Bankası duydunuz mu? Çiftçi kardeşim sormayacak mısın, hala uyanmayacak mısın? Senin alın terini alıp birilerine peşkeş çekiyorlar, hala anlayamayacak mısın? Traktörün hacizli hala anlamayacak mısın? Bankalara borçların yüz milyarı aştı, hala uyanmayacak mısın? Sen uyanıncaya kadar bu kardeşin anlatacak sana."
Kemal Kılıçdaroğlu, hükümetin çiftçiye ödeme yapılacağı yönündeki açıklamalarına da değinerek, "Zaten daha önce ödemen gereken parayı tuttun tuttun, şimdi seçime yakın ödüyorsun. Çiftçinin 2006'dan bu yana 114 milyar lira alacağı var. Çiftçinin alın terinin karşılığı 114 milyar liradır. O parayı ödemediğin sürece ben senin yakanı bırakmayacağım." dedi.
Asgari ücretin net 2 bin 20 liraya yükseltildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, bunun yeterli bir tutar olmadığını ancak milyonlarca kişi işsizken asgari ücretle çalışanların şanslı olduğunu belirtti.
Kılıçdaroğlu, iktidarın her istediğini yaptığını, hatta seçimle gelen başbakanın bile görevden alındığını belirterek "Her istediklerini yaptılar da memleket bu hale niye geldi? Bu düzenin adı: Hortumcu piyasa ekonomisi." şeklinde konuştu.
"Hortumcu piyasa ekonomisinde, birilerine kaynak aktarma amacıyla ekonomi politikası güdüldüğünü" öne süren Kılıçdaroğlu, "Adaletle gelir bölüşülmez, birilerine verilir. Sadece bizde değil, batan bütün ülkelerde bu ekonomi özelliğini korumuştur." dedi.
Bu ekonomi için önce hukuki altyapı oluşturulması gerektiğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Kendi adamlarına ihale vermek için ihale mevzuatını 16 yılda 186 kez değiştirdiler." ifadelerini kullandı.
"Diyarbakır Mazı Dağı Demiryolu Bağlantı Hattı ihalesinin en düşük fiyatı verene değil, ondan 109 milyon lira daha fazla teklif eden firmaya verildiğini" belirten Kılıçdaroğlu, "Cengiz İnşaat. Hani '5'li çete diyoruz.' ya, onlardan birisine verdiler. Soruyorlar, Bakan'ın cevabı, 'Fiyat dışı unsur değerlendirmelerine göre en uygunu Cengiz İnşaat'tı. Ne demek fiyat dışı unsur değerlendirme? İşte Hortumcu Piyasa Ekonomisinin önümüze koyduğu çok net, somut bir örnek." diye konuştu.
Devlet Planlama Teşkilatının (DPT), "hortumcu piyasa ekonomisi"nin koşulları gerçekleştirilmesi için kapatıldığını iddia eden Kılıçdaroğlu, "10. Kalkınma Planı'nın süresi 2018'de doluyor. Şimdi 11. Kalkınma Planı olması lazım değil mi? Öyle bir plan yok. Bu planlar TBMM'de kabul edilir. Meclis de devre dışı. Senin ödediğin her kuruşun hangi yatırımlar için harcanacağını senin öğrenme hakkın var." değerlendirmesinde bulundu.
Kılıçdaroğlu, "hortumcu piyasa ekonomilerinde" yatırım kararını iktidarın değil, iktidarın yandaşı olan müteahhitlerin vereceğini, bunun ülkeyi bir çıkmazla, kaynak yetersizliğiyle karşı karşıya bırakacağını söyledi.
Hortumcu piyasa ekonomisinde vatandaşın vergisiyle kurulan devletin fabrikalarının arsalarıyla haraç mezat satılacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, Sümerbank, Etibank, kağıt fabrikaları ne varsa hepsinin satıldığını, şimdi sıranın askeri fabrikalara geldiğini savundu.
Sağlıklı işleyen bir demokraside siyasi iktidarların, vatandaştan toplanan her kuruşun hesabını millete vermesi gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, "Hortumcu piyasa ekonomisinde devleti yönetenler hesap vermezler. Hesap vermeyi zül addederler. Çünkü onlar vatandaşı koyun olarak görürler." diye konuştu.
CHP'ye sık sık "iki koyun versen güdemez" eleştirisinin yapıldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Ne için? Vatandaşı koyun olarak gördüğü için. Biz vatandaşı koyun olarak görmüyoruz ki. 'İki koyun versen güdemezler ama ben hepsini güdüyorum' diyor. Bunu kim söylemişti? 16 Mart 1920'de İstanbul işgal altındadır. Dönemin bir grup aydını Celalettin Arif, Rauf Orbay, Balıkesirli Müderris Abdüllaziz Mecdi Efendi, Yalvaçlı Ömer Vehbi Hoca, Vahdettin'in huzuruna çıkarlar ve 'işgal edildi İstanbul, mücadele edelim, millet bizi destekleyecektir' derler. Vahdettin'in onlara söylediği cevap şudur: 'Bir millet var koyun sürüsü, bir çoban lazım o da benim.' Bu kibir abidesi zatın da örnek aldığı olay budur. Vatandaşı koyun olarak görmesinin nedeni de budur."
Kılıçdaroğlu, hesap verilen bir ülkede demokrasinin olacağını belirterek, "Hortumcu piyasa ekonomisi varsa, siyasi güç hesap vermez. Ne hesap verecek, kime hesap verecek? Vatandaş mı? Ne vatandaşı? 'Zaten sandığı koyuyorum, onlar da kuzu kuzu gelip bana oy veriyorlar.' diyor. CHP hesap soruyormuş? CHP kim oluyor? CHP Kuvayimilliyeci oluyor, hesabını verecek." ifadesini kullandı.
Hortumcu piyasa ekonomisini oluşturanların demokrasiyi askıya alacağını, onlar için demokratik kuralların hiçbirinin geçerli olmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, bugün Türkiye'nin yaşadığı gerçeklerden birisinin de bu olduğunu, kimsenin korkudan ağzını açamadığını söyledi.
Hortumcu piyasa ekonomisinin en temel özelliklerinden birisinin de tepedeki kişinin her şeye egemen olma isteği olduğuna işaret eden Kemal Kılıçdaroğlu, "(Güç kaynağı benim, benim iradem geçerlidir, 81 milyon mu? Onlar koyun zaten, ben ne dersem herkes ona uymak zorundadır. Savcı, hakim, bürokrat, asker, polis uyacak. Ne devleti kardeşim, devlet de benim) diyor. Hortumcu piyasa ekonomisinin tek adama verdiği güç böyle bir sonucu doğruyor." dedi.
Kılıçdaroğlu, hortumcu piyasa ekonomisinin olduğu ülkelerde toplanan vergilerin, özelleştirmelerin yetmeyeceğini, bu yapıda, paranın dış egemen güçlerden alınacağını dile getirdi.
Egemen güçlerin tamamının pusuda olduğunu, bunların ekonomideki bütün gelişmeleri çok iyi bildiğini, borç isteyene her türlü borcu verdiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Sonra teslim alırlar. Borç alan, emir alır noktasına gelir. Bugün Türkiye ekonomik bağımsızlığını yitirmişse hortumcu piyasa ekonomisinin Türkiye'yi getirdiği süreç nedeniyledir. Ve onlar şimdi borç veriyorlar, faizi de piyasayı da doların fiyatını da onlar belirliyorlar. Çünkü borç aldığınız egemen güçler, artık size talimat veriyor ve o talimatın altında kalıyorsunuz." değerlendirmesini yaptı.
"(Papazı ver) dediler, tak diye papazı verdiler. Erkeksen verme. Öyle diyor zaten, arkadan sopayı gösteriyor. 'Erkeksen verme, benim kucağımdasın, ben sana talimatı vereceğim' diyor." ifadesini kullanan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bir gecede iddianame yazılıp tahliye edilen gazetecinin Almanya'ya gittiğini, Papaz Brunson'un serbest bırakıldığını hatırlattı. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"O güçler şimdi Türkiye'yi Suriye batağının içine, daha derine sokmak istiyorlar. Bakın şu söz çok önemlidir, 'IŞİD ile mücadele vazifesi önümüzdeki günlerde yerine getirilecek.' Vazifeyi size kim verdi? Kim size 'gidin oralara mücadele edin' dedi? Diyor ki Trump, 'benim askerim niye ölsün, PYD'li niye ölsün? Türk askeri var, onları gönderelim, onlar ölsün. IŞİD ile onlar mücadele etsin.' Peki bizim sınırımızda IŞİD var mı? Bizim sınırımızda IŞİD yok. Nereye götürecekler? Suriye'nin içlerine batağa götürecekler. Biz buna karşı çıkınca da 'CHP terörü desteliyor' diyecekler. Ben terörü değil, ben bu milletin, 81 milyon vatandaşın kişiliğini, kimliğini, onurunu savunuyorum. Birileri sana vazife verecek... Emir alıyor çünkü. Gazeteye yazı yazmış, 'Trump haklıdır' diyor. Haklı tabii adam, 'haksızdır' diyemezsin ki zaten burnundan getirir senin. Yuları kaptırmışsın oraya. Her türlü talimata açıksın. O nedenle defalarca söyledim, Türkiye Cumhuriyeti şu anda her türlü dış tehlikeye açık bir haldedir ve en büyük tavizi verecek olan da saraydaki kibir abidesidir. Devletin, milletin çıkarlarını değil, batıdaki egemen güçlerin çıkarlarını savunan bir kişidir o."
Kılıçdaroğlu, vergiyi ülkenin fakir fukarasının ödediğini, şimdilik bir tek, teneffüs edilen havadan vergi alınmadığını belirterek, "Yarın onun da kanununu çıkarabilirler." dedi.
Verginin değil, gelirin tabana yayılması gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, "Vergiyi yukarıdan alacaksın. Alamaz. Niye alamaz? Çünkü 5'li çeteye çalışıyor. Hortumcu piyasa ekonomisinde hortumculara çalışan bir iktidar. Hortumun bir ucu vatandaşın cebinde, bir ucu saray çevresinde." diye konuştu.
Bir asgari ücretlinin 128 gün vergi için çalıştığına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, "Bana söylesinler, bu 5'li çeteden 128 gün bu devlet için çalışan var mı? Çalışmazlar. Neden? Onlar hortumdan beslenirler, hortumcu piyasa ekonomisinin özelliği budur." ifadelerini kullandı.
Kemal Kılıçdaroğlu, evdeki musluk açıldığında 5, elektrik düğmesine basıldığında 4 çeşit vergi alındığını, hastaneye gidildiğinde 9 ayrı para ödendiğini belirterek, vergi sisteminin hortumcu piyasa ekonomisine hizmet ettiğini, geniş halk kitlelerinin bu ağır vergiler altında ezildiğini dile getirdi.
İşsiz bir adamın da geliri ayda 1 milyon dolar olanın da bir ekmeğe aynı ücreti ödediğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, vatandaşların bu konuda düşünmelerini istedi.
Bu ülkenin insanlarınca yapılan fabrikaların özelleştirilmelerinin hesabının verilmediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Borçlandırdılar, devleti borçlandırdılar. Dünyanın faizini ödüyorlar. 81 milyon vatandaş bir avuç tefeciye hizmet eder hale getirildi. Daha ne olsun?" dedi.
"Hortumcu piyasa ekonomisinin çalışma şekline" ilişkin örnekler vereceğini dile getiren Kılıçdaroğlu, "bir yandaş" tarafından 50 milyon avroya yapılan Kütahya Zafer Havalimanı'nın 25 Kasım 2012'de açıldığını, buna avro üzerinden yolcu garantisi verildiğini anlattı.
Sayıştay raporlarına göre, 2016 itibarıyla havalimanının iç hatlarından giden yolcu sayısının 124 bin kişi olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Bu yatacak yeri olmayanların, bu saraydaki kibir abidelerinin verdiği garanti ise 2 milyon 395 bin kişi. Bir de dış hatlar var, dış hatlardan giden yolcu sayısı 45 bin. Verdikleri garanti 1 milyon 677 bin kişi. Bu garantiler dolayısıyla 20 milyon 855 bin 980 avro para ödüyorlar. Peki bitti mi? Hayır. Ne zaman bitecek? 29 yıl 11 ay sonra bitecek. Kaç lira ödenecek? 205 milyon 281 bin 118 avro. Kaça yapmıştı? 50 milyon avroya. İşte hortumcu piyasa ekonomisi budur. Kim ödüyor bu parayı? Vatandaş. Ne diyorlardı? 'Vatandaşın cebinden bir kuruş para çıkmayacak' diyorlardı. Peki o saraydaki kibir abidesine sormak lazım, 205 milyon avroyu sen mi ödeyeceksin? Senin servetin var, 205 milyon avro senin için kabak çekirdeği. Öde bakalım."
Osmangazi Köprüsü'nü "Deli Dumrul Köprüsü'ne" benzeten Kılıçdaroğlu, "Var ya Deli Dumrul, geçersen 1 akçe, geçmezsen 2 akçe. Biz bunu çocukluğumuzda masal olarak anlatırdık fakat birgün Türkiye'de gerçek olacağı aklıma gelmezdi. Şimdi gerçek oldu. Köprü yapıyorlar, geçersen 103 lira vereceksin, geçmiyorsan 200 lira vereceksin." dedi.
Vatandaşın vergiyi, devlet yol yapsın, fabrika kursun, istihdam yaratsın diye ödediğini belirten Kılıçdaroğlu, şunları ifade etti:
"Sen bu vergiyi bunun için alıyorsun da köprüden geçerken benden niye ayrıca para alıyorsun? Kendi maaşına çift dikiş yapıyor, vatandaşın vergisine de çift dikiş yapıyor. Köprüyü yapıyorsun dolarla, garantiyi veriyorsun dolarla, köprü geçiş ücreti dolarla, zammı yapıyorsun dolarla, asgari ücret Türk Lirası üzerinden. Ne diyorlar? 'Biz, yerli ve milliyiz' diyorlar. Biz ne diyoruz? Vallahi de billahi de siz ne yerlisiniz ne millisiniz, siz, egemen güçlerin oyuncağı gayri millisiniz."
Kılıçdaroğlu, iktidara çok yakın bir iş adamının yurt dışından getirdiği kesimlik hayvanı Et ve Süt Kurumu'na kilo başına 30-32 liradan sattığını, sonra bu etleri aynı kurumdan 20 liradan geri aldığını ileri sürerek, "Allah aşkına böyle bir hesabı, kitabı yapan dünyada hangi namuslu adam vardır? 30 liradan vereceğim, 20 liradan alacağım. Nedir bu? Hortumcu piyasa ekonomisi budur." diye konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu, iktidarın geçen yıl bütçeden 71 milyar faiz ödediğine, bu yıl ise 117 milyar lira ödeyeceğine dikkati çekerek, bunu herkesin ödeyeceğini, herkesin tefecilere hizmet edeceğini söyledi.
"Peki bu hortumcu piyasa ekonomisinin ana aktörleri kim?" sorusunu yönelten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Üç ayrı aktör üzerinde durmamız lazım. Birincisi şu, sarayda oturan kibir abidesi. En önemli aktör. Düzeni kuran, kim, ne kadar para alacak hesabını yapan, kupon arsaları belirleyip adamına göre pazarlayan, istediğine bedava, istediğine dünyanın parasını aktaran. Başka? Sarayın beslemeleri var. Kime aktaracak bu parayı? Hepsi kendisine olmuyor tabi. Etrafındaki kişilere de aktaracak. Nasıl? Osmangazi Köprüsü, Kütahya Havalimanı gibi, Et ve Süt Kurumu'na 30-32 liradan canlı hayvan verip, 20 liradan eti geri alanlar, bunlara büyük kaynak aktarılıyor. Bunlar niye bu kaynakları alıyorlar? Havuz medyasını beslesinler diye. Aralarında anlaşmışlar, 'sana şu ihaleyi, şu kadar fiyata vereceğim, sen 3 yıl şu televizyonun, A Haber'in finansmanını sağlayacaksın, parasını vereceksin, oradakiler yiyecek, içecek, sabahtan akşama kadar CHP'yi eleştirecek. Onların görevi o. Para mı? 'Gak' deyince para, 'guk' deyince para. Gazeteleri var, her türlü rezilliği yaparlar. Özgür medya şikayet eder, 'geçinemiyoruz, zam yapmak zorundayız.' Onlarda tık yok. Onların bir eli yağda, bir eli balda. Neden? Sarayı beslemeleri olduğu için."
"Bir üçüncü kişi daha var, hazinenin başındaki damat." diyen Kılıçdaroğlu, "Çünkü hortumcu piyasa ekonomisinde güvendiğiniz adamı hazinenin başına getirmek zorundasınız. Parayı nereye verecek? Talimatı aynen yerine getirecek. Kim o? Damat, damat? O da bir kibir abidesi. Konuşurken, fakirlerin bile yüzüne bakarken onlarla adeta dalga geçer gibi bakıyor, gülümsüyor. O kibir abidesi hayatında yoksulluk çekmedi. Yoksulluk, fakirlik nedir bilmedi. Bir eli yağda, bir eli balda büyüdü. Hazinenin başında. Milyonlarca kişi aç ve sefalet içinde. Yüz binlerce çocuk yatağa aç giriyor." değerlendirmesini yaptı.
Dolar endeksli damat garantili hazine bonosu çıkarıldığını kaydeden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı.
"Vatandaş itibar görmedi, satın almadı. Gitti dışarıdan dövizini aldı, bankaya yatırdı. İtibar bu kadar yerlerde sürünüyor. Şimdi Batı'ya gidiyorlar, egemen güçlere gidiyorlar, 'Aman bir şey demeyin, bizi fazla sıkıştırmayın, biz zaten seçimlerden sonra IMF'ye gideceğiz, IMF ile oturup konuşacağız, ekonomiye IMF ile beraber düzelteceğiz.' Şimdi ben, bu saraydaki kibir abidesine soruyorum: Sen IMF'ye, seçimlerden sonra gidecek misin, gitmeyecek misin? Çok açık ve net cevap bekliyorum. Seçimlerden sonra IMF'nin ayağına gidip el etek öpecek misin, öpmeyecek misin? Bunu öğrenmek istiyorum."