İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, "Türkiye'nin, Suriye'nin kuzeydoğusunda, Türk vatandaşlarına uzun zamandır yönelen bir tehdidi ortadan kaldırmak ve yerel halkı, silahlı haydutların elinden kurtarmak dışında bir hedefi yoktur." değerlendirmesinde bulundu.
George Washington'un ABD'nin "kalıcı ittifaklardan uzak durması" gerektiği sözlerini hatırlatan Altun, şu değerlendirmelerde bulundu:
"ABD'li yetkililer, yıllardır terör örgütü PKK'nın Suriye kolu YPG ile DEAŞ terör örgütüne karşı kurdukları ortaklığın 'taktiksel' olduğunu savunuyordu. Başkan Trump'ın son kararı, bu görüşü desteklemektedir. Türkiye, tıpkı Amerika Birleşik Devletleri gibi, 'dışarıda yok edilecek canavarlar aramaz'. Ancak canavarlar kapılarımızı kırıp, vatandaşlarımıza zarar vermeye kalkışırsa cevabını vermek durumunda kalırız. Genç kadın ve erkekleri muharebeye göndermek hiçbir zaman kolay bir karar olmamıştır. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün de söylediği gibi 'Ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe savaş cinayettir'. Ancak maalesef bugün kendimizi böyle bir durumda buluyoruz."
Türkiye'nin, Suriye'nin kuzeydoğusunda, Türk vatandaşlarına uzunzamandır yönelen bir tehdidi ortadan kaldırmak ve yerel halkı, silahlıhaydutların elinden kurtarmak dışında bir hedefi olmadığını vurgulayan Altun, makalesinde şunları kaydetti:
"DEAŞ saldırılarında onlarca vatandaşını kaybeden Türkiye, Suriye'yeteröristlerle mücadele etmek için muharip güç gönderen ilk ülkeolmuştur. Ülkemiz ayrıca Özgür Suriye Ordusu'na binlerce DEAŞ militanınındemir parmaklıklar ardında tutulması için destek vermiştir. ABD'nin, Suriye'nin kuzeydoğusundan çekilmesinin DEAŞ'ı ayağa kaldırmamasını sağlamak, Suriye'nin komşusu olan Türkiye'nin çıkarınadır.ABD'nin kazanımlarını korumak ve tarihin tekerrüretmemesini sağlamak bizim çıkarımızadır.
YPG militanlarının bu lider değişikliğini nasıl karşılayacağını önümüzdekigünlerde göreceğiz. Elbette iki seçenekleri bulunuyor: Eğer gerçekten DEAŞ ilemücadele etmek istiyorlarsa, gecikmeden teslim olacaklar. Veya Türk askerleriyleçatışacaklarını söyleyen sözde komutanlarını dinleyecekler, ki bu durumdaDEAŞ ile mücadele faaliyetlerimizi sekteye uğratmalarına engel olacağız.DEAŞ ile mücadelede Türkiye'nin liderlik ettiği operasyonun başarısı,tüm dünyanın çıkarınadır. Yıllardır sahada olan Amerikan askerleri evlerinedönecektir. YPG tarafından sürgün edilen yerel halk yeniden atalarınıntopraklarına yerleşecektir. Güvenli bölge, Avrupa için de iyidir. Zira yasadışıgöç ve radikalleşmenin kökeninde yatan şiddet ve istikrarsızlık sorunlarınıçözecektir. Son olarak bu plan, Türkiye'nin masum insanları bir terör örgütündenkorumasını mümkün kılacaktır."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'nin "güvenli bölge" planının detaylarını geçen ay Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda açıkladığını hatırlatan Altun, şöyle devam etti:
"Fırat Nehri ile Suriye-Irak sınırıarasında 32 kilometre derinliğinde bir güvenli bölge kurulması halinde 2 milyonSuriyeli sığınmacının ülkelerine gönüllü olarak döneceğini tahmin ediyoruz. Eğergüvenli bölgenin güney sınırı, Deyr ez Zor-Rakka hattına çekilirse, bu sayı Avrupa'dan gelecek sığınmacılarla birlikte 3 milyona ulaşabilir.
Güvenli bölgede asayiş ve istikrarın sağlanması için Suriye'nin kuzeyinde elde ettiğimiz deneyimlerden faydalanacağız. Suriye halkının,seçimle belirlenen yerel konseyler aracılığıyla kendi kendini yönetmesinin en iyiçözüm olduğuna inanıyoruz. DEAŞ'ın yeniden ortaya çıkmasını engellemek içinyerel siyasi temsilin desteklenmesi ve güçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Nitekim Afrin gibi Kürtlerin çoğunlukta olduğu yerlerde Kürtlerin çoğunluktaolduğu yerel yönetimlerin kurulmasını sağladık. Bu durum, Suriye'ninkuzeydoğusunda Kürtlerin çoğunlukta olduğu yerlerde değişmeyecektir.Hedefimiz, bu adımların uluslararası altyapı yatırımlarıyla kurulacak okullar,hastaneler ve konut projeleriyle taçlandırılmasıdır."