15 Temmuz darbe girişimini MİT’e haber veren binbaşının ifadesine Yeni Şafak ulaştı: Pilot Binbaşı Deniz Aldemir, “Bu gece çok kan akacak, ben Hakan Fidan'ı alacağım” deyince 14.20’de MİT’e geçtim. Darbe olabileceğini söyledim. Üzerime dinleme cihazı taktılar. 19.00’da birliğe geri döndüm.
15 Temmuz darbe girişimini MİT’e ihbar eden binbaşının ifadesi ortaya çıktı. Kara Havacılık Komutanlığı’nda görevli binbaşı ifadesinde, ailesiyle tatilde olduğunu, cuntacıların araması üzerine 15 Temmuz günü birliğe döndüğünü anlattı. Cuntacı Deniz Aldemir’in arabadayken telefonunu kapattırarak, “Ben senin hizmetten olduğunu biliyorum ama uzatmayacağım, bu gece faaliyetimiz olacak. Çok kan akacak” dediğini aktaran binbaşı bunun üzerine Milli İstihbarat Teşkilatı’na gittiğini anlattı.
11 Ağustos 2016’da ifadesi alınan Kara Havacılık Komutanlığı’nda görevli pilot binbaşı, önemli beyanlarda bulundu. Ortaokulda FETÖ’nün yurtlarında kaldığını ve kendisini askeri liselere hazırladıklarını anlatan binbaşı, 1992 yılında Kuleli Askeri Lisesi’ne girdiğini söyledi. Daha sonra Harp Okulu’na girdiğini ve 2 haftada bir Konya’dan gelen örgüt abisiyle bazen camide bazen evlerde görüştüğünü kaydetti. 1996’da okuldan mezun olduktan sonra örgüt abilerinin kendisini teröristbaşı Fetullah Gülen’in yanına götürdüğünü ifade eden binbaşı, “Mezun grubu olarak İstanbul’daki FEM Dershanesinde yanına gittik. Bize hiçbir şey söylemedi. Yanında misafiri vardı. Yarım saat kadar oturup çıktık” dedi.
Binbaşı ifadesinde özetle şunları söyledi: “Bize Fetullah’ın çok zeki, kapasitesi çok yüksek bir insan olduğu izlenimi veriliyordu. İlk başta bu fikre ben de kapılmıştım. Ancak daha sonrasına Balyoz ve Ergenekon sürecinde Fetullah Gülen’in şizofren seviyesinde olduğunu ve vatana ihanet içerisinde olduğunu anlamaya başladım ve fikirlerim değişmeye başladı. Kopmaktan korkuyordum, o dönem gerçekten çok güçlülerdi. 2014’ten sonra bunların korkutucu güçlerinin kalmadığını düşündüm ve koptum. Beni ısrarla toplantılarına davet etmelerine rağmen gitmedim. Benim Ankara’daki abim TRT’de çalışan Ali Rıza Sarı diye bildiğim kişiydi. 2015’te bana Amerika kursu çıktı. Sanırım beni tekrar kazanmak amacıyla bu kursu ayarladılar. 2016’da tekrar kurs çıktı ancak beni tekrar kazanmak amacıyla hareket ediyorlar düşüncesiyle gitmedim. Bir gün beni aradılar ve ‘buluşalım’ dediler. Optimum’un orada buluştuk ve gelen kişilere ‘ben gelmeyeceğim, görüşmek istemiyorum. Siz artık cemaat değilsiniz, istihbarat örgütü müsünüz? ‘Hizmet’ diyorsunuz, kime hizmet ediyorsunuz?’ dedim. Konuştuğum kişi hiçbir şey diyemedi, suçlu olduğunu biliyordu.
11 Temmuz’dan itibaren ailemle Akçay Tatil Kampı'nda tatil yapıyorduk. Kamp 21 Temmuz’da bitiyordu. 13 Temmuz günü beni Tabur Komutanı Binbaşı Deniz Aldemir aradı ve yeni CH 47 helikopterlerinin geldiğini, teslim töreni yapılacağını, Cumhurbaşkanının da katılacağını, bu nedenle Cuma günü görevde olmam gerektiğini söyledi. Daha sonra törenin ertelendiğini duydum. ‘Pazar günü ailemle birlikte gelsem olur mu?’ diye aradığımda Aldemir, bunun olmayacağını, Cuma günü birlikte olmam gerektiğini söyledi. Ailemi tatil kampında bırakıp perşembe akşamı otobüse bindim ve cuma sabahı mesaideydim. Murat Bolat bana kimsenin duymayacağı şekilde ‘Bu akşam seninle gece uçacağız, hazırlık yaparsın’ dedi. Ben de yorgun olduğumu, yoldan geldiğimi, uçamayacağımı söyledim. 6 aydır gece uçmadığım için normalde tazeleme uçuşu yapmam gerekir. Tazeleme uçuşu yapmadığımı, yaptıktan sonra hazır olacağımı söyledim. ‘Tamam ben seni tazelerim’ dedi.
10.30'da Binbaşı Deniz Aldemir’in arabasıyla alay komutanına gitmek üzere bindik. ‘Telefonunu kapat’ dedi ve radyoyu açtı, radyonun sesini yükseltti. Daha sonra ‘Ben senin hizmetten olduğunu biliyorum ama uzatmayacağım, bu gece faaliyetimiz olacak. Mesela ben Cooger helikopteriyle Hakan Fidan’ı alacağım, sen de Murat Bolat’la uçacaksın. Çok kan akacak’ dedi. Ben kilitlendim, bir şey söyleyemedim. ‘Bugün çok yoğun bir gün zaten biz devam edelim hiçbir şey olmamış gibi. Ben fırsat bulursam seni dinlenmeye göndereceğim, muhtemelen bütün gece uçacağız’ dedi. ‘Senin hizmetten olduğunu biliyorum’ deyince vatan aleyhine bir şey yapılacağını anladım. Alay komutanının yanına gittik, ben oradan geri döndüm. Tümen karargahına uğradım ama içim hiç rahat değildi. Taburdaki herkes normal günmüş gibi davranıyordu. Murat Bolat akşam 19.00 gibi bulaşacağımızı söyledi.
Kimlerin bu işin içinde olduğunu bilmediğim için sıralı amirlerime de bu durumu söyleyemedim. Daha sonra üzerimi değiştirerek saat 13.55 gibi izinsiz mesaiyi terk ettim. Deniz Binbaşıya ‘ben uçamam’ şeklinde mesaj attım ve telefonu uçak moduna aldım. Otobüsle Ankamall AVM’den bir önceki duraktan inerek taksiye bindim. Taksiciye MİT’in yerini sordum, ‘Kirazlıdere mi, Yenimahalle mi?’ diye sordu. Ben de genel merkeze gitmek isteğimi söyleyince ‘Yenimahalle’ye götüreyim’ dedi. Saat 14.20 gibi MİT’in kapısına bıraktı beni. Kapıdaki görevliye kimliğimi göstererek ‘TSK içindeki paralelcilerle ilgili bilgi vermek için geldim’ dedim. Kimliğimi aldı telefon görüşmesi yaptı. 14.30’u biraz geçe beni içeri aldılar, güvenlik kapılardan geçtik ve toplantı odasına vardık. Gelen 2 kişiye ‘bir helikopter Hakan Fidan’ı alacak, diğer helikopterin ne yapacağını bilmiyorum’ dedim. Bana ne olabileceğini sordular. Ben de büyük bir faaliyet olabileceğini hatta darbe faaliyeti olabileceğini söyledim. Bu kişi bana ‘Hakan Fidan’ı almaktan kasıt ne?’ diye sordu. Ben de ‘çok kan akacak’ dediklerine göre bu faaliyetin iyi niyetli bir faaliyet olmadığını kendilerine söyledim. Hatta kendilerine YAŞ kararlarında FETÖ’cülere karşı büyük bir temizlik olabileceği sürekli yazılıyor, bu nedenle YAŞ öncesinde bir darbe faaliyeti olabileceğini söyledim.
Daha sonra tek bir şahıs geldi, ona da aynısını anlattım. En son hepsinden daha kıdemli olduğunu düşündüğüm uzun boylu 4 kişi geldi. Gelen son kişi önce beni sonra benim üzerimden Deniz Aldemir’i sorguladı. Yani bizim mental olarak aklımızın başımızda olup olmadığını, halüsinasyon görüp görmediğimi test etmeye çalıştı. 3. şahıs Deniz Aldemir ve Murat Bolat’ın telefon numaralarını aldı. 4. gelen şahıs Deniz Aldemir’i ‘bir arayalım olayı netleştirmeye çalışalım’ dedi. Ben de kendi telefonumdan onlar yanımdayken aradım. Aldemir, ‘Kuvvet Komutanı gelecek, ona arz edeceğim sen de komutan olarak burada bulun’ dedi. Uzun olan adam bana dinleme cihazı takılmasını kabul edip etmeyeceğimi sordu. Ben önce tereddüt ettim ama sonra kabul ettim.
Saat 19.00 gibi nizamiyeye döndüm. Tulumu giydikten sonra Deniz Aldemir’i 2 kez aradım ancak açmadı. Gece uçuşların resmi olup olmadığını kontrol etmek için hangara gittim ancak resmi bir kayıt yoktu. Saat 21.00 gibi Deniz komutan bana mesaj attı, arzın (CH47 helikopteri hakkında bilgi) beğenildiğini ve eve gitmemi yazmıştı. Ben de arayarak gece uçuşunun olup olmadığını sordum, ‘Yok, alay komutanı izin vermedi’ dedi. MİT’çilerden ‘bu numaradan bize ulaşabilirsin’ şeklinde mesaj gelmişti, mesajda kendisini ‘pastacı’ olarak tanıtmıştı. Ben de o numarayı arayarak, ‘gece uçuşu yokmuş, ancak beni arabayla eve bırakacak o esnada onu konuşturup bir şeyler öğrenmeye çalışacağım’ dedim. ‘Tamam sen niyetini anlamaya çalış’ dediler.
Deniz Aldemir yanımdayken Murat Bolat’ın aradığını ve ivedi çağırdığını söyledi. Beni orada bırakarak gitti. Yarım saat sonra tekrar geldi. ‘Uçuşumuz var hemen gidiyoruz’ dedi. Ben kendisinden bilgi almak amacıyla ‘şu telefonlarımızı kapatalım, tam olarak ne yapacağız bilgi verir misin’ dedim. O da ‘komutan ne görev verirse onu yapacağız’ karşılığını verdi. Hızlı hızlı arabayı sürdü. Orta genel maksat taburu pilot bekleme odasına gittik. O sırada bir kısım personelin orada toplandığını gördüm. Bir kısmı uçmaya hazır şekildeydi, bir kısmı sivildi. Sivil olanlar Albay Vedat Seven, Albay İsmail Yolcu idi. Üniformalı olanlar ise Albay Osman Çayır, Yarbay Halil Gül, Yarbay Ümran Taş, Binbaşı Deniz Aldemir, Yarbay Murat Bolat, Başçavuş Ertan Derin idi. Murat Bolat’ın emrindeki helikopterlerin hepsi dışarıda diziliydi. Halil Gül, ‘helikopterleri çalıştırıp Akıncı’ya gideceğiz’ dedi. Masaların üzerinde çelik yelekler, gece görüş gözlüğü, silahlar, mühimmatlar vardı.
Karanlıktan fırsat bulup dışarı çıktım ve ‘Pastacı’yı arayarak olanları aktardım, ‘Akıncı’ya geçecekler’ dedim. ‘Tamam derhal kaşlayı terk et ve kesinlikle uçuşa katılma. Seni bıraktığımız yere gel, seni oradan aldıracağız’ dedi. Karanlıktan istifade sağdan soldan nizamiyeye ulaştım. İlk minibüse binip MİT’in beni bıraktığı yere gittim. 15-20 dakika sonra MİT’ten gelip beni aldılar. MİT’e gidemedik orada çatışma olduğunu söylediler. 2 saate yakın Ankara içerisinde dolaştık.
Ankara içerisinde dolaşırken saat 23.30 sıralarında beni dolaştıran MİT görevlisi ‘o şahısları bir ara sor bakalım faaliyetlerini öğrenmeye çalış’ dedi. Önce Özel Kuvvetler Hava Alayı’nda görevli Binbaşı Dursun Varlı’yı aradım, ulaşamadım. Binbaşı Gencay Böyük’ü aradım, ona da ulaşamadım. Gencay’ın sonradan Yunanistan’a kaçan gruptan olduğunu öğrendim. Deniz Aldemir’i aradım, gözlük bulamadığım için uçuşa çıkamadığımı söyledim. ‘Tamam dostum boşver’ dedi. En son Murat Bolat’ı aradım ona da aynısını söyledim. O da ‘Bana niye gelmedin, ben sana gözlük ayarlardım’ dedi. Biraz duraksadı peşinden de ‘s. git şerefsiz’ diyerek hakaret etti ve telefonu kapattı. Bu sırada saat 00.30 idi. Beni daha sonra evime bıraktılar.
Ben Skorsky helikopter kullanıyorum. Ankara içerisinde bu helikopteri kullanan 100’e yakın pilot vardır. Beni bu önemli görev için niye seçtiler onu bir türlü anlamış değilim. Kendilerinden olduklarını düşündüğüm personelin bir kısmını çağırmamışlar. Kendilerinden olanları sakladıkları için göreve çağırmadıklarını düşünüyorum. Eğer planlandığı gibi gitseydi, saat 03.00 gibi başlasalardı başarılı olabilirlerdi diye düşünüyorum.”