Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Kızılay Genel Kurulunda konuşmasında Erdoğan, “Bir grup gönüllü ve fedakar doktor tarafından yaralı ve hasta askerlere bakmak için kurulan cemiyetle başlayan Hilal-i Ahmer'le bu süreç adeta Kızılay'ın bir hikayesi oldu. Savaş meydanlarında bu adeta şekillendi. Kızılay aslında gazi bir kurumdur" dedi.
Kızılay Olağanüstü Genel Kurulu'na katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, Türk Kızılayı'nın Olağanüstü Genel Kurulu'nun başarılı geçmesini dilediğini söyledi. 1868'den beri Türkiye'de, bölgedeki ve dünyadaki tüm insanların zor zamanlarında yanında olmak için gece gündüz demeden çalışan Kızılay'a bugüne kadar emek vermiş, yardım etmiş herkese şükranlarını sunduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kızılay'ın yardım çalışmaları sırasında hayatını kaybeden tüm şehitlere Allah'tan rahmet diledi. Olağanüstü Genel Kurul'un Kızılay'ın daha güçlü, daha etkin, daha verimli çalışmasını sağlayacak bir dönemin başlangıcına vesile olmasını temenni ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son genel kuruldan bugüne kadar Kızılay yönetiminde görev alan herkese teşekkürlerimi ifade ediyor, bu olağanüstü genel kurulda görev alacak arkadaşlara başarılar diliyorum” dedi.
Kızılay'ın simgesi olan kırmızı hilalin ülkede ve dünyanın dört bir yanında bayrağın dalgalandığı her yerde en sıkıntılı zamanlarda uzanan yardım elinin, umudun adı olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Deprem olur gözler hemen bu kırmızı hilali arar. Yangın olur, sel olur, heyelan olur gözler bu kırmızı hilali arar. Kriz olur, insanlar başlarını sokacak barınak, yiyecek ekmek, içecek suya muhtaç hale gelir gözler hemen bu kırmızı hilali arar. Tüm tabi ve insani felaketlerde herkesten önce Kızılay oradır, orada olması beklenir. Herkes, her kurum gecikebilir ama Kızılayımız gecikmez, gecikemez. Kızılay'ın böyle bir lüksü yoktur “diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de 1903 yılında Van'da ve İstanbul'da, 1923 yılında Samsun'da büyük depremler olduğunu, Kızılay'ın orada olduğuna dikkat çekti. 1939 yılında Erzincan'da çok büyük bir deprem olduğunu ve şehrin adeta haritadan silindiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Kızılay yine oradaydı. 1941'de Van'da, 1944 Bolu'da, 1946'da Erzurum'da deprem oldu. Kızılay yine oradaydı. 1966'da Muş'ta, 1975'de Diyarbakır'da deprem oldu. Mağdurların yanında yine Kızılay vardı. 1999'da büyük Marmara depremi oldu. Herkesten, her kurumdan önce Kızılay orada çalışmalarına başlamıştı. 2011 yılında Van depremi yaşandığında da Kızılayımız kırmızı hilaliyle oradaydı, vatandaşlarımızın yanındaydı. 1989 yılında Bulgaristan'dan yüz binlerce kardeşimiz ülkemize akın ettiğinde de, 1988 ve 1991 yıllarında Kuzey Irak'tan yine yüz binlerce kardeşimiz yine topraklarımıza geldiğinde de onları karşılayan, acil ihtiyaçlarını gideren yine Kızılayımız oldu.”
Son yıllarda Suriye'den ve Irak'tan Türkiye'ye gelen yüz binlerce insanı yine Kızılay'ın karşıladığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün artık Kızılay'ın yalnız olmadığını söyledi.
Krizler ve felaketler karşısında çok daha güçlü bir müdahale sistemine sahip olunduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama yinede gözler ilk olarak Kızılayımızın kırmızı hilalini arıyor. Onu gördüğünde huzur buluyor. Aynı şekilde bölgemizde ve dünyamızın pek çok yerinde doğal afetlerde, insani krizlerde Kızılayımızın yetişmiş personeliyle, aracıyla gereciyle, tüm imkanlarıyla orada olduğunu görüyoruz. Hatta bakıyoruz kar sebebiyle, tipi sebebiyle yollar kapanıyor, insanlar arabalarda mahsur kalıyor, Kızılay oraya kumanyasıyla, battaniyesiyle hizmet vermeye başlıyor. Bundan gurur duyuyoruz. İnsanların kalbine girebilmek, gönlünde yer edinebilmek çok zordur. Kızılay işte bunu başarmıştır, işte böylesine önemli bir misyonun sahibidir. Bu güveni, bu itimadı, bu itibarı sağlayan herkesten Allah razı olsun. Ülkemiz içinde ve dışında pek çok hayırlı işe imza atan Kızılay ne kadar güçlü olursa bizde geleceğimizi o kadar güvende hissederiz. Bu yönde yürüttüğü tüm çalışmalarında Kızılayımıza destek oldum, bundan sonra da olmaya devam edeceğim” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kızılay ve Yeşilay ile ilgili yasanın Genel Kurul'da görüşüldüğünü ve Genel Kurul'dan çıktığını anımsattı. Yasanın kendisine gönderileceğini ve Cumhurbaşkanı makamına geldikten sonra onaylayarak yürürlüğe gireceğini ifade eden Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti.
“Bununla kalmıyoruz. İnşallah Kızılayımızın şuanda bulunduğu genel merkezini biz kendine layık bir yer olarak görmüyoruz. Böyle ara sokakta, sokak arkalarında bir yer Kızılayımıza yakışmıyor. Kızılayımızı ziyaretimde bunu gördüğümde gerçekten üzülmüştüm. O zaman gerek genel başkan, gerek yönetim kurulu üyeleriyle bunu paylaştık, 'dedik biran önce buradan çıkmaz' lazım. Şimdi inşallah Milli Emlak'tan yaklaşık bir 30 dönüm kadar yer tahsis edilmek suretiyle Kızılayımıza Eskişehir yolu üzerinde güzel bir merkezde ihtiyaca yönelik bir projeyle, bir hareket merkeziyle inşallah dünyanın da sadece Türkiye'nin değil cazibe merkezi, örnek bir genel müdürlük merkezine inşallah sahip olmasını istiyoruz. Bir hareket merkezine sahip olmasını istiyoruz. Şimdiden hayırlı olsun diyorum.”
Kızılay'ı değerli kılanın doğal afetlerdeki, insani krizlerindeki çalışmalarının yanında savaşlarda ortaya koyduğu fedakarlıkları ve kahramanlıkları olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, böyle bir merkezin en ileri teknolojiyle donanımlı olmasının çok büyük önem arz ettiğinin altını çizdi. Kızılay'ın sembolü olan kırmızı hilal ambleminin Rus Harbi sırasında ilk defa resmen kullanılmaya başlandığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir grup gönüllü ve fedakar doktor tarafından yaralı ve hasta askerlere bakmak için kurulan cemiyetle başlayan Hilal-i Ahmer'le bu süreç adeta Kızılay'ın bir hikayesi oldu. Savaş meydanlarında bu adeta şekillendi. Kızılay aslında gazi bir kurumdur. Kızılay kuruluşundan sonra yaşanan tüm savaşlarda askerimizin hemen gerisinde kendi insani mücadelesini de vermiştir. Dost düşman demeden tüm yaralıları hastaneye yetiştirmiş, orada tedavisini ve bakımını yürütmüştür. Kaybedilen her uzvu mensuplarının sevgisi ve şefkatiyle gönüllerde ikame eden Kızılay olmuştur. Bilhassa Balkan Savaşı'nda, Çanakkale'de, 1. Dünya Savaşı'nın ve Kurtuluş Savaşı'nın tüm cephelerinde, Kıbrıs çıkarmasında askerimizin en büyük moral kaynaklarından biri Kızılayımızın kırmızı hilalli bayrağı olmuştur. Çünkü o bayrak askerimiz için verilen mücadelede yaşanacak sıkıntılarda kendisine sahip çıkılacağının adeta garantisi, sigortası olarak görülmüştür. Bakınız çeşitli cephelerde yaralanıp tedavi için vapurlarla İstanbul'a getirilen askerlerimizi Sirkeci'de ilk karşılayan neydi biliyor musunuz, Kızılay'ın kurduğu Hilal-i Ahmer Çayhanesi'ydi. Çok önemli. Burada çok zor şartların hakim olduğu cephelerden gelen askerlerimize sıcak çay, süt, yoğurt dağıtılıyordu. Ne büyük dedelerimiz varmış, ne büyük, ne asil ecdadımız varmış. Neleri düşünmüş, nelerin giderilmesi için hemen tedbirler alıvermiş. Bu gönül meselesi. Bize şuanda çok basit gibi gözüken bu hizmet o şartlarda öylesine değerli, öylesine makbuldü ki bu vesileyle burada birkaç hadiseyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Balkan Savaşı'nda Üsküp Sırpların eline geçince şehirdeki Kızılay'a ait hastane işgal edilmek isteniyor. Hastaneye girildiğinde karşılaşılan manzara gerçekten ibret vericidir. Osmanlı'nın Üsküp'e hakim olduğu dönemde açılan Kızılay Hastanesi'nde Türk askerleriyle birlikte Sırp askerleri de tedavi edilmektedir. Bu manzarayı gören şehirdeki diğer yabancı unsurların tepkisiyle hastanenin işgalinden vazgeçiliyor. Yine başka ibretlik hadisede Rusçuk'ta çok kötü şartlarda esir tutulan askerlerimizin oraya giden Kızılay heyetinin samimi gayretleri ve fedakarlıklarıyla ülkemize geri dönmelerinin sağlanmış olmasıdır. İşte Kızılay sizsiniz ve işte Kızılay bu. Kızılay dost düşman herkesin saygısını, hürmetini kazanmış bir kurumdur. Kızılay mensuplarının tüm bu savaşlar boyunca verdikleri hizmetler gerçekten takdire şayandır” dedi.