15 Temmuz darbe girişimi sırasında 34 kişinin şehit olduğu 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde darbecilerle mücadele eden İstanbul İl Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın eski Koruma Amiri Mehmet Onay, o gece yaşananları anlattı.
"Onlar bizi fark edemediler" diyen Onay, şunları söyledi:
"Daha sonra bizim geldiğimizin farkına varmışlar ki bizi sindirme anlamında havaya ateş açmaya başladılar. Biz sürekli yer değiştiriyorduk. Tam konuyu da çözemiyorduk. Aklımıza ilk gelen, herhalde dedik 'bir askeri birliği teröristler' bastı. Askerlerin silah ve kıyafetleri aldılar ve köprüyü kestiler. O saatlerde henüz tanklar gelmemişti. Yaklaşık 50 asker köprüde bekliyordu.
Bu sırada biz bir yandan sürekli fikir alış verişi yapıyoruz. Sayın il emniyet müdürümüzün de sürekli devlet büyükleri ile bir telefon trafiği vardı. İleri ki saatlerde Sayın Başbakanımızın 'Bir darbe girişimi' açıklaması geldi. Ondan sonra biz işin boyutlarını öğrenmeye başladık.
Sonrasında o zamanki İstanbul Valimiz Vasip Şahin ve 1. Ordu Komutanı Ümit Dündar, köprüye intikal ettiler. Fikir alışverişinden sonra onlar da farklı noktalardaki olaylara bakmak üzere başka bir yere hareket ettiler. Biz emniyet müdürümüz ve şuan Ankara'da bulunan Yavuz Türkgenç paşamız bizim yanımızda kaldı.
Biz o sıra, kimsenin burnu kanamadan nasıl askerleri teslim alırız onu planlıyorduk. Daha sonra Çengelköy istikametinden köprüye doğru gelmeye çalışan bir vatandaş grubu olduğu haberini aldık. Bu vatandaşlar zaten Cumhurbaşkanımızın talimat vermişti, halkın sokağa çıkması şeklinde. Biz de halkın önünü açtırarak vatandaşın köprüye gelmesini sağladık."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın o akşam birçok kere İstanbul İl Emniyet Müdürü Dr. Mustafa Çalışkan'ı aradığını ifade eden Onay, “Sayın Cumhurbaşkanımız emniyet müdürümüzü arayarak havalimanındaki durumu sordu. Çünkü kulenin ele geçirildiği haberi ulaşmış. 'Ne kadar sürede orayı temizlersiniz' şeklinde soru sordu ve emniyet müdürümüz de, 10- 15 dakika içinde alınacağını söyledi ve çok kısa zamanda kule ve havalimanı temizlendi. Durum Cumhurbaşkanımıza iletildi" şeklinde konuştu
"Daha sonra, sayın müdürüm bize bir konuşma yaptı." diyen Onay şöyle devam etti:
"Sayıca onlar bizden çok çok fazlaydı. Bu sırada da zaten tanklar ve ZPT'ler de gelmişti. Sayın Çalışkan bize, 'Arkadaşlar biz karşıya şehit olmaya gidiyoruz. Biz belki şehit olacağız ama arkadan gelen arkadaşlarımız bizim yerimizi dolduracak ve biz bu kalkışmayı önleyeceğiz. Büyük ihtimalle hiçbirimizin burnunun kanamayacağı ve yine de eğer içinizde gelmek istemeyen varsa buradan ayrılsın' diye bir konuşma yaptı. O konuşmanın ardından kimse ayrılmadı. Karşıya geçtik biz. Tam askerlerle karşı karşıya geldik.
Biz vatandaşlarla hareket etmeye başladığımızda asker artık havaya ateş etmeyi bırakarak direkt üzerimize yayılım ateşi açtılar. Bu esnada biz kendimizi savunma maksatlı olarak yere attık. O an çok kişi yaralandı. O sıra kime ne geldiğini tam kestiremiyorduk. Çünkü savaş ortamındaydık. Bazen kafamızı çevirdiğimizde insanların havada uçuştuğunu ve etrafın kan revan olduğunu görüyorduk.
Tabi tüm bu anda yapılanlar, emniyet müdürümüzün verdiği talimatlar hepsi silah altında, büyük bir ateş altında, hayatınızla cebelleştiğiniz anda verilen kararlar. Şükürler olsun verilen kararların hepsi yerinde ve dört dörtlük kararlardı. Hiçbirinde yanlış bir hareket tarzı olmamış. Onu da şuna bağlıyorum ben. Çünkü biz doğru taraftaydık. Doğru tarafta biz olduğumuz için Allah'ın yardımı hiç üzerimizden eksik olmadı. Üzerimizde manevi bir güç vardı" diye konuştu.
Mehmet Onay, hastaneye kaldırıldığında bir an kalbinin durduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Hastanede o kadar yoğun hasta vardı ki artık, kanları paspas ile çekiyorlardı. Bir süre sonra biri, 'Hocam hastayı kaybediyoruz' dedi ve doktorlar hemen başımda toplandı. O esnada kalbim durmuş müdahale ettiler. 17 gün yoğun bakımda kaldım. Hiç hatırlamıyorum 17 günü. Daha sonra 5 buçuk ay sonra yeniden yürümeye başladım. Tedavim halen devam ediyor.
Biz bu yaşadığımız süreçte, eğer akıttığımız kanlar bayrağımızda bir nokta olarak bayrağımızı dalgalandırıyorsa biz bundan büyük bir şeref ve hasiyet ve onur duyuyoruz. Ülkemizin bölünmez bütünlüğü her şeyin üzerindedir. Ülke birdir, bayrak birdir. Bu doğrultuda gereken hareketleri yaptığımıza ve Allah'ımızın bize bunu nasip ettiğine inanıyorum.
Biz, yıllarca devletimizin bizi yetiştirmiş olduğu, harcadığı paranın hakkı belki, sizin için bir dakikada devletin bize ihtiyacı olduğu anda yerine getirdik. Bunun içinde gurur duyuyorum. 15 Temmuz'u unutmayalım, unutturmayalım.
Çünkü bu dediğimiz gibi, belki bugün Allah göstermesin kara leke olarak geçecekti ama altın harflerle geçti. O yüzden biz vazife aldığımızdan, bu uğurda gazi ve şehit olduğumuzdan gurur duyuyoruz. Keşke görevimizi şehit olarak tamamlayabilseydik ama inşallah Allah bize şehitliği de nasip eder."