Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en istikrarlı hükümetlerini kuran AK Parti, kurulduğu günden itibaren vesayet odaklarının da baş hedefi oldu. Gerek sivil gerekse askeri vesayetçiler AK Parti’nin 14 yıllık iktidar serüveninde defalarca ortaya çıkarak halkın iradesine engel olmaya çalıştı. Türkiye’nin büyümesini ve gelişmesini istemeyen bu odakların 2003-2017 yılları arasında oynadıkları oyunları kronolojik olarak derledik.
2 MUHTIRA 2 DARBE GİRİŞİMİ
Ağustos 2001’de siyaset sahnesine çıkan AK Parti, 3 Kasım 2002’de siyasi yasaklı Recep Tayyip Erdoğan’dan mahrum girdiği seçimde birinci oldu. Henüz iktidarının ilk aylarında muhtıra ile tanışan AK Parti'ye ve milletin iradesine 14 yıl boyunca kurulan kumpasların sonuncusu 15 Temmuz darbe girişimi oldu. 8 Mart 2003’te Siirt’te yenilenen seçimde milletvekili seçilerek 59. Hükümetin başbakanı olan Erdoğan ise AK Parti'yi 7 seçimden zaferle çıkartan isimdi. Recep Tayyip Erdoğan canı pahasına ve sadece milleti arkasına alarak girdiği ikinci istiklal mücadelesini bugünlere getirdi. 16 Nisan, geride kalan 14 yıla da vurulacak Evet mührü olacak.
İlk 6 ayında 1 kapatma davası, 1 muhtarı gördü
22 Ekim 2002'de Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, "Erdoğan’ın hapis cezası genel başkanlığa engel" diyerek AK Parti’ye kapatma davası açtı ve tedbir istedi. AYM 22 Ocak 2003’te Erdoğan’ın genel başkanlık yetkilerini kullanamayacağına karar verdi. AK Parti hükümeti anayasadaki “ideolojik ve anarşik suçlar” ibaresini “terör eylemi” şeklinde değiştirdi. Böylece Erdoğan’a milletvekilliği yolu açıldı.
İlk muhtırayı 2003’te Hilmi Özkök verdi
8 Ocak 2003’de Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, medya patronları ve yazarları ile bir araya geldi ve Başbakan Abdullah Gül'ün YAŞ kararlarına şerh koymasını eleştirdi. “Türbanın mevzuata, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına aykırı olarak siyasi bir dayatma ve cumhuriyet geleneklerini aşındırma sembol ve eylemi olarak kullanılmasını hoş görmemiz beklenmemelidir” dedi. Bu cümlenin anlamı muhtıraydı.
Danıştay saldırısının arkasından FETÖ çıktı
AK Parti iktidarının 5. yılında, yıllar sonra kumpas olduğu ortaya çıkan Danıştay saldırısı gerçekleşti. 17 Mayıs 2006’da Alparslan Arslan’ın gerçekleştirdiği saldırıda Danıştay 2. Dairesi Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin katledildi. Hürriyet başta olmak üzere darbesever medya olayı hemen başörtüsü kararına bağlayarak hükümete mal etmeye çalıştı. Arslan'ın FETÖ ilişkileri yıllar sonra ortaya çıktı.
Cumhuriyet Mitingleri ile gözdağı verdiler
2007 Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Erdoğan veya eşi başörtülü başka bir siyasetçinin cumhurbaşkanı adaylığına karşı Cumhuriyet Mitingleri düzenlendi. Mitinglerin ilki 14 Nisan 2007’de, Cumhurbaşkanlığı seçiminden iki hafta önce Ankara’da yapıldı. İkincisi 29 Nisan’da İstanbul, beşinci ve son miting ise 13 Mayıs’ta İzmir’de yapıldı. Amaç cumhurbaşkanını AK Parti’ye seçtirmemekti.
Miting oyunu tutmadı 367 Sabih oyuna girdi
“Türban” Çankaya’ya çıkmak üzereydi. Bu kez Sabih Kanadoğlu sahneye çıkarak 367 kuralını” ortaya attı. Seçimin ilk turunda meclisin nitelikli çoğunluğu olan 367 milletvekili Genel Kurul’da hazır bulunmazsa ilk tur gerçekleşmemiş sayılacaktı. 27 Nisan günü ANAP ve DYP Meclis'e gelmedi. CHP, Gül’ün 357 “evet” oyu aldığı seçimleri Anayasa Mahkemesi’ne götürdü. AYM de seçimi iptal etti.
367 yetmeyince muhtıra devreye girdi
Mecliste cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapıldığı gün tarihe “e-muhtıra” olarak geçen 27 Nisan bildirisi milli iradeyi hedef aldı. Yaverinin FETÖcü olduğu ortaya çıkan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın yayınladığı ‘e-muhtıra’da özetle “Son günlerde Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, TSK tarafından endişe ile izlenmektedir. TSK bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. TSK bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir.” deniyordu. CHP hemen sahne almış ve Mustafa Özyürek, “Tabii bu bir muhtıradır. Hükümetin bunun gereğini yerine getirmesi gerekir” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen ise "Altına imzamızı atarız” demişti. Ertesi gün son noktayı ise hükümet koydu: “Başbakanlık’a bağlı bir kurum olan Genelkurmay Başkanlığı’nın herhangi bir konuda hükümete karşı bir ifade kullanması demokratik bir hukuk devletinde düşünülemez. Hükümetin emrinde, görevleri anayasa ve yasalarla tarif edilmiş bir kurumdur. Genelkurmay Başkanı görev ve yetkilerinden dolayı Başbakan’a karşı sorumludur."
Gazete haberleriyle parti kapatacaklardı
Başörtüsü Çankaya'ya çıkınca bu kez AK Parti’yi iktidardan uzaklaştırmak için yargı içinde odaklanan vesayet çevreleri harekete geçirildi. Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın hazırladığı ve Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan’ın da aralarında bulunduğu 71 kişiye siyaset yasağı getirilmesi ve partinin kapatılmasını içeren davayı AYM, 30 Temmuz 2008’de karara bağladı. 5 üye kapatmaya karşı çıktı, 6 üye kapatmadan yana oy kullandı. Nitelikli çoğunluk sağlanamadığı için parti kapatma talebi reddedildi. Yalçınkaya'nın iddianamesindeki deliller ise Hürriyet ile Cumhuriyet başta olmak üzere milli irade karşıtı gazeteler ve televizyonlardaki 'okuldaki başörtülü kızlar, namaz kılan öğrenciler' gibi haberlerden oluşuyordu.
Hakan Fidan üzerinden Erdoğan’a suikast girişimi
FETÖ’nün hükümete yönelik ihanet adımlarının ilki 7 Şubat 2012’de yaşandı. Erdoğan’ın 30 yıldır süren terörü bitirmek için görevlendirdiği MİT ekibi ciddi bir aşamaya gelmiş ve artık kamuoyuna açıklanma vakti yaklaşmıştı. 2011 yılı sonbaharında Başbakan Erdoğan da sır gibi saklanan ameliyat için gün almıştı. Erdoğan hastaneye yatarken durumu fırsat bilen ‘paralel yapı’ harekete geçti. MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın özel hattını arayan özel yetkili savcı Sadrettin Sarıkaya "İfade vermek üzere makamıma bekliyorum” dedi. Sonraki günlerde Fidan’ın ardından Erdoğan'a yöneleceği ortaya çıkan operasyon Fidan'ın Başbakan'ı bilgilendirmesiyle son anda engellendi. MİT krizi sonrası FETÖ kumpasları bir bir açığa çıktı.
FETÖ'cü polisler 20 Aralık 2011 sabahı KCK Basın Komitesi’ne yönelik operasyon kapsamında bir ajans bürosuna baskın düzenledi. Basılacak yerler listesinde olmayan mekanda gözaltına alınanlardan biri de MİT’in irtibat elemanıydı. Bu MİT elemanı, gözaltında sahte MİT avukatı gönderilerek konuşturuldu. KCK'nın içindeki MİT ekibini deşifre eden FETÖ, göstermelik KCK operasyonu ile çözüm sürecinin PKK lehine dönmesini sağladı.
Uluslararası destekli kalkışma: Gezi Parkı
Tarihler 2013 Mayıs ayını gösterdiğinde, bürokratik vesayet eliyle AK Parti’yle baş edemeyeceğini anlayan güçler bu kez farklı bir yol denedi. Provalarını aylar öncesinden yaptıkları Gezi Parkı eylemlerini sahnelemeye başladılar. Göstermelik ağaç bahanesiyle başlatılan Gezi olayları yurtdışı menşeili şirketlerin de desteğiyle Türkiye istikrarını baltalamaya çalıştı.
27 Mayıs 2013’te başlayan olaylarda, Taksim Gezi Parkı’ndaki boş alanda yapımı düşünülen Topçu Kışlası için bölgedeki birkaç ağacın kesilmesi bahane edilerek hükümeti devirmeye yönelik bir kalkışma denendi. Başlangıçta, çevre duyarlılığıyla bir kaç İstanbullunun duyarlılığı gibi gösterilen ağaç meselesi, yasadışı örgütler ve onların uluslararası bağlantılarının devreye girmesiyle 79 ilde AK Parti hükümeti aleyhine protesto gösterilerine dönüştü. Sadece Bingöl ve Bayburt’ta Gezi eylemi düzenlenmezken, İstanbul’da iş makinalarıyla Taksim Meydanı’nı günlerce halka kapatan göstericiler AKM binasını terör örgüt lerinin flama ve bayraklarıyla donattı.
600’DEN FAZLA POLİS YARALANDI
Türkiye'nin 79 ilinde olaylara karışan göstericiler, 600’den fazla polis yaralarken 58 kamu binasını, 68 MOBESE kamerasını, 337 işyerini, 90 belediye otobüsü, 214 özel aracı, 240 polis aracını ve 45 ambulansını yaktı veya ağır hasar verdi. Gezi kalkışmasının borsadan bankacılık sistemine, turizmden enflasyona tüm etkileriyle değerlendirildiğinde Türk ekonomisine ise 200 milyar lirayı aşan zarar verdiği hesaplandı.
İngiliz Ajan 'Geziye katılın' dedi
Gezi kalkışmasında yer aldığını itiraf eden terör örgütü PKK’nın sözde Marmara Sorumlusu Botan Zaxros’ın ifadeleri, Gezi darbesinin uluslararası bağlantılarını da deşifre etmişti: “Gezi sürecinde İsrailliler benimle görüştü. Gezi’ye katılmamızı istediler ve sonrasında 5 yıllık üst düzey eğitim için İsrail’de bize özel eğitim kampı tahsis edileceği sözü verildi. İngiliz istihbaratından üst düzey bir ekiple olayların ikinci gününde Fatih’teki Burger King’te bir araya geldik. Bana ‘Kürtleri buraya çek, hükümet kesin olarak düşecek, sen de kahraman olursun’ denildi... Ben o günlerde Karayılan ve Cemil Bayık’ın hükümetin düşeceğine inandırıldığını gördüm.”
17 Aralık polis ve yargı darbesi girişimi
FETÖ’nün Türkiye üzerindeki kara planlarının en önemlilerinden biri olan 17/25 Aralık süreci tam bir darbe girişimiydi. Daha sonra sergilenecek kanlı darbe planlarından önce yolsuzluk kılıfıyla Türkiye’yi tamamen ele geçirmek için adım atan FETÖ 17 Aralık’ta yargı darbesi girişimi ile kirli yüzünü gösterdi. FETÖ, 17 Aralık günü birbiriyle alakasız dosyaları birleştirip kamuoyuna ‘yolsuzluk’ diye sunarak siyasete darbe vurmak istedi. Nöbetçi savcılar ve hakimler ayarlandı, mizansen baskınlar ve montajlanmış ses ve görüntü kayıtları ile algı oluşturulmaya çalışıldı. Hükümetin zamanında müdahalesi ile İstanbul Emniyeti’ndeki FETÖ’cülere görevden el çektirilerek darbe girişimi bastırıldı.
25 Aralık ekonomiyi çökertme hamlesi
FETÖ, polis içerisindeki yapılanmasıyla başarılı olamayınca bu kez 15 Temmuz’da ortaya çıkan Jandarma’daki yapılanmasını devreye soktu. İkinci darbe girişiminin tarihi 17 Aralık’tan 8 gün sonra yani 25 Aralık’tı. Bu sefer hedef doğrudan fezlekelere çok önceden “Dönemin Başbakan’ı” olarak yazılan Recep Tayyip Erdoğan’dı. 25 Aralık’ta yeniden hareketlenen FETÖ’cü hainler, yasadışı dinlemelerle birlikte hayali bir terör örgütü üyesi olarak gösterdikleri 41 işadamı hakkında gözaltı kararı çıkarttı. İşadamlarının neredeyse tamamının mega projelere imza atan isimler olması dikkat çekiciydi. FETÖcü savcılar tarafından Jandarma’ya gönderilen gözaltı listesi işleme konulmadı.
Türkiye'ye müdahale ettireceklerdi
FETÖ, 7 Şubat, 17 ve 25 Aralık girişimlerinin ardından bir kez daha saldırdı. Türkiye’yi dünyada teröre destek veren ülke olarak lanse edip, hükümet ve yetkililerinin Uluslararası Adalet Divanı LAHEY’de yargılanması için bu kez hedef olarak MİT’i seçti. Jandarmadaki güçlerini devreye sokan örgüt, 1 Ocak 2014’te Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) gözetiminde Suriye’ye yardım götüren bir TIR’ı, Hatay Kırıkhan’da durdurdu. Operasyonun başında Adana özel yetkili savcısı Özcan Şişman vardı. MİT görevlileri araçların aranmasına izin vermeyince girişim başarısız oldu. FETÖcü vatan hainleri 19 Ocak’ta bir kez daha sahneye çıktı. Adana Ceyhan’da yine MİT’e ait üç TIR, Adana özel yetkili savcısı Aziz Takçı tarafından durduruldu. Jandarma görevlileri TIR’larda görev yapan MİT personeline silah çekti, yere yatırdı. Görüntüler Türkiye kamuoyunda büyük bir şaşkınlıkla izlendi. Gözü dönmüş örgüt 17 Aralık’tan beri, emelleri uğruna yapamayacağı şey olmadığını göstermişti.
Tüm kurumlarda tasfiye edilmeye başlayan FETÖ, yargıdaki hakimiyetini sürdürmek için bu aşamadan sonra 12 Ekim 2014 HSYK seçimlerine odaklandı. 30 Mart 2014 Yerel Seçimleri’nde CHP ile ittifak yapan örgüt, varlık yokluk meselesi olarak gördükleri HSYK seçimlerinde de, kendilerini sosyal demokrat olarak tanımlayan YARSAV ve YARGI-SEN gibi örgütlerle işbirliği yaptı. Ancak yargıdaki korkunç örgüt yapılanmasını fark eden bağımsız hakim ve savcıların oylarıyla hezimete uğradılar.
Türkiye'yi işgal girişimi
1960 darbesiyle merhum Adnan Menderes’i idam ederek Türkiye’yi 50 yıl vesayete mahkum olarak yönetenler bu süre zarfında kimi zaman medyayı, kimi zaman işadamlarını, kimi zaman yargıyı, kimi zaman bürokrasiyi kullandılar. 28 Şubat’ta kullandıkları bir argüman daha deşifre oldu: Özel olarak büyüttükleri hoca kisvesi altındaki hainler. Darbe dönemlerinde tüm İslami camiaya ait dernekler vakıflar okullar kapatılırken Fetullahçı Terör Örgütü’nün lideri Fetullah Gülen’in önü açıldı. Gülen’i 1966’da Edirne’den alıp İzmir’e götüren karanlık güçler, 1970’lerden itibaren bürokraside, emniyet ve TSK içinde rahatlıkla örgütlenebilmesi için tüm kolaylığı gösterdi. Gülen, kendisini besleyenlere ve büyütenlere sadakatini
göstermek için 15 temmuz gecesi düğmeye bastı. FETÖ üyesi Adil Öksüz’ün yönettiği Akın Öztürk’ün askeri liderliğini yaptığı darbe girişimi vesayetin son kurşunu oldu.
F-16'LAR ALÇAK UÇUŞ YAPTI
15 Temmuz günü saat 21.30’da İstanbul’da Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün askerler tarafından kesilmesi, Ankara’da F16’ların uçuşlarıyla birlikte silah sesleri üzerine aranan Silahlı Kuvvetler Komuta Harekât Kontrol Merkezi (SKHKM) yetkililerinin cevabı “Ani müdahale mangaları tarafından tatbikat yapılıyor” oldu. Saat 22.00-22.20 sularında ise Meclis ve Genelkurmay karargahının bulunduğu bölgede F16’lar alçak uçuşa geçti. Uçuşlarla ilgili de ‘tatbikat yapılıyor’ denildi. Bu sırada askerler tarafından köprü ve yolların kesildiği bilgisi ulaştı. Gölbaşı Polis Özel Harekat Başkanlığı ile Havacılık Dairesi Başkanlığına, iletişimi ve televizyon yayınlarını kesmek için F-16 savaş uçakları ve askeri helikopterle hava saldırısı yapıldı. Yeni Şafak'ın haberiyle gerçeği öğrenen milllet, bu sırada çoktan sokağa çıkmış, ülkesine ve vatanına kastedenlere karşı mücadeleye başlamıştı. 23.05’te Başbakan Yıldırım, NTV’ye bağlandı. Yaşananların adı ilk kez resmen Başbakan tarafından şu cümlelerle kondu: “Bu bir kalkışmadır, buna izin vermeyeceğiz.”
HALK MEYDANLARA ÇAĞIRILDI
İlerleyen dakikalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan CNN Türk canlı yayınına bağlanarak, halka sokağa çıkma ve darbeye direnme çağrısında bulundu. Yurdun tamamında halk darbe girişimine direnmek üzere, meydanlara akın etti. Ankara’daki kritik noktalara ulaşımın engellenmesi için Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne ait araçlar kamu binalarına giriş ve çıkışları kapattı. Bu süreçte darbeciler tarafından işgal edilen TRT’de saat 23.50 sularında darbe bildirisi okutuldu.
MİLLETİN MECLİSİNİ 4 KEZ VURDULAR
AK Parti teşkilatları SMS yoluyla uyarılırken, camilerden ezan ve salalar okunmaya başlandı. Saat 02.30’u gösterdiğinde MİT Basın Danışmanı Nuh Yılmaz, “Darbe püskürtüldü” açıklamasını yaptı. Saat 02.40’da ise TBMM’ye savaş uçağı tarafından iki bomba atıldı. Saat 03.22’den itibaren Meclis sabaha kadar sürecek şekilde aralıklarla bombalara hedef oldu. Saat 03.39’da Ankara İl Emniyet Müdürlüğü ikinci kez savaş uçağı ve helikopterler tarafından vuruldu. Marmaris’te kaldığı otelden ayrıldıktan sonra İstanbul Atatürk Havalimanı’na gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, saat 04.00’de basın mensuplarının karşısına çıktı.
KENDİ HALKINI KATLETTİLER
15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halkı sokağa çağırmasının ardından akın akın sokağa dökülen halk, özellikle İstanbul ve Ankara’da darbeci hainlere göğsünü siper etti. İstanbul Çengelköy’de elinde bayraklarla askerlerin tanklarına karşı duran vatandaşlara otomatik silahlarla ateş açıldı. Eski adıyla Boğaziçi Köprüsü’nde konuşlanan askerler, burada da halkın üzerine tank ateşi açtı. Ambulansların yaralılara almasına dahi müsaade edilmezken, tanklar halkın üzerine sürüldü. Hainler, aynı zamanda tarihte eşi benzeri görülmemiş bir vahşete de imza attı.
42 POLİSİ BOMBALARLA ŞEHİT ETTİLER
Milletin iradesine kast eden girişimler bununla da sınırlı kalmadı. TSK içindeki bir grup askerin düzenlediği darbe girişiminde en büyük zayiatı Gölbaşı’ndaki Özel Harekat Daire Başkanlığı verdi. Tank ve savaş uçaklarıyla yoğun bombardımana tutulan o binada 42 polis şehit oldu. Jandarma Genel Komutanlığı, TRT ve Zırhlı Birlikler Komutanlığı’na dönük operasyon hazırlığı yapan özel tim mensupları F-16’larca vuruldu. Sorti
yapan savaş uçaklarının attığı füzeler nedeniyle Özel Harekat Daire Başkanlığı yerle bir edildi. Kadın, çocuk, yaşlı ve genç ayırt etmeden halkını katleden gözü dönmüş hainler, tankların önünde duran herkesi ezip biçti.
KAHRAMAN KAZAN HALKI AKINCI ÜSSÜ'NDEN UÇAK KALDIRTMADI
Ankara Kazanlı vatandaşlar darbe kalkışmasında adını demokrasi tarihine altın harflerl yazdırdı. Akıncı Üssü’nden uçakların kalkmasını engellemek isteyen vatandaşlara yaylım ateşi açıldı ve 5 kişi şehit oldu, 40 kişi de yaralandı. Yürekleri ferahlatan haber ise 16 Temmuz saat 12.15’te Başbakan Yıldırım’dan geldi. Yıldırım, Çankaya Köşkü’ndeki basın açıklamasında darbe girişiminin başarısız olduğunu duyurdu ve vesayetin tarihe gömüldü ğünü tüm dünyaya ilan etti.