|

‘Hedefimiz güzel insanlar yetiştirmek’

Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün, vakfın kuruluş amacı ve dünya çapındaki faaliyetleriyle ilgili sorularımızı cevapladı. “Amacımız Anadolu’nun kadim değerlerini geleceğe taşıyan, bunları evrensel insani değerlerle harmanlayan nitelikli eğitim kurumları açmak” diyen Prof. Akgün, “Vakfımız 15 Temmuz’dan önce kuruldu. FETÖ’nün hain saldırısı vakfımızın yurt dışı faaliyetlerini hızlandırdı. Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ve gönüldaşlarının bulunduğu her yerde, kültür diplomasisi yürüteceğimiz her ülkede var olmayı amaçlıyor ve eğitim alanında uluslararası bir marka haline gelmeye çalışıyoruz” diye konuştu.

Yeni Şafak ve
04:00 - 15/07/2017 Cumartesi
Güncelleme: 00:43 - 15/07/2017 Cumartesi
Yeni Şafak
Türkiye Maarif Vakfı’nın Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün
Türkiye Maarif Vakfı’nın Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün
15 Temmuz girişimi Maarif Vakfı’nın kurulma ve gelişme sürecini nasıl etkiledi?

Kamuoyunda 15 Temmuz sonrası apar topar düşünülmüş ve kurulmuş gibi bir algı var ama işin aslı öyle değil. Dershanelerin kapatılması tartışmalarının yaşandığı süreçte ve 17- 25 Aralık operasyonu sonrasında, o dönemde Başbakan olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, dost ülkelere, “Bakın, artık bunların terör örgütü oldukları ortaya çıktı. Bunların okullarını kapatın” dediğinde, onlar da “Tamam kapatalım ama biz, bunların yerine Türkiye’den okullar istiyoruz” dediler. FETÖ’nün vatana ihanetinin ortaya çıkmasıyla birlikte, o zamana kadar halihazırda üzerinde çalışılmış, belli bir yol kat edilmiş olan Türkiye Maarif Vakfı fikrinin hayata geçirilmesi hızlandırılmış oldu. Fakat esas itibariyle, özellikle son 15 yılda, siyasal, ekonomik, teknik vb. hemen her alanda büyüyen, artık küresel bir aktör olan Türkiye’nin kültürel diplomasi alanında da gücünü ve etkisini göstermesini gerektiren bir sürece geldik. Türkiye Maarif Vakfı aslında tam da bu bağlamda önemli bir misyonu yerine getirmek üzere düşünüldü ve kuruldu. Yani Vakıf tam zamanında kurulmuş oldu.

Bilhassa 15 Temmuz sonrasında, FETÖ’nün Türkiye’nin adını kullanarak, ülkemizin yükselen siyasi, ekonomik ve diplomasi gücünü arkalarına alarak kendi ajandalarını uygulamak için açtıkları okulları devralmak, öncelikli bir gereklilik olarak ortaya çıktı. Bir yandan terör finansmanının önlenmesi, diğer yandan bu ülkelerdeki eğitimde mağduriyet oluşmaması için bir an önce eyleme geçmemiz gerekti. Fakat çalışmalarımız sadece onların olduğu bölgeleri kapsamıyor. Biz hiç FETÖ olmayan ülkelere de okul açacağız/açıyoruz. Bir Stratejik Plan hazırladık ve adımlarımızı ona uygun biçimde atıyoruz.

FETÖ konusunda nasıl tepkilerle karşılaşıyorsunuz?

Şu ana kadar 60 ülkeyle farklı düzeylerde temasımız oldu. Bu 60 ülkenin Devlet Başkanı, Başbakanı, Eğitim Bakanı, çeşitli bakanlar ve bürokratlarıyla görüşmeler yaptık. FETÖ’nün içyüzünü, ülkemizde yaptıkları hain girişimi anlatarak, elimizdeki bilgi ve belgeleri paylaştık. Bunların nasıl bir örgütlenme içerisinde olduklarını, okulları paravan olarak kullanıp farklı toplumsal katmanlara nasıl sızdıklarını, çocukları ailelerinden nasıl koparttıklarını ve nasıl yabancılaştırdıklarını aktardık. Ülke olarak bizim yaşadıklarımızın kendilerinin de başına gelebileceğini belirtiyor, “Biz bu okulları devralmaya hazırız” mesajı veriyor ve çok hızlı geri dönüşler aldık; alıyoruz.

Bu kadar kısa süre içerisinde beş Afrika ülkesi okullarını hemen devretti; on Afrika ülkesiyle de protokol imzaladık. Afganistan ve Pakistan ile görüşmelerimizde sonuca yaklaştık. Buralardaki okulların da kısa süre içerisinde devredilmesini bekliyoruz. Ayrıca Balkan ülkelerinde de okullar açmaktayız. Kosova’nın iki önemli büyük şehrinde (Prizren ve Priştine) kendi okullarımızı açtık. Avusturya’da bir okul açmak üzereyiz. Makedonya, Arnavutluk, Karadağ, Romanya ve Bosna – Hersek’te çalışmalarımız sonuçlanmak üzere. Kazakistan’da bir okul devraldık. Arnavutluk’ta bir üniversiteyi devraldık Eylül ayında eğitime başlıyoruz. Avustralya’da bir okul satın aldık. Tayland’da bir okulu işletmeye başlayacağız. Romanya ve Gürcistan’da da çalışmalarımız devam ediyor. Kazakistan, Fas, Kuzey Irak, Azerbaycan, Malezya ise okulu Türkiye Maarif Vakfına devretmek yerine bu okulları devlet kontrolüne aldılar.

Dünya genelinde FETÖ tarafından açılmış okulların tamamını devralmak mümkün olacak mı sizce?

Bu örgüt çeşitli odakların da desteği ile dünyanın pek çok ülkesinde çok sayıda okul açmıştır. Kendilerini destekleyen güçlere beşinci kol hizmeti vermeyi de ihmal etmemişlerdir. Bu okullar örgüte bağlı iş adamlarının küresel pazarlara açılmasında önemli bir irtibat noktası olarak da işlev görüyordu. Türkçe olimpiyatları vb. organizasyonlarla himmet ve bağış topluyor, dünyaya asıl ajandalarını örten şirin bir görüntü sunuyorlardı. Başta masum görünen faaliyetlerini bir süre devletimiz de desteklemiştir. Fakat özellikle 17/25 Aralık’tan sonra gizli ajandaları belli olunca devlet ve millet olarak bu örgüte karşı kararlı bir mücadele içine girildi. Bu kırılma noktası aslında bizim yurtdışındaki muhataplarımıza FETÖ’nün gerçek yüzünü anlatırken kullandığımız güçlü argümanlarımızdan biridir. Görünüşte Türkiye için çabalayan, dünyada Türkiye’nin tanıtımını yapan bu örgüte acaba neden topyekûn cephe aldık? Tüm dost ve müttefiklerimiz nezdinde bunun bir anlamı olmalı.

Bu örgütün cemaat ve hizmet adı altında Türkiye’de vatandaşların demokratik iradesini yok sayan faaliyetleri, örtülü darbe girişimleri ve en sonunda 15 Temmuz’da yüzlerce insanı katlederek açıkça darbe yapmaya kalkışması, darbeler tarihinde dahi görülmemiş biçimde milletin temsil edildiği Meclisi bombalaması bu örgütün çılgınlık boyutunu apaçık biçimde göstermiştir. Bu açık cürmü meşhut teşebbüse dair belge ve bilgileri muhataplarımıza anlatıyor, ileride kendilerinin de böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecekleri konusunda uyarılarda bulunuyoruz. Bu konuda ikna edici başarılı bir süreç yürütüyoruz. Bir devlet her zaman bir örgütten büyüktür. Devlet dediğimiz aygıt bir ülkedeki tüm vatandaşların meşru olarak kabul ettiği yegâne güçtür. Tüm muhataplarımızı artık ifşa olan bu örgüte karşı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve dolayısıyla Türkiye vatandaşlarının meşru iradesini ve talebini dikkate almaya çağırıyoruz. Türkiye Maarif Vakfı olarak önümüzdeki dönemde yaklaşık 30 ülkede eğitim ve öğretim faaliyetine başlamayı öngörüyoruz. Tamamını devralmak ve her birinde eğitime başlamak elbette zaman alacaktır. Ancak Vakfımızın eğitim modelinin başarısı, şeffaflığımız ve karşılıklı etkileşim konusundaki iyi niyet ve çabamız okulların Vakfımıza devri hususunda mesafeli davranan ülkelerin de olumlu karar vermesine vesile oluyor.

Bir okulun devrinden öğretime başlanmasına kadarki süreci nasıl yönetiyorsunuz? Örnek vermek gerekirse; müdürü, öğretmeni hepsi Türkiye’den mi gidiyor?

Devir işlemleri tamamlandıktan sonra, bölgeyi tanıyan, süreci yönetebilecek sorumluları bölgeye gönderiyoruz. Hazırladıkları raporlara göre hem ülkemizden hem de okulun bulunduğu bölgeden öğretmenlerin tespitine başlıyoruz. Ortalama öğretmen kaynağının %80’ini yerelden karşılıyoruz. Bu yolla hem ilgili ülkede istihdama katkı sunuyor, hem de oranın insanıyla çok daha yakından gönül bağı kuruyor, kültürel kaynaşmanın önünü açıyoruz. Ülke direktörünü ve okul idarecilerinin tamamını ise kendi vatandaşlarımızdan seçiyoruz. Bütün öğretmenler hatta yöneticiler bile iş başı yapmadan önce, bölgeyle ilgili, FETÖ’nün bölgedeki faaliyetleriyle ilgili ve Vakfımızın eğitim öğretim modelleriyle ilgili bir dizi eğitimden geçiriliyor. Bu eğitimler belli periyotlarla tekrarlanıyor. Bir okulda göreve başlayan idareci ve öğretmenler en az üç yıl bölgede görev yapmak üzere gönderiliyor. Önümüzdeki dönemde öğretmen ve idarecilerimizin gelişimlerini ve başarılarını arttırmak için Türkiye Maarif Vakfı bünyesinde farklı branşlarda eğitimler vererek eğitimi sürekli hale getireceğiz.

Milletimizin desteği ve duası en büyük gücümüzdür.
Türkiye Maarif Vakfının Kültür Diplomasisi açısından önemi hakkında neler söylersiniz?

Fikirlerin, bilginin, değerlerin, geleneğin ve kültürün karşılıklı paylaşımı anlamına gelen kültür diplomasisi için iki temel unsurdan söz edilir. Bunlardan biri geçmişten bugüne taşınan zengin bir kültürel birikim, diğeri ise bu kültürel birikimi özgüvenle savunmayı, yaymayı ve yaşatmayı mümkün kılacak sert güç dediğimiz siyasi ve ekonomik güç birikimidir. Türkiye artık uluslararası alanda söz sahibi, güçlü bir ülkedir. Aynı zamanda büyük bir medeniyetin, zengin bir çoğulculuk ve birlikte yaşama geleneğinin de mirasçılarıyız. Bu anlamda Türkiye Maarif Vakfı, kültürel diplomasinin en önemli aracı olan eğitim alanında aktif ve kapsamlı bir çalışma yürüterek, zengin dil ve kültür mirasıyla Türkiye’nin dünyaya tanıtılmasında önemli rol oynayacaktır. Fakat kendimizi dünyaya tanıtırken, aynı zamanda evrensel değerler çerçevesinde gelişmemize, büyümemize ve kalkınmamıza katkı sunacak her güzel örneği de dikkate alacağız. Bu, hikmetin evrenselliği ilkesinin bir gereğidir. Peygamber Efendimizin gerek İslam öncesi uygulamalardan, gerekse diğer medeniyetlerden gördüğü güzel örnekleri hiçbir komplekse girmeden sahiplenme ve uygulama konusundaki özgüveni bu konuda bize ışık tutuyor.

Ayrıca hedeflerimiz arasında yurt dışındaki vatandaşlarımıza ve okul açtığımız ülkenin vatandaşlarına ulaşmak da yer alıyor. Kurulan iletişim ve diyalog, halklar arasında karşılıklı saygı ve güven tesis ettiği gibi, yeni fikirlerin ve metotların ortaya çıkmasına da katkı sağlıyor. Mevlana’nın dediği gibi biz bu topraklara sevgiden başka bir tohum ekmedik. Biz bu geleneğin torunlarıyız.

#15 Temmuz
#Türkiye Maarif Vakfı Başkanı
#Mevlana
7 yıl önce