24 Haziran seçimleri için verdiği bir röportajla fenomen olan ve dün Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün "Sen bu ülkenin asil ama horlanmış gerçek sahibi" ifadesiyle fotoğrafını paylaştığı Süleyman Çakır'ın evine misafir olup hayat hikayesini dinledik. Zamanının büyük çoğunluğunu hasta olan eşine bakarak geçiren ve eşini üç günde bir diyalize götüren Süleyman Dede, "Ne sıra var, ne para veriyoruz. Her masrafımızı devlet karışılıyor. Biz bu hizmeti yapan adamı yalnız bırakmadık, bırakmayız." dedi.
Verdiği bir televizyon röportajında kendine has üslubuyla "Laiklik elden gidiyeah diyerek milleti kandırdılar, Türkiye'yi geri bıraktılar" dedikten sonra fenomen olan Süleyman Çakır'ı 24 Haziran seçimlerinden sonra evinde ziyaret ettik. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti'nin seçim zaferinden oldukça mutlu olan Süleyman Çakır'ın evinde bambaşka bir kahramanlık hikayesinin saklı olduğu ortaya çıktı. Süleyman Çakır, 25 yıldır böbrek hastası olan Dudu Teyze'ye bakıyor. Üç günde bir diyalize gidip gelen eşi ve 2 çocuğu ile 42 yıldır Üsküdar'da yaşayan Süleyman dede, Sinop'un Boyabat'tan Üsküdar'a uzanan hayat hikayesini anlattı.
Oğlu edebiyat öğretmeni
1950 yılında Sinop'un Boyabat köyünde doğan Çakır geçmişini ve ailesini şöyle anlattı: "Benim babam çiftçiydi. Çocukluğum köyde babama yardım ederek geçti. Yaylalara çıkardık, çiftçilik ve hayvancılıkla ilgilenirdik. Köyümüzde 50-60 hane vardı. Yazları çok sıcaktı ama güzel bir köydü. Askere gidip geldikten sonra Sinop'un Yeşilçam köyünden olan eşimle tanıştım 1968 yılına evlendik. İki çocuğum oldu. Kızım evlendi, şu an ev hanımı. Oğlum edebiyat öğretmeni oldu. İstanbul'a 1976 yılında bir arkadaşımın vesilesiyle tek başıma geldim. Burada bir telefon fabrikasında çalıştım. Daha sonra da ailemi yanıma aldım. Telefon fabrikasından da 18 yıl önce emekli oldum. Daha sonra köye dönemedik, İstanbul'da kaldık."
Bu hizmeti yapanı yalnız bırakamayız
Zamanının büyük bölümünü önemli ölçüde yatağa bağlı olan eşine hizmet ederek geçiren Süleyman Çakır, eşi Dudu Çakır'ın yanından ayrılmadığını emekli olduktan sonra hep eşiyle ilgilendiğini söyledi. Çakır, "Eşim 5-6 sefer ameliyat oldu. Kalp rahatsızlığı, kadın hastalıkları gibi çeşitli hastalıklar geçirdi. En son bacağı apse yaptı sonra ameliyat oldu. Diyalize giriyor. Kapımıza ambulans geliyor ve geri eve bırakıyor. Allah bu hizmeti yapanlardan razı olsun. Eskiden eşime ilaç bulamazdık. Tedavi için arkadaşlarımdan borç istiyordum. Şimdi ne sıra var, ne de para veriyoruz. Her masrafımızı devlet karışılıyor. Biz bu hizmeti yapan adamı yalnız bırakamayız" şeklinde konuştu.
Mahşerde hesabımız ağır olur
Seçim sonucundan duyduğu memnuniyeti de aktaran ve gençlerin Türkiye'nin geldiği noktayı anlayamadığını söyleyen Süleyman Çakır, "Askerde Allah dedim diye çadır disiplini aldık dışarıda yatırdılar. Bir keresinde Gata'ya, bir subay arkadaşımı ziyarete gittim. İçeri girebilmem için eşimin başörtüsünü, benim takkemi çıkarmamı istediler. Geçenlerde gittim ne güzel ortam herkes istediği gibi. Önceden bu sıkıntılar vardı. Şimdi gençler farkında değil bu hükümet çok güzel hizmetler yaptı. Memleket refaha ulaştı. Biz halk olarak bu hizmetleri görmezden gelirsek Allah huzurunda hesap veremeyiz. Mahşerde hesabımız ağır olur. Ben kendim için söylüyorum. Diğerleri kendini hesaba çeksin" ifadelerini kullandı.
Oğlu 15 Temmuz gazisi
15 Temmuz gecesi Üsküdar, Bülbül deresinde darbeci bir yüzbaşının rütbesini sökerek polislere teslim ettiğini anlatan Süleyman Çakır, "Ben Üsküdar'daydım, oğlum köprüye gitmiş orada şarapnel parçası ile yaralanmış. Oğlumun gazilik haberini alınca gururlandım. Böyle bir evladım var vatan uğruna yaralanmış" ifadelerini kullandı. Edebiyat öğretmeni olan oğlu, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü Anadolu Ayağı'nda Erol Olçok ve Abdullah Tayyip Olçok'un şehit düştüğü noktada darbeci hainlerin tank atışı sonrası yaralandığı öğrenildi.