2007 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde yaşananlarla ilgili ilk kez konuşan Cumhurbaşkanı Gül, o döneme ait tüm detayları bildiğini söyledi. Demokrasiye yakışmayan çok şey yaşandığını belirten Gül, "Geçmişte olanların bugün olmasına müsaade etmem. Tüm detayları biliyorum ama kimsenin yüzüne vurmadım" dedi
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 2007 yılındaki tartışmalı "367" oylamalarının perde arkasında yaşanan olaylar ve yeni iddialarla ilgili ilk kez konuştu.
Türk siyasi hayatının en önemli krizlerinden biri olan 2007 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçiminin perde arkasındaki gelişmelerle ilgili iddialar, 367 tartışması çerçevesindeki iddiaları yeniden gündeme getirdi. Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın yanısıra dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ'un, 2007 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçiminde Meclis'teki cumhurbaşkanlığı oylamasına katılmaması için dönemin ANAP lideri Erkan Mumcu üzerinde baskı kurduğu ileri sürülmüştü.
Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ tarafından ANAP eski Genel Başkanı Erkan Mumcu'ya gönderildiği ileri sürülen belgeyi görmediğini söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, "Ben o dönemin bütün detaylarını bilirim ama geçmişi kurcalamak yerine hep geleceğe bakıyorum. Geçmişte olanların bugün olmasına müsaade etmem. O dönem demokrasiye yakışmayan bir çok şeylerin olduğunu hep beraber gördük” dedi.
Resmi ziyaret için Polonya'ya giderken uçakta Cumhurbaşkanlığı muhabirlerinin sorularını yanıtlayan Gül, 2007'deki 367 oylamalarıyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Bu süreçte yaşanan her detayı bilmesine rağmen bugün kimsenin yüzüne vurmadığını belirten Cumhurbaşkanı, "Devlet yönetiyoruz, her zaman kendimi bir cumhurbaşkanı olarak çocuğun annesi gibi görüyorum" diye konuştu. İşte Cumhurbaşkanı Gül'den gündemdeki olaylara ilişkin çarpıcı değerlendirmeler:
Başbuğ'un, Erkan Mumcu'ya gönderdiği iddia edilen belgeyi görmediğini söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, "Daha taze sayılır tarih açısından bu olaylar. Sizler hepiniz de bunları bire bir yaşadınız. Bizler aktör olduk, sizler de bunları takip ettiniz. O dönem demokrasiye yakışmayan birçok şeylerin olduğunu hep beraber gördük ettik ama isim bazında bir şey söylemek istemem. Daha ileride belki bunlar daha yazılır, çizilir. O dönemde çok şeyler oldu, bunu herkes biliyor. Yani herhalde geriye baktığımızda bunlar inkar edilmeyecek gerçekler, çünkü herkes hayatta, herkes biliyor" dedi.
Kendisini Cumhurbaşkanı olarak çocuğun annesi gibi gördüğünü ifade eden Gül, "Öncelikli olan devletimizi korumak.. O açıdan her şeyi detaylarıyla biliyorum onu söyleyeyim. Çünkü dışarıdan bir insan değildim ben. Nihayetinde hükümetin bir parçasıydım ve hatta bütün güvenlik işleriyle de ilgilenen başbakan yardımcısıydım. Ama hiçbir zaman Cumhurbaşkanı olduktan sonra ne kimsenin yüzüne vurmuşumdur, ne ima etmişimdir. Çünkü demin söylediğim gibi bir çocuğun annesi gibi davranmak gerekliliğini görmüşümdür. Ve hep de öyle davrandım" diye konuştu.
Bunların geçmişte kaldığını belirten Gül, şöyle devam etti: "Hep geleceğe bakıyorum. Geçmişi çok kurcalamak yerine, şuna önem verdim ve herkese bunu da söylemişimdir; 'geçmişte olanların bugün olmasına müsaade etmem demişimdir.' Türkiye'nin çok önemli büyük meseleleri var, hep beraber omuzlamamız gereken. Onun için kendi ülkemizi, kendi devletimizi hırpalatmadan, Türkiye'yi daha ileriye taşımak... Politikam bu oldu ve hep buna inandım. Böyle yapmaya da çalışıyorum."
Cumhurbaşkanı Gül, '5 yıl sonra sizi nerede göreceğiz?' sorusu ise "Dur bakalım, kim neyi garanti edebilir değil mi? Böyle uzun vadeli planlar yapmak pek doğru değil. Hep beraber yaşayarak göreceğiz. Nasıl geçmişi gördüyseniz, hep beraber onu da görürüz" karşılığını verdi.
Gül, İsrail'in 2. Mavi Marmara yardım konvoyuna yönelik tehditkar açıklamaları konusunda ise "Türkiye hiçbir tehdide aldırış etmez. İstanbul, Londra, Paris gibi oluyor artık. Nasıl Londra'da, Paris'te başka ülkelerin ilgili sivil toplum kuruluşları bir araya geliyorlar, hükümetleri bağlamayan kendi aralarında kararlar alıyorlar, kendi aralarında çeşitli eylemler gerçekleştiriyorlar, Türkiye'nin siyasi ve demokratik hukuk yapısı bu noktaya gelmiştir. Onun için şu sivil toplum örgütünü şöyle yönlendireyim, bunu böyle yönlendireyim diye bir davranış içinde değil Türkiye. Tabii ki Türkiye'nin çıkarlarına, herhangi bir vatandaşımızın çıkarlarına hukuk dışı herhangi bir saldırı, herhangi bir zarar söz konusu olursa, şüphesiz ki biz buna karşı tavrımızı her zaman alırız. Ama bir hükümet olarak, devlet olarak, sivil toplum örgütlerini yönlendiren, onları organize eden böyle bir yapı söz konusu değil" dedi.
Polonya Cumhurbaşkanı Bronislav Komorowski ile baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından Belvedere Sarayı'nın bahçesinde ortak basın toplantısı düzenleyen Gül, Türkiye ile Polonya arasındaki dostluğun köklerinin, tarihin derinliklerine kadar gittiğini ifade etti. İki ülke arasındaki ilişkilerin başlamasının 600'üncü yılının 2014'te kutlanacağını belirten Gül, tarihten gelen dostane ilişkilerin, bugün de devam ettiğini söyledi. Gül, Türkiye ve Polonya'nın müttefik ve stratejik ortak olduğunu vurgulayarak, ilişkileri her alanda geliştirmeye kararlı olduklarını kaydetti. İki ülke arasındaki siyasi ilişkileri 'mükemmel' olarak niteleyen Gül, savunma alanındaki işbirliğini de ileri düzeye taşıdıklarını söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye ve Polonya'nın Avrupa'nın büyüyen iki ekonomisi olmasından mutluluk duyduklarını dile getirerek, ekonomik ilişkileri ilerletme yönündeki iradelerini ortaya koyduklarını belirtti.
Gül, Polonya'nın 1 Temmuz'da AB dönem başkanlığını üstleneceğini anımsatarak, 'Polonya'nın AB Dönem Başkanlığı'nda beklentimiz, müzakere sürecinin hızlandırılması ve fasılların açılması' dedi. Gül, bu dönemde özellikle teknik açılardan Türkiye'nin yanlış anlaşılmasına fırsat verilmemesini istediklerini de belirtti. Polonya Cumhurbaşkanı Komorowski de her iki ülkede yapılacak seçimler öncesinde gerçekleşen resmi ziyaretin, iki ülkenin birbirine verdiği önemin göstergesi olduğunu ifade etti. Polonya'nın, Türkiye'nin AB üyeliğini desteklediğini ve bu desteğin kalıcı olduğunu kaydeden Komorowski, Türkiye'nin müzakere sürecini de yeni fasılların açılmasına da önem verdiklerini dile getirdi.
Polonya'daki Natolin Avrupa Kolejinde Türkiye'nin AB vizyonuna ilişkin konferans verdikten sonra öğrencilerin sorularını yanıtlayan Gül, İspanyol bir öğrencinin Türkiye'de tutuklu gazetecileri hatırlatması üzerini şunları kaydetti: “Hiç kimse fikrini açıkladığından dolayı hapse girmedi. Bundan 7-8 yıl önce bugünkü Türkiye'yi yöneten hükümete karşı bir darbe planı olduğu ve bunun sivil bağlantıları olduğu yönünde güçlü belgeler ele geçti. Savcılar bu belgeler çerçevesinde dava açtı. Bu kişiler yazdıklarından dolayı değil, örgüt içindeki faaliyetlerinden dolayı tutuklular.” Başkanlık sistemi ve yeni anayasa tartışmalarının hatırlatılması üzerine Gül, başkanlık sistemi konusuna girmek istemediğini, bunun doğru olmayacağını söyledi. Gül, "Çok detaylı bir anayasa var, daha öz olmalı. Beraber olgunlaştırarak, herkesin ortak bir müellifi olan bir eser olarak çıkması lazım bu işin. Bunun için seçimden sonra TBMM'de herkesi kapsayan bir komisyonun oluşturulup her kesimin hep beraber çalışması ve ortak bir metin çıkarmanın çok doğru olacağı kanaatindeyim” dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, gezisinde kendisine eşlik eden eşi Hayrünnisa Gül ve beraberindeki Devlet Bakanları Mehmet Aydın ve Selma Aliye Kavaf ile eski şehri gezdi. Gül ve beraberindekiler bir kafede mola verdiği sırada yanlarına gelen Türk aile ile sohbet etti, ailenin çocuğunu sevdi. Polonya'ya resmi ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Gül, Meçhul Asker Anıtı'na çelenk koydu, Başbakan Donald Tusk ile görüştü. Cumhurbaşkanı Gül, daha sonra Varşova'nın en geniş meydanında bulunan Meçhul Asker Anıtı'na hareket etti. Gül'ün makam aracı meydana yaklaştığında atlı süvarilerin eşliğinde ilerledi ve anıtın bulunduğu alana geldi. Saygı duruşunda bulunan Gül, İstiklal Marşı'nın ardından kırmızı ve beyaz karanfillerden oluşan ve üzerinde İngilizce 'Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı' yazan çelengi anıta koydu ve daha sonra şeref defterini imzaladı.