Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu sanıklar Seyyit Akşit ve Kadir İnan ile tutuksuz sanıklar Durak Yiğit, Ömer Aydın ve Nebil Ark katıldı.
Duruşmada, önceki celse hazır bulunmayan İnan ve Ark savunmasını yaptı.
Sanık İnan, Akşit'i bir dostunun iş yerinde tanıdığını, bir süre sonra samimiyet kurduklarını, görüşmeye başladıklarını anlattı.
Akşit'in, sohbetlerinde, "17-25 Aralık diye bilinen olaylardan sonra, devlet içinde sıkıntıları olduğunu, devlete zarar vermek isteyenler bulunduğunu, buna karşı bir şeyler yapmak istediklerini söylediğini" ifade eden İnan, Akşit'in, kendisine, hakim ve savcıların, katiplerin, organize suç örgütlerine karşı soruşturma yürüten görevlilerin telefonlarının, adreslerinin bulunduğu gizli evrakları "lazım olabilir" diyerek, getirdiğini anlattı.
Akşit ile haftada 2 ya da 3 kez görüştüğünü, her görüşmede de kendisine evrak verdiğini belirten İnan, "Cemaat ile ilgili ister istemez sempati oluşuyordu. 'Onlara zarar verilecek. Bizim de haber vermemiz lazım' diyorduk" diye konuştu.
Akşit'in, kendisine emniyete ait otomobilin anahtarını vererek, "Anahtarı al. Dursun. Görevler olacak" dediğini kaydeden İnan, Akşit'in söylediği adresten Emniyete ait otomobili "çalarcasına değil, kendi arabası gibi anahtarla aldığını" bildirdi.
Otomobili, daha sonra kentsel dönüşüm kapsamında yıkım alanı olarak belirlenen bir yere bıraktığını ifade eden İnan, araçtan polise ait yelek ve bagajdaki tahkikat evrakını aldığını ve sakladığını söyledi.
Ancak, Akşit'ten edindiği evrakı okudukça "işin ciddiyetine vardığını" söyleyen İnan, "Tehlikeli bilgilerdi. Başkalarının elinde olduğunda neler olabileceğini kestirebildim. Ben de bunları kimsenin haberi olmayacak şekilde sakladım" dedi.
İnan, geçen ağustosta bir başka suç dolayısıyla gözaltına alındığını, kendisinden birkaç gün sonra Akşit'in tutuklandığını, dışarı çıkınca da yine Akşit'ten edindiği polis telsizi, çelik yelek ve evrakı savcılığa teslim ettiğini anlattı.
Akşit'in, görüştükleri dönemde kendisinden, "Organize Suçlar Şube Müdürlüğünün server odasını patlatmak için uzaktan kumandalı bomba temin etmesini istediğini" savunan İnan, yine Akşit'in, Keçiören Ovacık'ta kendisine 7-8 metrelik, derin bir çukur gösterdiğini, bunun "manidar" olduğunu dile getirdi.
"Sonrasında şunu gördüm: Ortada iki güç var ve beni günah keçisi seçmişler. Burada ezilecek tek kişi benim. Yoksa onlara bir şey olmayacak" diyen İnan, soruşturma sırasında verdiği ifadelerin birinde, savcının yanında Organize Şube Müdürünün de olduğunu ve yönlendirmeleri bulunduğunu bildirdi.
Savunmasını tamamladıktan sonra İnan'ın çapraz sorgusuna geçildi.
Sanık avukatlarının, soruşturma aşamasında ilk başta söylemediği şeyleri sonraki aşamalarda söylediğini belirtmeleri üzerine İnan, "Yasalara göre mi anlatayım, insan vicdanına göre mi? İlk başta cevap vermememin sebebi şerefime yakıştıramadığımdandı. Ama, belli ki beni günah keçisi seçmişler. Sonra gerçekleri konuşmak istedim" dedi.
İnan, "savcılık sorgusu sırasında Organize Şube Müdürünün nasıl yönlendirdiğine" yönelik soru üzerine, müdürün, "Ne varsa söyle, hatırlayamadığın, unuttuğun" ve "Cemaate yönelik ne varsa anlat" türü sözler söylediğini ifade etti.
"Şahit olmadığın bir şeyi, varmış gibi zorla anlatmanı istedi mi?" sorusuna "Hayır" karşılığını veren İnan, ancak savcıya verdiği ifadeyi okumadığını söyledi.
Sanık avukatlarından Kadir Kocalar, İnan'ın beyanları üzerine, "Hazırlık soruşturmasındaki ifadelerin kumpas olduğu görülmüştür" dedi.
İnan ise "Kimlerin kimlerle hesaplaşması var bilmiyorum, ama ezilecek olanın ben olduğumu anladım" ifadesini kullandı ve bir soru üzerine Seyyit Akşit'e bir telefon hediye ettiğini, ayrıca çocuğu olduğunda yaklaşık 2 bin lira hastane masraflarını karşıladığını kaydetti.
İnan'ın avukatı Mustafa Kaymak, çapraz sorgu sırasında zaman zaman söz alarak, diğer sanık avukatlarının müvekkiline, iddianamede yer verilmeyen sorular yönettiğini ve suçlu çıkarılmaya çalışıldığını savundu.
Sanık Nebil Ark da iddianamede adının neredeyse hiç geçmediğini ifade ederek, neden yargılandığını bilemediğini söyledi.
Turgut Özal Üniversitesinde öğretim üyesi olduğunu bildiren Ark, şöyle dedi:
"18 yıllık hekimim, öğretim üyesiyim. TÜBİTAK ile yaptığımız araştırmalar var. Yoğun polikliniğim, ameliyatlarım ve 5 çocuğum var. Bu kadar yoğunluğun içinde ben bu tür şeylerle nasıl uğraşacağım? Bu konuyla itibarımın zedelendiğini düşünüyorum. Burası itibarımı yeniden kazanabilmem açısından bana bir fırsattır. Ben burada bulunan beyleri tanımıyorum. Herhangi bir telefon görüşmem, beraberliğim yoktur. Durak Yiğit ile görüştüğüm kaydedilmiş. Durak Yiğit'i ilk kez burada görüyorum. Hiçbir görüşmem yok. Bulunduğum hastaneden telefonumun sinyal vermesi kadar doğal bir şey yok. Evim de Varlık Mahallesi'nde. Telefonum, emniyetin önünden sinyal verebilir."
Ark, hakkındaki suçlamalar sonrasında diğer sanıkların tamamının ismine çalıştığı hastane kayıtlarından baktığını, yalnızca Akşit soyadına rastladığını vurgulayarak, Seyyit Akşit'in eşinin, suçlama tarihlerinde hastanede doğum yaptığını, bu tarih öncesinde ve sonrasında da hastaneye geldiğini, Akşit'in telefonuyla kendisininkinin bu sebeple aynı baz istasyonundan sinyal verdiğini belirtti.
İddianamede örgüt yöneticiliğiyle suçlanan Ark, "Ben gerçekten bu insanları yönlendirsem, bu tarihler dışında da birlikteliğim olması gerekmez mi?" diye sordu.
Ark, "Organize Şubenin imamı olmakla" suçlandığının hatırlatılması üzerine, "Böyle bir durumum yok. Böyle bir yapılanmanın içine girecek vaktim yok" dedi.
Sanık Akşit de Ark'ı tanımadığını söyledi.
Mahkeme heyeti, cumhuriyet savcısının da talebi doğrultusunda, Akşit'in tutukluluğunun devamına karar verdi.
Başka suçtan tutuklu sanık İnan hakkındaki yakalama emrini kaldıran mahkeme, hazırlık aşamasında İnan cumhuriyet savcısına ifade verirken, hazır bulunduğu iddia edilen emniyet müdürünün "tanık" olarak dinlenmesi yönündeki talebi reddederek, duruşmayı erteledi.
İddianamede, Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne ait sivil plakalı otomobilin 16 Temmuz 2014'te, müşteki polis memuru Bilal Okumuş'un Keçiören'deki evinin önünden saat 04.00 sıralarında çalındığı, otomobilde çelik yelek, çelik levhalar, polis yeleği, şapkası, biber gazı, araç içi kamera ve hafıza kartı, navigasyon cihazı gibi malzemeler olduğu, otomobilin aynı gün 10.20 sıralarında terk edilmiş vaziyette Altındağ'da bulunduğu belirtildi.
Soruşturma sürecinde, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünün, soruşturulan bazı organize suç örgütleriyle ilgili gizli belgelerinin, kuruma ait telsiz kodlarının, personel bilgilerinin, resmi ekip aracının çalınarak, suç örgütlerine "siyasi gayeler elde etmek maksadıyla" verildiğinin anlaşıldığı kaydedilen iddianamede, sanıklardan İnan dışındakilerin, "Fetullahçı terör örgütü üyesi oldukları" ve "örgütün devlet içinden pasifize ve tasfiye edilmesini engellemek, devleti Paralel Yapı'nın mensuplarına mahkum ve muhtaç göstermek, yeni atanan kadroların başarısız olduğunu ispatlamak, hükümetten intikam almak, yeni atanan kamu görevlilerinin suç örgütleri karşısında yeterli mücadele veremeyeceğini ortaya koymak" amacıyla atılı suçları işledikleri öne sürülüyor.