Hüseyin Gülerce "17/25 Aralık'ta Başbakanın oğlunu, başbakanın evinde tutuklamaya kalkan bir siyasi darbeye teşebbüs ettiler. O gün bu tutuklama gerçekleşseydi, yeni kabine kurulacaktı, kendilerine göre Bakanlar kurulu listesi bile hazırdı..." dedi.
Star Gazetesi Yazarı Hüseyin Gülerce, bugünkü köşesinde FETÖ'nün bir planını daha açıkladı. Gülerce, 17-25 Aralık'ta oynanan hain planın tutması halinde, hükümetin yerine gelecek yeni kabinenin ve başbakanın isminin bile hazır olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki akşam A Haber ve ATV'nin ortak yayınında "Legal Görünümlü İllegal Yapı" olarak adlandırılan Gülenist hareket hakkında ilk defa, "onlar Tayyip Erdoğan'a ihanet ettiler" dedi. Ve ekledi: "Ben onlara ihanet etmiyorum. Ben sadece milletin hakkını, bu ülkenin hakkını onlardan geri alma mücadelesi veriyorum."
7 Şubat MİT krizinden itibaren Sayın Erdoğan'ın bu yapıya karşı sert tavır alışı, üzerlerine kararlılıkla gitmesi, bazıları tarafından başlangıçta bir hükümet-cemaatmeselesi olarak algılandı. Önceleri Hizmet Hareketi olarak bilinen bu yapıya; eğitim yoluyla gençliğe sahip çıkıldığından, bilhassa yurt dışındaki Türk okullarından dolayı, Cumhurbaşkanlarından başbakanlara, belediye başkanlarından valilere kadar samimi olarak destek verildi.
Nereye kadar? 7 Şubat 2012'de bir savcı marifetiyle başlatılan MİT krizine kadar. Sonra 2013 Mayıs sonunda İstanbul'da Gezi Parkı olaylarındaki savrulmaları var. Gezicilere destek çıkmakla kalmadılar, Gülen "onlara çapulcu demeyin" diye sahiplenirken, hiç yapmadıkları bir üslupsuzluğa cür'et ettiler. Zaman gazetesinde, Today's Zaman'da Erdoğan'a hakaretler başladı. Gülen'in yol verdiği kendini bilmezler, sosyal medyada küfürler etme ahlâksızlığını bile yaptılar. Erdoğan, itibarsızlaştırma saldırısının boy hedefiydi. Halkın seçtiği, sevdiği bir insana bu saldırının kaynağı kimlerdi, hangi odaklardı? Şaşıranların başında gelenlerden biri de bendim. 7 Şubat'ta devlete savaş açıldığı gün tepki verdim. "O savcıyı yabancı istihbarat merkezleri mi kullanıyor?" diye sordum. Gezi olayları için "Erdoğan gitsin, AK Parti kalsın Planı" ile karşı karşıya olduğumuzu Zaman'da yazdım.
Devamı geldi. 17/25 Aralık'ta Başbakanın oğlunu, başbakanın evinde tutuklamaya kalkan bir siyasi darbeye teşebbüs ettiler. O gün bu tutuklama gerçekleşseydi, bizzat bana söylendiği gibi (isim de verdiler) bir ismin başkanlığında yeni kabine kurulacaktı. Kendilerine göre Bakanlar kurulu listesi bile hazırdı...
Darbeleri başarısız olunca paniklediler, savrulmaya başladılar. Üç ay sonra 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde, kendilerine en büyük desteği vermiş olan Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlarını değiştirmeyi gözlerine kestirdiler. Onlar giderse AK Parti tökezler, Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığının önü kesilir hesabını yaptılar. Var güçleriyle CHP'li adayları desteklediler. Yine başaramadılar. Sonra cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefetin ortak adayına destek verdiler. Bir daha başarısız oldular. En sonunda 7 Haziran ve 1 Kasım'da HDP'yi desteklediler. 7 Haziran'dan sonra CHP-MHP-HDP hükümeti isteyecek kadar, yani PKK'nın siyasi temsilcisinin hükümet ortağı olması için çabalamaya kadar, kendilerini kaybettiler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "bana ihanet ettiler" çıkışını iyi anlamak lazım. Samimiyetle her yardımı yaptığınız insanların ihaneti var.
Erdoğan, ihanete uğrayan bir insanın haklı tepkisini veriyor. Aynı tepkiyi ben de veriyorum. Legal zeminde, mana boyutlu demokrasiyi savunarak bütün samimiyetinizle gönüllü olarak yer alıyorsunuz. Sonra bir bakıyorsunuz, Masonlukta bile olmayan bir gizlilikle ihanete doğru adım adım gidilmiş. Öyle ki, "Türkiye'nin MİT TIR'ları ile teröre destek verdiği"ni dünyaya jurnallemeye kadar. Öyle ki, ABD'de 100 senatörden 80'inden Yahudi lobisinin desteği ile Türkiye'nin Cumhurbaşkanı ve hükümeti aleyhinde imza toplamaya kadar...
İhanet karşısında iki şey söylenir: Kimsenin hatırına bakılmaz, Hakk'ın hatırı âlidir. Milletin hakkını gasp edenlerden bunun hesabı sorulur.