Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İbn Haldun Üniversitesi’nde düzenlenen Uluslararası Medeniyet Şurası’nın açılışında yaptığı konuşmada, ABD ve Başkanı Donald Trump’ı eleştirdi. İslam medeniyetinin üslubu ve ölçülerinin farklı olduğunu belirten Erdoğan, özetle şunları söyledi:
Mesela bir şehrin Batı ölçüsüne göre medeni sayılması için, yollarda aydınlatma olması, sokaklarda çamur bulunmaması gibi özelliklere bakılır. İslam’ın ölçüsüne göre bir şehrin medeniliğinin işareti, mesela kapı kilitlemeden dışarı çıkılabilmesi, ihtiyaç sahibi herkese el uzatılması, sokak hayvanlarına dahi şefkatle davranılması demektir. Bizim medeniyetimizde medenilik budur. Fakat bu tuzağın içine biz farklı şekilde düştük. 40 kat, 100 kat binalar sizi medeni yapmıyor ama biz de bu tuzağın içine düştük.
Sayın Trump, bana göre medeniyet olayını şekil olarak değerlendiren bir tipolojidir. Bizim anlayışımızda biz farklı düşünce insanlarına kapıları kapatmadık ama şu anda eğer ABD'de Müslümanlar oradan kovulmanın hesapları içerisine mahkum edilmişse ABD'de bir sıkıntı var demektir. Önce Trump’ın bunu masaya yatırması lazım. Bizim hedefimizde insan, yaratılmışların en şereflisidir. Fakat görüyorum ki Amerika’da durum böyle değil ve şu andaki gidiş orada sıkıntı yaratır.
Benim 13 korumam kendi davetine gittiğim bir ülkede eğer kalkıp da daha Amerika’da tanımadan, görmeden, bilmeden gıyaplarında kalkıp gözaltına alma kararı çıkıyorsa kusura bakmasınlar, ben bu ülkeye medeni demem. Beni davet edeceksin, yanımda korumalarım, ben bir ülkenin Cumhurbaşkanıyım ve teröristlere orada adeta bizi dövdürmeyle, tehditle karşı karşıya bırakacaksın ve kendi korumalarım bizimle ilgili tedbir alacak, hele hele ikisi orada hiç yok bunlarla ilgili savcı gözaltı kararı verecek. Böyle adalet olur mu?
Amerika’da Sayın Trump bakıyorsunuz Müslümanlara ‘terörist’ ifadesini kullanıyor. ‘Bak böyle bir şey yok’ dediğimizde de savunamıyor. Hadi buyur, Myanmar’da bazı Budistler terörist olarak Rohingya Müslümanlarını öldürdüler. Peki Budistlerle ilgili aynı şeyi söyleyebiliyorlar mı, yok. Niye? Onlar yoga yapıyor. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Hristiyan teröristler için, Yahudi teröristler için böyle bir şey söylüyorlar mı, yok. Varsa yoksa İslami terör diyorlar. Defaatle anlatıyoruz, olamaz.
Şu anda birçok insanlar türedi. Bu türedi tipler sünneti tartışır hale geldi. Bu tartışmaların ülkemizde yapılması ciddi manada üzüntü sebebi. Şunu açık söylemek zorundayım. Hoca olmak, ahkam kesmek yetkisini kimseye vermiyor ve dolayısıyla Sevgili Peygamberimizin sünnetini tartışma yetkisini de onlara vermiyor. Bu tartışmaları açmak aslında bir neslin ifsadı anlamınadır. Ve bu nesli ifsat etme hakkını da kimse onlara vermemiştir. Kendileri de böyle bir tarzla siyasetin içerisine giremezler, girerlerse bedelini onlar da ağır öderler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin telefonla görüştü. İki lider, görüşmede, Türkiye ve Rusya ilişkilerinin yanı sıra bölgesel gelişmeler hakkında da görüş teatisinde bulundu. Başta İdlib olmak üzere Suriye’de çatışmasızlığın hayata geçirilmesine yönelik değerlendirmelerde bulunan iki lider, Astana sürecini de ele aldı. Erdoğan ve Putin, bölgesel konularda da yakın iş birliği ve koordinasyon içinde olma konusunda mutabık kaldı. İki ülke arasında ticaret, ekonomi, enerji alanlarındaki iş birliğine değinilen görüşmede, ikili ticaret hacminde bu yılın 8 ayı itibarıyla geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 21,7 artış gözlenmesinin memnuniyet verici olduğu vurgulandı. İki lider, karşılıklı ziyaretlerin, Türkiye-Rusya arasındaki iş birliğinin daha da güçlenmesine önemli bir katkı sağladığına dikkati çekti.
Dünyada sivil toplumun gücü ve etkinliğinin giderek arttığına işaret eden Erdoğan, “Biz tarih boyunca gücümüzü, dayanışmamızı özellikle vakıflardan, sivil toplum örgütlerinden almış bir milletiz. Bugün de dünyanın en köklü, en dinamik vakıf ve sivil toplum geleneğine sahibiz. Türkiye, belediye hizmetlerinden dış politikasına kadar her alanda yeni bir döneme giriyor. Şüphesiz bu yeni süreçte sivil toplum kuruluşlarımızın vakıf ve derneklerimizin çok önemli rolleri olacaktır. Sivil toplumun gücünü arkamıza alarak hizmetlerimizin kalitesini artırabilir, kendi imkanlarımız yanında onların dinamizmini kullanarak şehrimizin kılcallarına kadar nüfuz edebiliriz. Kızılayımız bunlardan bir tanesidir, AFAD’ımız bunlardan bir tanesidir. Diyanet Vakfımız bunlardan bir tanesidir. Nerede darda kalan varsa bu vakıflarımız oraya ulaşır. Yeşilayımız bunlardan bir tanesidir” dedi.
Erdoğan, Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Davutpaşa Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Uluslararası Şehir ve Sivil Toplum Kuruluşları Zirvesi”nde yaptığı konuşmada bir özeleştiride bulundu. Şehirlerin serencamının aynı zamanda insanlığın da serüveni ve yolculuğu olduğunu dile getiren Erdoğan, “Kadim şehirlerin en önemli güzelliği, ana karakterini kaybetmeden, yeniyi bünyelerinde eritmesi, özlerinden katarak yeniden yoğurmasıdır. İstanbul bu açıdan gerçekten müstesna bir şehirdir. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hala da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum. İstanbul’da tüm ihtişamıyla Batı Roma’nın, Bizans’ın izlerini görürken, aynı zamanda Medine’nin tevazuna ve manevi derinliğine de şahitlik edersiniz. Bu dikey mimariyle olanları kastetmiyorum, ondan öncesini kastediyorum. Yani ben çocukluğumu arıyorum İstanbul’da. Hani bazı şehirler vardır iyi yazılmış kitap gibidir. Nasıl bir kitap, sayfalarına, satır aralarına gizlenmiş bilgi hazineleriyle doluysa, İstanbul’un her sokağında da saklı bir tarih, asırlık bir tecrübe vardır” dedi.