Sağlık Bakanlığı'nın girişimleriyle hayata geçen Yenidoğan Bilim Kurulu, 81 ildeki yoğun bakım üniteleriyle ilgili çalışma yapacak. Yeni Şafak’a konuşan Kurul Başkanı Neonatolog Prof. Dr. Esin Koç, olayın patlak vermesinin hemen ardından çalışma başlatıldığını belirterek, 13 profesörün yer aldığı bilim kurulunun oluşturulduğunu söyledi. Sağlık Bakanı Dr. Kemal Memişoğlu’nun yanı sıra bakan yardımcıları ve genel müdürlerin de katıldığı ilk toplantıda, hocalardan oluşan kurula, “Bu işin peşini bırakmayın” mesajı verildiğini anlattı.
İstanbul’da ortaya çıkan çetenin ardından tüm Türkiye’nin ele alınacağını anlatan Koç, “Ülkemizde 400’den fazla yeni doğan ünitesi var. Bunlardaki yatak, küvöz ve teknik altyapı düzenli olarak denetleniyor. Biz ise, altyapının seviye 3 yoğun bakım ünitelerine uygunluğunun yanı sıra, buradaki insan gücünün çalışmaları, bebeklere verilen tedavilerin içeriği, yatma süresi, niçin yattığına ilişkin incelemeler yapacağız. Özel, kamu ve üniversite hastanelerine baskın şeklinde denetimler yapacağız. Bu denetimler raporlaştırılarak bakanlığa sunulacak. Bu süreçlerin ardından kurumların kapatılmasına varan tedbirler alınacak” diye konuştu. Koç, “Bizler el kadar bebekleri gram gram büyüten hekimler olarak, bu işin peşini bırakmayacağız” ifadelerini kullandı.
Yenidoğan yoğunbakım ünitelerinde bebeklerin ölümüne sebep olan çeteye ateş püskürdü. Çeteyi, ‘insanlıktan nasibini almamış vicdansızlar grubu’ olarak nitelendiren Koç, “Bunlar aileleri korkuttular, toplumun devlete, sağlık sistemine, hekimlere olan güvenini sarstılar. Gecesini gündüzüne katıp minnacık bebekleri elleriyle büyüten tüm sağlık çalışanlarının emeklerini de ziyan ettiler. O yüzden bu basit bir çeteleşme değil, topluma resmen kötülük tohumu ektiler. O nedenle en ağır cezayı almaları gerekiyor” diye konuştu. Yoğun bakım hekimlerinin bebeklerle gece gündüz ilgilendiğine vurgu yapan Koç, “Yoğun bakım süreci bazen haftalar, aylar sürebiliyor. Bir bebekle bu denli ilgilendiğiniz zaman da kendi bebeğiniz gibi oluyor. Hatta aileye verme zamanı geldiğinde hekim arkadaşlarımız, ‘çok emek verdik emin misin, iyi bakabilecek misin’ bile diyebiliyor. Bebeğe kıyıp onu veremediğimiz tam takibini yapalım öyle çıkışını verelim dediğimiz zamanlar oluyor. Bu para kazanmak için değil, artık yakınımız akrabamız gibi gördüğümüzden. İşte bu kötülük organizasyonu, aslında bu denli bir emeği ziyan etti” değerlendirmesi yaptı.
Evladını yoğun bakım kapısında bekleyen ailelerin verilen mücadeleye en yakın tanık olduğunu anlatan Koç, “Yaşananlardan sonra hamile olup bebek bekleyen bir anne babayı, ya da şu an yoğun bakımda evladı yatan insanları düşünün.. Diğer yandan doktorların da şevkini kıran bir olay bu. Doktorların gerçekten morali bozuk. Çoğu zaman ailelerini bile görmeden çalışıyor, ancak şu olaydan sonra toplum tedaviye ‘acaba’ ile yaklaşabilir, reddedebilir. Yeni hekim adayı olsanız bu zorlu branşta bu şartlar altında yeni doğan doktoru olmak ister miydiniz…” ifadelerini kullandı. Koç, aileler ve hekimler arasındaki güven ortamının zedelenmemesi gerektiğini vurguladı.
Yenidoğan çetesinin hastanelerin yoğun bakım ünitelerini kiraladığı yönündeki iddialara da yanıt veren Koç, “Asıl nokta hastanenin bu kadar bebeğin nakledilmesini bilmeme ihtimali yok. İstanbul’da onlarca hastane var, niçin tüm bebekler bize geliyor diye hastane sorumlularının sormaması mümkün mü?" diye sordu. Öte yandan yoğun bakımlardaki kiralama usulleri de son derece yanlış olduğunu anlatan Koç, bu durumunu kesinlikle olmaması gerektiğini söyledi.
Türkiye'de çok iyi yeni doğan uzmanlarının olduğu, düzgün çalışan pek çok özel hastane olduğunu hatırlatan Koç, "Çok sayıda küvözün bulunduğu yeni doğan ünitesi yapan, diğer dallarda çok az bölümü olan hastanelerin de varlığına işaret etti. Koç şöyle konuştu: "Burada öyle hastaneler var ki, derme çatma, apartmandan bozma. Merdivenaltı diye tabir edilen yerler, özel hastane olarak adlandırılıyor. Yenidoğan çetesinde olduğu gibi şirketlerce yönetilen bu yoğun bakım üniteleri, adeta SGK’dan küvöz parası almak üzerine kurulmuş gibiler. Şuradan açık yüreklilikle söyleyebilirim ki, burada bir çete var ama hastane de sorumlu olabilir. Sözün özü, hastanelerin çok iyi denetlenmesi, şirketleşmeye kesinlikle izin verilmemesi gerekiyor. Görevini iyi yapmayan ünitelerin kapatılması şart. Kurul bu durumlarla ilgili de çalışıyor."