'Halkınla savaşmak kahramanlık değildir Esad'

Aa
00:0022/11/2011, Salı
G: 22/11/2011, Salı
Yeni Şafak
'Halkınla savaşmak kahramanlık değildir Esad'
'Halkınla savaşmak kahramanlık değildir Esad'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Beşar Esad çıkıyor 'ölene kadar savaşırım' diyor. Kendi halkına karşı ölene kadar savaşmak kahramanlık değildir. Kendi halkına karşı ölene kadar savaşan birini görmek istiyorsan Nazi Almanya'sına bak, Hitler'e bak, Mussolini'ye, Romanya'nın Çavuşesku'suna bak. Eğer bunlardan ders almıyorsan, kendi halkına silah doğrultan ve daha 32 gün önce hiç birimizin arzu etmediği şekilde, aynen senin kullandığın ifadeleri kullanan ve öldürülen Libya'nın liderine bak' dedi.


AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Van depreminin ardından yürütülen çabalar karşısında birkaç istisnai olayı adeta cımbızla çekerek bütün Van'ın manzarası gibi sunmanın hem hükümete hem de Van için seferber olan 74 milyona yapılmış çok büyük haksızlık olduğunu belirterek, 'İstisnai olaylardan yola çıkıp afetin boyutun görmeyip, depremi bir siyasi ranta çevirme gayretine girenleri, deprem üzerinden hükümeti yıpratma gayretine girenleri de ben milletin vicdanına havale ediyorum' dedi.

Partisinin Grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, yoğun bir hafta geçirdiklerini belirterek, hafta içinde yaptığı temaslara ilişkin bilgi verdi.

Erdoğan, İstanbul'da dünyanın yaklaşık 90 ülkesinde faaliyet gösteren 2 bin 200 Türkiyeli iş adamının Dünya Türk Girişimciler Kurultayı'nda bir araya geldiğini anımsattı.

Türkiye'den yurt dışına giden Türk vatandaşların oralarda büyük başarılara imza attıklarını söyleyen Erdoğan, bireysel başarıların kolektif bir dayanışmaya dönüşmesini temenni ettiklerini kaydetti. Yurtdışındaki Türkler'in ekonomik gücünün, siyasete ve sosyal meselelere aynı oranda yansımadığını belirten Erdoğan, tüm dünyada bu tabloyu tersine çevirmek için gayret gösterilmesi gerektiğini vurguladı.

Van depremi sonrasında yapılan çalışmalarla ilgili de bilgi veren Başbakan Erdoğan, Van'ın ilçe ve köyleriyle 1 milyon 164 bin kişilik bir nüfusa sahip olduğunu, Van'ın 2014'te Büyükşehir kapsamına alınacağını ifade etti. Erdoğan, 2014 seçimlerine Van'ın büyükşehir olarak gireceğini bildirdi.

Van'da 7.2 şiddetindeki ilk depremin ardından devletin tüm imkanlarıyla hemen bölgeye ulaştığını söyleyen Erdoğan, yapılan çalışmaları anlattı. Türkiye genelinde vatandaşların da Van'daki kardeşlerine el uzattığını ve yoğun bir yardım seferberliğinin başladığını söyleyen Erdoğan, 9 Kasım'da Van'daki durumu ağırlaştıran ikinci bir depremin daha yaşandığını ve bu depremin çalışmaları olumsuz etkilediğini belirtti.

Erdoğan, 'Ne kadar güçlü olursanız olun, ekonomisi ne kadar gelişmiş olursa olsun, hiç bir ülkenin kolay kolay üstesinden gelemeyeceği, anında tüm sorunları çözüm yoluna koyamayacağı bir afetle karşılaştık. Yaşanan aksaklıkların aynısı belki çok daha fazlasıyla bu konuda deneyimi çok çok ileri olan Japonya'da da Şili'de de yaşandı. Dünyanın en güçlü ekonomisi ABD, bin 800 kişinin öldüğü kasırganın vurduğu eyaletlere haftalar boyunca ulaşamadı. Aylar, yıllar boyunca kasırganın yaralarını saramadı' diye konuştu.


-'İdeolojik saplantıları olanların bunu görmesi mümkün değil'-


Başka ülkelerin başarısızlıklarını emsal almayacaklarını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:

'Ama bir gerçeği de vurgulamak durumundayız. Türkiye genelindeki tüm vatandaşlarımız, Van'daki tüm kardeşlerimiz bilsin ki hükümet olarak, millet olarak Van'ın yaralarını sarmak, Van'ı normale döndürmek için gerçekten samimi bir gayret içindeyiz. Aklı selim sahibi olan, art niyeti olmayanlar zaten bunu görüyor. Ama art niyeti olanlar, ideolojik saplantıları olanların bunu görmesi mümkün değil çünkü bakar körler.'

Erdoğan, Başbakanlık kaynaklarından bölgeye şu anda nakdi yardım miktarının 28 milyon 765 bin lira, yardım hesaplarında yurtdışı ve yurtiçinden toplanan miktarın da 223 milyon liraya ulaştığını anlatan Erdoğan. bölgeye şu ana kadar 71 bin 514 çadır, 334 bin battaniye gönderildiğini kaydetti. Erdoğan, acil yardım ödenekleri dahil gönderilen yardımın nakit karşılığı şu an itibarıyla 341 milyon lira olduğunu aktardı.

Bölgede günlük ortalama 50 bin kişiye sıcak yemek dağıtımı yapıldığını, 8 bin 415 kişinin kamu kurumlarına ait tesislere yerleştirildiğini ifade eden Erdoğan, Van merkez, Erciş ve köylerde şu ana kadar 50 bin ton kömür, 117 bin gıda paketi ve 500 kamyon muhtelif malzeme dağıtımı yapıldığını, 260 prefabrik ev, 3 bin 794 Mevlana evi kurulduğunu bildirdi. Erdoğan, 18 bin prefabrik evin yapımının da devam ettiğini, kalıcı konutların da hızla yapılacağını söyledi.

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

'Bu çabalar karşısında birkaç istisnai olayı adeta cımbızla çekerek bütün Van'ın manzarası gibi sunmak, hem hükümete hem de Van için seferber olan 74 milyona yapılmış çok büyük haksızlıktır ama istisnai bazı olayları, bazı talihsizlikleri Van'ın genel manzarası gibi sunmaya hiç kimsenin hakkı yok. Buradan iddia ediyorum. Cumhuriyet tarihimiz boyunca bu kadar hızlı, bu kadar yoğun ve bu kadar etkili müdahale gerçekleşmemiştir. Tersini iddia edenler varsa buyursunlar ispat etsinler. Elbette medya, sivil toplum olsun, muhalefet olsun, çalışmaları millet adına denetleyecek ve aksayan yönlere dikkat çekecekler ama istisnai olaylardan yola çıkıp afetin boyutun görmeyip, depremi bir siyasi ranta çevirme gayretine girenleri, deprem üzerinden hükümeti yıpratma gayretine girenleri de ben milletin vicdanına havale ediyorum.'


AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bedelli askerlik uygulamasında terörle mücadelede zafiyetin oluşmasına asla izin vermeyeceklerini söyledi. 

Partisinin TBM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, bazı kışla isimlerinin acı hatıraları diri tutmak, hassas bazı duyguları rencide etmek noktasında son dere haklı olarak şikayet konusu olduğunu, bunların başında da 1943 yılında Van'ın Özalp ilçesinde 33 vatandaşın katledilmesinden sorumlu ve bu suçtan da mahkum Mustafa Muğlalı'nın adının Van'da bir kışlaya isminin verilmesinin geldiğini anlattı.  

'Mustafa Muğlalı'nın ismi Van'daki bu kışladan artık kaldırıldı' diyen Erdoğan, başta Vanlı'lar olamak üzere milleti rencide eden bu uygulamaya son verildiğini kaydetti. 

15 Kasım itibariyle Kara Kuvvetleri Komutanlığında 34, Jandarma Genel Komutanlığında ise 31 kışlanın isminin değiştirildiğini anlatan Erdoğan, yeni düzenlemeyle tabur ve daha alt seviyelerdeki birliklere şehitlerin ya da orada hizmette bulunan TSK mensuplarının isminin verileceğini ifade etti. 

Erdoğan,'Yeni uygulamada emeği geçen başta Genelkurmay Başkanımız ve ekibi olmak üzere herkese şahsım, milletim, özgürlükler ve demokrasi  adına teşekkür ediyorum' dedi. 


'9 yıl boyunca gündemimizde oldu'

Başbakan Erdoğan, bedelli askerliğin 9 yıl boyunca AK Parti olarak gündemlerinde olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:

'Bu konuda şartların oluşmasını, özellikle de terörle mücadelede zafiyete yol açacak bir durumun oluşmamasını dikkatle gözledik ve bunun ilgili kurumlarla istişaresini yaptık. Sürekli olarak Genelkurmay Başkanlarımızla bunun değerlendirmesini hep yaptık, istişare halinde olduk. Asker sayımızı, asker potansiyelimizi dikkate aldık. Bugün bu tasarıyı hazırlamamız uzun bir ön çalışmanın neticesidir. Bakaya sayısındaki artış, buna ek olarak yaptırdığımız anketler, kamuoyu yoklamaları, ilgili kurumlarla yaptığımız istişareler, bedelli için uygun ortamın, uygun şartların oluştuğunu göstermiştir. Biz de bunun üzerine adımımızı bugün attık. Bildiğiniz gibi Anayasamızın 72. maddesi, vatan hizmetinin her vatandaşın hakkı ve ödevi olduğunu belirtir. İlgili kanunlarda ise bu hizmetin bedelli veya dövizle askerlik uygulaması şeklinde yapılabileceği düzenlenmiş durumdadır.'

Bedelli askerlik uygulamasının daha önce 3 kez yapıldığını hatırlatan Erdoğan, '1987, 1992 ve 1999 yıllarında çıkarılan kanunlarla mümkün hale gelmiş. 1987 ve 1992 yıllarında çıkarılan  askerlik kanunlarında amaç, büyük miktarlara ulaşan saklı, bakaya ve yoklama açığı birikiminin engellenmesiydi. 1999'da ise bedelli askerlik, Marmara depreminin zararlarının giderilmesine katkı sağlamak için çıkarılmıştır' dedi.


'Bakaya sayısı ciddi oranlarda arttı'

Bedelli askerlik uygulamasıyla iki önemli hedefi gözettiklerini vurgulayan Erdoğan, 'Biz ise bedelli askerlik uygulamasıyla iki önemli hedef gözetiyoruz; bunların hiçbirisi değil. Bakaya kalanların sayısının ciddi oranlarda artığını görüyoruz ve bedelli askerlik yoluyla bu birikimin azaltılmasını hedefliyoruz. İkincisi ise Bedelli Askerlik Kanunu ile çok önemli sosyal bazı hizmetleri ve destekleri gerçekleştirmeyi hedefliyoruz'' diye konuştu. 

Tasarıya koydukları bir maddeyle  bedelli askerlik uygulamasından elde edilecek gelirin şehit yakınlarına, gazilere, özürlülere, muhtaç erbaş ve er aileleri ile TSK'ya, Jandarma Genel Komutanlığına, Sahil Güvenlik Komutanlığına, Emniyet hizmetleri sınıfına mensup vazife malullerine yönelik sosyal hizmet ve faaliyetlerinin finansmanına aktarmanın da yer aldığını kaydeden Erdoğan, 'Hatta milli bütçeden özürlülere yönelik ayırdığımız rakam ki -çok büyük rakam- bunu da bu fona ayırmak suretiyle bunu daha da güçlendirmiş olacağız' dedi. 

Öngördükleri yaş sınırı ile askerlik ve güvenlik hizmetlerinin aksamasına asla mahal vermeyeceklerini belirten Erdoğan, 'Terörle mücadelede bir zafiyetin oluşmasına asla izin vermeyeceğiz. TSK'nın ihtiyaç duyduğu er ve erbaş sayısını dikkate alıyor ve düzenlemeyi buna göre yapıyoruz' diye konuştu. 


AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugüne kadar Dersim ile ilgili bazı belgeleri kamuoyuyla paylaştığını anımsatarak, 'Yarın, Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda bazı yeni belgeleri de kamuoyuyla paylaşacağım' dedi.

Başbakan Erdoğan, Türkiye'yi yakından ilgilendiren bir başka gelişmenin de Almanya'da yaşandığına dikkati çekti. Erdoğan, 2000 yılından bu yana Almanya'da başta Türkler olmak üzere yabancılara yönelik saldırıların aydınlığa kavuşmaya başladığını belirten Erdoğan, şu ana kadar 8 Türk ve bir Yunanlının aşırı sağcılar tarafından katledildiğinin ortaya çıktığını hatırlattı.

'Ancak meselenin sadece bir ırkçı saldırı olmadığı, derin bir yapılanmanın izlerini taşıdığı da Alman ve Türk basınında geniş biçimde yer aldı' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

'Açıkçası daha önce dile getirdiğim Alman vakıflarının faaliyetleri başta olmak üzere Almanya'da Türkiye, Türkler ve genel olarak yabancılar aleyhine çeşitli tertiplerin düzenlendiğini biliyoruz. Bunu son ziyaretimde Sayın Şansölye'ye de açıkladım. Sadece Alman vakıfları değil Alman kredi kuruluşlarının da değişik yollarla bu tür adımların içerisinde olduğunu hatırlattım. 'Bu konuda farklı bilgilere, belgelere ulaşmak istiyorsanız lütfen bu vakıflarınızı ve bu kredi kuruluşlarınızı yakından takip ediniz. Acaba bu kredi kuruluşlarınız kimlere kredi veriyor ve krediler acaba yerli yerinde kullanılıyor mu?' Bunun yeterli olmadığını, 'aşırı sağcılar yaptı' deyip meselenin geçiştirilecek kadar sığ olmadığını da hatırlattık. 

Zira biz bu tecrübeyi çok acı şekilde yaşadık. Geçmişte 'faili meçhul' deyip, 'irtica' deyip faturayı dış mihraklara kesip, nice cinayetin üzeri örtüldü. Türkiye, AK Parti iktidarları döneminde 9 yıl boyunca işte bu karartmaların üzerine gitmiş, devlet içine sirayet eden karanlık örgütlere karşı da sarsılmaz bir mücadele vermiştir. Almanya'nın, Türkiye'deki bu süreci yakından incelemesini, Türkiye'nin derin yapılarla nasıl mücadele ettiğini kendisine örnek almasını tavsiye ediyorum.'


'Elif ve mertek arasındaki farkı da inşallah görürler'

CHP'nin hem Osmanlı tarihiyle hem de kişisel tarihiyle olan çatışmasını ibretle izlediklerini belirten Erdoğan, 'Bunlar Sultan Abdülmecid ile Halife Abdülmecid'in aynı kişiler olmadığını bugün anladılar. Zamanla elif ve mertek arasındaki farkı da inşallah görürler' dedi.

'Nadan ile sohbet zordur bilene çünkü Nadan, ne gelirse söyler diline' ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle konuştu:

'Bunların da eline bir iki belge tutuşturuyorlar, aslını astarını öğrenmeden, önünü ardını araştırmadan çıkıp Meclis kürsüsünde söylüyorlar. Genel Başkanları da biliyorsunuz aynı şekilde tezgaha getirilmişti. Bitlis'te de ifade ettim. CHP bu toprakların tarihiyle de kendi kendi tarihiyle de yüzleşmelidir. CHP, başta Dersim olmak üzere bu toprakların insanlarına, inançlarına, değerlerine yönelik baskıyla artık yüzleşmeli. Kendisini ve tarihini açık yüreklilikle sorgulamalıdır. Dersim hakkında kitap yazmış CHP Tunceli Milletvekilinin bu konuyu gündeme taşımış olması aslında CHP için kaçırılmayacak bir fırsattır. Dahası CHP'nin başında Tuncelili bir Genel Başkanın bulunması, bir aşiret mensubu Genel Başkanın bulunması, Dersim faciasıyla yüzleşmek adına CHP için eşsiz bir imkandır. Bunu seçimde söylediğimde rahatsız oldu beyefendi, niye? 

Tuncelilisin işte bunu söyle, neden kaçınıyorsun? Aşiretini, mensup inanç sistemini söyle, niye kaçınıyorsun? Bunu da ifade etmek durumundayım. Hemen bunu 'ayrımcılık' olarak ifade etti. Sevsinler senin gibi birleştiriciyi. Hepsi ortada. Şimdi ne diyor? 'Dersim konusunda Başbakan özür dilesin' diyor. Dersim konusunda özür dileyecek birisi varsan sensin. Çünkü şu anda başında bulunduğun partinin ödettiği faturadır, Dersim faturası. Sen özür dileyeceksin. Başka parti yok, sadece senin partin, sadece siz varsınız. CHP eğer bu dönemde de Dersim ile yüzleşmez, özeleştirisini yapmaz, özür dilemezse muhtemelen böyle bir fırsatı bir daha hiçbir zaman yakalayamayacaktır.'


Yeni belgeler

Başbakan Erdoğan, yarın partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı olduğunu hatırlattı.

Dersim ile ilgili bugüne kadar bazı belgeleri kamuoyuyla paylaştığını anımsatan Erdoğan, yarın Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda bazı yeni belgeleri de kamuoyuyla paylaşacağını bildirdi.

Erdoğan, 'Çok daha detaya girmek suretiyle yarın ki konuşmamı ağırlıkla Dersim'e ayıracağım ve orada bunları anlatacağım. Hala 'arşiv' diyor. Arşivin yolunu bilmiyorsan adresini söyleyelim. Arşiv açık, kimseye kapalı değil. Başbakanlık... Bu arşivlerin hepsi açık. Hepsinde gelip çalışma yapabilirsin ama demek ki senin hiçbir arşivcin yok. Sen çok kabiliyetlisin. Araştırmayı yap, sonra da gel belgeyi yerinde gör' şeklinde konuştu.


AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a, 'Kendi halkına karşı ölene kadar savaşan birini görmek istiyorsan, Nazi Almanya'sına, Hitler'e, Romanya'nın Çavuşesku'suna bak. Eğer bunlardan ders almıyorsan, kendi halkına silah doğrultan ve daha 32 gün önce hiçbirimizin arzu etmediği şekilde, aynen senin kullandığın ifadeleri kullanan ve öldürülen Libya'nın liderine bak' diye seslendi.

Başbakan Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, 'Şimdi ben tarihle konuşuyorum ve milletime de bunu hatırlatıyorum' dedi.

CHP'nin, Türkiye'de 1950 yılına kadar tek parti olduğunu, muhalefetin olmadığını belirten Erdoğan, 'Arkasında çok farklı güçler vardı. 1942, 1943, 1944 ve 1946 depremlerinde 12 bin kişiye yakın insan hayatını kaybetti. CHP hükümetleri ne yaptı?' diye sordu.

Erdoğan, 1939 Erzincan depreminde 33 bin kişinin hayatını kaybettiğini ifade ederek, 'CHP ne yaptı?' dedi. 1966 yılında Van'da 6,9 şiddetinde deprem meydana geldiğini ve 2 bin 394 vatandaşın hayatını kaybettiğini belirterek, şöyle konuştu:

'1966 depreminde evlerini kaybeden 63 vatandaşımızın konutlarını depremden 43 yıl sonra, 16 başbakan değiştikten sonra, dönemimizde hak sahiplerine biz teslim ettik. 1999'da Sakarya, Kocaeli, Yalova, İstanbul depremleri sırasında o gün iktidarın ortağı olan MHP de bütün Marmara enkaz altında kalırken, 300-400 kilometre uzaktaki Ankara'da Hükümet daha büyük bir enkaz altında kaldı. Hükümettekilerin enkazın altından çıkıp, depremin gerçek boyutunu farkedebilmeleri dahi haftalar... Orada da süreci biz tamamladık, biz tamamlıyoruz. 

Ben buradan BDP'ye de soruyorum; onlar da konuşuyorlar, biliyor musun? Bölgede büyükşehir belediyeniz var. İl ve ilçe belediyeleriniz var. Van Belediyesi sizde. Allah aşkına yaraları sarmak için insanlara el uzatmak için ne yaptınız? Van depremle mücadele ederken, Van yaralarını sarmak için uğraşırken, BDP milletvekilleri Van'ı bıraktılar, terörist cenazelerini provoke etmek için adeta birbirleriyle yarıştılar. Veyahut da oradaki çalışmaları provoke etmek için oralara geldiler. 'Oralardan acaba ortalığı nasıl karıştırırız...' Başladılar bağırıp çağırmaya. Otur da dinle, söyleyeceğin bir şey varsa, gayet güzel bir şekilde söyle. Ama bunlar hep bu tür şeyleri fırsata çevirmenin gayreti içindeler. Biz var gücümüzle yaraları sarmak için uğraşırken, BDP'nin sırtını sıvazladığı teröristler, Van'ın ilçelerinde hatta deprem merkezi Erciş'te terör faaliyetlerine hız verdiler ve orada vatandaşı ilgili, ilgisiz... Acaba buradan nasıl rant elde ederiz, nasıl buradan gıda paketlerini toplarız da malum yerlere sevkederiz, bunun hesabı içine girdiler.'

Başbakan Erdoğan, Van'lıları asla kaderlerine terk etmeyeceklerini ve ihmal etmeyeceklerini, ihmal edilmesine de asla müsamaha göstermeyeceklerini söyledi.

'Van'ın boşaltıldığı iddiaları tamamen yalandır, provokatif bir söylemdir' diyen Erdoğan, ekonomik, ticari, sosyal anlamda; konut, eğitim, enerji, sağlık, sanayi noktasında Van için ne gerekiyorsa onu yaptıklarını ve yapacaklarını kaydetti.

Başbakan Erdoğan, süreç içinde yeni ihtiyaçların ortaya çıkması durumunda, onları da yerine getireceklerini ifade ederek, 'Van'lı kardeşlerimin sağduyu ve sabır içinde, bu zor günleri aşmada bize yardımcı olmasını bekliyoruz. 74 milyonu da Van depremi üzerinden istismar siyaseti yapanlara karşı dikkatli ve uyanık olmaya davet ediyoruz' dedi.


-Suriye'de Türk hacılarına saldırı-

Başbakan Erdoğan, geçen hafta Suriye'de bazı kendini bilmezlerin Türkiye'ninkiler de dahil olmak üzere, bazı ülkelerin diplomatik temsilciliklerine saldırıda bulunduklarını söyledi.

Önceki grup toplantısında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'dan, sorumluları derhal yakalamasını ve yargıya teslim etmesini istediğini, saldırıları kınadıklarını bir nota ile Esad'a ilettiğini kaydeden Erdoğan, grup toplantısında, saldırılar ile ilgili olarak, 'Yabancı ülke vatandaşlarını ve diplomatlarını korumak, her ülkenin onurudur, namusudur. Bunlar üzerinden mesaj vermeye çalışmak ise acziyettir. Telafisi zor olan bir şuursuzluktur' dediğini anımsattı.

Erdoğan, Suriye yönetiminin bu tepkiye ve hatırlatmaya rağmen gerekeni yapmak yerine, topraklarından transit geçen hem de Mekke-i Mükerreme'den gelen hacılara yapılan saldırıya dahi mani olmadığını ve olamadığını ifade ederek, şunları kaydetti:

'Hac kafilesini taşıyan otobüsler silahlı saldırıya uğramış, bazı hacılarımız yaralanmış, bazıları da rehin tutulmuştur. Buradan Beşar Esad'a bir kez hatırlatmakta fayda görüyorum: Yabancı ülke vatandaşlarını, ülkesindeki misafirleri hele hele hac yolculuğuna çıkmış ve sadece transit geçen yolcuları korumak da bir ülkenin onuru ve namusudur. Beşar Esad çıkıyor, 'ölene kadar savaşırım' diyor. Allah aşkına sen kiminle savaşıyorsun? Kendi halkına karşı ölene kadar savaşmak, kahramanlık değil, korkaklıktır. Kendi halkına karşı ölene kadar savaşan birini görmek istiyorsan, Nazi Almanya'sına bak, Hitler'e bak, Mussolini'ye bak, Romanya'nın Çavuşesku'suna bak. Eğer bunlardan ders almıyorsan, kendi halkına silah doğrultan ve daha 32 gün önce hiçbirimizin arzu etmediği şekilde, aynen senin kullandığın ifadeleri kullanan ve öldürülen Libya'nın liderine bak. Beşar Esad, eğer topraklarına yönelik bir müdahale karşısında, ölene kadar savaşmaktan bahsediyorsan, kusura bakmasın ama insana sorarlar; İsrail'in işgal ettiği Golan Tepeleri için neden ölene kadar savaşmadın? Kahramanlığını neden orada göstermedin, neden gösteremiyorsun? 

Bakın buradan altını çizerek bir kez ifade ediyorum: Bizim hiç bir ülkenin topraklarında gözümüz yok, hiç bir ülkenin içişlerine karışmak gibi bir niyetimiz yok ama bir halka zulmedilirken, özellikle de akrabamız, kardeşimiz bir halka zulmedilirken, 910 kilometre sınırı olan Suriye'yi görmezden gelmeye, sırtımızı dönmeye de asla ve asla niyetimiz yok. Suriye'deki zulmü ve şiddeti eleştirmek, kendi halkına silah doğrultan diktatörlere karşı hakkı söylemek, içişlerine karışmak değildir, dünyaya bir askeri müdahale çağrısı yapmak hiç değildir. Bizim kardeş bir halkın selametinden, huzurundan, refahından, kardeş bir ülkenin iç barışından başka hiç bir arzumuz yok. Beşar Esad'a buradan çağrımı yineliyorum: öncelikle Türkiye'nin temsilciliklerine, bayrağına saldıranları, topraklarından geçen hacılara hunharca saldıranları bul ve yargıya teslim et. Daha fazla kan dökmeden, daha fazla zulmetmeden, halkının, ülkenin ve bölgenin selameti adına artık o koltuktan çekil. Türkiye olarak en uzun sınıra sahip olduğumuz; halkını dost, akraba ve kardeş bildiğimiz Suriye'deki gelişmeleri yakından takip etmeyi sürdüreceğiz. Uluslararası hukukun çizdiği çerçeve içerisinde kardeşliğe, kardeşlik hukukunun sınırları çerçevesinde kardeş Suriye halkıyla dayanışmamızı devam ettireceğiz.'