İşgalci İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları her geçen gün artıyor. Ekmek fırınından, okula, mülteci kamplarından hastaneye kadar sivillerin sığındığı noktaları bombalayan İsrail, savaş suçlarına her gün bir yenisini ekliyor. Gelinen noktada İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İİT) üye ülkelerin bir ‘koruma gücü’ oluşturarak bölgeye göndermesi gerekiyor. İsrail’i bildiri ve kınamaların durduramadığını ifade eden uzmanlar, bölgeye gönderilecek barış gücünün en makul çözüm olduğuna
dikkat çekiyor.
Barış Gücü oluşturulması için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden (BMGK) karar çıkması lazım, ancak BM’nin bu güne kadar aldığı tüm kararlar hep masada kaldı. ABD’nin gerek siyasi gerekse askeri açıdan İsrail’e verdiği koşulsuz destek ise BM’yi bu noktada çözümün adresi olmaktan çıkarıyor.
Kararın alınabilmesi için BMGK daimi üyesi ülkelerin (ABD, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya) oy birliği ile karar alması gerekirken, ABD, İsrail aleyhindeki tüm kararları veto ettiği
için bu adımın atılması zor görünüyor.
Uzmanlara göre Müslüman ülkeler, BM dışında asker konuşlandırmak için adım atabilir. Türkiye, İran, Katar, Malezya ve Pakistan gibi Müslüman ülkeler bir araya gelerek ilk etapta 40 bin kişiden oluşan bir barış gücü kurabilir. Bu güç, Filistin hükümetinin de rızasını alarak hem sivilleri hem de tüm dinler için kutsal sayılan mekânları korumak için bölgeye askeri güç konuşlandırabilir. Söz konusu barış gücünün görev alanı sadece Gazze, Kudüs ve Batı Şeria ile sınırlı olmak zorunda değil. İsrail tehdidi altındaki Lübnan, Suriye, Mısır ve Ürdün’ün onay vermesiyle bu ülkelere de asker konuşlandırılarak koruma kalkanına alınabilir.
BMGK bugüne kadar İsrail aleyhine 7’si tavsiye niteliğinde olmak üzere 10 karar aldı. 3’ü bağlayıcı nitelikte olan bu kararların hiçbirini dinlemeyen İsrail, hem katliama hem de işgale devam etti. İsrail hakkında diplomatik, ekonomik veya en üst yaptırım olan askeri yaptırım kararı alması gereken BMGK, kılını bile kıpırdatmadı.
Suudi Arabistan’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) Dışişleri Bakanları Toplantısı’nın ardından yayınlanan ortak bildiride, üye devletlere İsrail’in insanlığa karşı işlediği suçları durdurmak için uygulanabilir ve etkili tüm diplomatik,
yasal ve caydırıcı tedbirleri uygulaması yönünde çağrıda bulunuldu.
Ayrıca BM, daha önce Filistin halkının İsrail’e karşı korunması gerektiği yönünde bir karara imza attı. BM Genel Kurulu, 16 Haziran 2018’de 126 ülkenin oyuyla Filistin’e yönelik koruma kararını almıştı. Bu kararı yine ABD başta olmak üzere 8 ülke reddetti. İsrail’in işlediği suçlarla ilgili olarak Filistinlilere uluslararası korunma kararı veren bu karar, İsrail’e bir de yol haritası gönderdi. Saldırgan politikalarına son vermesi yönünde karar verilen işgalci devletin, işlediği suçlarla ilgili gerekli mekanizmaların işletilmesi noktasında da çalışmalar yapıldı. Ancak bu karar da yine ABD vetosuna takıldı. Aradan geçen 5 yıllık süreçte Filistinlilerin korunması için hiçbir adım atılmazken, İsrail yakıp yıkma dozajını artırarak sürdürdü.
İsrail’in son saldırılarından sonra başta ABD’de yaşayan Yahudiler olmak üzere dünyanın pek çok yerinden İsrail’e karşı sert tepkiler yükseldi. Filistin’in eğitim, sağlık, haberleşme altyapısını binlerce ton bombayla yerle bir eden İsrail’in önümüzdeki günlerde kara savaşı için girişim başlatacağı ifade ediliyor. Gelinen noktada dünya kamuoyu kınama ve itidal çağrıları ile süreci geçiştirmek yerine, karar mekanizmalarından kalıcı adım atmalarını istiyor.
SETA Akademi Direktörü Prof. Dr. Ferhat Pirinçci, “İsrail Filistin Devleti’nin egemenliğini ihlal ediyor. Bölgeye barış gücü gönderilmesi sorun çözülene kadar en iyi alternatif. Çünkü tek devlet değil, koalisyon olarak İslam ülkeleri gönüllü bir şekilde bölgedeki hukuksuzluğu engellemek için etkili olacak. İslam ülkeleri bu konuda kararlı bir tutum sergilerse önemli bir caydırıcılık olur. İsrail’e verilen sınırsız Batı ve ABD desteği, bana göre böylesine bir kararlılığı karşısına almaya cesaret edemez. NATO 1999’da Kosova’ya operasyon düzenlediğinde BM Güvenlik Konseyi kararı yoktu. Kosova o dönem Yugoslavya’ya bağlı olmakla birlikte, atılan adım uluslararası hukuka aykırı görünse de uluslararası toplumun vicdanına uygundu. Şimdi Filistin’de ise bambaşka bir tablo var. Filistin devletinin toprakları işgal altında ve her geçen gün siviller insanlık dışı bir biçimde öldürülüyor” dedi.
İbn Haldun Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doktor Mustafa Oğuz Tuna, “İslam İşbirliği Teşkilatı üyelerinin Filistin’i koruma gücü oluşturmasında yazılı olarak hiçbir engel yok. İsrail’e karşı yapılacak her türlü müdahalenin hukuki altyapısı bizatihi İsrail’in kendi eylemleri. Dolayısıyla bir askeri yapılanma kapsamında birden fazla devlet bir araya gelmek isteyebilir. Buna engel olabilecek kağıt üzerinde hiçbir yazılı hukuk metni yok. Zaten hukuk kuralları sadece kağıt üzerinde kalmış ve hukuk arayan devletlerin elini kolunu bağlama aracı oluyor. Şahsi görüşüm acilen İsrail’e anladığı dilden cevap verilmeli.” dedi.
BM’nin kararı ile bir ülkenin ülkelerin onayıyla barış gücü askerlerinin bir ülkeye gidebileceğini anlatan Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alaeddin Yalçınkaya ise, “Askerlerin masrafları BM tarafından karşılanır. İslam İşbirliği Örgütü fon aktarabilir. BM’nin böyle bir müdahale yetkisi var ancak bunun için Güvenlik Konseyi’nden karar çıkması lazım. Insani yardım ulaştırılması için böyle bir adımın atılması mümkün. İİT, yiyecek, içecek, tıbbi ve diğer acil yardım gönderilmesine dair bir karar aldık diyebilir ve yola çıkabilir“ diye konuştu.
Milli Savunma Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Aktürk, haftalık basın bilgilendirme toplantısındaki sözlerine İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarına ilişkin değerlendirmelerde bulunarak başladı. Gazze’deki El-Ehli Baptist Hastanesi’ne yönelik saldırıya ilişkin Aktürk, “Çoğunluğu çocuk ve kadınlardan oluşan masum sivillerin, uluslararası hukukun ve en temel insani değerlerin hiçe sayılarak katledilmesi tüm insanlığın bittiği noktadır” diye konuştu. Saldırılarda hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara şifa dileklerini ileten Aktürk, “İsrail ve Filistin arasında yaşanan çatışmaların bir an önce son bulmasının bölge ve dünya barışı adına büyük önem taşıdığını, Gazze’deki sivillere yönelik saldırıların derhal sonlandırılması ve kalıcı çözüm için karşılıklı olumlu adımların atılması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz” ifadesini kullandı.
İsrail saldırısı sonrasında Filistin’e yönelik Türkiye’den yapılması planlanan yardım çalışmalarında Milli Savunma Bakanlığı’nın alacağı görevlere ilişkin soru üzerine MSB kaynakları, “Türk Silahlı Kuvvetleri verilecek direktifler doğrultusunda hem insani yardım hem tahliye konusunda görev almaya hazırdır” açıklaması yaptı. Kaynaklar, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hem tahliye hem de sağlık desteği konusundaki tecrübelerine dikkati çekerek, yardım çalışmalarının gerçekleştirilmesinde en önemli unsurun bölgedeki ortamın uygunluğu olduğunu vurguladı. ABD’nin ikinci bir uçak gemisi görev grubunun Doğu Akdeniz’e geleceğine yönelik açıklamaların hatırlatılması üzerine kaynaklar, savunma ve güvenlik konusunda bölgedeki her türlü gelişmeyi yakından takip ettiklerini, alınması gereken tüm tedbirleri aldıklarını dile getirdi.
10 ülkenin bayrağının taşıyan askerlerin yaptığı saygı atlayışıyla tamamlanan tatbikata, 652 personel, 67 araç, 354 değişik çapta ve cinste silahla kullanılırken, 5 nakliye uçağı, 2 taarruz helikopteri, 6 genel maksat helikopteri ve 2 yük helikopteri olmak üzere 17 hava aracı katıldı.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı 1'inci Komando Tugayı Komutanlığı’nca düzenlenen ve 7 ülke askerinin fiilen olmak üzere 9 ülkenin katıldığı Erciyes-2023 tatbikatı sona erdi. İncesu ilçesi Şehit Piyade Teğmen Hasan Bak Atma-Atlama Sahası’nda yapılan tatbikatın ardından sona eren Erciyes 2023’e Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan, Pakistan, Libya, İspanya, İtalya ve Özbekistan katılım sağlarken, Birleşik Krallık ve Bahreyn gözlemci bulundurdu. Tatbikatta senaryo gereği, 12'nci Hava Ulaştırma Ana Üs Komutanlığı’ndan havalanan C-130 ve C-160 nakliye uçaklarındaki paraşütçü komandolar, bölgeye indirme yaptı. Komandolar, temsili olarak düşman muharebe merkezine operasyon düzenledi. Tatbikatta teröristlerden arındırılan bölgedeki bir hedef, Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) TB-2 ile vuruldu. Düşman bölgesine helikopterle indirilen topçu bataryaları ile de bölgedeki bazı hedefler imha edildi. Bölgenin kontrolünün ardından da AFAD ve Kızılay görevlileri, insani yardım için helikopterle alana getirildi.
Tatbikatın ülkeler arasındaki dostluk ve iş birliği açısından önemli bir fırsat olduğunu belirten Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu, “Konvansiyonel savaş anlayışının değiştiği, asimetrik tehditlerin arttığı, vekalet savaşlarının öne çıktığı günümüz harekat ortamında, müşterek ve birleşik harekat icra etme yeteneğine sahip olmanın önemini daha iyi anlamaktayız. Bu anlayışla ülkemizin ve bölgemizin güvenliği için kuvvetlerimizin imkan ve kabiliyetlerini geliştirme gayretlerimize devam etmekteyiz. TSK olarak siz dostlarımızın da tecrübelerinden istifade etmekten memnuniyet duymaktayız" dedi.
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyesi 57 ülke, küresel ekonominin önemli aktörleri olarak öne çıkıyor. Dünya nüfusunun yüzde 23’nün (1,8 milyar kişi) yaşadığı üye 57 ülke; dünya petrol üretiminin yüzde 65’ini, doğal gaz üretiminin ise yüzde 51’ini yapıyor. Keşfedilmiş ancak hala çıkarılmayı bekleyen petrol ve doğal gaz rezervlerinin büyük bir bölümü de İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin elinde bulunuyor. Genç nüfus potansiyeliyle de dikkat çeken İİT üyesi ülkeler, küresel ticaret güzergâhlarına sahip olma avantajını da elinde tutuyor. Buna rağmen üye ülkelerin birbiriyle olan ticareti, toplam ticaret hacimlerinin yüzde 20’si civarında seyrediyor. Üye ülkelerden Türkiye, Endonezya ve Suudi Arabistan dünyanın en büyük 20 ekonomisine sahip ülkelerin bir araya geldiği G20’de bulunuyor.