FETÖ mensuplarının nasıl bir zihniyet ve ruh hali içinde hareket ettikleri, uzman psikologlar tarafından yorumlandı. Psikiyatrist Kemal Sayar FETÖ'cülerin, emirleri sorgulamadan itaat eden bu kişilerin seçilmişlik paranoyası yaşadığını ve Alamut kalesinin haşhaşileri gibi robotlaştıklarını ifade etti. Psikiyatrist Dr. Rıfat Serav İlhan ise, kült örgütlenmelerinin katı hiyerarşik bir yapıya sahip olduğunu ve gerçekliklerinin toplumsal gerçeklikle örtüşmediğini söyledi.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından, terör örgütü FETÖ mensuplarının nasıl bir zihniyet ve ruh hali içinde hareket ettikleri, uzman psikologlar tarafından yorumlandı. Psikiyatrist Kemal Sayar, darbe psikolojisine ve darbe planlamasına nasıl bir motivasyonla hazırlandıklarına ilişkin, "Doğrunun kendi tekellerinde bulunduğunu, halk iradesinin doğru olanı seçemediğini düşünen darbeci, halkın iradesini gasp ederek kendi iradesini onun yerine koymak ister. O halkın kendisinden daha üstün olduğuna inanmıştır. Zanneder ki o geldiğinde ülke daha iyiye gidecek. Oysa tecrübeler istisnasız bir biçimde darbelerin ülkeleri çökerttiğini göstermektedir" dedi.
sorusuna cevap veren Sayar, "Burada ana motivasyon kaynağı olarak dini görünümlü bir çete yapılanması mensubiyetini görüyoruz. Bu çeteye mensup olanlar kendi önderlerini seçilmiş ruhani bir kişilik, kendilerini de seçilmiş ve üstün bir fırka olarak telakki ediyor. Bir grup narsisizmi. Kendi grubunun hak diğer tüm insan ve grupların batıl olduğuna inanan bir monizm söz konusu. Kendisini hak yolunun yegane temsilcisi olarak gördüğü için önüne çıkan engelleri de her türlü gayrı ahlaki yöntemle bertaraf edebileceğini düşünüyor. Kendisinden olmayanları öldürmeyi, onlara şiddet uygulamayı meşru görüyor" ifadelerini kullandı.
FETÖ üyelerinin robotlaşmalarına ve itaat anlayışlarına dikkat çeken Sayar, "Bir suç organizasyonuyla karşı karşıyayız. Dünyayı toptan değiştirme yolundaki ahir zaman ideolojilerinden bir tanesi bu, onlara göre dünya o kadar kirlenmiştir ki ancak kendileri ve liderleri bu dünyayı temizleyebilir. Seçilmişlik paranoyası bu kişileri Alamut kalesinin haşhaşileri gibi robotlaştırıyor. Sadece itaat eden, emirleri asla sorgulayamayan bireylere dönüştürüyor" dedi.
15 Temmuz'u ve FETÖ'cülerin psikolojisini yorumlayan Politik Psikoloji Derneği Genel Sekreteri Psikiyatrist Dr. Rıfat Serav İlhan, şu ifadeleri kullandı; Bu tarz yapılanmalara katılanlarda öncelikle bir balayı dönemi yaşanır, daha sonra örgüt liderinin ve örgütün emir ve kuralları kişinin bütün sosyal ve duygusal yaşamını katı bir şekilde kontrol etmeye başlar.
İlhan, kült örgütlenmelerinin katı hiyerarşik bir yapıya sahip olduğunu ve gerçekliklerinin toplumsal gerçeklikle örtüşmediğini anlattı:
“Bu tarz yapılanmalara katılanlarda öncelikle bir balayı dönemi yaşanır, daha sonra örgüt liderinin ve örgütün emir ve kuralları kişinin bütün sosyal ve duygusal yaşamını katı bir şekilde kontrol etmeye başlar. Balayı döneminde kardeşlik, barış söylemleri ve bir arada grup olma davranışı sonucu ortaya geçici bir memnuniyet, özgüven artışı ve buna bağlı haz duygusu ortaya çıkıyor. Özellikle kimlik gelişimini tam anlamıyla tamamlayamamış ya da ruhsal olarak dışlanmışlık duyguları yaşayan insanlar, kendisinde özgüven artışı ortaya çıkaran bir gruba ait olma ihtiyacını terk etmek istemedikleri için mensubu oldukları bu gruplar, onların bütün yaşamları haline gelebiliyor. Balayı döneminin ardından ise örgütün kendi çıkarları için çalışma, sadece örgüt adına hareket etmek zorunda oldukları bir sistemin içerisinde kilitli kalıyorlar."
El-Cezire'de yer alan habere göre, brgütten ayrılmanın 'psikolojik ölüm' anlamına gelebileceğini anlatan İlhan, "Bir bireyi bu aşamaya getirmenin çeşitli yolları var" dedi ve o yolları anlattı;
“Bize vatana ihanet gibi görünen şey FETÖ üyesi için bir şey ifade etmez çünkü onun önceliği, kimliği haline gelmiş örgüt normunu uygulamaktır. Dolayısıyla o kutsal bir amaca hizmet ettiğini düşünerek hareket eder. Bunu da ritüellerle ve tekrarlayıcı görevlerle, sürekli aynı şeyleri yaptırarak kişinin kendisine verilen görevi yerine getirme davranışını yani itaati, alışkanlık haline gelmiş bir davranışa dönüştürürler."
İlhan'a göre bu tip yapılanmalarda yalnızca kendilerini nasıl tanımladıkları değil, düşman olarak gördükleri grubu nasıl tanımladıkları da belirleyici bir etken:
“Karşı tarafı de-humanize ederseniz, insanlıktan çıkarırsanız karşı tarafı öldürmekte ahlaki sorun yaşamazsınız. Suçluluğu da olmaz. Hatta belki senin onu öldürmen 'devleti kurtarma' şeklinde sunulmuşsa o zaman ilahi bir görevmiş gibi davranırsın. Kendini motive edersin. FETÖ üyeleri kendilerinin altın nesil olduğu fikriyle hareket ediyor. 'Böyle bir nesil insanları katledemez, katlettikleri zaten onların gözünde insan değil bu nedenle. Örgüt lideri, darbe girişimi sırasında sokağa çıkanları 'sürü, cahil insanlar' gibi tarif ediyor. Zaten onun için önemsiz bir grup. Gülen konuşmalarında kendisini peygamber soyundan gelen insanların yaşam örnekleriyle karşılaştırıyor. Hep o olayları anlatıyor. Mağduriyet temelinde bir şeyler yaratıyor. Haksızlığa uğramış grupları örnek veriyor. Bu da kin ve intikam duygularını ister istemez kamçılıyor. 'İntikamı alacağız. Kimden? Yezid'den.' Ele başının sürekli olarak Hz. Hasan'ın, Hz. Hüseyin'in yaşamından örnek vermesi bu yüzden. Sosyal medyaya baktığımızda Cumhurbaşkanı için sık sık tarihteki bu olaya işaret etmek, bu olayla özdeşleştirmek için Yezid kelimesini kullanıyorlar."
İlhan'a göre, cuntanın darbe öncesi başlayan büyük psikolojik hazırlıkta yanlış okuduğu bir durum var. Ona göre cuntacılar, Türk toplumunu değerlendirirken Batılıların yaptığı hatayı yaptılar:
“Türk toplumu kendisinden kaynaklanan bir ihtiyaç dışında müdahale gördüğü zaman bunu kendi kimliğine yönelik bir saldırı olarak görür ve kimliğini korumak için tepki verir. Pasifleşif, sinmez. Türk ordusu Türk toplumundan ayrı bir aktör değildir. Türk toplumu, Türk ordusunu kendi kimliğinin kendisinin bir parçası olarak görür. Kendisinin sayar. Yani kendi isteği ile hareket eder ve Türk toplumunu korur, öldürmez. Böyle bir zihinsel anlamı var TSK'nın. Ama 15 Temmuz'da bu ordunun bazı unsurlarının kendilerine ateş etmesi, Türk insanının zihnindeki TSK ile uyuşmadı ve çok hızlı bir şekilde insanlar kendilerine saldıran bu üniformalıların Türk ordusu olamayacağına, kendilerini temsil eden bir güç olamayacağına yönelik hızlı bir farkındalıkla hareket ederek tepki gösterdi. Batı'nın darbe girişimini destekleyici tarzdaki tutumları da toplumun bu üniformalıları, tankları kendisine ait olmadığı farkındalığını yarattı. Böyle bir silah gücünü kendisine karşı gayri meşru olarak kullanımı Türk insanının vatan savunması refleksini de harekete geçirmiş oldu. Batı ve örgütün bu anlamda planlı ve sistematik olarak bu “Vatan Savunması" bilincini ve refleksini bilerek görmezden geldiğini, bazılarının anlayamadıklarını görüyoruz."
İlhan'a göre Fethullah Gülen'in davranışlarının temelinde efsaneleşme arzusu ve efsaneleşememe korkusu var. Bu amacına ulaşmasını sağlayabilecek her türlü güçle ilişki kuran Gülen'in iade edilmesi ya da etkisizleştirilmesi örgütünü belli koşullarda dağıtabilir ama onun hapsedilmesi Gülen'i efsaneleştirebilir de:
“Bu efsaneleşme riski, militanlarının kendisine olan körü körüne inancını daha da güçlendirebilir, bu yönde propagandalar yaymalarına zemin hazırlayabilir. FETÖ için bu nedenle önemli olan çekirdek grubunun dağılmaması, tekrar örgütlenmeyi sağlayabilecek şekilde örgüte olan sadakatin sürdürülmesidir. Bu efsaneleşme riski örgütle mücadeleyi nasıl etkiler, şimdiden öngörmek zor ama yine de liderin efsaneleşmesine yol açacak mücadele yöntemlerinden kaçınılması önemli gözüküyor. "
Gülen Örgütü'nü "beyaz yakalı radikaller" olarak tanımlayan İlhan, bu tip örgütlerin birbirlerinin yöntemlerinden öğrendiklerinin de altını çizerek, Batı'da da devlet görevlileri tarafından gerçekleştirilebilecek saldırı eylemleri olasılığına dikkat çekiyor ve Gülen Örgütü ile mücadelede Batı'nın da sorumlulukları olduğunun altını çiziyor.
Gülen Örgütü'nün ile mücadele etmek için polisiye yöntemler dışında neler yapılması gerektiğini bir psikiyatrist gözüyle anlatan İlhan, örgütün bundan sonra ne yapacağının kiminle işbirliği yaptığına bağlı olarak değişeceğini söyledi. Ancak ona göre, örgütün hedefi 15 Temmuz'un sıcaklığı da geçtikten sonra oluşan birlik ortamının zedelenmesine yol açacak yeni psikolojik operasyonlar gerçekleştirmek.