Erdoğan, "Bazı şeyler söyleniyor. Erdoğan BOP Eşbaşkanı diyor. Büyük Ortadoğu Projesi'nin hedefi amacı bellidir. Bunları okumamışlarsa ya da o zaman memur olanlar bunu genel başkanlarına anlatmamışlarsa ben ne yapayım. BOP da Türkiye'nin görevi bellidir. BOP barışı korumak için kurulmuştur. Yalnız ölü doğmuş bir projedir. BOP ile zaten bizi bağlayan bir şey yok. Bunu ikide bir kullanmak siyasi istismardan başka birşey değildir. Ne ana muhalefeti ne yavru muhalefeti bizim bu konuda duyduğumuz hasassiyeti duymamıştır" diye konuştu.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Ne ana muhalefet ne yavru muhalefet ne yanındakiler, bizim şu anda Ortadoğu'da duyduğumuz hassasiyeti bugüne kadar duymadıkları gibi bundan sonra da duyamazlar” dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Büyük Orta Doğu Projesi'nin (BOP) amaçlarının ve bu amaçların içinde Türkiye'nin üstlendiği görevin belli olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan, BOP'un, Ortadoğu barışına yönelik kurulduğunu, bunun yanında bölgenin ekonomik kalkınmasına, özgürlüğüne, kadın haklarına yönelik kurulmuş, eğitim özgürlüğünü daha ileri safhalara taşımak için atılmış bir adım olduğunu vurguladı. Burada Türkiye'ye de görev verildiğini, bu görevi üstlendiklerini kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
“(Bu, aslında şu anda zaten doğmadan ölen bir proje durumuna düştü.) Bunu kalkıp ikide bir, gerek ana muhalefeti gerek yavru muhalefeti, bu şekilde kullanıyor. Bunun bizi bağlayıcı yanı yok. Bu konuyla ilgili olarak bizi bağlayan, Tayyip Erdoğan'ın attığı bir imza yoktur. Bu sadece insani olarak bizim üstlendiğimiz görevdir. Kusura bakmasınlar, ne ana muhalefet ne yavru muhalefet ne yanındakiler, bizim şu anda Ortadoğu'da duyduğumuz hassasiyeti, bugüne kadar duymadıkları gibi bundan sonra da duyamazlar. Balkanlarda duyduğumuz hassasiyeti bugüne kadar duymamışlardır, bundan sonra da duyamazlar ama biz duyarız. Türk cumhuriyetleri için bizim duyduğumuz hassasiyeti onlar hiç bir zaman duymamışlardır, lafını yapmışlardır. Biz ise icraatını yapmışızdır. Onlar ise hiç bir zaman bunu yapmamışlardır, yapamazlar”
MHP'den “yavru muhalefet” olarak söz eden ve bu partinin daha önce, 5 yıllığına iktidara geldiğini ifade eden Erdoğan, “3,5 yıl sonunda niye bırakıp kaçtı? Neden? Acizlik... (Biz ülke yönetemeyiz) dediler, bırakıp kaçtılar. Ama biz işin başındayız. Bu süreci işletmemiz onları rahatsız ediyor. Bu rahatsızlıkları devam edecek. Niçin? Bu başarı devam ettiği için... Gerek içeride, gerek dışarıda” diye konuştu.
İnsaniyetlerini bastırmayı doğru bulmadıklarını, insani duyarlılıklarını arka plana atmadıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
“Sivillerin, çocukların ölümünden rahatsızlığımızı dile getirmemizden rahatsız olanlar var. Türkiye bugüne kadar taraflar arasında arabulucu olduysa diyalog ve işbirliği için devreye girdiyse bu, hakkaniyetli tavrını koruduğu için, dürüst davrandığı, çifte standarta düşmediği içindir. Biliyoruz ki bu değerleri yitirirsek, hakkı hukuku dile getirmezsek, öncelikle kendimize olan saygımızı kaybederiz.”
Geride bırakılan iki haftalık süreçte, operasyonlar devam ederken, dünya genelinde propaganda noktasında da çok ciddi dezenfermasyon sürdürüldüğünü dile getiren Erdoğan, masum, mazlum çocukların toplu halde, oyun bahçelerinde, okullarda, camilerde katledilmesinin adeta mazur gösterildiğini ifade etti. Bunun, özellikle İsrail ile bağlantısı bulunan, Yahudi dayatması ve Yahudi desteği altında olan medya tarafından yapıldığını vurgulanan Erdoğan, “Çok enteresan... 'teknik hata yapıldı...' ifadeye bak... 'Terörist olan gruplar, çocukların arkasına saklanıyor...' yanlışlık oldu. Hata oldu, kaza oldu gibi tüm dünya ile dalga geçer gibi haberler yapılıyor” diye konuştu.
Türkiye'deki bazı medya kuruluşların da İsrail'in bu saldırılarını mazur göstermeye yönelik tavır sergilediğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
“Bizim de bu noktada attığımız adımlar ve söylemlerimize, 'yarınlar düşünülmelidir. Yarınlarda bu ilişkiler ne olacak?' diye soranlar oluyor. Bunları soruyorsan, ne olacağını merak ediyorsan, randevu istersin, gelirsin oturur sizinle özel bunları konuşuruz. Her şeyi kalkıp da burada ve meydanlarda konuşmanın anlamı yok. Nerede, neyi, ne zaman, nasıl konuşacağımızı da bilmeliyiz. Türkiye olarak, hükümet olarak Ortadoğu tarihinde barışı en fazla arzulayan ve bölge ülkelerini barış noktasında en çok teşvik eden biz olduk. Somut ilerleme kaydettik. Diplomasinin gereği neyse bunları A'dan Z'ye yapmaya çalıştık”
Kendisinin ve özel temsilcisinin bu konudaki çalışmalarını anlatan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bakıyorsunuz bir tane köşe yazarı çıkıyor, 'siyasette, uluslararası diplomaside özel temsilci diye bir şey yoktur' diyor. Önce insan sorar, öğrenir. Ama tabii kendi zatı şahanelerine bunları yakıştıramadıkları için, sorma lütfunda bulunamıyorlar. Evet beyefendi, özel temsilci vardır. En ileri en gelişmiş ülkelerin özel temsilcileri vardır. Karşılıklı olarak bunlar oluşturulur. Bunlar karar vericilere altyapıyı hazırlar ve karar vericinin önüne gelir. Onlar da karşılıklı oturur karar verirler. Şu anda benim özel temsilcim yanındaki arkadaşlarıyla Kahire'den Şam'a geçti ve şu anda tekrar Kahire'ye geçmesi lazım. İnşallah, temenni ediyoruz ki bunun neticesinde hayırlı bir karar çıksın.”
Erdoğan, bütün bu adımlar atılırken Türk medyasının büyük çoğunluğunun bu konudaki hassasiyetini koruduğunu ifade etti.
“Ne şahsım ne hükümetim ne partimden herhangi bir arkadaşım bugüne kadar antisemitizme, Yahudi karşıtlığına asla prim vermemiştir” diyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Tabii ki biz doğru olanın, bu konuda tepkisini hak çizgisine oturtarak açıklamasını yapanların da her zaman yanında olduğumuz söylüyoruz. Antisemitizm ile ilgili, bir insanlık suçudur ifadesini kullanan bir liderim ben. Bizim, 'Bu Yahudi'dir kötüdür, bu Yahudi'dir acımasızdır. Bu Yahudi değildir, şöyledir' gibi yanlış anlayış içinde olmamız, bu anlayışı desteklememiz mümkün değil. Nitekim gerek İsrail, gerek Türkiye ve dünya genelinde, vahşeti telin edenler de var. Onları da görüyoruz, görmemiz lazım. Bu hukuksuz saldırılara karşı çıkan Musevi cemaatlerini de büyük bir memnuniyet, takdirle izlediğimizi de ifade etmem gerekiyor” Bu noktada atılan adımlara “Başbakan'ın bu açıklamaları sert. Üslubu sert” diyenler olduğunu ifade eden Erdoğan, “Herhalde bu, fosforlu bombalardan daha sert değil. Kusura bakmayınız, ben de her şeyden önce bir insanım, her şeyden önce Başbakanlık görevimin yanında bir babayım. Bizler, dürüstülüğü doğruluğu şiar edinmiş bir medeniyetin çocuklarıyız” diye konuştu. Olayların karşısında duyarsız kalamayacaklarını, üzerlerine düşeni yapacaklarını ve yapmaya devam edeceğini kaydeden Erdoğan, “Ana muhalefet ve diğer muhalefete sesleniyorum. 'Hükümet olarak, şunu şunu da yapmanız gerekiyor' diyorsanız, siz de özel temsilcinizi gönderin, oturalım, konuşalım. Hakikaten müşterek bir şeyler yapalım” dedi.
Türkiye'nin Gazze'ye yönelik insanı yardım çalışmalarına da değinen Erdoğan, Kızılay'ın çalışmalarının sürdüğünü, Gazze'den 10 yaralının getirildiğini ve tedavi altına alındığını bildirdi.
Erdoğan, büyükçe bir uçağın ambulans haline getirildiğini, bu uçağın yaralıları getireceğini aynı zamanda ilaç ulaştıracağını bildirdi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, tüm dünya devletlerine bir kez daha seslenerek, “Gazze'de sivillerle çocuklarla birlikte insanlık ölüyor. Hangi çıkar adına olursa olsun, hangi ince hesap adına olursa olsun, hangi diplomatik çekince ile olursa olsun, bu saldıralara sessiz kalanlar, tarih önünde bunun hesabını verecekler” dedi. Erdoğan, Partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmaya, önceki gün vefat eden eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'e Allah'tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı dileyerek başladı.
İsrail'in Gazze'de başlattığı operasyonun üçüncü haftasına girdiğine dikkati çeken Erdoğan, hava harekatı ile başlayan saldırıların, tanklar ve ağır silahlarla karadan devam ettiğini anlattı. Ölü sayısının 900'e yaklaştığını kaydeden Erdoğan, bölgede yaşayanların ifadesine göre de enkaz altında çok sayıda kayıp ve parçalanan ceset bulunduğunu söyledi. Hastanelerde ağır yaralılar bulunduğunu, kayıp sayısının da bu rakamın çok üzerinde olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Krizin başından beri ifade ettiğim gibi Gazze'de tüm bir insanlık adeta test ediliyor, sınanıyor. İnsanlığın vicdanı, merhameti aslında ciddi bir imtihandan geçiyor. Geçen süreye ve kayıp sayısının 900'e yaklaşmasına rağmen, masum çocuk ölümleri canlı yayınlarla dünya üzerindeki her eve ulaşmasına rağmen ateşkes sağlanamıyor. BM Güvenlik Konseyi'nin, ABD'nin çekimser, diğer 14 üyenin ise oybirliği ile vermiş olduğu ateşkes kararına İsrail'in tepkisi, 'biz bu ateşkes kararını tanımıyoruz' oldu. Bağlayıcılığı olmasına rağmen böyle bir tepkiyi İsrail'in ortaya koyması, İsrail'in uluslararası anlaşmalara karşı da konumunu, durumunu tekrar belirlemesi bakımından çok önemlidir. Zira bugüne kadar BM Güvenlik Konseyinin İsrail ile ilgili Ortadoğu'da almış olduğu kararların hemen hemen büyük bir çoğunluğuna, belkide 100'ü aşkın karara uymadığını görüyoruz. Saldırıların durması için uluslararası toplumun önemli bir bölümü maalesef bunun dışında duyarsız bir tutum sergilemeye devam ediyor. Adeta 'İsrail işini bitirsin, yapacağını yapsın, arkasında enkaz bıraksın sonra devreye gireriz' şeklinde bir tavır sergileniyor. Bu saldırılara karşı susmak, harekete geçmemek sebep olunan drama ortak olmaktır. Ölen masum çocuklardan, İsrail ile birlikte sessiz ve tepkisiz kalan herkes sorumludur. Şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Uluslararası toplum harekete geçmekte zaten çok geç kalmıştır. İnsanlık vicdanı, insanlık onuru telafisi zor bir şekilde yara almıştır. Ancak, bizler umutlarımızı yitirmedik, yitirmek de istemiyoruz. Daha fazla çocuğun ölmesi, daha fazla masum insanın hayatını kaybetmesi önlenebilir ve önlenmelidir.”
Başbakan Erdoğan, Gazze'de yaşananların artık diplomasinin sınırlarını aştığını vurgulayarak, “Bir yandan masum insanların üzerine bomba yağdırmak, bir yandan da bu insanların yaralarını sarmasını engellemek, bununla kalmayıp ekmeği, suyu, elektriği, yakıtı, ilacı, bu insanlardan esirgemek hakla hukukla evrensel değerlerle diplomasiyle bağdaşmıyor” diye konuştu. Bir zamanlar İspanya'dan kovulan Musevilerin o zamanlarda “mağdur” olduğunu hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Ve mağdur oldukları için Türkiye onlara Osmanlı olarak bağrını açmış ve bu topraklarda onları adeta kabul etmiş ve onlara ev sahipliği yapmıştı. Ama şimdi o mağduriyeti yaşamış olan Museviler, maalesef Musevi olarak - bugün ifademi kullanmıyorum - İsrail olarak Filistin'de bomba yağdırıyor ve mağdur bir toplum meydana getiriyor. Bunu ben bir Müslüman olarak, oradaki Müslüman kardeşlerimi sahiplenmek noktasında değil, birinci derecede insan olarak sahiplenme durumunda ve bir Müslüman yaklaşımıyla da olaya yaklaşıyorum. Biz bu yaklaşımımızı sadece Filistin'de yapmadık, Gürcistan'da da yaptık. Defalarca da söyledim; Gürcistan'a da ilk insani yardımı biz gönderdik. Orada barış sürecine nasıl katkı yaptığımızı, nasıl bir gayret sarf ettiğimizi herkes biliyor. Biz, buralarda da kalmadık ta Somali'ye ulaştık, Lübnan'a da ulaştık. Bütün buralardaki çağrılara hep evet dedik. Olaya insanlar noktasından yaklaşık. İnsanların düştüğü o mağduriyeti ortadan kaldırmaya yönelik hamleler olarak yaklaştık. Bugün de bu anlayışla yaklaştık ve öbür yandan bir de bakıyoruz ki Filistinlilerin karşısındaki yaklaşım, ne yazık ki insani olmaktan öte bizi, o tarihin acı sayfaları yeniden açılıyor mu sorusunu sormaya doğru sevk ediyor. Çünkü, yaklaşım tarzlarını hiç beğenmiyoruz.
Ve bizim bu konuşmalarımız üzerine, uluslararası medyada bazı yaklaşımlar da çıkmıyor değil. 'İşte bunlar duygusal yaklaşımlar...' Benim duygusallığım, Filistin'de şehit olan, ölen çocuklara, kadınlara, bütün sivillere karşıdır ama İsrail'in uygulamalarına karşı değildir. İsrail'in uygulamalarına karşı bir siyasetçi olarak duruyorum. İnsanlığın, bir dram olarak ortaya konulmuş bu uygulamaya, sorumluluk mevkindeki bir Başbakan olarak karşı duruyorum. Ona göre de atılacak adımları, şüphesiz ki bundan sonra çok daha farklı atacağımızı ifade etmek istiyorum.”
Erdoğan, acımazca devam eden durumun artık bir savaşa dönüştüğünü belirterek, “Bu hal, katlanılır, çekilir bir süreç değildir” dedi. Tüm dünya devletlerine bir kez daha seslenen Erdoğan, “Gazze'de sivillerle çocuklarla birlikte insanlık ölüyor. Gazze'de masumiyet ölüyor. Gazze'de insanlık vicdanı ölüyor, Gazze'de insanlık onuru ölüyor” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, “hangi çıkar adına olursa olsun, hangi ince hesap adına olursa olsun, hangi diplomatik çekince ile olursa olsun bu saldırılara sessiz kalanların, tarih önünde bunun hesabını vereceklerini” söyledi. Türkiye'nin barıştan, huzurdan, güven ve istikrardan yana olduğunu ifade eden Erdoğan, “Biz, kan akmasına, sivillerin, çocukların ölmesine, şiddet ve çatışmaya her zaman karşıydık, bugün de karşıyız, yine karşı olacağız” dedi. Yaşanan olayların, bölgesel tansiyonu daha da yükselteceği uyarısında bulunan Erdoğan, barış ve diyalog arayışlarını da önemli ölçüde ortadan kaldıracağını ve “Ortadoğu'yu adete bir korku ve ateş çemberine hapsedeceği” kaydetti.