Yeni Şafak, milletin canına, özgürlüğüne ve birliğine kasteden Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)'nün lideri Gülen'in karanlık yüzünü ve yalanlarını açıklamaya devam ediyor. Yıllarca insanları ağlamaları ve yalanlarıyla aldatan teröristbaşının annesinin adı, doğum tarihi ve kendi adına kadar pek çok bilgiyi yanlış aktardığı ortaya çıktı. Gülen videolarında her ne kadar kendisinin tek ceketi olduğunu söyleyerek acındırma yapsa da 2004 yılı kayıtlarına göre 104 milyar dolara sahip olduğu da öğrenildi.
Resmi nüfus kayıtlarına göre doğum tarihi “27 Nisan 1942” olan Gülen, Edirne'de görev aldığı yıllarda vaiz sıfatıyla memur olmaya yaşı yetmediğinden mahkemeye başvurarak doğum tarihini “27 Nisan 1941” olarak değiştirdi. Ancak buna rağmen Gülen sohbetlerinde doğum tarihini hep “11 Kasım 1938” olarak dile getirdi. FETÖ lideri Gülen'in doğum tarihi yalanı, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede de yer aldı. İddianame de FETÖ lideri Gülen'in doğum tarihi hakkında “kendini Mehdi olarak gördüğünden Deccal kabul ettiği Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm tarihini kendisine doğum tarihi seçmiştir. Fethullah Gülen'in doğum tarihi “27.04.1942” iken nüfus kayıtlarında yılı 1941 olarak düzeltilmiştir. (Vaiz olabilmek için yaşı büyütülerek memur olacak yaşa çıkarılmıştır). Gülen, sohbetlerinde doğum tarihini 10 veya 11 Kasım 1938 olarak açıklamıştır” denildi.
FETÖ lideri Gülen'in annesinin adını da yıllarca sakladığı ve yalan söylediği ortaya çıktı. Gazeteci yazar Latif Erdoğan tarafından kaleme alınan ve Gülen'in hayatını anlatan “Küçük Dünyam” adlı kitapta Gülen annesinin adının Refia olduğunu dile getirmişti. Ancak Gülen'in 24 Mart 1986 yılından İzmir İl Emniyet Müdürlüğü'ne Almanya'ya gitmek için pasaport başvuru formunda anne adını “Rabin” olarak beyan etmesi, Gülen'in annesinin gerçek adını da uzun yıllar sakladığını ortaya koydu. Gülen'in anne tarafından akrabası olan Edirne Müdafii Şükrü Paşa'nın, 1492 göçüyle İspanya'dan kaçıp Edirne'ye yerleşen Seferad kökenli bir aileye mensup olduğu iddia edilmişti.
FETÖ lideri Gülen'in, kendi soyu hakkında başka bir yalana başvurduğu da 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra kabul edilen iddianamede ortaya çıktı.
Hayat hikâyesinin anlatıldığı “Küçük Dünyam” kitabında Gülen'in soyu hakkında da yalana başvurduğu ortaya çıkıyor. Gülen, “soyunuzun Ehli-Beyt'e dayandığı söyleniyor” sorusuna ise “Olabilir, öyle diyorlar. Ancak bu mevzu bizim aile içinde ne annem ne babam tarafından konuşulmazdı. Ben annemden iki defa böyle bir mecburiyetten bahis duydum. Her ikisi de şecerenin kaybolduğundan bahsederken oldu” cevabını vererek kendisinin seyyid ve şerif soyundan geldiği yalanını ortaya atıyor. Gülen'in seyyid ve şerif soyundan geldiği yalanı Temmuz darbe girişiminin ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede de yer aldı. İddianamede “Ailesinin dönme olduğu, Yahudi kökü bulunduğu, Ermeni bir aileden geldiği ve 1915 Ermeni tehcirinin intikamını almak için yetiştirildiği, gibi birçok iddia ileri sürülmüş ise de, resmi veri yoktur. Gülen ailesinin seyit ve şerif olduğunu iddia etse de bu palavradır'' denildi.
17 ve 25 Aralık darbe sürecinden sonraki seçimlerde CHP ile işbirliği yapan Fethullah Gülen'in 1967'de CHP'ye yaptığı bağışın orijinal makbuzuna da Yeni Şafak ulaştı. Bu bağışın Gülen'in 6 aylık vaizlik maaşına denk geldiği ortaya çıktı. O dönemler maddi sıkıntılar yaşadığını kendi yazılarında ifade eden Gülen'in 5 bin liralık bağış yapması adeta karanlık ilişkilerinin ispatı niteliğinde. O dönemde İzmir Müftülüğü'nde vaiz olarak görev yapan Gülen, İsmail Durak Ataay'ın “Türkiye'de elli yıllık maaş ve ücret uygulaması” isimli makalesindeki bilgilere göre aylık 774 lira alıyordu. Gülen'in vaizlikten düşük ücret almasına rağmen CHP'ye 5 bin liralık bağışı neden yaptığı akıllara soru işaretleri getiriyor. Ayrıca Gülen'in yaptığı bağışta İzmir Merkez Vaizliği'nin kurumsal adını kullanması dikkat çekti.
Örgüte yeni katılan üyelerin ise bir yemin metni okuyarak bağlılığını ilan ettiği öğrenildi. Teröristlerin okuduğu yemin metni ise şöyleydi; “Kardeşlerime karşı sadakat içinde bulunacağıma, halkın ve talebe arkadaşların izzet ve onurlarını izzetim ve onurum kadar yükseltmeye çalışacağıma, kusurlarımın hatırlatılması karşısında memnuniyet ihza eder, dahilden ve hariçten gelen bilumum taarruz ve tenkitleri nefsime yapılmış gibi red edeceğime, bilumum karar listesindeki esaslara riayette bulunacağıma, hizmet adına uhdeme aldığım vazifeleri veya kararla bana tahmil edilen mükellefiyetleri itirazsız yerine getirmeye çalışacağıma, münferit hareket edip bu kararlara muhalif davrandığım an ihtiyarımla bu kadrodan kendimi iskat edip herhangi bir talebe gibi, dershanede gibi vazifeme devam edeceğime VALLAH-BİLLAH kasemleriyle yemin ediyor ve bu yeminin La Yenkatı olmasına CENAB-I HAKKI istişhadda bulunuyorum.”
Gülen'in bir diğer yalanıysa mal varlığı hakkında söyledikleriydi. Sadece iki ceketi olduğunu iddia eden teröristbaşının ABD'de yaşadığı malikanenin görüntüleri de medyaya yansımıştı. Daha sonra yapılan açıklamada ise Gülen bu malikanenin bir odasında yaşadığını söylemiş ve kaldığı odanın kirasını kendi cebinden ödediğini belirtmişti. Ancak gerçek hiç de öyle değildi. Gülen, 2004 yılı hesaplarına göre 104 milyar dolar paraya sahipti. Öte yandan Türkiye'de yüzlerce dershane, öğrenci yurdu, özel okul, ışık evi, 110 üniversite, bir banka, bir sigorta şirketi, dünyanın 160 ülkesinde özel okullar, Türkiye'de üç yayın grubu, 17 işadamı derneği ve 200 vakfı da yönetiyordu.
Cemaatin yapılanmasını oluşturan İştişare kurulu ya da şura denilen 12 kişiden oluşan beyin takımı
* Ülke imamları
* Bölge imamları
* Şehir imamları
* Esnafı organize eden imamlar
* Semtlerden sorumlu imamlar
* Ev düzeyinde sorumlu imamlar
Cemaatin devlet içerisinde yapılanma stratejisi, bilinenin aksine tarikata göre 'makamlar öncelikli', 'kişiler ikinci plandadır'. Bir nedenle güç duruma düşüldüğünde, kişiler feda edilerek yerlerine hazırlanan kendilerinden olan kişilerin getirilmesi için çaba sarf edilmektedir. Başarılmaması halinde ise mevcutta görevde olan bürokratların veya siyasetçilerin hoş görünmek maksadıyla kullanılabilirse sonuna kadar istifade et mantığı ile makamlarda olan kişileri ve siyasetçileri kontrol altında tutmaktadırlar.
İzmir'e 1966'da tayini çıkan Gülen, ilk yıllarında yaşadığı maddi sıkıntıları kendi internet sitesindeki yazısında şöyle anlatıyor: “Elimde iki çanta Kestanepazarı'na vardım. Eşyamı müdür odasına koydum. Küçük bir cam dolap vardı. Getirdiğim eşyayı oraya yerleştirdim. Gece gündüz kullandığım, açılıp kapanan bir koltuk vardı. Gündüzleri onu koltuk olarak, geceleri de yatak olarak kullanıyordum.” Bu denli yoksul bir hayat yaşadığını ifade eden bir vaizin 5 bin liralık parayı kendi ideolojisine zıt
bir partiye bağışlaması, CHP-Gülen ilişkisinin boyutunu gözler önüne seriyor.
Devleti ele geçirmek gibi bir niyeti olmadığını iddia eden ancak gerçeğin hiç de sanıldığı gibi olmadığı anlaşılınca hakkında iddianame hazırlanan Gülen'in foyası ortaya çıktı.İddianamede, “İlahi nizam, örgütün ülke yönetimini ele geçirmesi öncelikle devletin stratejik noktalarına hâkim olma ile amaçlanmaktadır. Bu durumu açıklaması bakımından örgüt lideri Fetullah Gülen'in 'mevcudiyeti hissettirmeden can damarlarına girme' şeklindeki ifadeleri önem arz etmektedir” denildi. Örgütün hedefinin anayasal düzeni değiştirip, ilahi nizama ulaşmak olduğu ifade edildi.
Diyanet'ten istifa ederek ayrılan ve ilkokul mezunu olan Gülen'in 21 Mart 1999'da yeşil pasaport ile ABD'ye gittiği ortaya çıkmıştı. Ancak Gülen Diyanet'ten ve vaizlikten emekli değildi. Yani yeşil pasaportu alması imkansızdı. Bu haber üzerine Pasaport ve Güvenli Belge Daire Başkanlığı Diyanet'ten hocanın dosyasını istedi. 5682 sayılı Pasaport Kanunu'nun Ek-4'üncü maddesine göre Gülen'in yeşil pasaport almasının imkansız olduğu anlaşıldı. Yani teröristbaşının pasaport için yaptığı başvuru usulsüzdü ve yeşil pasaportu iptal edildi.