2011 yılından beri genç ekibiyle hareket eden Tebessüm Derneği yurt içi ve yurt dışında faaliyet göstererek birçok hayırsever ile yardıma ihtiyaç duyan insanları buluşturdu. Dernek, sadece bayram dönemlerinde değil tüm yıl boyunca yardım faaliyetlerine devam ediyor, genç bir ekiple hiç bitmeyen enerjileriyle yoksul insanların hayatına dokunuyor.
Tebessüm Derneği’nin Yönetim Kurulu Başkanı Furkan Albayrak GZT’ye konuşarak faaliyette oldukları 6 yılın özetini aktardı.
Bizim derneğimiz 2011 yılının Temmuz ayında kuruldu. Başlangıç olarak Çamlıca’da ikamet eden arkadaşlarımızla biz bu işe başladık. Aslında niyetimiz sadece kendi aramızda kendi komşularımıza bir yardım götürebilmekti. Demek ki insanlar bir arayış içerisindeymiş ki devamlı bizi arayıp, “biz gıda verelim dağıtın, zekat verelim dağıtın, para verelim su kuyusu açın” derken bir anda kendimizi yaklaşık 3 sene içerisinde ciddi yerlerde bulmaya başladık. Şu anda 6 seneyi doldurduk, 7. Senemize geldik. Yurt içinde ve yurt dışında ciddi yardımlar dağıtıyoruz. Özellikle yurt içinde her ay ihtiyaç sahibi ailelere düzenli yardımlar ulaştırıyoruz. Yurt dışında toplam 6 ülkede su kuyuları, derslikler, mescitler ve bir takım kurban yardımları, ramazan yardımları gibi faaliyetlerde bulunuyoruz.
En büyük çalışma alanımız Afrika. Biz ülke sayısını arttırmaktan ziyade, az bir ülke sayısına daha fazla yardım götürmek derdindeyiz. Örneğin bu sene Çad’a yoğunlaşarak 31 tane su kuyusu açtık. Daha sonra Kamerun’da bir takım çalışmalarımız var. Nijer’de 2 tane derslikle bir tane mescidimizi geçen sene açmıştık, bu sene de bir köyde 2 derslik, 1 mescid ve 1 su kuyusu yapmış olduk. Toplamda bu Afrika ülkelerinde 50’yi aşkın su kuyumuz olmuş oldu. Bizim derdimiz burada az ülke olsun ama ülkelere gitmişken ciddi anlamda gidip daha fazla yardım götürebilme derdindeyiz. Nihayetinde bu işlerin bir maliyeti var, oraya giden arkadaşlarımız var. Bu bağlamda bütün politikamızı bu yönde yoğunlaştırdık. Yardım edilen ülke sayısını arttırmıyoruz, mevcut ülkelerin yardımlarını arttırıyoruz.
Oradaki insanlar inanılmaz şekilde Türk bayrağına aşık olan insanlar. Türk bayrağına inanılmaz büyük bir sevgi var. Şöyle bir anekdot anlatayım: Bir köye gittiğimizde yaşlı bir muhtara dedik ki “Neden bizi çok seviyorsunuz?”. Bunun üzerine muhtar dedi ki: “Bazen Avrupa kurumları getirip şu köyün girişine yolun kenarına yardımları bırakıp giderler; ama siz çok farklısınız, geliyorsunuz, bizimle tokalaşıyorsunuz, çocuklarımızı seviyorsunuz, bizlere sarılıyorsunuz, bizi bir kardeş olarak görüyorsunuz. Bundan dolayı da biz sizi her zaman ağırlamaktan şeref duyuyoruz."
Tabi ki bayramlar dışında bağışlar yüzde 70 oranında düşer. Ama biz dernek olarak hep düzenli yardımdan yanayız. Yurt içinde şu anda her ay kapı kapı yardım dağıttığımız insanlar var. Her ay düzenli olarak gidiyoruz. Artık onlarla bir arkadaş, bir komşu, bir dost gibi oluyoruz. Şu anda sistemimizde yaklaşık 2000’e yakın bir başvuru var, ihtiyaç sahibi ailelerden. Biz bu başvuruları bize aileden belgeler göndermesini istiyoruz; fakirlik, ikametgah, nüfus kayıt gibi belgeler gönderiyorlar. Biz o belgeler üzerinden ailelerin evine tespite gidiyoruz. Bütün her şeyi inceliyoruz, arkadaşlar tespit formlarını düzenliyorlar. Öte yandan başka yerden yardım alıyorlar mı diye bu aileyi kaymakamlık ve belediye gibi kurumlara da sorgulatıyoruz. Bir derecelendirme sistemi yaptık bir,iki,üç,dört,beş ve altı katmanda derecelendiriyoruz. Örneğin bu ailenin durumu çok kötüyse birinci dereceye alıyoruz. Birinci derecedeki aileye her ay gıda, temizlik seti, giyim, varsa zekat yardımını ulaştırıyoruz. İkinci dereceye zekat yardımını biraz geride atıp, gıdasını giyimini ulaştırıyoruz. Üçüncü derece ailelerin çocuklarına sadece giyim ve eğitim yardımında bulunuyoruz. Dördüncü derecedeki ailelere bağış fazlalığı olduğu taktirde üç veya altı ayda bir yardımlar ulaştırıyoruz. Burada tabi ki bizim derneğimizin bütçesiyle alakalı bir hususa gelmiş oluyor. Bütçemiz ne kadarsa o kadar aileyi yönlendiriyoruz. Mesela kumanya bağışı geldi; birinci ve ikinci dereceye kesin dağıtıyoruz. Üçüncü dereceye kalırsa verebiliyoruz. Bu planlama bu şekilde devam ediyor.
Bizim en büyük sıkıntımız maalesef dernekler ve STK’lar arasında ve devlet kurumları arasında bir birliktelik yok. Ben ihtiyaç sahipleri aileye yardım götürmeden önce bu aileyi bir kaymakamlığa götürdüğümde kaymakamlığa soruyorum “bu aile sizden yardım alıyor mu” diye. Kaymakamlık bu bilgiyi benimle paylaşmak zorunda değil. Güvenlik açısından da paylaşmıyor. Üzerinde evi veya tapusu var mı, yani bu insan bu işi suistimal ediyor mu diye araştırıyoruz. Ama kaymakam o bilgiyi vermek zorunda değil. Bu sefer bu sorunu, kaymakamla ikili ilişkilerle çözebilsek de her il ve ilçede bunu yapabilmek mümkün değil. Kaymakam değişince en başa dönüp tekrar çabalamaya başlıyoruz. Belediye sistemi de aynen bu şekilde işliyor. Bizim derdimiz bu aile Belediyeden gıda yardımı alıyorsa, biz bu gıda yardımını başka bir ihtiyaç sahibine yönlendirelim ki bu dengeyi sağlayabilelim. Bu anlamda bakanlık düzeyinde birçok toplantıda çeşitli talepte bulunduk. Bu işin kesinlikle devletin elinde olması gerektiğini, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın bir program yazarak Ben ihtiyaç sahibinin ismini sisteme girdiğim zaman en azından başka dernek görsün ki o aileye bir daha yardım götürmesine gerek olmasın. Çünkü bu işi suiistimal edenler de var. Ciddi boyutta yanlış şeylerle karşılaştığımız işler var. Verdiğimiz kumanyayı kumar masasında satanlardan tutun da stok yapıp satanlara kadar art niyetli insanlar çıkabiliyor. Bunları devamlı takip etmemiz gerekiyor.
Biz ailelere kumanya yardımını götürdüğümüz zaman bile kapıda bırakıp gitmiyoruz. Giriyoruz içeriye, oturuyoruz, muhabbet ediyoruz, evi gözlemliyoruz. Çünkü biz biliyoruz ki bu iş bize bir vebal. Bu sizin yaptığınız bağış, bizim için bir vebal. Benim için vermesi çok kolay “tamam verin gitsin” derseniz gide problem yok. Ama gerçekten doğru yere mi gitti? Bu benim üzerime vebal olduğu için o anlamda ciddi anlamda denetleyip takip ediyoruz. Her ay kapı kapı dolaşarak hakkıyla yapmaya çalışıyoruz. Ne kadar hakkıyla yapılıyor tartışılır ama elimizden geleni yapıyoruz. Suistimal edenler zaten bir şekilde ortaya çıkıyor. Onları hemen reddedilenler bölümüne ekliyoruz.
Biz şunu söylüyoruz her zaman, kırk saat de eğitim versek eğer bir ilgi yoksa, alaka yoksa bir kulaktan girip diğer kulaktan çıkar. Biz derneğimize gelen gençlere hiçbir şey anlatmıyoruz. Diyoruz ki birazdan arabamız çıkacak bir aileye yardım götürülecek sen de onunla gider misin? Genç onunla beraber gidiyor ve 3 gün daha derneğe gelemiyor. Çok ilginç anekdotlar çıkıyor. Geliyor genç “ya arkadaş neredesin 3 gündür kayıpsın yoksun” diyoruz. “Ya abi beni götürdüğünüz ev evimin iki arka sokağıydı ve dolabında hiçbir şey yoktu” diyor. İşte bunu duyan ve gören çocuk doğal olarak “bu işi yapmamız lazım” diyerek bu derneğe inanıyor. Bir genci alsanız rutubetli eve gidip, hastanın yanına gidince daha da hayra sarılıyorlar. Biz burada gençlerimizi kendi mantalitesine kendi vicdanıyla onu baş başa bırakıyoruz. Her götürdüğümüz yüz gencin 80’i kesinlikle bu işi yapması gerektiğini birilerine yardım etmesi gerektiğini düşünüyor. İllaki bizim derneğimizde olması değil, başka bir dernekte veya bireysel olarak yapabilir. Ama yeter ki onun böyle bir insani vazifesi olduğunu bilmesi ve idrak etmesi önemli.
Her sene artan bir ivmemiz var. Yaklaşık yüzde 100 artışla devam ediyoruz bağış almaya. Biz yurtdışına gidiyoruz, bu insanların yanına gidiyoruz. Gitmişken elimiz daha çok dolu olsun istiyoruz. Kucak dolusu yardım olsun istiyoruz ve bu anlamda gayret gösteriyoruz. Yurtdışında bu sene toplam 6 ülkede yardım faaliyeti organize ediyoruz. Afrika kıtasındaki; Çad, Mali, Kamerun, Nijer, Sri Lanka ve Türkiye’de yardım ulaştırıyoruz. Bu ülkede arkadaşlarımız bire bir gidip vekalet usulü bağışları alıp oralarda kurbanları kestirip bayram sonunda dönecekler. 16 kişilik bir ekip bu ülkeler için organize edildi. Aynı zamanda yurtiçi ve yurtdışında da büyükbaş hisse bedelimiz 380 TL. Küçükbaşın fiyatı ise 650 TL’dir.
İnce eleyip sık dokumalılar. Hangi kurum güven veriyorsa ona bağış yapabilirler. Kamu yararı dernekleri vardır, biz henüz onlardan olmak için başvurmadık. Kamu yararı dernekleri devamlı devlet denetimindedir. Yardım yapacağınız derneklere “Yardım toplama izniniz var mı?” diye sormak gerekir. Çünkü yardım toplama izni ilgili devlet kurumu tarafından verilir ve her sene tekrarlanır. Yani o izin varsa o dernek her sene denetimden geçiyor demektir. İnsanlar çok kafaları karıştıklarında bu tarz evrakları sorarlarsa onları rahatlatabilir. Ama tabi bu bir vicdani meseledir.
Sosyal medya hesaplarımız etkin, çok sağlıklı bir şekilde kullanıyoruz. Sosyal medyadan hem gençlerin sorularını alıyoruz, hem ihtiyaç sahibi ailelerle oradan iletişime geçiyoruz, hem bağışlarımızın sorularını yanıtlıyoruz. Aynı sosyal medyada örnek vermek gerekirse Ramazan Bayramında bayramlık dağıtacağımız 1000 tane çocuğumuzu sosyal medyada bir etkinlik oluşturup orada paylaştık. Ve herkes girip o çocuğu işte 1 numara Ahmet benim olsun, 3 numara Mehmet benim olsun diyerekten oradan kendi çocuklarını seçip onun adına bağış yaparaktan o çocuğa yardım gitmesini sağladı. Biz geçen sene bu Ramazan ayında 1100 tane çocuğa bayramlık ulaştırırken yaklaşık 36 saat gibi bir sürede tamamını halletmiş olduk. Bu ciddi bir rakam aslında 1100 çocuk 100 liradan 110.000 bin lira gibi bir bedel yapar. Bunu 36 saat gibi bir süre içerisinde kaynağını bulup, ve onun da size toplamda 48 saat içerisinde o çocuklara yardım ulaşması bizim için büyük bir husus o yüzden sosyal medyayı biz ciddi kullanıyoruz. Oradan gelen tepkilerden de çok mutluyuz memnunuz. Diyebilirim ki sosyal medyada her daim aktif olarak çalışıyoruz.
Yani Afrika’da karamsarlığa düşmedim, aksine umut gördüm. Afrika’daki insanlar namazlarını hiç terk etmiyorlar. Ezanı duyar duymaz namaza duruyorlar. Bu kadar yokluk içerisinde belki de çoğumuzun bu imtihanı kazanamayıp Allah korusun isyan boyutuna gelebileceğimiz bir seviyedeyken, bu insanlar namaz kaçırmıyorlar. Dillerinden Allah kelimesini düşürmüyorlar. Bu benim çok hoşuma gitti. Beni çok umutlandırdı. Kendi adımıza üzülmüştüm ama onlar için umutlanmıştım.
Afrika’da su kuyusu bizim için çok önemli . En son Çad’daki 31. Su kuyumuzun siparişini verdik. Kurban bayramına kadar açılacak inşallah. Bu su kuyumuzu da Maçka şehitleri Eren Bülbül ve Ferhat Gedik adına açtırıyoruz. Allah şehitlerimizi cennette buluşturacak Peygamberimize komşu eyleyecek. Ama amel defterleri de kapanmasın Sadaka-i cariyeleri de olsun diyerekten, hiçbir zaman unutulmasın diyerekten böyle bir çalışma yaptık.
Evet Nijer’de şu anda iki tane mescidimiz, 4 tane dersliğimiz var. Bunları köy köy yapıyoruz. Yani gittiğimiz zaman bir köyün hem dersliğini hem mescidini hem de su kuyusunu açıyoruz.
Yardımları çok daha fazla aileye ulaştırmamız gerekiyor. Bizim bu bütçeyi artırıp ailelere bir şekilde ulaşmamız gerekiyor. Afrika’da yetimlerle alakalı birkaç yetimhane açma projemiz var onlarla alakalı çalışıyoruz. Afrika başkentlerinin şehir merkezlerinde birtakım klinikler var ama başkentten 600 km ötedeki yerde hiçbir şey yok. Uzaktaki ailelerin çocukların sağlık kurumlarına 600 km’yi aşıp gitmeleri mümkün değil. Biz de bu bağlamda bir mobil klinikleri faaliyete geçirmeyi planlıyoruz. Türkiye’den doktorları götürüp, uzak diyarlardan başlayarak köy köy yardımlar ulaştıracağız. Kurban Bayramı’nda da Nijer’e iki ekip gidiyor. Mümkün olduğu sürece şehir merkezine uzak köylere yardım etmek derdindeyiz. Onları biraz daha yaygınlaştırabilirsek en azından herkese bir şeyler ulaştırmış oluruz.