Gazetecilik yaptık

Yeni Şafak
Haber Merkezi
04:0031/07/2016, Pazar
G: 1/08/2016, Pazartesi
Yeni Şafak
Yeni Şafak Gazetesi Haber Müdürü Recep Yeter
Yeni Şafak Gazetesi Haber Müdürü Recep Yeter

15Temmuz gecesi darbe kalkışmasını Yeni Şafak ekibinden bir gazeteci dünyaya duyurdu. FETÖ'nün darbe girişiminde bulunduğunu teyid eder etmez İnternet Servisine ulaştıran Yeni Şafak Haber Müdürü Recep Yeter, “Biz o gece gazetecilik yaptık. Çünkü işgale karşı direnişin ilk gerekeni oydu” dedi. Yeter o geceyi anlattı:

BEYLERBEYİ SARAYI'NI DUYMAM YETTİ


15 Temmuz günü 21.30 civarında gazeteden çıktım. Bir çay bahçesinde 4 – 5 arkadaşla otururken telefonuma saat 22.00'da bir mesaj geldi. Fetullahçı Terör Örgütü ile ilişkili bir haber sitesinin linkiydi. Karışık bilgiler vardı. 3 ayrıntı dikkatimi çekti birincisi Beylerbeyi Sarayı, ikincisi polislerin silahına el konulması, üçüncüsü askerlerin vatandaşlara evinize gidin dediğine ilişkin rivayetler. Bir gazeteci için üç veri bulunuyordu. Bunların hepsi birbirinden farklı zamanlarda olsa önemsiz gibi görünen detaylar ama o gece için birbirini tamamlayan verilerdi. Bu bir darbe belirtisiydi ama kim yapıyordu? Önce başka yerlerde hareket olup olmadığını anlamak için bölge muhabirimiz ile irtibata geçtim. Ardından da birbiri ardına haber kaynaklarımı aramaya başladım.



*BEYEFENDİ ŞEHİR DIŞINDA*


Bu arada bir yandan da farklı ihtimalleri, örneğin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir suikaste ya da bir saldırıya uğrama ihtimalini düşünüyordum. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çalışmalarını yürüttüğü yerlerden birisi de Beylerbeyi Sarayı'dır. Bu pek bilinmez. Bu ihtimal doğrultusunda hemen cumhurbaşkanının çok yakınındaki bir ismi arayarak Erdoğan'ın nerede olduğunu sordum. "Beyefendi şehir dışında" cevabını alınca rahatladım. Bu arada Twitter'da 'Ankara semalarında alçak uçuş yapan jetler var, Genelkurmay'dan çatışma sesleri geliyor' haberleri yayılmaya başlandı. Tam o esnada olayın esasını sorduğum ancak o anda henüz bilgi sahibi olmayan bir güvenlik kaynağım geri dönüş yaptı ve hiçbir zaman unutamayacağım şu sözleri söyledi: “Paralel yapının hain bir kalkışması söz konusu ve ben siper olmaya hazırım. Kısıklı'ya beyefendinin evini korumaya gidiyorum, gerekirse vuruşacağım" Tüm bunlar 10-15 dakika içinde oldu. Hemen ardından gazete yönetimini bilgilendirmeye başladım. Onlara bunun bir paralel darbe girişimi olduğunu söyledim. Doğal olarak tüm yöneticiler ve arkadaşlar bilginin güvenilirliğinden emin olup olmadığımı merak ediyorlardı. Tüm teyit mekanizmalarını fazlasıyla işletmiştim ve emindim. Bazen sadece bilgi yetmez, insanın sezgi ve feraset kanalları da açık olması lazım. Bütün görünür verileri ve önümüzdeki günlerdeki YAŞ toplantısını ve pek çok şeyi bir araya getirdiğimde bunun bir FETÖ kalkışması olduğundan artık şüphem kalmamıştı.



GAZETEYE NASIL GELDİĞİMİ HATIRLAMIYORUM


Arkadaşlarımın yanından ayrılarak gazeteye yola çıktım. Arabaya bindiğimde internet yazı işleri müdürümüz Ersin Çelik ile irtibata geçtim. Bir darbe girişimi olduğunu hemen gazeteye dönmesi gerektiğini ilettim. O da henüz gazeteden uzaklaşmamıştı. Gazete ile bulunduğum mekan arasındaki mesafeyi nasıl geçtiğimi hatırlamıyorum. İçeri girdiğimde gazetedeki arkadaşlar şehir baskısı için çalışma yapıyorlardı. Haber merkezinde arkadaşlar çalışıyordu. Bir tuhaflık bir olağanüstü durum olduğunu biliyorlardı ama henüz darbe girişimi olduğu bilgisi ulaşmamıştı. Darbe girişimi var diye yüksek sesle bağırarak yazı işlerine girdim. Ardından tüm ekibimizi gazeteye çağırdım bir yandan da çatışma potansiyeli taşıyan noktalara muhabir arkadaşları yönlendirdim. O andan itibaren gazete, internet ve tvnet te doğru ve sağlıklı bilgi alabilmek ve bunu hızlıca aktarabilmek için büyük seferberlik başladı.





TÜRKİYE BİZDEN ÖĞRENDİ


Bu sırada internet servisimiz haberi girme konusunda 15 dakika kadar tereddüt etti çünkü gerçekten çok ciddi bir haberdi ve geri dönüşü yoktu. Tam 22.37'de Paralel subaylardan ihanet girişimi başlığıyla Son Dakika Haberi olarak internete girdik. Onu girdiğimiz anda bütün film koptu zaten. Siteye bir anda 100 bin civarında giriş oldu. Bu arada üst düzey polis müdürleriyle görüşmelerim oldu. Görüşmelerimde şunu fark ettim: Emniyet teşkilatının bir bölümünde hala tereddüt vardı. Bireysel olarak direnişe hazırlardı ve yukarıdan nasıl karar alınırsa alınsın bir direniş olacaktı ancak teşkilat bütünlüğü için nihai bir emir bekliyorlardı hissi oluştu. Biz haberi girdikten sonra vatandaşlar, televizyonlar, internet siteleri bizi kaynak göstererek son dakika girmeye başladılar. O dakikadan itibaren de direniş fiilen başladı. Tabi bir yandan biz milletin bir ferdi olarak direniş ruhuyla işimizi yapmaya çalışıyorduk diğer taraftan da gerekeni yani mesleğimizi yapmamız gerekiyordu. An be an gelişmeleri vatandaşlara internet sitemiz, facebook sayfamız ve televizyonumuz tvnet vasıtasıyla duyurduk. Orada iletişim çok önemliydi ve bunu başardık.



HERKES GÖREVİNİ BİLMELİ


Böyle zamanlarda gazetecinin gazetecilik yapması televizyoncunun televizyonculuk yapması gerekiyor. Aksi halde sağlıklı bilgi aktarılamadığında psikolojik üstünlüğün darbecilerin eline geçmesi an meselesi ki TRT'de okunan bildiri direnişe geri adım attırmasa da böyle bir etki yarattı. Dolayısıyla biz burada çok iyi bir sınav verdiğimizi düşünüyorum. Gazeteciliği hakkaniyetle; yani iyinin güzelin doğrunun, hakkın hukukun ve milletin yanında durarak yaptık. Bunlar çok önemli. Bunun dışında bir de milletin nasıl bir tavır alması gerektiğine dair de insanları bilinçlendirdik. Bu da istikametimizin bir gereğiydi. Sokaklara çıkılması gerektiğini söyledik. Tabi bizim söylememize ihtiyaç kalmadan zaten haberi girdiğimiz anda milletimiz sokağa dökülmeye başlamıştı. 23.00 civarında vatandaşın sahadaki askerleri etkisiz hale getirmeye başladığına dair bilgiler gelmeye başladı. Canlı yayında "Bayrampaşa ve Üsküdar Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü millet tarafından darbecilerden kurtarıldı" cümlesini kurmak anlatılamaz bir duygu. Bu vatandaşlarımız için ayrı bir moral ve motivasyon oldu.



FERASET HEP REHBERİMİZDİ


Biz objektif gazetecilik masallarına hiçbir zaman inanmadık. Hakikatin tarafı olduk. Gerçeği hiç bir zaman saptırmadık. Çarpıtmadık. Dolaysıyla her zaman kendi inandığımız doğrular ve hakikat ölçüsünde bir habercilik refleksi verdik. Çünkü ferasetimiz basiretimiz sayesinde Fethullahçı Terör Örgütü'nün bu ülke için ne kadar zararlı olduğunu biz 15 Temmuz günü öğrenmedik. Nasıl bir hainlik içerisinde olduklarını yıllardır biliyoruz ve söylüyoruz. Henüz gezi eylemleri dahi ortada yokken biz bugünlerin geleceğini görmüştük. Buna göre tedbirlerimizi aldık hazırlığımızı yaptık, kadromuzu bu vatana ihanet etmeyecek gazetecilerden kurduk. Anadolu'ya yönelen bu taarruz bugün bitmeyecek ve biz bugünden sonra da bu çizgimizde yürümeye devam edeceğiz. Bize Anadolulu olmanın feraseti, hakikatin ölçüsü rehberlik etmeye devam edecek.



MUSTAFA'YA ŞEHİDLERE VERİLMİŞ SÖZÜMÜZ VAR


Bugün Anadolu'nun bu ferasetine her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız var. Darbe girişiminden yaklaşık 15 gün geçtikten sonra şunu söylüyorum. Ancak bir ve beraber olursak istiklal savaşı ruhuna hep canlı tutabilirsek işgal güçlerine karşı durabiliriz. Yeni Şafakların şehidi Mustafa Cambaz ve güle oynaya şehadete koşarak yolumuza ışık tutan Müslüman Anadolu'nun yiğit evlatlarına verilmiş bir sözümüz var. Yolumuzdan dönmeyeceğiz, yurdumuzu yabancı adamlara, yabancılaşmış adamlara çiğnetmeyeceğiz. Merhamet sancağını yeryüzünün tüm burçlarına dikmek için yaşayacağız. Şehitlerimize verdiğimiz bu söze sadık kaldığımız sürece Türkiye'nin önünde, Anadolu'nun önünde kimse duramaz. İnanıyoruz ki, Allah'tan başka galip yoktur.



#Darbe girişimi
#Recep Yeter
#Mustafa Cambaz
#15 Temmuz
#Yeni Şafak Haber Müdürü