İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile iletişimi kesmesine ilişkin, “Ancak ağzımızın tadı bozulmasın diye kimsenin iyi niyetimizi istismar etmesine müsaade etmeyiz. Cumhurbaşkanımız zaten Miçotakis hükümetine bir şans vererek diyalog kanallarını açmıştı. Yunanistan başbakanı bu fırsatı değerlendiremedi.” dedi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Yunanistan’da yayınlanan Kathimerini Gazetesi’nin sorularını yanıtladı.
“Yunanistan, Türkiye’yi küçük hesaplarla veya üçüncü ülkelere güvenerek karşısına alarak ancak kendine zarar verir”
Altun, Türkiye’nin Yunanistan’ın sürekli gündeminde olmasına rağmen Yunanistan’ın Türkiye’nin gündeminde benzer bir ağırlık taşımadığını ifade ederek, “Yunanistan, Türkiye’yi küçük hesaplarla veya üçüncü ülkelere güvenerek karşısına alarak ancak kendine zarar verir. Aynı şekilde anlaşmazlıkların diplomasi ve uluslararası hukuk çerçevesinde çözüme kavuşturulması, öncelikle Yunan halkının çıkarına olacaktır” ifadelerini kullandı.
“Bu noktaya tamamen Miçotakis hükümetinin tercihleri nedeniyle geldik”
- Altun, Kathimerini Gazetesi muhabirinin yönelttiği gelecek dönemde gerekli şartların oluşması durumunda yeni bir Erdoğan-Miçotakis görüşmesinin olup olmayacağı sorusu üzerine, “Mevcut koşullar altında böyle bir görüşme olacağını düşünmüyorum. Miçotakis, Türkiye’nin kendisine verdiği fırsatı çarçur etti. Neticede gerilimden beslenen odakları sevindirdi. Yunanistan’ın parası ise eğitime veya kültüre değil; silahlanmaya gitmiş oldu. Bu noktaya tamamen Miçotakis hükümetinin tercihleri nedeniyle geldik. Yunanistan başbakanının Türkiye’yi medeni bir komşu gibi davranmak konusunda samimi olduğuna ikna etmek için çok çaba göstermesi gerekiyor” diye konuştu.
- “Bildiğiniz gibi Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni egemen bir devlet olarak tanımakta ve Kıbrıs’ta iki devletli çözümden yana durmaktadır. Bunun başlıca sebebi ise atılan tüm iyi niyetli adımlara rağmen Kıbrıslı Rumların çözümü reddetmesi ve elimizde Kıbrıs Türklerine karşı geçen yüzyılda işlenen suçların tekrarlanmayacağına dair somut bir gösterge olmamasıdır. Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Kıbrıs Türk halkına uyguladığı insanlık ve hukuk dışı ambargolara sesini çıkarmayan, hatta Kıbrıs Türk halkının müktesep haklarını dahi görmezden gelen uluslararası toplumun Türkiye ile KKTC arasındaki ilişkiler hakkında işine geldiği gibi söz söylemeye hakkı yoktur. Kim ne derse desin Türk ulusunun ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs Türklerinin Türkiye ile arasındaki müstesna bağı zayıflatmaya kimsenin gücü yetmez.”
“Türkiye’nin durup dururken Yunanistan’ı tehdit ettiği gibi yansıtmak doğru olmaz”
Altun, Türkiye’nin Yunanistan’ın adaların statüsünü ihlal ettiğini belirterek ’ihlallerin devam etmesi konusunda geri adım atılmaması durumunda adaların egemenliğinin tartışmaya açılacağı’ ifadelerinin hatırlatılması üzerine, Lozan Barış Anlaşması ve Paris Barış Anlaşması’na atıf yaparak, bazı adalara gayri askeri statü verildiğini hatırlattı. Altun, Yunanistan’ın söz konusu adaları silahlandırarak uluslararası anlaşmaları ihlal ettiğine dikkati çekerek, “Türkiye de Yunanistan’ın mevcut uluslararası anlaşmaları tartışmaya açarak ancak kendine zarar vereceği uyarısında bulunuyor. Bu uyarıyı Türkiye’nin durup dururken Yunanistan’ı tehdit ettiği gibi yansıtmak doğru olmaz. Aynı şekilde Türkiye’nin böyle bir konuda Yunanistan’ın yasadışı adımlarına ses çıkarmayacağını düşünmek, Türkiye’yi anlamamaktır” dedi.
“(F-16) Sürecin en kısa zamanda olumlu şekilde sonuçlanması için ABD yönetiminin gerekli adımları atacağına inanıyoruz”
Kathimerini Gazetesi muhabirinin ABD Temsilciler Meclisi’nin onayladığı Türkiye’ye yeni F-16 savaş uçakları ile F-16 modernizasyon kitlerinin satışını kısıtlayan yasa tasarısında bulunan Türkiye ve Yunanistan ile ilgili şartlar hakkında görüşünü sorması üzerine Altun, şöyle devam etti:
- “Türkiye’nin uçakları alma süreci devam ediyor. F-16 tedarik ve modernizasyon talebimize dair askeri makamlarımız ve ABD’li muhatapları arasında geçtiğimiz aylarda Ankara’da teknik görüşmeler yapıldı ve süreçte bu düzeyde gerekli ilerlemeler sağlandı. ABD yönetimi de talebimizi siyasi açıdan olumlu değerlendiriyor. Nitekim ABD Dışişleri Bakanlığının F-16 talebimize karşı çıkan bazı Kongre üyelerine geçtiğimiz mart ayında gönderdiği cevabi mektup bunu açıkça gösteriyor. Keza, Başkan Biden da son NATO Zirvesi sırasında yaptığı açıklamalarda bu konudaki desteğini açıkça ortaya koydu.
- Bu çerçevede ABD makamları tarafından da vurgulandığı üzere talebimiz gerek NATO’nun caydırıcılık ve savunma kabiliyetleri, gerekse ittifakın birlikte çalışabilirliği açısından da büyük önem arz etmektedir. Bu itibarla, söz konusu talebimizin Kongre tarafından da onaylanması ve böylece sürecin en kısa zamanda olumlu şekilde sonuçlanması için ABD yönetiminin gerekli adımları atacağına inanıyoruz.”
“FETÖ ile mücadelenin NATO’da alınan mutabakat belgesinde yer bulması, Türkiye’nin diplomatik başarısının bir yansımasıdır”
Geçtiğimiz NATO Zirvesi’nde ilk defa FETÖ ile mücadele konusunun İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği ile ilgili mutabakatta yer alması konusunda fikri sorulan Altun, “İsveç ve Finlandiya’dan yalnızca FETÖ değil, PKK ve PKK’nın Suriye kolu olan YPG konusunda somut adımlar atmasını istedik. Neticede muhataplarımız bu meşru talepleri kabul etti. Bunu da üçlü muhtırada kayıt altına aldık. Elbette FETÖ ile mücadelenin böyle bir belgede yer bulması, Türkiye’nin diplomatik başarısının bir yansımasıdır. Zaten buna istinaden Madrid Zirvesi’nde bu iki ülkeye bir davet yapılmasına onay verdik. Öte yandan İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği, üçlü muhtırada verdikleri taahhütleri yerine getirmelerine bağlı” diye konuştu.