Kamuoyunda "Askeri Casusluk" olarak bilinen davanın soruşturma sürecine yönelik müfettişlerce yapılan inceleme sonrası hazırlanan raporda, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY), tasfiyesini planladıkları TSK mensuplarıyla ilgili gerçek dışı raporlar düzenledikleri, personeli fişledikleri, TSK komuta kademesinin değişmesini ve işlerliğini yitirmesini sağlayarak ele geçirmeyi hedefledikleri kaydedildi.
FETÖ/PDY terör örgütünün yönlendirmesi ve talimatları doğrultusunda "İzmir'deki Askeri Casusluk" olarak bilinen davaya ilişkin soruşturma sürecinde taraflı ve kasıtlı olarak usulsüzlükler yapıldığı, davanın şüphelilerini kamuoyunda itibarsızlaştırarak devlet bürokrasisinden ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nden tasfiyesinin amaçlandığı iddialar üzerine, bu soruşturmaya sürecine yönelik müfettişlerce inceleme yapılarak rapor hazırlandı.
Raporda, "İzmir Askeri Casusluk" soruşturması kapsamında ele geçirildiği iddia edilen belgelerin "Devletin güvenliğine yönelik belgeler" olarak değerlendirilmesi gerektiği yönünde Mülkiye Başmüfettişleri F.İ ve A.K tarafından gerçeğe aykırı rapor düzenlendiği, Mülkiye Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı M.U ve Teftiş Kurulu Başkanı S.A'nın imzaları bulunan raporda da bu belgelere ilişkin benzer rapor hazırladığının Başbakanlık Teftiş Kurulu'nca yapılan incelemede tespit edildiği aktarıldı.
Ön inceleme raporunda ayrıca, İçişleri Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi'nde M.O'nun daire başkanı, M.K'nın şube müdürü olarak görev yaptığı dönemde bakanlığa ait 10 milyon sayfa evrakın dijital ortama taşınmasına yönelik ihaleye çıkıldığı, fakat şartnamede arandığı gibi "belgelerin yetkisiz kişilerin eline geçmesini önleyecek tedbirlerin" alınmadığının, evrakların taranmasında kullanılan cihazda "verileri geri girilemeyecek şekilde formatlama yapılmadığı"nın ve "kaydın yapıldığı harici hard diskin çıkarılmasında gerekli kayıtların tutulmadığı"nın kaydedildiği ve bu nedenle güvenlik zafiyetine yol açıldığı bildirildi.
Raporda, güvenlik zafiyetiyle kurum içerisindeki evrakların çıkarılması suretiyle Askeri Casusluk dosyasında isimleri yer alan bürokrat ve şahısların karalanması ve tasfiyeleri amacıyla, bu verilerin teknik donanımlı şahıslarca "Pandora veri tabanı"nın içinde yer almasının sağlandığı belirtildi.
Raporda ayrıca, "Askeri Casusluk" soruşturmasıyla ilgili yargı mensuplarının tutumlarına ilişkin ise gerçek dışı bilgiler ve evraklarla hazırlanan raporlarla yaklaşık 17 ay adli dinleme ve teknik izleme yapıldığı, kolluk tarafından gönderilen önleyici dinleme taleplerine ilişkin yazılarının savcılık ve mahkemece doğruluğunun dahi araştırılmadan, sorgulanmadan "doğru" kabul edildiği, önleme dinlemesi kararı verildiği aktarıldı.
Soruşturma kapsamında hukuksuz olarak incelenen dijital materyallerden elde edilen bilgilerin de yine doğruluğu araştırılmadan, sorgulanmadan "doğru" kabul edilerek birçok kişi için arama ve el koyma kararı verildiği kaydedilen evrakta, bu tutumlarına ilişkin cumhuriyet savcıları ve hakimlerden 42 kişinin davacı ve şikayeti oldukları, konuya ilişkin suç duyuruları da savcılık makamınca değerlendirildi.
Evrakta, FETÖ/PDY'nin askeriye, emniyet içindeki yapılanması ve kaynak sağlanmasına ilişkin de bilgilere yer verildi.
Örgütünün operasyonel yetkisi olan KOM Şube Müdürlükleri bünyesinde hücresel olarak yapılandığı kaydedilirken, örgüte eleman kazandırma faaliyetlerinin öncelikli olarak ev ve arkadaş ziyaretleri ile başladığı, kendilerine hedef kitle olarak dini duygularını istismar edebileceklerini düşündükleri muhafazakar insanları seçtikleri bildirildi.
Örgüt üyelerinin emniyet içerisindeki yapılanmanın devamlılığı ve sürdürülebilirliği için örgüte eleman kazandırma çalışmalarına polis okullarından başladıkları, komiserlik sınavlarına büyük önem verdikleri, referansı olanların operasyonel şubelerde görevlendirilmelerini sağladıkları aktarılan evrakta, ayrıca örgüt mensuplarına sistematik ve psikolojik baskı uyguladığı, ayrılmayı düşünenlere de konuşmamaları için üstü kapalı tehditler yapıldığı bilgisi de evrakta yer aldı.
Örgütün bağlarını kuvvetli tutması için evlerde sıklıkla toplantı düzenlediği aktarıldığı evrakta konuya ilişkin şu ifadelere yer verildi:
"Toplantılarda karar almak adına istişare heyetleri oluşturulduğu, okutman, ağabey pozisyonunda kişilerin katıldığı, sözde dini amaçlı yapılan toplantılarda örgüte bağlılığı korumak ve artırmak için Fetullah Gülen'e ait kitap ve makalelerin okutulmasının ve sohbet CD'lerinin izlettirilmesinin sağlandığı, bu toplantılarda devlet büyüklerine hakaret edildiği, takip edilmemek için toplantılara cep telefonu alınmadığı, örgütle ilgili konuları telefonda konuşturulmadığı, başkaları adına kayıtlı telefonlar ile iletişim kurulduğu belirlenmiştir.
Devletin yönetimini ele geçirmek için özellikle ve öncelikli olarak önemli soruşturmaları yürüten Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubelerinde, Terörle Mücadele ve Güvenlik Şubelerinde, İstihbarat Şubelerinde ve adliye içerisinde yapılandığı anlaşılmaktadır."
Himmetin örgütün önemli bir gelir kaynağı olduğu ve toplanmasına çok önem verildiği belirtilen evrakta, Zaman gazetesi ve Sızıntı dergisinin aboneliğinin de örgüt tarafından önemsendiği, yaygınlaştırılmaya çalışıldığı, ayrıca kurban bağışlarının arttırılması için ek tedbirler alındığı kaydedilerek, bu gelirlerle yurt içinde ve yurt dışındaki faaliyetlere maddi kaynak sağlandığı anlatıldı.
Örgütün istişare toplantılarında, Gezi odaklı olayların başlamasıyla hükümet aleyhine propaganda yapıldığı, devlet büyüklerine hakaret edildiği, dershanelerin kapatılması sürecinde ise yakında ortalığın karışacağı, ekonominin bozulacağı, kaos ortamının hakim olacağı, cemaatin üzerine çok gelineceği yönünde konuşmalar yapılarak tedbir artırma yönünde talimatlar verildiği aktarılan evrakta, FETÖ/PDY terör örgütünün menfaatlerine hizmet etmek üzere oluşturduğu yapıyı harekete geçirerek Türkiye Cumhuriyeti hükümetini devirmeyi ve yönetimini ele geçirmeyi amaçladığı kaydedildi.
FETÖ/PDY terör örgütünün, örgüte eleman kazandırma faaliyetlerine muhafazakar yapıdaki ailelerin ilkokul çağlarındaki çocuklarından başladığı aktarılan evrakta, bu çerçevede dini duygularını istismar edebileceklerini düşündükleri öğrencilere, örgütün yönetici kadrosunda bulunan ve abi olarak adlandırılan öğretmen pozisyonundaki örgüt mensupları tarafından özel dersler verildiği belirtildi.
Örgüt mensuplarınca "Cemaat ve Fetullah Gülen için bin tane tıp öğrencisinin ya da bin tane mühendislik öğrencisinin bir askeri lise öğrencisi kadar değerinin olmadığını, cemaatin geleceği için askeri öğrencilerin çok önemli olduğu"nun söylendiği, örgütün aynı şekilde askeri okullara da yapılanmaya önem verdiği anlatıldığı evrakta konuya ilişkin bilgilere yer verildi:
"Öğrencilere, askeri okul sınavlarında sorulacak sorulardan bir kısmı üzerinde özellikle deneme sınavı yaparak, mülakat sınavında alınacak tedbirler ve uygulanacak yöntem ve davranışlar konusunda öğrencilere bilgiler vermişler. Bu durum örgütün askeri okul sınavlarında çıkacak sorulardan bilgi sahibi olduğunu göstermektedir. Askeri okullara girmesi planlanan öğrencilerin tedbir amaçlı özellikle cemaate ait dershanelerden ilişiği kesilerek farklı bir dershaneye devam etmeleri sağlanmış, askeri okula giren öğrenci ile irtibatın devamı ve deşifre olmamasının engellenmesi için de (içki içebileceği, Fetullah Gülen'e küfür edebileceği, oruç tutmayabileceği gibi) bir dizi önlem alınmıştır.
Askeriyenin dinsizlerin elinde olduğu, Allah'a ve Peygamber'e küfür edildiği, bunun da ancak askeriyenin içine girilmesiyle önlenebileceği söylenerek, askeriyede dindar bir kesim oluşacağı yönünde örgüt mensuplarının beyinlerinin yıkanmıştır. Askeri okula yerleştirilen örgüt mensuplarına, okullardaki arkadaşlarının hangilerinin içki içtiği, kızlarla çıktığı, kimlerin kendilerinden olabileceği hakkında bilgi toplattırılarak kişiler fişlenmiştir. Örgütten ayrılanlara ya da ayrılmayı düşünenlere atılabilecek şefkat tokadı veya örgütle ilişkisinin deşifre edilebileceği örneklerle bahsedilerek tehdit edilmiştir."
Okul komutanından, takım komutanına kadar FETÖ/PDY terör örgütüne mensup kişilerin bulunduğu, komuta kademesindekilerin cemaat ile ilişkisi olan örgenciler hakkında bilgi sahibi oldukları ve örgütten olmayan ya da örgütten ayrılmayı düşünen öğrencilere baskı, yıldırma ve duygusal anlamda istismar politikası uyguladıkları, örgütten ayrılanların da askeri okullardan kendi rızaları ile ayrılmalarını sağladıkları bildirildiği evrakta, şu bilgilere yer verildi:
"Bu şekilde TSK içerisinde yapılanan FETÖ/PDY terör örgütü yöneticilerinin, örgütün amacı doğrultusunda tasfiyesini planladıkları TSK mensuplarıyla ilgili, sözde ele geçirildiği/sızdırıldığı bildirilen belgeler ve ihbarlarla ilgili gerçek dışı rapor düzenledikleri, personeli fişledikleri ve sonunda TSK komuta kademesinin değişmesini, işlerliğini yitirmesini ve ele geçirilmesini hedefledikleri anlaşılmaktadır."
Evrakın sonuç bölümünde ise soruşturma kapsamında sürdürülen araştırmalar, alınan müşteki ifadeleri, bilgi edinme ifadeleri, TÜBİTAK tarafından düzenlenen inceleme raporu, adli soruşturma ve eş zamanlı yürütülen önleme dinlemesi kararları bütüncül olarak değerlendirildiği kaydedilerek, şu ifadelere yer verildi:
"Kamuoyunda 'İzmir fuhuş ve askeri casusluk' olarak bilinen soruşturmanın, FETÖ/PDY terör örgütü mensuplarınca soruşturma öncesi yapılan usulsüz dinlemeler ile bir hazırlık evresinden geçtikten sonra, usulsüz dinlemelerin sonlandırıldığı gün menşesi ve kullanıcısı tespit edilemeyen bir elektronik mail hesabından gönderilen ihbar ile başlatıldığı, bu mail içeriğinde ismi bulunmayan N.K'nın herhangi bir hukuki gerekçe olmaksızın soruşturma dosyasına montelendiği, irtibatsız birçok şahsın aynı örgüt altında 'fuhuş-insan ticareti' faaliyetleri gerçekleştirdikleri iddiasıyla dahil edilerek soruşturmanın genişletildiği anlaşılmaktadır."
Aynı dönemde Hava Kuvvetleri Komutanlığı kurumsal elektronik mail hesabına kullanıcısı tespit edilemeyen bir hesaptan gönderilen elektronik posta ile ihbar yapıldığı ve Hava Kuvvetleri bünyesinde de idari bir soruşturma başlatıldığı, buna ilişkin raporunun da adli süreçte devam eden konuları destekler nitelikte olması yönünde çalışmalar yapıldığı açıklanan evrakta, eskort şahıslar ve ikinci, üçüncü şahıslar üzerinden irtibat ağlarının kurulduğu, askeri casusluk algısı oluşturmak amacıyla da yabancı uyruklu eskort şahısların soruşturmaya dahil edildiği, bu amacı ulaşıldıktan sonra ise şahısların soruşturmadan çıkarıldıkları, haklarında herhangi bir işlem yapılmadığı kaydedildi.
Evrakın bu bölümünde, alınan arama kararları sonrası yakalama yapılmaksızın ikametlerde hard disklerin bulunduğu izleniminin yaratıldığı, elde edilen delillerin bütünlüğünü ve hukuki zemini sağlamak adına gerekli tedbirlerin alınmadığı, hatta üzerinde bulunan parmak izlerinin yok edilmesi amacıyla delillerin elden ele dolaştırıldığı, gizliliği bulunmayan evrakların gizli belge kapsamında değerlendirilmesinin sağlandığı, arşiv oluşturma ve muhafaza göreviyle ilgili önlemlerin alınmayarak söz konusu belgelerin FETÖ/PDY terör örgütü eliyle hard disklere yüklenmesine zemin hazırlandığı değerlendirilerek, "İzmir askeri casusluk soruşturmasının FETÖ/PDY terör örgütü mensuplarınca soruşturmanın öncesinde, başında, devamında ve sonunda birçok usulsüzlük gerçekleştirilmek suretiyle yürütüldüğü, böylelikle örgütün amacı doğrultusunda TSK ve devlet bürokrasisini itibarsızlaştırarak tasfiye etmeye yönelik bir girişim olduğu anlaşılmaktadır" ifadeleri yer aldı.
İzmir merkezli 18 ilde "Paralel Devlet Yapılanması"na yönelik operasyon kapsamında aralarında merkez valileri, mülkiye müfettişi, emniyet müdürü ve polislerin de bulunduğu 57 kişi hakkında gözaltı kararı çıkartılmıştı.
Şüphelilerden 49'u gözaltına alınmış, 13'ü ifadelerinin ardından savcılık talimatıyla serbest bırakılmıştı. Dosyada örgüt lideri olarak aranan Fetullah Gülen'le 8 kişinin firari durumda olduğu öğrenilmiş, adliyeye götürülen 36 şüpheli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından dosya üzerinden tutuklanma talebiyle Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edilmişti.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan açıklamada, zanlıların, "Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması"nın (FETÖ/PDY) yönlendirmesi ve talimatları doğrultusunda, "İzmir Askeri Casusluk Davası" olarak bilinen davaya ilişkin soruşturma sürecinde, taraflı ve kasıtlı usulsüzlükler yaptıkları, bu davanın şüphelilerinin kamuoyunda itibarsızlaştırılarak devlet bürokrasisinden ve Türk Silahlı Kuvvetlerinden tasfiyesini amaçladıkları yönündeki iddialar üzerine gözaltına alındıkları bildirilmişti.