Türkiye, 25 yıl aradan sonra ilk kez bir diplomatının şehit edilmesine karşı gösterdiği reaksiyonla bölgedeki istihbari, askeri ve diplomatik gücünü bir kez daha tüm dünyaya göstermiş oldu.
Erbil'de 3 teröristin hain saldırısı sonucu şehit düşen diplomatımız Osman Köse'nin kanı yerde kalmadı. Olayın üzerinden bir hafta dahi geçmeden tetiği çeken teröristleri kıskıvrak yakalan emniyet güçleri, saldırının planlayıcılarını da etkisiz hale getirdi.
MİT, saldırının üzerinden 24 saat dahi geçmeden takibe aldığı teröristlere yönelik art arda operasyonlar düzenlendi. Tetiği çeken teröristlerin sorgusuyla birlikte çember iyice daraldı ve saldırıyı planlayanlara yönelik ilk operasyon 18 Temmuz’da Duhok kırsalındaki bir yol üzerinde gerçekleştirildi ve söz konusu operasyonda teröristler etkisiz hale getirildi.
MİT ve TSK tarafından ortaklaşa gerçekleşen operasyonun ardından en çok merak edilen konulardan biri de teröristleri taşıyan araçta neden hiç patlayıcı izi olmadığı konusu oldu.
Savunma Politikası Analisti Turan Oğuz, yenisafak.com'a yaptığı açıklamada, patlama izinin olmamasını "Muhtemel bir kinetik saldırı söz konusu" cümleleriyle değerlendirdi.
Operasyonda patlayıcıya sahip olmayan bir harp başlığının kullanılma olasılığına değinen Oğuz, "Hareket halindeki aracın vurulduğu konuşuluyor. Yarı aktif lazer güdümlü bir akıllı mühimmat kullanılmış olabilir" şeklinde konuştu.
Irak'ın kuzeyinde iki ayrı operasyon gerçekleştirildiğinin görüldüğünü, bunlardan birinin kara operasyonu olduğunu ve aracın üzerinde kurşun izleri bulunduğunu anlatan Oğuz, şöyle devam etti:
"Ancak diğer operasyonda, yani koyu renkli jeep'in vurulduğu olayda herhangi bir takla atma, kurşun, patlama, yanma izi yok.
Dünyada da bu tür vakaları çok yeni görmeye başlıyoruz. Yapılan açıklamalar doğru kabul edilirse, olay yeri fotoğraflarından da yararlanarak, burada ya patlayıcısız bir MAM-L kullanıldı, ya da henüz kamuoyuna açıklanmayan biraz daha büyük YAL/IIR güdümlü benzer bir ürün denendi. Mühimmat parçalarını görmeden kesin bir tanımda bulunamayız.
Söz konusu MAM-L'leri ANKA ve TB2'lerde ana mühimmat olarak kullanıyoruz. Ancak bu operasyonun hangi SİHA ile gerçekleştirildiğini elimizdeki bu kadar kısıtlı veriyle bilmemize imkan yok.
Hedefin kinetik enerjili bir unsurla vurulduğunu gözlemleyebiliyoruz. Bu yöntemde mühimmat, limit hızda çok büyük bir enerjiyle hedefe varıyor ve düştüğü yerde hızın ve kütlenin etkisiyle büyük çaplı bir tahribat meydana getiriyor. Fotoğrafa bakınca araçta ya tek kişi olduğunu ya da doğrudan sürücünün hedeflendiğini düşünmek mümkün.
Oğuz, "Neden araç çok güçlü bir mühimmatla imha edilmedi de böyle bir nokta vuruş tercih edildi?" sorusuna, "Türkiye'nin sivillere yaklaşımı ve çevresel hasar konusundaki hassasiyeti her zaman en üst seviyede olmuştur. Burada da bu durum geçerli. Yoldan geçen siviller zarar görmesin diye bu tarz bir yöntem tercih edilmiş olma ihtimali yüksek" yanıtını verdi.