Türkiye'de 15 Temmuz'da ülkenin tarihinin en alçakça terör teşebbüsüyle karşı karşıya kalındığını belirten Kahraman, halkın ve Meclis'in karşı durmasıyla bunun çok kısa bir zamanda bertaraf edildiğini, demokrasinin ve milletin kazandığını dile getirdi.
Meclis'teki siyasi partilerin de bu darbeye karşı tavır aldığını anlatan Kahraman, "Bir büyük çeteyle, bir terör örgütüyle karşı karşıyayız. Bu terör örgütüne FETÖ diyoruz, Fetullahçı Terör Örgütü. 40 seneye yakın bir çalışmayla inceden inceye toplumda yer bulmuş, yer tutmuş bir terör örgütü." değerlendirmesinde bulundu.
Dünya tarihinde çok ender görülen bir şekilde, Meclis'in de darbe girişimi sırasında bombalandığını belirten Kahraman, milletin buna karşı durduğunu ve demokrasi imtihanı vererek, darbeyi önlediğini vurguladı.
Kahraman, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ciddi kanıtların olduğu, FETÖ'nün suçlu olduğu, başında olduğu bir terör hareketi kesin olmakla beraber buna karşı bazı devletlerde, 'dostlarımızda' diyeceğim, değişik davranışlar var. O olmamalı. Kendi iç yüzünü ortaya koymuş bir teröristle karşı karşıyayız. Dün ikiz kuleleri, Afganistan dağlarındaki mağaradan yönetip berhava eden terörist neyse bugün Pensilvanya'da olan terörist de aynı durumdadır ve gerek insanlığın, gerek toplumun düşmanı olan bir kişidir. Elinde bir maske var. O maske okullar, dernekler, vakıflar ve basın yoluyla kendisini barışçıl olarak topluma sunmaktadır. Oysa öyle değildir ve bunu Türkiye'de görmüş olduk. Türkiye bunu anladı ve tanıdı."
Darbe girişimi sonrasında ilan edilen olağanüstü hal kapsamında kanun hükmünde kararnameler çıkarıldığını hatırlatan Kahraman, "Türkiye'mizin aldığı tedbirler tamamen evrensel hukuka, mevcut Anayasamıza, hukuka ve mevzuatımıza uygundur. Türkiye, demokratik bir hukuk devletidir. Herhangi bir kin, intikam duygusu olmaksızın adil bir teraziyle adaletin gerektirdiği ölçüde gereken çalışmalar yapılmaktadır, yapılacaktır." diye konuştu.
FETÖ ile mücadelenin Türkiye'nin dış politikasının en önemli ve öncelikli konularından biri olduğuna işaret eden Kahraman, "Gün, dostlarımız bakımından, bu mücadelede Türkiye'nin yanında olduklarını göstermenin günüdür. Kaldı ki Türkiye'nin mücadele ettiği bu yapı, diğer ülkeler bakımından da potansiyel bir güvenlik tehdididir." değerlendirmesinde bulundu.
Bu süreçte Türkiye'nin, Batı'dan daha güçlü bir destek beklediğine dikkati çeken Kahraman, şöyle devam etti:
"Fakat darbeyi kınama açıklamaları maalesef 'darbecileri yargılarken insan haklarına riayet edin' uyarıları ve eleştirileriyle birlikte geldi. Bazı eleştiriler, mazur görülebilecek sınırları dahi aştı. Hükümetimizin darbeyi tezgahladığı iddialarını dile getirenlere dahi şahit olduk. Aklın böylesine sapması ve yanılması doğrusu hayreti mucip. Yüzlerce masum insanın hayatına kasteden darbe teşebbüsünün müttefiklerimiz tarafından önemsenmemesi, hatta 'cadı avcılığına soyunmayın' tarzında uyarılar yapılması bizi tabiatıyla çok şaşırtıyor. Uluslararası camiadan net biçimde demokrasi yanlısı, demokratik yollarla seçilmiş bir hükümetin yanında duran bir tutum takınmasını beklemekteyiz. Aksine, darbeyi takip eden dönemlerde, Türkiye'nin AB üyelik sürecinin sorgulandığına dahi şahit olduk."
Kahraman, Türkiye'nin tarihinin en büyük badiresini atlattığını, krizlerle çevrelenen bir coğrafyada yer aldığına işaret ederek, tüm bu olumsuzluklara rağmen Türkiye'nin, bölgesi ve ötesinde barışın, istikrarın ve refahın yerleşmesi için aktif çaba gösteren ve her türlü fedakarlıktan kaçınmayan bir ülke olduğunu kaydetti.
Suriye'de yaşanan olaylara da değinen ve bu ülkede büyük bir insani trajedinin yaşandığını belirten Kahraman, gelişmiş ülkelerin bu trajedi karşısında sınıfta kaldıklarını vurguladı.
Türkiye'nin Suriyeliler için "açık kapı" politikasını sürdürdüğünü ve mülteciler için bugüne kadar devlet bütçesinden 12 milyar dolar harcama yaptığını hatırlatan Kahraman, uluslararası toplum tarafından bu kapsamda Türkiye'ye yapılan yardım miktarının ise beklentilerin çok altında seyrettiğini aktardı.
Suriye'deki durumun, bölge güvenliğine ve dünya barışına açık bir tehdit teşkil ettiğini dile getiren Kahraman, "Siyasi sürecin tarafları bellidir. Müzakereler rejim ve muhalefet arasındadır. PYD gibi terör örgütlerinin ve sahte muhalefetin müzakere masasında yeri olmaması gerekir." ifadesini kullandı.
Suriye sorunun çözümünde Rusya'nın rolünün önemli olduğunu kaydeden Kahraman, "24 Kasım'da yaşanan talihsiz uçak hadisesinden önce bu ülkeyle Suriye ihtilafına siyasi bir çözüm bulunması konusunda bir anlayışa varmıştık. İlişkilerimizdeki ilerlemenin Suriye konusundaki diyaloğumuzu da olumlu etkilemesi için çalışıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin, Suriye'deki Fırat Kalkanı Harekatı'na da değinen Kahraman, DAEŞ unsurlarının sınırdan uzaklaştırılmasının, Türkiye'nin her zaman öncelikli meselesi olduğunu belirtti.
Kahraman, "Bu harekat, aynı zamanda, Türkiye'nin ulusal güvenliği bakımından son derece büyük önem arz eden bu bölgede, herhangi bir terör örgütünün melce bulmasına veya herhangi bir oldubittiye, Suriye halkının çoğunluğunun iradesi hilafına seyredecek tek taraflı gündemlere rıza göstermeyeceğinin de somut bir göstergesidir. Türkiye'nin bu çabası, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunması zaviyesinden de büyük bir anlama gelmektedir." diye konuştu.
Daha sonra yabancı gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kahraman, Almanya'yı Türkiye'nin dostu olarak gördüklerini, buna karşın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Köln'de düzenlenen mitinge telekonferans ile katılımına izin verilmemesinin uygun olmadığını, ancak bunun, Alman halkının topyekun bir karşı duruşu olarak mütalaa edilmemesi gerektiğini söyledi.
Türkiye'nin, göç konusunda AB ile yaptığı anlaşmaya uyduğunu hatırlatan Kahraman, alınan tedbirler sayesinde göç hareketinin azaldığını anlattı. Bu konuda Türkiye'nin üzerine düşeni yaptığını ifade eden Kahraman, Türkiye'ye vize serbestinin verilmesi gerektiğine inandıklarını kaydetti.
Başka bir soru üzerine Kahraman, Türkiye'nin istihbaratının güçlü olduğunu ve FETÖ'nün faaliyetlerinin farkında olunduğunu belirterek, "Tedbirler alıyorduk zaten. O tedbirleri almakta olduğumuzu görünce bir an evvel harekete geçme mecburiyetini kendinde hissetti. Yoksa tedbirler almıyor değildik, tedbirler alıyorduk. Bunu çeşitli platformlarda dile getiriyorduk. Nitekim yaptıkları erken hareket onun uzantısıdır. Bu darbenin öne çekilmesinin sebebi, tedbirlerin iyice alınmış olduğunu görmeleri oldu." yanıtını verdi.
Bu terör örgütünün, dünyanın değişik yerlerindeki okulları konusunda, ilgili ülkelere ikazlarda bulunulduğunu aktaran Kahraman, destek talep eden ülkelere yardımda bulunacaklarını söyledi.
Kahraman, bir soru üzerine de şunları kaydetti:
"Bu terörist başıyla (Fetullah Gülen) AK Parti arasında öteden beri bir mutabakat yok, beraberiyet olmamıştır. Daha değişik partileri desteklemiştir. Ama mesele partiler üstü bir meseledir ve partiler üstü bir mesele olduğu için Meclis'in olağanüstü toplantısında çağırdığım toplantıya katılan partilerin dördü de ortak bir mutabakat metni imzaladılar ve bu yayınlandı. Hepsi demokrasiye vurgu yaptı, darbeye ve darbe hukukuna karşı olduğunu ifade etti."
Meclislerin, demokrasinin tecelligahı olduğunu belirten Kahraman, "Meclisler bombalanmaz. Bu bir gözü dönmüşlüğün uzantısıdır, demokrasiyi hiç hazmedememenin uzantısıdır." diye konuştu.
Başkanlık sistemi konusundaki görüşü sorulan Kahraman, "Ben bir hukukçu olarak, hükümet şekillerini inceleyen bir kişi olarak Türkiye için başkanlık sisteminin doğru olduğu kanaatinde olan bir insanım. Ama bu konsensüsle, toplumun kabulüyle olmalıdır. Yeni bir anayasa ihtiyacı içinde olduğumuzu da ifade etmek isterim." dedi.
Olağanüstü halin 3 aylık bir süre için ilan edildiğini hatırlatan Kahraman, bunun uzatılmasına ilişkin TBMM'ye herhangi bir talebin gelmediğini kaydetti.
Suriye'ye ilişkin bir soruya ise Kahraman, "Suriye'de olmaması gereken bir rejim, bir diktatör var. Bu rejimin düzelmesi lazım ve dünyanın bu noktada gerekeni yapması lazım." yanıtını verdi.
"Çözüm Süreci müzakerelerinin tekrar başlaması ihtimali var mı?" sorusu üzerine Kahraman, şunları söyledi:
"Çözüm Süreci müzakereleri sürdü ve müsbet neticeye ulaşılamadı. Ama bu meselenin çözümünde Türkiye oldukça ileri bir noktaya gitti ve terör hadisesinden, PKK hadisesinden, DEAŞ'tan, PYD'den, adı ne olursa olsun Türkiye kurtulacaktır. Epey gelişme meydana gelmiştir, ilerleme kaydedilmiştir. Çözüm Süreci süresinde o bölgede bulunan halk, Hükümetin büyük gayretini görmüştür, taktir etmiştir ve şimdi alınan tedbirlere de o yüzden destek olmaktadır. Yakında inşallah çözülecek olan bir mesele olarak görüyoruz. Bu darbe hadisesi, biraz da onun geciktirilmesi için bir anlaşma gibi, alt anlaşma gibi olmuş oldu ama zannediyorum kısa zamanda Türkiye terörün üstesinden gelecektir."