FETÖ’nün MİT’i hedef alan 7 Şubat kumpasında tek müşteki olan Mustafa Özer, Yeni Şafak’a konuştu. FETÖ’nün ‘7 Şubat MİT Kumpası’ ile ilgili iddianamenin tek müştekisi Mustafa Özer, FETÖ’cülerin Dünya TV isimli bir kanal kurmak üzere PKK yöneticileriyle Kandil’de görüştüğünü söyledi. Özer, “Örgüt adına bu görüşmeyi Murat Karayılan’la Selahattin Sevi yaptı. Karayılan bu görüşmeyi bana bizzat anlattı” dedi. Özer, FETÖ’nün örgütlere sızan MİT’çileri de deşifre ettiğini belirtti.
FETÖ’nün hükümet ile açıktan ilk savaşı olan 7 Şubat 2012’deki MİT kumpası ile ilgili iddianame mahkemeye sunulurken, davadaki tek müşteki olan Mustafa Özer, Yeni Şafak’a konuştu. FETÖ tarafından MİT personeli olduğu deşifre edilen Özer, kumpasın tüm detaylarını anlattı. O dönem Kandil’den bilgi akışının sağlanması amacıyla MİT’te irtibat görevlisi olarak çalıştığını söyleyen Özer, FETÖ-PKK bağlantısı konusunda da önemli bilgiler verdi.
FETÖ’cülerin Dünya TV isimli bir kanal kurmak üzere PKK yöneticileriyle Kandil’de görüştüğünü aktaran Özer, “Örgüt adına bu görüşmeyi Murat Karayılan’la Selahattin Sevi yaptı. Kanal kurmak için izin isteme maksadıyla Kandil’e gitseler de PKK’ya, ‘hükümet ile çözüm sürecinde size arabuluculuk yapabiliriz’ teklifinde bulundular. Bu teklif üzerine Murat Karayılan FETÖ’cüleri geri çevirdi. Karayılan bu görüşmeyi bana bizzat anlattı” dedi.
- FETÖ militanlarının yaşananlara misilleme yaparak BDP’li belediye başkanlarına yönelik operasyon gerçekleştirdiğini aktaran Özer, “BDP’li yöneticilerin plastik kelepçelerle Diyarbakır Adliyesi’ne götürülürken ünlü bir fotoğrafı vardı. O fotoğrafı da TEM Şube’de çalışan bir polis memuru çekerek Cihan Haber Ajansı muhabirine ulaştırdı. 7 Şubat MİT krizine uzanan taşlar böyle döşendi. Bölgede MİT’in faaliyetleri vardı ve FETÖ bu faaliyetleri deşifre etmek üzere çalıştı. Medyanın bildiklerinin dışında örgütlere deşifre edilen çok sayıda arkadaşımız var, arkadaşlarımızdan bazıları şehit edildi” diye konuştu.
PKK/KCK ile yaptığı görüşmeler bahane edilerek 20 Aralık 2011’de evi FETÖ’cü polislerce basılan Özer, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde 4 gün süren sorgusunu ise şöyle anlattı: “İstanbul Emniyeti’ne götürüldüm. Daha sonra bizim arkadaşlar beni kurtarmaya gelince benim kurumda çalıştığım ortaya çıktı. Savcı Bilal Bayraktar sorguya telefonla katıldı. Kurumdan hiç kimseyi emniyet binasına sokmadıkları gibi, benimle ilgili gelenlerin binaya sokulmaması için kapıya not bile yazdılar. Emniyette verdiğim ifade üzerine çay döküldüğü gerekçesiyle değiştirildi. Polislerle sorgu arasında yaptığımız sıradan sohbet, ifademin içerisine yerleştirildi. Gerçek ifadem ise 15 Temmuz’dan sonra bilgisayar aramalarında ortaya çıktı.”
4 gün süren sorgu sırasında uykusuz bırakıldığını belirten Özer, “Vakit geçtikçe zaman kavramını yitiriyorsunuz. Hangi gündesiniz bilmiyorsunuz, polisin kolunda saati görmesem vakti bile anlayamayacaktım. Tam uykuya dalacakken, bir polis memuru ‘parmak izin alınacak’ diye geliyor. Parmak izi verdikten sonra bir daha uykuya dalar gibi oluyorsun, gürültü yapıyorlar, hücrene çok konuşan birilerini yerleştiriyorlar. Uyutmuyorlar. Uyumazsanız, ne yapmanız gerektiğini unutursunuz. İlk günlerde birşey anlatmadım. Sonuçta ellerinde bir şeyler vardı, aynı soruları tekrar tekrar sordular. 3’üncü gün uykusuzluktan yurtdışına giriş çıkış tarihlerini karıştırmaya başladığımı hatırlıyorum” ifadelerini kullandı.
Alman ve Fransız istihbaratının faaliyetlerini yakından incelediğini söyleyen Özer, “CIA zaten peşimizdeydi, hatta kim olduğumuzu soruşturduğunu biliyorum. O dönem bizim MİT adına çalıştığımız bilgisini FETÖ’ye veren kişi eski MİT görevlisi Aykut Akbulut’tu. Akbulut, her türlü sisteme erişim yapabiliyordu” dedi. İstanbul MİT Bölge Başkanlığı’nda Bölücü Büro Amiri olarak çalışan Akbulut, 667 sayılı KHK ile ihraç edildi.
Akyürek MİT’in başına geçecekti
- Mustafa Özer, FETÖ’cülerin Hakan Fidan yerine Ramazan Akyürek’i MİT’in başına getirmeye çalıştığını, ancak başarılı olamadığını anlattı. FETÖ’nün istihbarat örgütü olduğuna vurgu yapan Özer, “Benim üzerimden giderek kurumu suç işleyen, terör örgütüyle müsteşarın bilgisi dahilinde işbirliği yapan bir pozisyona çekmek istediler. En kolay ulaşacakları kişilerden biriydim, bir lojmanda kalmıyordum. Çok aktiftim, ayda iki kez Kuzey Irak’taydım. Bu faaliyetleri yürütebilmek için haber ajansı kurdum, New York Times benim abonemdi, fotoğraflarımı alıp yayınlıyordu” diye konuştu.
- Oslo görüşmeleri 17 dakikada sızdı
- Özer, kamuoyunda ‘Oslo görüşmeleri’ olarak bilinen ses kayıtlarının sızdırılma sürecini anlattı. Kayıtların 17 dakika içinde basına sızdığını anlatan Özer, “Kayıtların internete düşürülmesi tam bir operasyon işiydi. O gece Dicle Haber Ajansı’nın VPN’lerine dışarıdan girerek, görüşmelerin ses kayıtlarını yayına verdiler. Sabah 4 sularında Fırat News’i iddia edilene göre gazeteci Yener Dönmez arıyor. ‘Dicle Haber Ajansı’nda bir haber var, bu haberle ilgili ne düşünüyorsunuz?’ diyor. Fırat News’in gece sorumlusu olan kişi de ‘Dicle’de yayınladıysa biz de yayına verelim’ diyor. Kayıtlar yayınlanıyor ve ortalık karışınca apar topar kaldırılıyor. Oslo görüşmelerinin medyaya sızma olayı toplam 17 dakika sürdü” dedi. 13 Eylül 2011 sabahı Fırat News’le görüştüğünü belirten Özer, “Pek çok PKK’lı kayıt yayınlandıktan sonra görüşmelerden haberdar oldu” ifadelerini kullandı.